"TÜRKLER ABD'NİN DARBE GİRİŞİMİNİ DESTEKLEDİĞİNE İNANIYOR"
Türkiye cumhurbaşkanına yakın bazı milliyetçiler ve İslamcılar, ABD'nin 2016'da Erdoğan hükümetini sarsan ve 251 Türk'ün ölümüne neden olan darbe girişimini desteklemiş olabileceğine veya en azından sempati duyabileceğine inanıyor.
"ABD TÜRKİYE'YE KARŞI YENİ VİZYON GELİŞTİREMEDİ"
Türkiye ve çevresi, ABD-Türkiye ilişkilerini hem daha önemli hem de daha karmaşık hale getirecek şekilde değişti, ancak Washington henüz yeni bir ortaklığın nasıl çalışabileceğine dair bir vizyon geliştirmedi.
"ANKARA'NIN DIŞ POLİTİKASI DAHA BAĞIMSIZ"
Ankara'nın dış politikası daha bağımsız ve daha az öngörülebilir olmaya devam edecek. Washington, Türkiye'nin Hollanda, Norveç veya İspanya gibi davranmasını beklerse, ilişki her iki tarafı da hayal kırıklığına uğratır.
"TÜRKİYE ARTIK BÖLGESEL BİR AKTÖR"
WSJ'nin görüşme öncesi kaleme aldığı analizi Hürriyet yazarı Nedim Şener de bugün köşesine taşısı. Şener'in bugünkü köşe yazısı şu şekilde:
Amerika'nın terör örgütü PKK/YPG'ye verdiği destek, Fetullahçı Terör Örgütü yönetimini topraklarında barındırması, Türkiye'nin kendi savunması için Rusya'dan S-400 alması sonrası aldığı yaptırım kararları başta olmak üzere çıkardığı birçok sorun masada duruyor.
DARBENİN ARKASINDAKİ AMERİKA
15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişimi sırasında ABD başkan yardımcısı olan Biden, bu kez ABD Başkanı sıfatıyla, Erdoğan ile karşı karşıya. Türkiye, 15 Temmuz'un arkasında Amerikan yönetiminin olduğuna emin ve bunu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun açıklamasıyla da tüm dünyaya duyurdu.
Biden'ın Türkiye'ye karşı düşünceleri ve tutumu da sır değil. Henüz başkanlık seçim sürecinde, izleyeceği yolu şöyle anlatmıştı:
"Şu an ona (Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a) çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalif liderleri desteklediğimizi, bir yol haritamız olduğunu açıkça göstermemiz lazım. Düşündüğümüz şeyle ilgili sesimizi yükseltmemiz lazım, bedel ödemeli.
Yani çok endişeliyim. Ama bence daha önce benim yaptığım gibi onlarla doğrudan temasa geçip Erdoğan'ı yenecek duruma gelmeleri için hâlâ var olan Türk liderliği unsurlarından daha fazla verim almalı ve onları güçlendirmeliyiz. Darbe ile değil, seçim süreci ile. Dışarı atıldı. İstanbul'da dışarı atıldı, partisi dışarı atıldı.
Peki, biz ne yapıyoruz? Burada oturup boyun eğiyoruz.
Yapacağım en son şey, ona Kürtler konusunda boyun eğmek olurdu. Kesinlikle en son şey. Ve onlarla, Kürtlerle ilgili olarak birkaç görüşmem oldu. O dönem henüz üzerlerine gitmiyorlardı.
BİDEN: 'BEDEL ÖDEMELİ'!
Yani şunu göstermemiz lazım. Türkiye, Rusya'ya bağımlı olmayı istemek zorunda değil. Yani çok endişeliyim. Hava üslerimiz ve onlara erişimimize dair de çok endişeliyim. Bence bölgedeki müttefiklerimizle bir araya gelerek, onun bölgedeki faaliyetlerini nasıl izole edeceğimizle ilgilenmek bizim için son derece fazla iş olacak.
Özellikle Doğu Akdeniz'de petrolle ilgili faaliyetleri ve görüşülmesi uzun sürecek olan çok sayıda başka şey. Ama cevabım: 'Evet, endişeliyim.'"
