TBMM'nin 27. Dönem 6. Yasama Yılı başladı. Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Meclis'te önemli açıklamalarda bulundu. Ege'deki Yunan tacizlerine karşı ABD'ye sert tepki gösteren Başkan Erdoğan, "100 yıl sonra Yunanistan'ı kimlerin yeniden üzerimize saldığını çok iyi biliyoruz." dedi.
YUNANİSTAN'I KİMLERİN YENİDEN ÜZERİMİZE SALDIĞINI ÇOK İYİ BİLİYORUZ | VİDEO İZLE
Başkan Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları;
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 27. Dönem 6. Yasama Yılı'nın sizlerle birlikte ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Meclisimizin kuruluşundan bugünümüze bu yüce kurum çatısı altında ülkemize hizmet eden tüm milletvekillerimize şükranlarımı sunuyorum. İlk faaliyete girdiği 1920'den beri Meclisimizde görev yapmış milletvekillerimizden vefat edenlere Allah'dan tahmet niyat ediyorum. Büyük Millet Meclisimizin ilk başkanı Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere Türkiye'nin gelişmesi, büyümesi, güçlenmesi yolunda gayret gösteren herkesi hürmetle yad ediyorum.
Bin yıldır vatanımızın müdafası, milletimizin dirliği, ülkemizin bütünlüğü, devletimizin bekası uğruna gözlerini kırpmadan canlarını feda eden tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle anıyorum. Türkiye'nin istiklal ve istikbal davası çağlar ötesine uzanan kutlu bir mücadelenin adıdır. Bugün de sınırlarımızın içinde ve ötesinde aynı mücadeleyi vermeyi sürdürüyoruz. Terör örgütlerinin başında yer aldığı düşmanlarımıza göz açtırmayan askerlerimize, polislerimize, jandarmalarımıza, Sahil Güvenlik personelimize, istihbaratçılarımıza, güvenlik korucularımıza başarılar diliyorum. Rabbimden milletimizin tüm fertleri ile birlikte bu kardeşlerimizi de korumasını, esirgemesini, ayaklarına taş değdirmemesini niyaz ediyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi milli mücadele yıllarından beri bu ülkenin her türlü meselesinin çözümünde milletimizin her bir beklentisinin karşılanmasında öncü bir rol üstlenmiştir.
Bugün de gerek 27. dönem boyunca çıkartılan kanunlarla, gerek halen komisyonlarda ve genel kurul gündeminde bekleyen tekliflerle, gerekse bundan sonra gündeme gelecek çalışmalarla Meclisimizin tarihi misyonunu hakkıyla yerine getirdiğine ve getireceğine inanıyorum. Bilindiği gibi bugün 27. Dönem Meclisimizin son yasama yılının açılışını yapıyouz. Meclisimizin, seçim takvimine göre çalışmalarına ara vermeden önce, pek çok kritik düzenlemeyi hayata geçirerek, bu yasama yılını da en iyi şekilde değerlendireceğine inanıyorum.
Türkiye, yaklaşık 8 ay sonra gideceği seçimlerde, hem yasama organı Türkiye Büyük Millet Meclisimizin üyelerini, hem de yürütmenin temsilcisi Cumhurbaşkanını belirleyecek. Dünyanın ve bölgemizin, gerç ekten tarihi günler yaşadığı, asırlık dengelerin kökünden sarsıldığı, siyasi, ekonomik ve askeri güç merkezlerinin yeniden oluşturduğu bir dönemde bu seçimleri yapacağız. 27. Dönem Milletvekilleri olarak sizlerin üstlendiğiniz misyonun gereklerini başarıyla ifa etmiş bir kadro sıfatıyla, milletimizin gönlündeki yerinizi aldığınıza inanıyorum. Bu büyük şeref, evlatlarınıza bırakacağınız en büyük miras olacaktır. Ülkemize, milletimize, Meclisimize yaptığınız hizmetler için şimdiden her birinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum.
