Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması Büyük Finali'nde sözlerine, Kadir Gecesi'ni tebrik ederek başladı.
Hz. Peygamberin hutbesinde, "Ey müminler, size iki emanet bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız takdirde bir daha asla yolunuzu şaşırmazsınız." dediğini aktaran Erdoğan, bunların Allah'ın kitabı Kur'an ile Hz. Peygamberin sünneti olduğunu söyledi.
Kur'an-ı Kerim'in de kendisini hem okunan hem yazılan bir vahiy olarak tarif ettiğini dile getiren Erdoğan, "Peygamber Efendimizin insanlara tebliğ ettiği her ayeti vahiy katiplerine yazdırmasının hikmeti Kur'an-ı Kerim'in bu vasıflarında aranmalıdır. Müslümanlar asırlardır Kur'an-ı Kerim'i okumak, anlamak, kavramak, hayatlarına uygulamak için gayret gösteriyor, bu uğurda mücadele veriyor. Hiç şüphesiz Kur'an-ı Kerim ile bağımız ne kadar güçlüyse Müslümanlık sıfatına o derece hak kazanırız. Aksi bir durum ise Allah korusun felaketimiz olur." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, esasen İslam dünyasının ve Müslümanların yaşadığı sıkıntıların sebeplerini de çaresini de Kur'an-ı Kerim'de bulmanın mümkün olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Öyle ki Kur'an-ı Kerim'in sadece 'Emri bil maruf nehyi anil münker' emrini yerine getirmemiz dahi toplum olarak da insanlık olarak da hepimizi kurtuluşa ulaştırmaya yeterlidir. İyiliğin yüceltildiği, kötülüğün uzaklaştırıldığı bir dünya insanlığa hayır getirir, huzur getirir, refah getirir, umut getirir, güzellik getirir. Bunun yolu da Kur'an-ı Kerim'e dört elle sarılmaktan, onu okumaktan, anlamaktan, hayatımıza tatbik etmekten geçiyor. Yüce Mevla, Kur'an-ı Kerim'in sarih kıraatle her harfin, her hecenin, kelimenin, cümlenin hakkı verilerek okunması gerektiğini buyurmaktadır."
Kur'an-ı Kerim'in edeple, hürmetle, adeta lafzı ve manası katre katre içilerek tilavet edilmesi gerektiğini aktaran Erdoğan, "Şüphesiz en güzeli de Kur'an-ı Kerim'in gönülleri okşayan, ruhları tedavi eden, zihinleri harekete geçiren, dinleyen herkesi etkileyen güzel bir sesle okunmasıdır." diye konuştu.
Bugün 6'ncısına ulaştığı için ramazanların geleneği haline gelen Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması'nın finali vesilesiyle bir arada olduklarını dile getiren Erdoğan, "Asırlardır her ramazan camilerde veya evlerde bir araya gelerek Kur'an-ı Kerim hatimleri yapan milletimiz için bu yarışma adeta iftar öncesi bir ziyafet, bir nefaset, bir ödül olmuştur." ifadelerini kullandı.
Yarışmaya katılanlarla onları değerlendiren hocalara teşekkür eden Erdoğan, yaklaşık bir ay boyunca her akşam TRT ekranlarından milyonlarca vatandaşın hanesine ulaşan Kur'an-ı Kerim ziyafetlerinin hazırlığında emeği geçen herkesi tebrik etti.
"FATİH YADİGARI MEDRESEYİ DE ASLINA UYGUN ŞEKİLDE YENİDEN İHYA ETTİK"
Erdoğan, finale kalanların ülkenin dört bir yanını temsil etmelerinden dolayı ayrıca memnuniyet duyduğunu aktararak, finale kalanları buraya kadar getiren serencama bakıldığında aslında Kur'an-ı Kerim'in ne kadar hayatın içinde olduğunu gördüklerini söyledi.
Bu tablonun bile tek başına milletin Kur'an-ı Kerim'e olan hürmetini, sevgisini, sahiplenişini göstermeye yeterli olduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Hatırlarsanız geçmişte bu aziz milletle Kur'an-ı Kerim'in irtibatını kesmek için her yol denenmiştir. Tek parti devrinden 28 Şubat'a kadar, her dönemde milletimizle hesaplaşmak isteyenlerin ilk göz diktiği yerlerden biri Kur'an öğreten müesseseler olmuştur. Kur'an kurslarının kapatılmasından Mushafların imhasına, camilerin kapılarına kilit vurulmasından ezanın dilinin değiştirilmesine kadar ne yapıldıysa milletimizin kalbindeki iman ve onun timsali olan Kur'an muhabbeti silinemedi. Bu sancılı dönemin son emarelerinden olan Ayasofya-i Kebir Camisi'ni de aslına rücu ettirerek hamdolsun milletimiz üzerinde oynanan kirli oyunu tümüyle bozduk. Hatta bununla kalmadık, caminin müzeye çevrilmesinin ardından yıktırılan avludaki Fatih yadigarı medreseyi de aslına uygun şekilde yeniden ihya ederek vakıf üniversitemizin hizmetine verdik."
"KUR'AN-I KERİM'E UZANAN HİÇBİR KİRLİ ELE MÜSAMAHA GÖSTERMEYECEĞİZ"
Allah'tan ülkeyi ve milleti her türlü medeniyet, tarih, kültür düşmanlığından, hoyratlığından muhafaza eylemesini dileyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bir süredir kimi Avrupa ülkelerinde İslam ve Müslüman düşmanlığı yaparak hatta Kur'an-ı Kerim yakarak kendilerine siyasi rant sağlamaya çalışanlar olduğunu görüyoruz. Aslında bu husumet sahiplerinin sergiledikleri vandallık, cehaletlerinin işaretleridir. Kur'an-ı Kerim'i bırakınız nüzul diliyle, tercümesiyle dahi bir kez okuyan hiç kimsenin bu mübarek Mushaf'a husumet besleyebilmesi mümkün değildir. Tabii her şey gibi Kur'an ile tanışmak, Kur'an-ı Kerim'in nurlu iklimine dahil olabilmek, onun çağlar ötesi mesajlarına nüfuz edebilmek de bir nasip meselesidir. Kur'an-ı okuyacaksınız ki gözünüz nasiplensin. Kur'an-ı dinleyeceksiniz ki kulağınız nasiplensin. Kur'an-ı hıfzedeceksiniz ki kalbiniz nasiplensin. Kur'an-ı anlayacaksınız ki aklınız nasiplensin. Kur'an-ı yaşayacaksınız ki tüm gövdeniz ve benliğinizle nasip ummanına dalabilesiniz. Nasip olmayınca zahirdeki mensubiyetiniz ne olursa olsun Kur'an hazinesinden istifade edemiyorsunuz. Elbette Kur'an-ı Kerim'e uzanan hiçbir kirli ele müsamaha göstermeyecek, onun mahremiyetinin üzerinde titreyeceğiz ama asıl olanın Kur'an'ı okumak, anlamak, yaşamak olduğunu asla unutmayacağız. Kur'an-ı Kerim'in güzel okunmasını, onun önce kalplere, sonra zihinlere nüfuzunun ilk adımı olarak kabul ediyorum. Rivayete göre Hz. Ömer, kız kardeşi ve eniştesinin veya Peygamber Efendimizin okuduğu Kur'an'ı duyduktan sonra Müslüman olmaya karar vermiştir. Dünyanın pek çok yerinde bu şekilde İslam ile müşerref olmuş insanların hikayelerini duyuyoruz, biliyoruz."