2019 yılı aralık ayında New York Times editörlerine yaptığı bu açıklamada olduğu gibi, "bedel ödetmek için" elinden geleni yapıyor.
NATO müttefiki olmasına rağmen talep ettiği halde Türkiye'ye Patriot füzesi satmayan Amerika, bu ihtiyacın Rusya'dan S-400 alınarak karşılanmasına anlamsız biçimde karşı çıkıyor. Elbette bir anlamı var; Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, "S-400 savunma sistemi, tehdit ve tehlikeye karşı ihtiyaç duyulduğunda kullanılır. Türkiye'ye karşı bir taarruz niyeti yoksa kimseye zararı yok" dedi.
Yani Türkiye'nin S-400 almasından ancak taarruz niyeti taşıyan düşmanları rahatsız olur.
S-400'ÜN ANLAMI
Amerikan yönetimi bugün yapılacak görüşmelerde de bu konuyu masaya getirecek. Ancak anlamadığı şey şu, S-400 konusu sadece bir savunma sistemi değil, Türkiye için siyasi bir karar. Zaten Amerika da bunun farkında, istediği şey 1940'ların sonundan itibaren Türkiye üzerinde kurduğu kontrolü kaybetmemek. Özellikle arkasında oldukları 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminden sonra, Türkiye-Amerikan ilişkilerinin eskisi gibi olması mümkün değil.
Türkiye artık, kendi hakkını korumak için strateji geliştiren, sonuç alan ve Amerika'nın Ortadoğu'daki emperyalist oyunlarını bozan bölgesel bir aktör.
Oysa eskiden işi çok kolaydı; 1960'larda haşhaş ekim yasağına direnen, 6'ncı filoyu denize döken yükselen sol hareketi bastırmak için 12 Mart 1971 muhtırasıyla yönetimi değiştirmişti. Yine, 1970'lerde haşhaş ekim yasağını kaldıran, 1974'te Kıbrıs Barış Harekâtı'nı yapan Türkiye'de, İncirlik Üssü'nün kapatılmasına karşı 12 Eylül 1980'de askeri darbe yaptırdı.
AMACI KONTROL ETMEK
Ancak, 2013'te Suriye konusundaki görüş ayrılıkları nedeniyle 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişimiyle yönetimi değiştirmek istedi. Başaramayınca, Biden'ın dediği gibi bu kez "darbe ile değil", "muhalefeti destekleyerek" yönetimi değiştirip eski günlere yani Türkiye'yi kontrol edebildiği o günlere dönmek istiyor.
Amerikan yönetimi, bugünkü politikalar devam ettiği sürece Türkiye'yi eskisi gibi kontrol edemeyeceğinin farkında.
Nitekim, Amerikan Wall Street Journal gazetesinde Erdoğan-Biden görüşmesi öncesi yayınlanan bir analiz yazısının başlığı çok şey anlatıyordu: "KARŞINIZDA DEDELERİNİZİN TÜRKİYE'Sİ YOK"
Yani, istediğinizde haşhaş ekim yasağı koydurabildiğiniz, istediğinizde mektuplarla tehdit ettiğiniz, istediğinizde silah ve ekonomik yaptırımla boğabileceğiniz, istediğinizde başına çuval geçirebileceğiniz, desteklediğiniz terör örgütleri eliyle istikrarsızlaştırılabilecek, bölünebilecek Türkiye yok artık.
Wall Street Journal gazetesindeki yazı şu cümle ile bitiyor: "Biden'ın Erdoğan ile görüşmesindeki işi, eski ABD-Türkiye ittifakını kurtarmak değil, yeni bir ittifakın temelini atmak."
Biden yönetiminin bunu anlaması zaman alacak. Biden ve yönetimi, yeni durumu değil eskiyi yani Amerikalı dedelerini temsil ediyor. O yüzden, amacına Türkiye'deki yönetimi değiştirerek ulaşmak istiyor. Göreve başladığında yazdığım gibi, "darbe ile yapamadığını muhalefete el atarak tamamlamak" istiyor.