6'lı masada oyun üstüne oyun pazarlık üstüne pazarlık! Meral Akşener, Kemal Kılıçdaroğlu ve HDP...

6+1'lik muhalefet masasındaki pazarlıklar ve oyunlara her gün yenisi ekleniyor. Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ve Meral Akşener arasındaki savaşa HDP de yer yer masa altından katılıyor. Masa adayını defalarca kez toplanmasına rağmen belirleyemezken ilginç pazarlıklar da sürüyor. İşte muhalefetin oturduğu yuvarlak masadaki son entrikalar...

Giriş Tarihi :16 Haziran 2022 , 11:57 Güncelleme Tarihi :16 Haziran 2022 , 12:12
6’lı masada oyun üstüne oyun pazarlık üstüne pazarlık! Meral Akşener, Kemal Kılıçdaroğlu ve HDP...

İÇİNDEKİLER

HDP'nin dışardan katıldığı aşikar olan yuvarlak masada oturan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ve DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan yaptıkları toplantılar sonunda henüz aday açıklayamazken oyun ve enrikalar sürüyor.

YENİ SİYASET HOKKABAZLIKLARI
Meral Akşener'in anket oyunlarıyla adını ön plana çıkardığı bilinirken belediye başkanlarını oyun dışına itmeye çalışan Kemal Kılıçdaroğlu HDP ile yakın temasını ve pazarlıklarını sürdürüyor. Son kulislere Akşener'in masadan kalkacağı ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun HDP ile yol yürüyeceği yansımışken 6'lı masadaki siyaset hokkabazlığına yenileri de eklendi.

ASIL AKTÖR CHP, İP VE HDP
Sabah Gazetesi Yazarı Mahmut Övür yuvarlak masadaki pazarlıkları yazdı. Övür, Asıl aktörlerin "CHP, İP ve HDP olduğuna dikkat çekerken 6'lı masa ve o masaya AK Parti'yi tırtıklamak için oturtulan "muhafazakâr" siyasetçilerin sadece 'figüran' olduğunu söyledi.

Övür'ün yazısı şu şekilde:
"Bir haftalık iznimin önemli bir kısmını Ankara'da geçirdim. Ankara'da sadece hayat pahalılığını ve kiralık evlerdeki fahiş atışları değil, siyaseti ve siyaset kulislerini de yakından izledim. Kulislerde özellikle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığına CHP'liler kesin gözüyle bakıyor. Öyle eminler ki, bırakın 6 artı 1'li masadaki özel hesapları, kendi çevrelerindeki "Ekremci" foncu medyanın saldırılarını bile umursamıyorlar.
Bu da bana, bu konuda Kılıçdaroğlu ile Akşener'in anlaştığını gösteriyor. Aksi halde CHP'liler bu kadar emin olamazdı.

Bu tabloyu son dönemde İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in açıklamaları da doğruluyor. Mesela, Akşener'in İyi Parti içindeki Koray Aydın ve Yavuz Ağıralioğlu gibi "Ülkücüleri" refüze ederek etkisizleştirmesi, merkez sağ aktörlere ağırlık vermesi ve bazı araştırmalara göre geçmişte merkez sağın güçlü olduğu Ege ve Trakya'da CHP oylarının İP'e kayması da buna işaret... Ama en önemli işaret, Akşener'in ısrarla "Ben başbakan olacağım" demesi...
Bunun nasıl olacağını da hiç açıklamadı
Bu hesaba göre önce cumhurbaşkanlığını kazanacaklar, sonra seçime gidecekler, o seçimde Akşener en çok oyu alacak ve başbakan olacak.
Bu en az iki yılı alabilecek uzun bir süreç. Ama Akşener "2023'te başbakan olacağım" diyor.
Peki, bu nasıl olacak?
Bunu yolu İyi Parti'nin 2023 milletvekili seçimlerinde CHP'yi geçip ikinci parti olmasından geçiyor. O zaman en azından fiili başbakanlık mümkün olabilir. Daha önce de yazdım, Akşener bunu İmamoğlu ile birlikte yapmayı hesapladı. Ama anlaşılan o ki, şimdilik İmamoğlu'na gerek kalmadı; çünkü Kılıçdaroğlu ona bu fırsatı fazlasıyla sunuyor.

Şu tabloya bakın; Kılıçdaroğlu, Demirtaş'a sahip çıkıp terör yasasının değişmesini isteyerek CHP'yi HDP'nin yanına konumlandırıyor. Onun cumhurbaşkanı olması için HDP'nin oyuna ihtiyacı var. Bununla da yetinmiyor, "CHP eski CHP değil" diyerek muhafazkârlara, FETÖ'cülere selam yollayarak kendi sabit kitlesi Atatürkçüleri, merkez sağcı laikleri CHP'den uzaklaştırıyor, onların İyi Parti'ye yönelmesinin önünü açıyor.
Gördüğünüz gibi 6'lı masa ve o masaya AK Parti'yi tırtıklamak için oturtulan "muhafazakâr" siyasetçiler sadece figüran.
Asıl aktörler, CHP, İP ve HDP...


