KATSAYI UYGULAMASI
Bakan Özer, 2012 yılında katsayı uygulaması kaldırıldıktan sonra Milli Eğitim Bakanlığının mesleki eğitime yönelik çok ciddi projeler yaptığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: "En kritik olan hamle şu; biz kim için meslek lisesinde öğrenci yetiştiriyoruz? Sektör için. Ana istihdam kaynağı devlet değil, değil mi? Artık sistem değişti, ana istihdam kaynağı özel sektör. Bizim yaptığımız şey şu; sektörün temsilcilerini eğitim verdiğimiz tüm alanlarda mesleki eğitim içerisine dahil etmek. Yani işveren şey beklemiyor, 'mezun gelsin, acaba benim istediğim özelliklere sahip mi, değil mi' diye beklentisi yok çünkü birlikte yönetiyoruz. Müfredatı birlikte belirliyoruz, işletmede beceri eğitimlerini birlikte planlıyoruz, öğretmenlerin iş başı ve mesleki gelişim eğitimlerini birlikte planlıyoruz, başarılı öğrencilere burs veriliyor ve istihdam önceliği veriliyor."
Bu hamlenin bir anda öğrencilerin mesleki eğitime yönelimini artırdığını vurgulayan Bakan Özer, mesleki eğitime de bazı okulların sınavla, bazı okulların yerel yerleştirmeyle öğrenci aldıklarını söyledi.
Sınavlı okulların puanının her geçen gün artmaya başladığını ve ilk defa mesleki eğitim tarihinde meslek liselerinin yüzde 1'lik akademik başarı diliminden öğrenci almaya başladığını anlatan Bakan Özer, "Mesela, Ankara'daki ASELSAN Mesleki Teknik Anadolu Lisesi, savunma sanayiinde ilk defa böyle bir adım attık, çünkü savunma sanayii alanında mesleki eğitim vermiyorduk bakanlık olarak, ASELSAN'ın tüm müktesebatını kullanarak bir okul inşa ettik, birlikte yönetiyoruz ve istihdam garantili. Ankara Fen Lisesi'ne yerleşen öğrencilerin puanından daha yüksek puanlı öğrenciler bu okula yerleştiler. Bu aslında 28 Şubat sürecinin bu katsayı uygulamasının başarılı öğrencileri mesleki eğitimden uzaklaştırmasını tersine çevirmiş oldu." şeklinde konuştu.
Artık başarılı öğrencilerin de mesleki eğitime gittiğini, çünkü mesleki eğitimin çocukların istihdamla ilgili elini güçlendirdiğini belirten Bakan Özer, mesleki eğitimin bir ülkenin genç işsizlik oranını düşürdüğünü ifade etti.
Ağırlık verdikleri konulardan birinin de mesleki eğitimde üretim kapasitesini artırmak olduğuna işaret eden Özer, en kalıcı olan öğrenmenin yaparak, üreterek öğrenme olduğunu, mesleki eğitimin bu imkanı sunduğunu söyledi.
"MESLEKİ EĞİTİMDEKİ ÖĞRENCİ PROFİLİ DEĞİŞMEYE BAŞLADI"
Bu imkanın yaygınlaştırılmasıyla çocukların yaparak öğrendiğini, öğrenmenin kalıcı olduğunu ve mezuniyet durumunda istihdam edilebilirliğin arttığını vurgulayan Özer, "Mesleki eğitimdeki üretim kapasitesi 200 milyonluk bantlardan 2021 yılında 1 milyar 162 milyona çıktı. Öğrencilerimiz yaklaşık 55 milyon civarında pay aldılar üretimi yaptıkları katkı oranında. Yani öğrenci bir taraftan kaliteli eğitim alırken bir taraftan cebine para giriyor. Yani emekle erken yaşlarda hakkaniyetli bir ilişki kuruyor. Yani öğrencinin yürüyüşü değişiyor, evine ekmek götürüyor, evinin ihtiyaçlarını karşılıyor, kendi ihtiyaçlarını karşılıyor, kariyer planlaması yapıyor. Artık mesleki eğitimdeki öğrenci profili değişmeye başladı." değerlendirmesinde bulundu.
