"KAOS NEREDE TÜSİAD ORADA"
MHP Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan: Çok manidar. Yine birilerinin üst akılları düğmeye bastı. Devreye girmesini istedi. TÜSAİD da bunun gereğini yapıyor diye düşünüyorum. Bunlar tesadüf değil hep aynı zamana gelen konular. CHP Genel Başkanının açıklamaları 10 büyükelçinin açıklaması ve arkasından TÜSİAD'ın açıklaması ne zaman Türkiye'de bir kaos olsun isteniyorsa ne zaman bir karışıklık olsun isteniyorsa TÜSİAD o zaman devrededir. Türkiye'nin gerçek sorunlarıyla ilgili hiçbir zaman gündemde olmaz.
"NE DİYONUZ SİZ SİMONE VE DARON!"
Yeniakit yazarı Ali Karahasanoğlu, konuyu bugünkü köşesine taşıdı. Karahasanoğlu'nun köşe yazısı şu şekilde:
"TÜSİAD'ı, 28 Şubat sürecinde darbeci generallere verdikleri destekten tanıyoruz.
28 Şubat'ın darbeci generallerinin rütbeleri yıllar sonra da olsa söküldü, 14'ü cezaevine konuldu.
Ama TÜSİAD'çılardan hesap sorulmadı.
Bugünkü TÜSİAD yönetiminde olanlar da, 28 Şubat'taki yönetimdekilerden hesap sorulmamasının rahatlığı ile..
Şimdi yine kafayı çıkarıp, 28 Şubat'ta dillendirdikleri sözlerin tekrarını yapmışlar..
İlginçtir, uç açıklamaları yapanlardan birisi Simon..
Diğeri de Daron..
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, işadamlarının faiz yükü altında ezilmemesi için, tüm dünyayı karşısına alıp ölümüne yaptığı mücadelede, korumaya çalıştığı TÜSİAD'çılar, "tek kelimelik teşekkür"ü yapmadan..
Adeta, "Faiz bizi ilgilendirmez. Faiz yükselirse, fiyatın üzerine koyar, hatta % 18 faiz varsa, bunu bahane edip, % 20 varmış gibi fiyata ekleyip, yolumuza devam ederiz" dercesine..
Faizden hiç bahsetmeden..
Döviz kuruna girmeden..
Direkt "laiklik" konusuna dalmışlar.
Evet, yanlış okumuyorsunuz.
İşadamları derneği toplanıyor..
Yöneticiler konuşma yapıyorlar..
İlk konuları, faiz değil, döviz kuru değil..
"Laiklik."
Tıpkı 28 Şubat darbe sürecindeki gibi.
Konuşan kim?
TÜSİAD Başkan Simone Kaslowski..
Dediği ne?
Şu: "Laiklik din ve vicdan özgürlüğünün güvencesidir. Laiklik ilkesini özümsememiş bir toplumda eşit vatandaşlık kavramı ve bilincinin yerleşmesi çok zordur. Vatandaşlık bilincinin olmadığı yerde ise modern ve demokratik bir toplumu kurma ve koruma güçleşir."
Caaart, kaba kağaat!
28 Şubat sürecini yaşamamış olsak..
"Laiklik" adı altında, bu ülkenin dindar insanlarına yapılan zulümleri bilmiyor olsak..
28 Şubat sürecinde, "Laiklik, din ve vicdan hürriyetidir" diye tanımlar yapan TÜSİAD'çılar ve zorba Kemalistlerin, ardından din hürriyetine ve vicdanlara yaptıkları baskıları bilmiyor olsak..
Şimdi Simon'un süslü cümlelerine de, ağzımız açık kulak kabartacağız..
28 Şubat'ta laiklik ilkesini özümsemiş miydiniz, Simon Bey?..
Özümsemiş idiyseniz, üniversite kapılarındaki o polis zoru ile öğrencilerin geri çevrilmesi ne idi?
Katsayı zulmü ne idi?
Üniversite imtihanında alın teri ile alınan puanların % 20'sinin, bir ayak oyunu silinmesi rezilliğinin failleri kimlerdi?
Bir sene değil.. İki sene değil.. 13 yıl boyunca süren o zulmün failleri, senin şimdi tekrar başımıza tebelleş etmeye çalıştığın laiklik istismarcıları değil miydi?
Tam da..
O zorba laiklik mazide kalmış iken..
Özgürlükler tekrar hakim kılınmış iken..
Tekrar "laiklik" söylemi ile karşımıza çıkmanızın anlamı nedir, Simon Bey?
Simon Bey, bir yandan laiklik propagandası yaparken..
Bir yandan da, laikliğe önem veren devletlerin ne kadar yüzsüz olduklarını ifşa ediyor, farkında bile olmadan..
