DİRİLİŞ NESLİNİN AMENTÜSÜ
Benim âmentüm, bir nesil âmentüsüdür. Tek kişiye ait olmanın derinliği yanında, toplumun koro sesi gibi çoğul, çok yanlı bir yaygınlık özelliği de vardır. Bir orman sesidir neslimin âmentüsü. Bir orkestra zenginliği ile yüklü, anlamca ve eylemce. Sadece bir mutlu inanç metni değil, bir iş, eser, tarih örme, coğrafya hakikat rölyeflerini verme kavgasıdır da. Âmentüm, kana işleyen, kana kırmızı rengini veren demir gibi kanın içinde ışıldayan bir tomurcuklanmadır. En soyuttan en somuta uzanır. Geçmişe olan çağrışımları yönünden bir direnişse geleceğe yönelik yanıyla bir diriliş girişimidir.
EBEDİ BARIŞ İÇİN KAVGA
Dünya kavgasına, dünya için ve dünya adına değil, Allah için katılma. Kavgaya, ebedî barış için katılma.
DİRİLİŞ ERLERİNİN YOLU
Diriliş erlerinin sancağı, diriliş pirlerinin, erenlerinin yaşam öykülerinden süzülmüş hakikat billurlaşmalarıdır. Bu yol, diriliş eri olmakla başlar, sonra Allah nasip ederse diriliş ereni olmanın kapısı açılır. Son büyük derece de diriliş piri olmak. Diriliş pirlerinden gelip diriliş pirleri doğurmaya giden bir yol bu, Diriliş Yolu. Diriliş ereni, piri olmanın iddiasında olma değil, hakikatinin peşinde olmanın yolu. Bu âmentüde geçmiş zam andan sürüp gelme var. Geçmişi inkâr değil, geçmişe mahkûm olmak da değil. Geçmişi görüp puslarından kurtarış söz konusudur.
ÇAĞDAŞ KANDİL OLAN AMENTÜ
Bu âmentü, çağdaş kandildir. Eşyaya yeni bir ışık tutmakta. Anlamların hakiki çehrelerini aydınlatmakta. İnsanın kendi gönlüne tuttuğu ayna. Görüneceklere göre yol alan bir deniz kılavuzu. Müslümanlar için yeniden varoluşun ilânı. Bir diriliş ilânı. Kendine ve çağa meydan okuma
MÜSLÜMANIN VAROLUŞU
Müslüman, kendini Müslüman bilmekle veya saymakla Müslüman olamaz. Müslümanlığı bir varoluş haline getirmek borcundadır. Oluştan varoluşa geçmek, bu geçişi sürekli olarak geliştirmek ve verimlendirmek, bu varoluşun şuur sorumluluğuyla dolup taşmak kaygısını taşımalıdır o.
MONNA ROSA ŞİİRİNİN ARKASINDAKİ GİZEM
İlk efsaneye göre Sezai Karakoç, üniversite yıllarında okul arkadaşı Muazzez Hanım'a âşık olur. Uzun müddet açılamasa da bir gün cesaretini toplar ve aşkını dile getirir. Fakat müspet karşılık alamaz, reddedilir. Gel zaman git zaman okul biter. Mezuniyet töreni yapıldığı sırada Karakoç, yazdığı şiiri tam da Muazzez Akkaya'nın karşısında okur. Alkış tufanı koparan ve üç kez art arda okunması istenen şiir Monna Rosa'dır.
Sahneden ineceği sırada Muazzez Hanım yanına gelerek ona hala teklifinin geçerli olup olmadığını sorar. Karakoç "Senin aşkın artık benimkine yetişemez" diyerek hayır cevabını verir. Ertesi gün Muazzez Hanım'ın intihar ettiği duyulur.
Gelelim efsanenin ikinci versiyonuna. Sezai Karakoç bir kıza âşık olur, kimseye de anlatamaz içindekileri. Kız bir şeylerin farkındadır ama emin değildir. Karakoç, arkadaşlarının ısrarıyla katıldığı davette yine arkadaşlarının ısrarıyla, sahnede yazdığı bir şiirini okur. Monna Rosa'ya aittir bu dizeler. Sevdiği kişi de oradadır fakat nişanlanmıştır. Sezai Karakoç sahneyi terk ettiği sırada kız koşarak ardından gelir ve parmağındaki yüzüğü göstererek isterse çıkarıp atacağını söyler. Sezai Karakoç ise "Artık senin aşkın benimkine yetişemez" diye cevaplar.
SEZAİ KARAKOÇ'UN KALEMİNDEN ALINTILAR İLE VAROLMA SAVAŞI
Bu efsanelerin ardından gerçeklere dönelim.
Birincisi Monna Rosa şiirinin kıta başlarındaki harflerinin yan yana getirilmesiyle "Muazzez Akkaya'm" akrostişi ortaya çıkar.
İkincisi Sezai Karakoç ve Muazzez Akkaya Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde öğrenim görmüştür.
Üçüncüsü Muazzez Akkaya intihar etmemiş, bir müddet Amerika'da yaşamıştır.
Uzun yılların ardından verdiği röportajda Akkaya; iddia edildiği gibi konferans salonunda bir şiir okuduğunu hatırladığını aktarırken, salondan kaçtığı iddiasını reddeder. Aralarında herhangi bir duygusal ilişkinin olmadığını da söyler.
Şehir efsanesinin tam aksine, Muazzez Akkaya esin kaynağı olduğu Monna Roza şiirinden hiç haberdar olmamıştı.