Kovid-19 salgınında mesleki eğitimin üretim kapasitesinin güçlü olmaması halinde maske, dezenfektan, solunum cihazı, maske makinesinin kolay bir şekilde üretilemeyeceğine vurgu yapan Özer, "İki yıllık süreci atlatmanızda meslek eğitimin çok büyük katkısı oldu. Sessiz bir şekilde, sessiz ordu gibi seferberlik ilan edip çalıştılar, 81 ilde, 922 ilçede." dedi.
Özer, bu süreçlerin yüz yüze eğitime devam edilmesindeki ihtiyaçların karşılanmasına da büyük katkısı olduğunu vurgulayarak, "Mesleki eğitimde bunu bir segment ilerlettik AR-GE merkezlerine, fikri mülkiyete geldik. Fikri mülkiyeti biliyorsunuz, bir ülkenin kalkınmasındaki en itici güçlerden birisi fikri mülkiyet. Eğer siz katma değeri yüksek olan üretimi yapamazsınız gelişmiş ülkelerle rekabet edemezsiniz. Bunun yolu da eğitimden geçiyor, eğitimle, o kültürle yetişmesi lazım." dedi.
"MESLEKİ EĞİTİM TARİHİNDE İLK DEFA YURT DIŞINA İHRACAT YAPILDI"
Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 50 AR-GE merkezinin açılışını yaptıklarını anımsatan Özer, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: "Bunlar mesleki eğitim tarihinde ilk kez olan şeyler. Artık mesleki eğitimde patent, faydalı model, marka, tasarım üretimi yapılıyor, bunlar ticarileştiriliyor. Mesleki eğitim tarihinde ilk defa yurt dışına ihracat yaptı. Şimdi böyle bir kültürün olduğu yerde öğretmenlerin ve öğrencilerin ruh halini düşünün, o ekosistemin içerisinde. Diyor ki, 'ben iş gücü piyasamın ihtiyacını da karşılıyorum, ülkemin kritik olağanüstü bir koşuldan geçtiği zaman devletimin, milletimin yanında yer alıyorum, aynı Kurtuluş Savaşı gibi halkımın yanında, her türlü fedakarlığı, becerilerimi ona dönüştürebiliyorum'."
Başkan Erdoğan'ın daha önceden müjdesini verdiği bir konuyu hatırlatan Bakan Özer, "Gönül coğrafyamızdaki, Balkanlardaki insanların da bizim ülkemize gelerek mesleki eğitim imkanlarından faydalanmasıyla ilgili, Kültür Turizm Bakanlığı ile Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı desteğiyle 7 tane Türkiye'de uluslararası Mesleki Teknik Anadolu Lisesi kurduk. Bu ilktir." dedi.
Türkiye'nin mesleki eğitimle ilgili hangi alana ihtiyacı varsa sektörlerle ilgili paydaşlarla kurumlarla iş birliği yaparak süreçleri yönettiklerini anlatan Bakan Özer, mesleki eğitim merkezlerinin bulunduğunu ve haftada 1 gün okula, 4 gün işletmeye gidildiğini, gerçek iş ortamında eğitim alındığını söyledi.
Özer, 4 yıllık eğitim boyunca da asgari ücretin yüzde 30'u kadar da ücret alındığını, iş hastalıkları, iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı da sigorta yapıldığını, üçüncü yılın sonunda kalfa, dördüncü yılın sonunda usta olunduğunu belirtti.
Türkiye'de küçük ve orta ölçekli işletmelerin en fazla ihtiyaç duyduğu şeyin mesleki eğitim merkezi olduğuna dikkati çeken Özer, katsayı uygulamasından bir dönem önce mesleki eğitim merkezinde 249 bin 774 çırak, kalfa bulunduğunu ve bu sayının katsayı uygulamasından sonra 74 bine düştüğüne değindi.