Zaten Kılıçdaroğlu da özellikle 2015 seçimlerinden itibaren böyle bir misyon üstlendi ve CHP'nin oyunu artırmaktan çok, CHP oylarıyla önce HDP'nin sonra da İyi Parti'nin Meclis'e girmesini sağladı. O günlerde CHP sosyolojisi de bunun farkındaydı ve şöyle deniyordu:
"CHP'nin oy kaybetmesi önemli değil, önemli olan AK Parti'nin daha çok milletvekili çıkarmaması."
Bu aslında tam da ABD Başkanı Biden'ın çok istediği küresel stratejiydi.

Bu strateji ekseninde bir anlaşma olduğu için Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanlığı, Akşener de başbakanlık konusunda bu kadar eminler. Ama evdeki hesabın çarşıya uymayacağı, hem seçimi kaybedebilecekleri hem de oyu yükseliyor diye havaya giren Akşener'in her an Kılıçdaroğlu'na ters köşe yapacağı ihtimali de var."

Yazının tamamı için tıklayınız

AKŞENER YUVARLAK MASAYI AVUCUNUN İÇİNE ALMIŞ
Muhalefet masasındaki entrikalara ilişkin bir yazı da Sabah Yazarı Salih Tuna kaleme aldı. Tuna Meral Akşener'in 6'lı masayı avucunun içinde oynattığını belirterek dikkat çeken detaylar aktardı.

Tuna şunları yazdı:

İP Genel Başkanı Akşener her şeyden evvel 6'lı yuvarlak masayı avucunun içine almış oynatıyor.
O kadar da açıktan oynuyor ki, bir tek "Sizinle oynayacağım!.." demediği kaldı.
Kendi kontenjanından 6'lı masaya dahil ettiği DP lideri Gültekin Uysal marifetiyle akıllarını nasıl almıştı biliyorsunuz.
Cumhurbaşkanı adayı ölçütünü, "20 yıllık AK Parti döneminde sorumluluğa ortak olmamış olmak!" şeklinde açıklamıştı hani.
Yani, Gültekin Uysal'a attırdığı bu tek taşla adeta kuş katliamı yapmıştı.
Davutoğlu, Babacan değil sadece; Kılıçdaroğlu ve Karamollaoğlu'nun bir önceki cumhurbaşkanlığı seçiminde "çatı adayı" yapmak istedikleri Abdullah Gül'ü de böylece devre dışı bırakmıştı.

Zaten esas hedef Gül'dü.
Sonradan yapılan, "Biz onları kastetmedik" yollu açıklamalar, tarz-ı siyasetinin gereğiydi.
Tıpkı, partisinden bir milletvekilinin, Kılıçdaroğlu'nun Alevi olmasının seçilmesine engel olacağına dair açıklamasının ardından, Akşener'in özür dilemesi gibi.
Ümit Özdağ, "Akşener'den izinsiz hiçbir milletvekili böyle bir açıklama yapamaz..." demişti.
İP'i birlikte kurdular; Akşener'i Özdağ'dan daha iyi tanıyacak değiliz.

Uzun lafın kısası, Meral Hanım yaman çıktı. Abdullah Gül'ü, AK Parti mazisinden bitirdi, Kılıçdaroğlu'nu "Alevilik" üzerinden.
Bana sorarsanız, Ekrem İmamoğlu'nu da bitiren odur!
Geçen gün, "Sayın Erdoğan alsın seçim kararını. Diyelim ki aldı, üç ay sonra seçim var. Biz de pazartesi adayımızı açıklayalım..." demedi mi?
Kendi ağzıyla itiraf etti işte: Cumhurbaşkanı adaylarının "raf ömrü" veya "yıpratılma ömrü" üç ay.
Madem öyle İmamoğlu'nun günahı neydi?


Fatih Sultan Mehmed diyerek, yüzünde Rabbi Yessir gördüğünü söyleyerek aylar öncesinden neden onu öne sürdü?
Neden olacak, harcansın diye!
Sizin anlayacağınız, Ekrem Bey'i de zaafından vurdu. Zira, İBB Başkanı seçildiği günden beri gözünü cumhurbaşkanlığına diktiğini biliyordu.
Hülasa, meydan Akşener'e kaldı.
Gözün aydın Emre Uslu, Meral Hanım'dan cumhurbaşkanı adaylığını açıklamasını bekliyordun, az kaldı.

Yazının tamamı için tıklayınız