Nasıl?
Mevcut siyasi iktidarı başarısız gibi göstermek isterken..
Diyor ki: "Yıllardır zirve sonuçlarında, Türkiye'den aday ülke diye bahsetmeyen AB'de komisyonun son idari şema değişikliklerinde Türkiye'yi güney komşu kategorisinden Orta Doğu-Kuzey Afrika masasına almış olduğunu derin bir üzüntü ve tepkiyle karşılıyoruz!"
Tamam işte; laikliği savunan, senin çok beğendiğin Avrupalı ülkeler, işte eşitliğe de kurşun sıkıyorlar..
Modern ve demokratik topluma da bomba atıyorlar..
Başka bir izahı var mı, laikliğin tartışmasız kabul edildiği Avrupalı devletlerin, Türkiye'ye yönelik, o ikircikli tavırlarının?
Simon Bey'in şu sözleri de, kendisi ile ne kadar çelişki içinde olduğunu göstermiyor mu:
"Sığınmacılara karşı tampon bölge anlayışını temel alan alışveriş ilişkisindeki ilkesizlik ve güvensizlik hiçbir tarafın çıkarına değildir."
Sığınmacılara karşı bu ilkesizlik ve güvensizlik, senin çok övdüğün, laiklik ilkesini sözde hayata geçiren batılı ülkelerin ahlaksızlığı değil mi, Simon Bey?
Şunu da söyleyen, aynı Simon:
"Bizim gelecek nesillere sorumluluğumuz, ülkemizi bu kritik kavşakta dünya ile aynı dalga boyunda tutmak ve o şekilde ilerletmektir. Dünyadan kopuşun maliyeti hayli yüksek ve hasarı geri döndürülemez olacaktır."
Dünya ile aynı dalga boyunda sen tutunmaya çalış Simon..
Sığınmacılara karşı ilkesiz olduklarını senin de itiraf ettiğin ülkelerle, biz aynı dalga boyunda tutunmayacağız..
Başörtü yasağında, "Türkiye'nin iç işidir, biz karışmayız" diyen ahlaksız AİHM hakimlerinden..
Refah Partisi kapatıldığında, "Hukuk ihlali yok" diyen rezil AİHM hakimlerinden..
Bizim öğreneceğimiz hiçbir şey yok, Simon Bey.
Onun için de..
Simon Bey'in "Devletin ve kurumların tüm işlemlerinde hukukla bağlı olması, yargı bağımsızlığının sağlanması, tüm hak ve özgürlüklerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi standartlarında güçlendirilmesi, her bireyin her düzeyde etkin hak arama imkanına sahip olabilmesi elzemdir" şeklindeki sözlerinin de, hiçbir kıymeti harbiyesi yok..
Simon Bey sazı bırakmış.
Ardından Daron Bey almış..
Ekonomist imiş.. Hem de, ekonomi profesörü imiş Daron Acemoğlu..
O da TÜSİAD toplantısında konuşmuş, "Türkiye, 2002-2006 döneminde toplam faktör verimliliği ABD'nin en hızlı dönemini bile geçti. Bu, Türkiye'nin potansiyelini gösteriyor. Türkiye'nin, doğru kurumları kurduğu zaman, insan kaynaklarına, teknolojiye, bilime ve özellikle insan haklarına tahakküme son veren adalete önem verdiği zaman çok hızlı büyümesi mümkün."
Kusura bakmayın..
Ben buna "Şaklabanlık" derim.
"2002-2006 yıllarında, tüm insan hakları ihlallerine rağmen, yine de Türkiye çok önemli bir performans göstermişti" dersiniz, "Eyvallah" diye mukabelede bulunurum.
Ama "O gün insan hakları vardı, bugün yok" imasında bulunarak, o yıllardaki ekonomi başarısını, o tarihte olmayan insan haklarına bağlarsanız..
Ben buna "Şaklabanlık" derim..
Ne insan hakkı vardı, 2002-2006 yılları arasında?
Başbakan, eşini GATA'ya, başındaki örtü sebebi ile, ziyaretçi olarak bile sokamıyordu, Daron efendi..
Üniversitelerde başörtü yasağı sürüyordu.. Üniversiteye girişte, katsayı zulmü devam ediyordu..
Simon efendinin söylediği din özgürlüğünün yerinde yeller esiyordu, çünkü 14 yaşını bitirene kadar, Kur'an öğrenmek yasaktı..
Ve o yılları..
Daron efendi bize, "İnsan haklarının olduğu yıllar. İnsan hakları olduğu için de, ekonomide büyük başarıların yakalandığı yıllar" olarak gösteriyor..
Haydi oradan.
Yalancı şarlatanlar..
Konuşturmayın bizi..
Söyletmeyin bize kötüyü.."