Mesleki eğitimin önemini anlattıklarını, organize sanayi bölgelerine gittiklerini ve getirebildikleri noktanın 159 bin olduğuna işaret eden Özer, şunları kaydetti: "25 Aralık 2021 tarihi itibarıyla ve mesleki eğitim merkezini nasıl güçlendirebiliriz ile ilgili çalışmamız Cumhurbaşkanımıza arz ettik ve 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu'nda üç kritik değişiklik yapıldı, 25 Aralık 2021. Bugün itibarıyla mesleki eğitim merkezindeki öğrenci sayısı 510 bin. Bakın 159 binden 510 bine çıktı, 2022 yılı sonu itibarıyla, Sayın Cumhurbaşkanımız kamuoyuyla paylaştı, 1 milyon gencimizi mesleki eğitim merkeziyle buluşturacağız. Asgari ücretin yüzde 30'unu da devlet ödüyor artık, işverenden aldı. İş kazalarına ve meslek hastalıklarına karşı sigortayı da devlet yapıyor. Sektör de kayıt yapan öğrencilerin hangi işletmede eğitim yapacaklarıyla ilgili bize yardımcı oluyor.
Bakın, biz mesleki eğitim merkezleriyle ilgili problemleri çözdüğümüz gibi katsayı uygulamasından önceki durumu da iki katına çıkartmışız. 1 milyona çıkardığımız an 4 katına çıkartmış olacağız. Yani artık şunu rahatlıkla söyleyebilirim, artık hükümetimiz katsayı uygulamasının mesleki eğitimde yol açmış olduğu hasarı tedavi etmiştir. Noktayı koyuyoruz artık. Artık mesleki eğitimde başka şeyleri konuşuyoruz, uluslararası açılımları konuşuyoruz. İnşallah çok daha iyi noktalara gelecek."
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, "Öğrenci sayısına bakılmaksızın artık köylerde okullarımız öğrenci alabilecekler. O imkan varsa köy okulu olarak orayı çalıştıracağız. Eğer yeterince öğrenci yoksa o köy okulu binasını halk eğitim merkezine dönüştüreceğiz." dedi.
Meslek liselerine yönelik çalışmalarla ilgili bilgi veren Özer, Anadolu Ajansı bünyesinde mesleki eğitimle ilgili bir okul açılmasını önerdi. AA Genel Müdürü Serdar Karagöz, bunun kendileri açısından güzel bir açılım olacağını belirterek, "Muhabirlik, gazetecilik alanında ilana çıkıldığı zaman gerçekten de donanımlı, meslek sahibi kişileri arıyoruz. Biz de bu açılımı, notlarımız arasına alıyoruz." diye konuştu.
Sosyal medya üzerinden gelen, "Açılacak köy okullarına yeni öğretmen ataması yapılacak mı? Köy okulları ne zaman eğitim öğretime başlayacak?" sorusuna karşılık Özer, uzun zamandan beri köy okullarıyla ilgili tartışmaların devam ettiğini dile getirdi.
Bu konunun sosyolojik bir durum olduğuna işaret eden Özer, köylerden ilçelere, şehirlere göçler olduğu zaman, o köyde az sayıda kalan öğrencilerin, taşımalı eğitimle en yakın lokasyonda kaliteli eğitime eriştirildiğini, bunun için de ciddi maliyetler ödendiğini kaydetti.
Köylerde boş kalan okulların nasıl köy yaşam merkezlerine dönüştürebileceğine ilişkin çalışmaların tamamlandığını belirten Özer, şöyle devam etti: "Yönetmelik değişikliği yaptık, öğrenci sayısına bakılmaksızın artık köylerde okullarımız öğrenci alabilecekler. Birinci hamlemiz bu oldu. O imkan varsa köy okulu olarak orayı çalıştıracağız. Eğer yeterince öğrenci yoksa o köy okulu binasını halk eğitim merkezine dönüştüreceğiz. Tarım ve Orman Bakanlığımızla süreci yöneteceğiz. Köylümüzün ihtiyaç duyduğu, tarım, hayvancılık, ormanla ilgili, günlük yaşantısının kalitesini artıracak tüm eğitimleri orada verebileceğiz. Usta öğreticimiz artık köye, köylümüzün ayağına gidecek."
