Onlara bir bomba patladığında veya silahlı bir çatışma olduğunda nasıl davranmaları gerektiğini anlattım. Onlara maddi ve manevi yardım ettim. Azerbaycan'daki arkadaşlarımı aradım. Sığınaktaki kişilerin iş yerleri evleri yanmıştı onlar için yardım istedim. Arkadaşlarım binlerce dolar gönderdi. Biz savaş nedir mağduriyet nedir biliriz. Her zaman mağdurların yanındayım."
*Hüseyin Orbay: "Bir Türk restorantında baş aşçıyım. İki oğlum ve eşim ile birlikte geldik. Oğlum Misha down sendromlu onunla yolculuk çok zorlu geçti. Yolda hastalandı. Ama çok şükür ben ve ailem sağsalim ülkemize geldik. Kiev büyükelçimiz Yağmur Ahmet Güldere'ye, Türk Hükümeti'ne çok teşekkür ederiz oradayken bile bize sahip çıktılar. Allah hepsinden razı olsun."
*Anya Yegerova (35): Ben iki kızım ve kocam Kami ile geldik. Savaş çıkınca sığınağa gittik. Siren seslerine göre hareket ediyorduk. Sığınaklar çok soğuk. Işık yok, yemek yok, su yok. Hissettiğim tek şey korku. Bombalara silahlara şahit olduk. 4 günde Türkiye'ye geldik. Buradan Azerbaycan'a geçeceğiz. Tanıdığım bütün Rus'lar savaşa çok tepkili. 'Savaşın kazananı olmaz, biz savaş istemiyoruz. Çıkıp sokaklara eylem yapmak, savaş istemiyoruz diye bağırmak istiyoruz. Ama Putin'den korkuyoruz. Bizi hapse atar. Bizim televizyonlarımızda gerçekler yansıtılmıyor. Biz savaş çıkartmıyoruz bizim Ukrayna ile problemlerimiz farklı, Ukrayna günahlar'diyorlar. Biz Ukrayna'da çok huzurluyduk. Yazık oldu her şeye. Savaşın bir an önce bitmesini diliyorum.
*Sahra Küçük(15): "Biz ailece Ukrayna'da yaşıyoruz babamın işlerinden dolayı. Biz sadece Türk kanallarını izliyoruz, onlara güveniyoruz. Bomba düştüğü andan beri tedirginlik hayatımızın merkezi oldu. Annem ben ve kız kardeşim geldik Türkiye'ye. Romanya'dan Bulgaristan'a oradan da Türkiye'ye geldik. Babam orada kaldı çünkü bizim sokaktan sahiplendiğimiz 5 kedimiz 3 tane de köpeğimiz var. Onların hepsini taşımamız mümkün olmadığı için babam ben burada onlarla kalırım dedi. Kedi ve köpeklerimiz için babam onları terk etmemek için Ukrayna'da, bombaların ortasında kaldı. Bizi Türkiye'ye gelmemiz için zorladı. Yolculuğumuz iki gün sürdü. Yoldayken dedim ki 'Türkiye'ye ulaşabilirsek hemen yerleri öpeceğim.' Romanya sınır kapısında otobüsümüz durdu ve bizim iner inmez sorduğumuz ilk soru 'Türkler nerede?' oldu. Türk bayrağını görünce içimiz ferahladı. AFAD, UMKE, KIZILAY... Onları görünce gözlerimiz doldu. Hemen bizi yanlarına aldılar. Çorap, ayakkabı, mont, battaniye, yemek, su verdiler. Biz Türk olduğumuz için çok şanslıyız. Türk olmak demek dünyanın hiçbir yerinde kendini yalnız hissettmemek demek."