ERDOĞAN'IN AVUKATLARI KARARA İTİRAZ ETTİ
İstinafın kararında, davaya bakan Büyükçekmece 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin dosyaya ilişkin hükmünde, bir kısım paylaşımların ifade hürriyeti sınırlarını aştığı ve Erdoğan'ın kişilik hakkına karşı ağır hakaretler içerdiği belirtilerek, bunların ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı sonucuna varıldığı kaydedildi.
Davayı kısmen kabul eden mahkemenin Kaftancıoğlu'nu 56 bin lira manevi tazminat ödemeye mahkum ettiği bilgisi verilen kararda, davacı Başkan Erdoğan'ın avukatları Ferah Yıldız ve Ümit Kudbay tarafından karara itiraz edildiği belirtildi.
Kararda, itiraz dilekçesindeki şu ifadeler yer aldı:
"Davaya konu paylaşımların tümü hakaret niteliğindedir. Bazı sözlerin ağır eleştiri kabul edilmesi yanlıştır. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na yapılan hakaretler ağır eleştiri olmayıp, hukukun dahi himaye edemeyeceği ağır hakaretlerdir. Hükmedilen tazminat miktarı, müvekkilin kişilik haklarının ihlali suretiyle meydana gelen zararı karşılayamayacak kadar azdır. Bu nedenle her bir paylaşım için ayrı ayrı davanın aynen kabulü gerekirken, kararın kaldırılmasını talep ederiz."
Kararda, davacı Başkan Erdoğan'ın avukatının, birbirinden bağımsız birden fazla asli talebini aynı dava dilekçesinde ileri sürdüğü, bu durumda davacının her bir talebinin ayrı ayrı değerlendirip karara bağlanması gerektiği, bu nedenle istinaf talebinin yerinde görüldüğü belirtildi.
Davalı Canan Kaftancıoğlu hakkında, dava konusu paylaşımları nedeniyle İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesince "Cumhurbaşkanı'na alenen hakaret", "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme", "silahlı terör örgütünün propagandasını yapmak", "kamu görevlisine alenen hakaret etmek" ve "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni alenen aşağılamak" suçlarından mahkumiyet kararı verildiği aktarılan kararda, bu kararın da istinaf denetiminden geçtiği kaydedildi.
"İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ, KİŞİLERİN İTİBARINA ZARAR VERECEK BOYUTA ULAŞMAMALI"
Dairenin kararında, ifade açıklama özgürlüğünün sınırsız olmadığı vurgulanarak, şu değerlendirmede bulunuldu:
"Başta siyasi kişiler olmak üzere ifade özgürlüğünün, kişilerin itibarına zarar verecek boyuta ulaşmaması gerekir. Bu gereklilik, temel hak ve hürriyetlerin kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva ettiğini belirten Anayasa'nın 12. maddesinin ikinci fıkrasından doğan bir zorunluluktur. Bu itibarla, Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre, ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden biri de başkalarının şeref ve itibarının korunmasıdır. Kamuya mal olmuş kişilerin şeref ve itibarı ile ifade özgürlüğünün çatışması halinde bu iki hak arasında makul bir denge kurulmalıdır. Dengeleme yapılırken; dava konusu açıklamanın kamu yararına ilişkin bir tartışmaya sağladığı katkı, ilgili kişinin tanınırlığı, toplumdaki rolü ve işleviyle yazıya konu olan faaliyetin niteliği, açıklama veya yayının konusu, kapsamı, şekli ve etkileri, ilgili kişinin daha önceki davranışları, bilgilerin elde edilme koşulları ve gerçekliğiyle uygulanan yaptırımın niteliği göz önüne alınmalıdır. İfade özgürlüğünün sınırı, kişilerin şeref ve itibarının korunması hakkıdır. Çatışan bu iki hak arasında dengeleme yapılırken öncelikle dava konusu paylaşımların davacıya ilişkin bölümünün, kamuoyunu ilgilendiren ve kamunun yararına ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığına bakılmalıdır."
İSTİNAF, VERİLEN TAZMİNAT MİKTARINI AZ BULDU
Manevi tazminatın miktarının bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmediği vurgulanan kararda, "O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır." denildi.
Kararda, dava konusu olayda ise, olayın gelişimi ve tarihi, tarafların konumu, davalının kullandığı ifadeler, eylemin davacı üzerindeki etkisi ve söz konusu ilkeler göz önüne alındığında, davacı Başkan Erdoğan yararına hükmedilen manevi tazminat miktarının az olduğu açıklandı.