Komisyonlardan genel kurula kadar Meclis çalışmalarının tüm aşamalarındaki katkıları için siyasi parti grup yönetimlerimiz ile Meclis Başkanlık Divanımıza da ayrıca teşekkür ediyorum. Değerli Milletvekilleri, önce milli mücadelede, son olarak da 15 Temmuz gecesi "gazi" ünvanıyla şereflenen Meclisimiz, bu vasıflarıyla, dünya parlamentoları arasında müstesna bir yere sahiptir. Bir dönem ülkemize, "demokrasiyi bedel ödemeden elde ettiği için içselleştiremediği" ithamları yöneltilirdi. Şimdi ise karşımızda, son çeyrek asrın en iddialı demokrasi ve kalkınma programlarının ahdi altyapısını kurmuş bir Türkiye Büyük Millet Meclisi var. Şimdi karşımızda, darbecilere direnerek milli iradenin üstünlüğünü hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde tescillenmiş bir Meclis var. Şimdi karşımızda, her türlü tehdide rağmen temsilcisi olduğu milletin hakkını, hukukunu, menfaatlerini cansiperane şekilde koruyan bir Meclis var. Şimdi karşımızda, küresel eğilimlerin aksine milletiyle bağlarını en güçlü şekilde sürdüren bir Meclis var.
Meclisimizin ve milletvekillerimizin zaman zaman maruz kaldıkları iftira derecesine varan saldırıların bir sebebi de, işte bu tablodur. Türkiye'yi ısrarla müstemleke muamelesine maruz bırakmak, siyasi ve ekonomik olarak peykleri konumunda görmek isteyenler, Meclis'imizin bu onurlu duruşundan da rahatsızdır. Ama biz kimin ne dediğine, kimin ne istediğine değil, milletimizin neye ihtiyacı olduğuna, ülkemizin hedeflerine bakarak, yasamasıyla, yürütmesiyle, yargısıyla birlikte istikametimizi çiziyoruz, yolumuza devam ediyoruz.
Cumhuriyet tarihinin en köklü reformlarına bu Meclis imza atmıştır. Bu süreçte gerçekleştirdiğimiz, istiklalimizi ve istikbalimizi aydınlatan en önemli reformlardan biri de, hiç şüphesiz, yönetim sistemimizde yaptığımız değişikliktir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle, demokratik erklerin her birini, kendi alanında en güçlü, en etkili, en verimli hale getirdiğimize inanıyorum. Geçmişte, demokratik bir denge içinde değil de, yıkıcı bir rekabet görünümü veren yasama, yürütme ve yargı, artık aynı ortak gaye doğrultusunda birbirlerini destekleyen bir anlayışla çalışmaktadır.
Önümüzdeki dönemde, dördüncü yılını geride bırakan yeni yönetim uygulamalarımızda elde ettiğimiz tecrübeler ışığında sistemi, eksiklerini tamamlayacak, güçlü yönlerini tahkim edecek bir anlayışla daha da geliştirmeyi planlıyoruz. Dünyanın ve bölgemizin her alanda büyük değişimler yaşadığı bir süreçte, ülkemizi bunun dışında tutamayız. Türkiye'nin ve Türk Milletinin ihtiyaçlarına, beklentilerine, potansiyelini kullanma kabiliyetlerindeki ilerlemneye ve elde ettiğimiz tecrübelere göre kendimizi yenilemeyi sürdüreceğiz.
Yunus Emre'nin, "Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası" sözündeki irfanla işaret ettiği yolu takip ediyoruz. Mevlana Hazretlerinin "Şimdi yeni şeyler söylemek lazım" bısralarındaki teşvikle tavsiye ettiği istikameti izliyoruz. Bu yaklaşıma sadık kalmayı ve icap eden adımları atmayı, tüm kalbimizle bağlı olduğumuz milletimize karşı sorumluluğumuzun gereği olarak görüyoruz.
Elbette bu tamamlayıcı reformları da, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin banisi Yüce Meclisimizle birlikte inşa edecek ve hayata geçireceğiz. İnşallah önümüzdeki dönemde, yasama ve yürütme olarak ortak gündemimizin başında bu husus yer alacaktır.İçimizde ukde kalan bir diğer mesele de ülkemizi yeni, sivil, demokratik yöntemlerle inşa edilmiş, kapsayıcı, sade ve vizyoner bir Anayasa'ya kavuşturmaktır. Yeni Anayasa konusunda 2013 ve 2021 yıllarında yaptığımız samimi çağrılar, maalesef, ülkemizi böyle bir kazanımla buluşturmaya yetmedi. İlk çalışma, Meclis'teki ortak komisyonda tıkandı. İkinci çağrımıza ise somut hiçbir cevap alamadık.
