İşte Sabah Gazetesi yazarı "Kripto muhabirin hatırlattıkları" başlıklı yazısı
Bir ülkenin iç savaşın eşiğine nasıl getirildiğini en iyi bizim 78 kuşağı biliyor. O yıllarda sağ-sol ayrımı üzerinden ülkeyi kurtarmaya kalkmış, bir süre sonra da sadece birbirimizi öldürmekle yetindiğimizi görmüştük. Bütün yaptıklarımızı da kendi aklımızla yaptığımızı sanıyorduk. Doğrusu her şeyin müsebbibi de sadece akılsızlığımız değildi.
Bu gerçeği ancak içimizdeki "onların çocukları"nın 12 Eylül darbesini yaptıklarında anladık ama iş işten geçmişti. Bu aymazlığın bedelini de, bırakın ekonomiye ve siyasete verdiği zararı, Türkiye'nin yetişmiş 6 bine yakın gencini kaybederek ödedik.
Peki ders çıkarmadık mı?
Pek sayılmaz, çıkarsaydık 2021'in Türkiye'sinde hâlâ muhalefet, muhtıracı emekli amirallerin bildirisine ya da kullanışlı mafyatik tiplerin söylediklerine itibar etmez, ülkeye kurulan küresel tuzağı görürdü.
Ama vahim olan sadece muhalefetin görmedikleri değil, AK Parti ve bürokrasi içindeki görülmeyenler ve pusuda bekleyenler...
Meğer "tarlalarımız" ne kadar derin sürülmüş ki her yerden "ihanet" fışkırıyor. Şu son Anadolu Ajansı muhabiri olayına bakın... Bakın diyorum ama çok da şaşırmıyorum... Çünkü 70'lerin sonunda Mehmet Ali Ağca'ları, 80'lerde Başbakan Özal'a kurşun yağdırmış Kartal Demirağ'ları unutmadık. Sonrasında çok daha vahimini, milyonları "altın nesil" diye peşinden sürükleyip katillere dönüştürmüş bir yapıyı ve onun ürettiği Mert Altıntaş'ları gördük.
Bunlar ihanet etmede ötekilerden çok daha pervasız ve ölçüsüzlerdi. Ben bunun basite alınmaması, bir meczup muhabir denilip geçilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Aylardır Biden'ın gelişiyle ABD'nin yıllardır gelişmekte olan ülkeleri dizginlemek için kullandığı klasik "gayri nizami harp" yöntemlerinin yenilendiğini ve "uyuyan hücrelerin" harekete geçirildiğini yazıp duruyoruz. Bugün olanlar bundan farklı değil.
Anadolu Ajansı muhabiri Musab Turan bu yüzden sıradan biri değil, "seçilmiş" biri... İlk sorudaki şu tespit bile amacın sadece bir bakanlık olmadığını gösteriyor.
"Burada narko bürokrasi ile ilgili iddialar ülkemizi uluslararası arenada zora soktu mu? Hükümetin buna ilişkin bir planı var mı?"
Dikkatinizi çekmiştir, "narko bürokrasi" diyerek tam bir FETÖ ağzıyla konuşuyor. AK Parti'yi sahiplenmesi ise işin kılıfı.
O sorularla amacın bir meseleyi aydınlatmak olmadığı, ortalığı karıştırmak olduğu çok açık. Bu yüzden de soruları otomatik tüfekten çıkar gibi arka arkaya soruyor.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN