ALACAKLARIN TOPLAMI 15 MİLYON EURO'YU BULUYOR
Biriken yeni fark ücret alacaklarının ödenmesi için açılacak ikinci davaların öncesinde tekrar Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu aleyhine Arabuluculuk başvurusunda bulunulduğunu ancak herhangi bir anlaşma sağlanamadığını vurgulayan Avukat Ulaş Değirmenci, "Anlaşma sağlanamaması üzerine biriken alacakların tahsili istemiyle Ankara İş Mahkemeleri nezdinde Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu aleyhine 47 dava daha açılmıştır. Kesinleşen yargı kararları sebebiyle Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonunun işçilerine yaklaşık 5 milyon Avro ücret ve Türkiye Cumhuriyeti Devletine 2 milyon 800 bin TL yargılama gideri ödemesi gerekmektedir. Kesinleşen ve yargı kararı uygulanmadığı için işlemeye devam eden tüm alacakların toplamı ise daha fazla" ifadelerini kullandı.
GEREKÇE OLARAK VİYANA SÖZLEŞMESİNİ ÖNE SÜRDÜLER
Avrupa Birliği'nin, kararları yerine getirmemeye gerekçe olarak Viyana Sözleşmesi gereğince yargı bağışıklığının bulunduğunu gösterdiğini söyleyen Değirmenci, "Oysa ki, taraflar arasındaki iş sözleşmelerinde ve üye olmayan ülkelerdeki personelin istihdam koşullarını düzenlemek üzere hazırlanan çerçeve kurallarda kurum ile personel arasında meydana gelebilecek uyuşmazlıkların yerel kanun çerçevesinde karar yetkisi bulunan mahkemelere intikal ettirileceği düzenlenmiştir. Kaldı ki, bu tür bir anlaşma bulunmasa da Avrupa Birliğinin somut olayda olduğu gibi, kurduğu özel hukuk ilişkilerinde herhangi bir yargı bağışıklığı bulunmamaktadır. Nitekim gerek Bölge Adliye Mahkemeleri ve gerek Yargıtay 9. Hukuk Dairesi böyle bir bağışıklığın bulunmadığına karar vermiştir. Daha da önemlisi, Avrupa Birliğinin kendi yargı organı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, Cudak&Litvanya ve Sabah El Leil&Fransa kararlarında yabancı devletlerin özel hukuk ilişkilerinde yargı bağışıklığından faydalanamayacaklarını açıkça ortaya koymuştur" dedi.
AVRUPA BİRLİĞİ EN TEMEL HAKLARI HİÇE SAYMAKTADIR
Avrupa Birliği'nin yargı kararlarını uygulamama gerekçesinin hiçbir hukuki temeli bulunmadığını sözlerine ekleyen Değirmenci, "Bu durum birliğin çifte standartlı uygulamasından ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini 3'üncü Dünya ülkesi olarak görmesinden kaynaklanmaktadır. Avrupa Birliği, birliğin kuruluş ilke ve felsefelerinden olan hukukun üstünlüğü, yargı kararlarına saygılı olma, sendika hakkı ve toplu sözleşme hakkı gibi en temel hakları hiçe saymaktadır. Tüm bunları yaparken aynı haklar yönünden Türkiye Cumhuriyeti Devletini eleştirmesi de ironiktir" açıklamasında bulundu.