İNŞALLAH YENİ ANAYASA ÇALIŞMASINI DA TAMAMLAYACAĞIZ
Yeni dönem Meclisimizin, Türkiye'yi, hakkı olan yeni Anayasa ile buluşturarak, darbe dönemlerinin son izini de sileceğine inanıyorum. Bunu aynı zamanda gelecek nesillere bir borcumuz, önümüzdeki dönemde gençlerimize hediye edeceğimiz en büyük kazanım olarak görüyoruz. İnsanlarımızın temel hak ve özgürlüklerini en üst seviyeye çıkartan sessiz devrimleri hayata geçirdiğimiz gibi, inşallah Yeni Anayasa çalışmasını da tamamlayacağız.
Türkiye'yi vesayetin, darbelerin, baskıların, zulümlerin utancından vatandaşlarımızı kökeni, inancı, mezhebi, meşrebi, kılık-kıyafet ve kültürü sebebiyle horlanmaktan beraber kurtardık. Yeni Anayasa ile bu kazanımların ahdi temelini de olması gereken hale getirmek istiyoruz.
Türkiye'nin son 20 yılına baktığımızda, milletimizin gündemini uzunca bir süredir işgal eden sorun alanlarını birer birer geride bıraktığımızı görüyoruz. Mesela bunlardan biri terör örgütlerinin kanlı saldırılarıyla yol açtığı huzur ve güven endişesiydi. Uzun yıllar boyunca ülkemiz gündeminin bir numaralı sorunu hep terör meselesiydi. Yaptığımız operasyonlar, aldığımız tedbirler, izlediğimiz çok yönlü diplomasiyle, terör örgütlerini sınırlarımız içinde bitirirken, sınırlarımız dışında da adeta felç ederek, yeni bir güvenlik ve huzur iklimini oluşturduk. Bu gerçeği, elini vicdanına koyan hiç kimse inkar edemez. Teröristlerin giriştikleri tek tük eylem teşebbüsleri, inşallah bu hainlerin son çırpınışlarıdır. güvenlik güçlerimizle, askerlerimizle ve istihbarat teşkilatlarımızla teröristlerin her an ensesindeyiz.
Güvenlik kuvvetlerimizi, hem terörle mücadele, hem de bölgesel ve küresel tehditlere karşı ülkemizi korumaya görevini en üst düzeyde yürüttebilmesini sağlayacak imkan ve kabiliyetlere kavuşturduk. Tehditleri kaynağında yok ederek, ülkemizin güvenliğini, milletimizin huzurunu sınırlarımız dışında başlatma stratejimizi, "bir gece ansızın gelebiliriz" ifadesiyle uygulamaya devam ediyoruz. Geçtiğimiz 20 yılda ülkemize kazandırdığımız asırlık eser ve hizmetler de, milletimizin nesillerdir yaşadığı, geri kalmışlık, yokluk, yoksunluk sorunlarını da ortadan kaldırmıştır.
Biraz sonra sizlerle paylaşacağım eser ve hizmet özetlerimiz, bu gerçeği gören gözlere, duyan kulaklara, hakkı ikrar eden dillere, nasır bağlamamış yüreklere bir kez daha hatırlatacaktır. Eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye, sanayiden tarıma, spordan sosyal desteklere her alanı kapsayan eser ve hizmetlerimizin hayatına dokunmadığı, hayat kalitesini yükseltmediği tek bir insanımız dahi yoktur. Çok partili siyasi hayatımız boyunca defalarca yaşadığımız darbeler dönemini de, 15 Temmuz'da istiklaline sahip çıkan milletimiz ve milli iradenin itibarını yere düşürmeyen Meclisimiz sayesinde geride bıraktık. Bu vesileyle 15 Temmuz şehitlerimizi rahmetle yad ediyor, aynı gece Meclis'te destansı bir direniş sergileyen milletvekillerimize tekrar şükranlarımı sunuyorum.
Ülkemizi geliştirmek, büyütmek, güçlendirmek, milletimizin refahını artırmak, hayatını kolaylaştırmak için çalışıp çabalarken, küresel krizlerin ağır etkileriyle de mücadele ettik. Üstelik biz küresel krizlerle birlikte, hassaten ülkemize yönelik saldırıları da göğüslemek mecburiyetinde kaldık. Nitekim, Cumhurbaşkanlığı ve mellitvekili seçimlerinin yapıldığı 2018 Haziran ayından bugüne kadar dünyamız, İkinci Cihan Harbi sonrasındaki en ağır sınamalarını yaşamıştır. Türkiye olarak, biz bu dönemde küresel sınamalara ilave olarak, mirkezinde ekonominin yer aldığı tuzaklarla da uğraştık. Ülke ve millet olarak bekamızı ilgilendiren her başlık önemlidir, ama insanlarımızın doğrudan günlük hayatlarına dokunan ekonomi meselesi ayrıca ehemmiyetlidir.
