İSRAİL'İN FİLİSTİN SALDIRILARI
Bu süre içerisinde en yoğun dış politika gündemini oluşturan konu İsrail'in Filistin'e saldırısıydı. Türkiye'nin diplomatik girişimleri Filistin'den, vicdandan, uluslararası adaletten yana sayın Cumhurbaşkanımızın gayretleriyle oluştu. Bir işgal ve iftira sözlüğü diye bir şey yayınladım. Filistin mazlumlarına karşı Netanyahu hükümetinin saldırısına bunun adını, Netanyahu hükümetinin emir verdiği polisler Filistinli çocukları öldürdü diye çıkmıyor; Filistinli çocuklar öldü diye çıkıyor. Filistinliler direnince deniyor ki, taraflara itidal tavsiye ediyoruz. İsrail'in kendini savunma hakkı vardır deniyor.
ABD'YE "ANTİSEMİTİZM" YANITI
Bu saldırının medyatik dili son derece kara propagandadır. Cumhurbaşkanımız 20'ye yakın devlet başkanıyla konuşarak uluslararası iradeyi harekete geçirmek istedi. Bu küresel vicdan harekete geçirilirken Harem-i Şerif'e yapılan saldırıda en güçlü ses Türkiye'den oldu. ABD Cumhurbaşkanımızın ifadesini antisemitizm olarak ifade etti. Bu yaklaşımı kınıyoruz. Cumhurbaşkanımız İslamofobiyi beraber mücadele edilecek konuların en üstüne koymuştur.
Antisemitizmle mücadele her zaman taze tutulması gereken mücadeledir. Geçmişteki faşistlerin, Nazilerin yaptıklarını bu gün tekrarlamak isteyenlerin dinamik olduğunu gördüğümüzde ne kadar hassas olmamızı gerektirmektedir. Zalimi savunan herkese antisemitizm dendiğinde esas zarar antisemitizmle mücadeleye verilmektedir. İtiraz ettiğimiz şey; Filistinli çocukların öldürülmesidir. Biz bunları söylediğimiz için antisemitizmle suçlanıyorsak, bu tamamen antisemitizmle mücadelenin istismarından başka bir şey değildir.
Bu vesile ile Cumhurbaşkanımızın adaletli ve hakkaniyetli tutumuna şahitlik eden Türk Musevi Cemaatine teşekkürlerimizi iletiyoruz. En olmayacak şeylerden bir tanesi batı ve doğudaki Cumhurbaşkanımızın azılı düşmanlarının tarafından söylemediği şey maalesef Meral Akşener tarafından söylendi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin başı hiçbir şekilde katille yan yana getirilemez. Bu devlet adabının gereğidir. Sözkonusu olan Cumhurbaşkanımız olduğu zaman bu zaten imkansız hale gelir. Filistinli çocukları öldüren hükümetin başındaki Netanyahu ile yan yana getirmek akla ziyan bir yaklaşımdır.
CUMHURBAŞKANINI BEBEK KATİLİYLE YAN YANA GETİREMEZSİNİZ
Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanını bebek katiliyle yan yana getiremezsiniz. Maalesef düzeltme beklerken ısrarın devam ettiğini görüyoruz.
KIBRIS'TA KARARLI ADIMLAR
Cumhurbaşkanımız KKTC'de bir tören gerçekleştirdi. Artık KKTC'de ulaşım, enerji, tarım, sanayi, turizm, eğitimde her alanda kalkınma hamlesi başlamıştır. Türkiye çözümsüzlüğün bedelini bundan sonra KKTC'nin ödemesine müsaade etmeyecektir. Bu kısır döngü artık sona ermiştir. Kıbrıs Türkü kardeşlerimiz de bu kısır döngünün sona erdiğini Maraş'la ilgili attığı adımlarla açık ve net bir şekilde söylemiştir.