Özer, köy okullarının fiziki kapasitesini aktif olarak kullanmayı amaçladıklarını dile getirerek, "Köy okullarıyla ilgili eğer halk eğitim merkezi olarak kullanabilme imkanı yoksa Gençlik ve Spor Bakanlığımız ile orayı gençlik kamplarına dönüştüreceğiz. Yani vatandaşımızın ihtiyaç duyduğu ne varsa halk eğitim merkezi ise halk eğitim merkezi, okulsa okul, gençlik kampı, yerelde valiliğimizin, kaymakamlığımızın ihtiyaç duyduğu bir şey varsa ona dönüştürmek, boş bırakmamak." şeklinde konuştu.
"Köy yaşam merkezleri, köye dönüşün önünü açar mı? Tarıma dönüşü de hedefleyen bir tarafı var mı?" sorusu üzerine de Özer, bu sürecin ne kadar hızlı olacağını zamanın göstereceğini söyledi.
İllere yaptığı ziyaretlerde vatandaşların, "Köy okulumuzu açalım. Çocuklarımız burada, artık köyümüz canlanmaya başladı." dediğini aktaran Özer, köy okullarıyla ilgili çalışmalarının buralardaki hareketliliği, yaşam kalitesini artıracağına inandığını ifade etti.
"TÜRKİYE OKULLAŞMAYLA İLGİLİ PROBLEMLERİNİ ÇÖZMÜŞTÜR"
Milli Eğitim Bakanı Özer, "Köy yaşam merkezleriyle kapatılan köy enstitüleri arasında ne fark var?" sorusuna karşılık, köy enstitüleri kurulduğu dönemde, nüfusun yüzde 80'inin köylerde bulunduğunu ve eğitim seferberliğinin de ihtiyaç gereği köylerden başlatıldığını anlattı.
Mahmut Özer, şöyle devam etti: "Köy enstitülerinin, Almanya'daki iş okulları gibi sadece eğitim vermeyip aynı zamanda günlük yaşam becerilerini artıracak, köylülere rehberlik edecek, öğretmenlerin yetiştiği bir mekanizma. Bunu, üretenler kapatıyor. Hasan Ali Yücel zamanında aktif olarak yaygınlaşıyor, Şemsettin Sirer Bakanımız zamanında da bu dönüştürülüyor ve işlevi bitiriliyor. Bir hikaye varsa, onunla ilgili bir şey üretilmiştir. Kutsal bir muamele yapmanın anlamı yok. Şu anda da okullaşmayla ilgili, Türkiye problemlerini çözmüştür. Burada bir sorun vardır şu anda, köylere bir dönüş vardır. Bakanlık olarak, hükümet olarak buna bir çözüm üretiyoruz."
"KÜTÜPHANELERDE BUGÜN 60 MİLYON KİTABIMIZ VAR"
Köylere kütüphane kurulması konusundaki projeye ilişkin bir soru üzerine Özer, 26 Ekim 2021'de Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın himayesinde "Kütüphanesiz Okul Kalmayacak" kampanyası başlattıklarını hatırlattı.
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, iki ay gibi bir sürede kütüphanesi olmayan 16 bin 361 okula kütüphane yaptıklarını ifade ederek, "Bu bir rekordur. Bunu neyle yaptık? Mesleki eğitimin üretim kapasitesiyle yaptık. O kampanya başlamadan önce kütüphanelerdeki kitap sayısı 28 milyon civarındaydı. Bugün 60 milyon kitabımız var kütüphanelerde. Öğrenci başına düşen kitap sayısı 1,3'tü, şu anda 3,3'e çıktı. Yıl sonuna kadar 100 milyon kitabı kütüphanelerimizle buluşturacağız." şeklinde konuştu.