Kıbrıs'taki artık Rumların hayalleri üzerinden değil adadaki gerçekler üzerinden siyaset yapılanacaktır. Maalesef Yunan Başbakanı Miçotakis'in ana okul öğretmenleriyle yaptığı konferansta Türk çocuklarına Yunan çocukları demesi inkarcı yaklaşımın yeni bir tezahürü olarak ortaya çıkmıştır. Bu Türk kimliğine dönük saldırıdır. 21. yüzyılda bu dayatmaların asla kabul edilemez olduğunu ve Yunanistan'ı AİHM kararlara uymasını tavsiye ediyoruz. Sürekli olarak ırkçı politikaları kategorik olarak reddettiğimizi ifade ediyoruz.
Gündemde konuşulan suç örgütü lideri mitingler yaptı, AK Parti tarafından niye ses çıkarılmadı diye ifadeler ediliyor. Sanki AK Parti korumuş kollamış gibi. Benim AK Parti ile ilgili ilk sözcülüğüm 2015 yılında medya ve tanıtımdan sorumlu genel başkan yardımcısı iken bana bu mitinglerle ilgili soru soruldu. Orada söylediğim şey açıkça şudur; kan akacak ifadesi ve benzeri konularda söylediğim şey şu; bizim genel bir prensibimiz vardır. 7 sene evvelki cevabım bu. Herkes duysun, kim olursa olsun bu kişiler, bazı kurumlar, organizasyonlar var. Başına Ak kelimesini koyarak kendisine ocak, dernek diyen birtakım organizasyonlar. AK Parti'nin bunlarla kurumsal olarak hiçbir ilişkisi yoktur. Bu alanda yapılan hiçbir faaliyetin sorumlusu değiliz. Biz burada AK Parti'nin kurumsal kimliği çerçevesinde bu organizasyonlara d estek veriyoruz sahip çıkmadığımız müddetçe bizi bağlayan hiçbir yanı yoktur.
Biz bu tür faaliyetleri kategorik olarak reddediyoruz. Bizim onayımız olmadan sembollerimizi kullanıyor olsa da bizim iznimiz olmadan faaliyet yapıyorsa hiçbir şekilde onay vermeyiz. Şiddeti özendiren, kan akmasını özendiren her türlü ifadeyi kategorik olarak ifade ediyoruz. Kendi mitinglerimizde bazı pankartlar açılıyor, kendisine birtakım sıfatlar yapıştıranlar var bunlarla partimizin organik ve kurumsal bir bağı olamaz. 7 sene evvel bu cevabı vermişim.
Herhangi bir şekilde suç örgütü mensubunun partimizle ilişkilendirilmesi reddettiğimiz bir husustur. İçişleri Bakanımız ve Genel Başkanvekilimizle ilgili ortaya konulan bu hezeyanları reddediyoruz.
(Bir Körfez ülkesinde olduğu iddiası) İstihbaratımızın yaptıkları tespitleri paylaşmak istemem. Türkiye cumhuriyeti devleti güçlü bir devlettir. Kuşkusuz bu söylediğim son gündemle de ilgilidir. biz takibimizi sürdürürüz. Şu aşamaya gelindi gibi bir ayrıntı vermem doğru olmaz.
27 Mayıs darbesi Türkiye'deki bütün kötülüklerin anasıdır. Kültür Bakanlığım zamanında adaya ilk gittiğimizde binalar çökmek üzereydi. Yassıada bir müzakere adası olarak da konumlandırılıyor. Türkiye'nin demokrasi hafızasının adasıdır. Cumhurbaşkanımızın hayaliydi burayı demokrasi ve özgürlükler adası haline getirmek. AK Parti İl Başkanları toplantısını orada yapacak olmamızın önemli bir nedeni var. Bu yerde tekrar demokrasiye bağlılığımızı net bir şekilde söyleyeceğiz. Cumhurbaşkanımızın yarın çok önemli bir konuşması olacak. Reformlarla ilgili... Bir manifesto ortaya koyulacak. Bütün değerli vatandaşlarımızı Cumhurbaşkanımızın konuşmasını dinlemeye davet ediyoruz.
SALGINLA MÜCADELE
Hepimiz maske - mesafe-temizlik konusuna dikkat etmeye çalışalım."