Bunun için şimdi sizlerle, 2018'den bu yana uyguladığımız, salgın ve savaş gibi küresel kzirlerin yıkıcı etkilerinden korunmak için tahkim ettiğimiz ekonomi programımızı, temel mantığı ve ana hatlarıyla paylaşmak istiyorum. Türkiye Ekonomi Müdeline ilişkin yaklaşımlarımızı, dün İstanbul'da bir grup yabancı iktisatçıyla da enine boyuna değerlendirme imkanı bulduk. Orada da ifade ettiğim gibi, bizim uyguladığımız ekonomi politikası, kesinlikle "akıntıya kürek çekme" gibi akıl dışı bir amaca dayanmıyor.
Tam tersine biz, ekonomik araçlar üzerinden ülkemize diz çöktürmek gayesiyle, bugüne kadar ne kadar iyi, doğru, kazançlı olduğu hep telkin edilmiş iktisat politikalarına da aykırı şekilde maruz kaldığımız sinsi oyunları bozmak için kendi modelimizi geliştirdik. Daha önemlisi, bu modelin hem iktisat ilminde yeri vardır, hem dünyada örnekleri mevcuttur, hem de ülkemiz gerçekleriyle ve sahip olduğumuz potansiyelle en üst düzeyde uyumludur. Dolayısıyla kendimize, neresinden bakarsanız bakın ülkemize eşsiz kazançlar sağlayacak bir yol seçtik.
Açık konuşmak gerekirse, ekonomi modelinde tercih değişikliğine durduk yere de gitmedik. Şayet maç sürerken oyunun kurallarını bizim aleyhimize değiştirmeye çalışmasalardı, belki bir müddet daha buna ihtiyaç duymayabilirdik. Fakat, ülkemiz açık bir ekonomik saldırıyla karşı karşıya kalınca, sınırlarımızı korumak için ne yaptıysak, darbelere nasıl karşı çıktıysak, buna da aynı tavrı sergiledik. Küresel gelişmelerin önümüze çıkardığı fırsatları da değerlendirerek, "olanda hayır vardır" anlayışıyla yönümüzü geleceğe çevirdik. Dünyanın ve ülkemizin tecrübelerinden en üst düzeyde istifadeyle, kendi özgün ekonomi modelimizi inşa ettik.
Evvela maruz kaldığmıız saldırıların önünü kesecek tedbirleri aldık, mekanizmaları oluşturduk, kaynakları bulduk. Bununla birlikte, kısa, orta ve uzun vadeli programlarımızı, yeni ekonomi yaklaşımımıza uygun şekilde süratle güncelleyerek, tutarlı bir yapı ortaya çıkardık. Her aşamada, mu modelin teorik çerçevesini de, uygulamalarının sonuçlarını da, hedeflerimizi de milletimizle paylaştık, paylaşmayı sürdüreceğiz.
Kendi yolumuzu çizerken, dünyayı da ihmal etmedik. Salgın döneminde yaşanan trajedileri ve onu takip eden Rusya-Ukrayna savaşının tetiklediği krizleri dikkatle izledik. Her küresel gelişme, ülkemizin kendini klasik kabullerden ayrıştırarak oluşturduğu bu özgün modelin doğruluğunu ve isabetini teyit etmektedir. Türkiye Ekonomi Modelinin başarısında ve kabul görmesinde, geçtiğimiz 20 yılda ülkemize kazandırdığımız alt yapı sayesinde sahip olduğumuz üretim ve istihdam gücünün çok büyük katkısı vardır. Çünkü bizim "yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyütmek" olarak özetlediğimiz ekonomi modelimizin merkezinde insan vardır, insanımız vardır. Müdeli, her bir vatandaşımızın iş ve aş sahibi olarak geleceğine güvenle bakmasını sağlamak, bunu da yatırımı, üretimi, ihracatı geliştirerek yapacağı şekilde kurguladık.
Önceleri bu tercihimiz yüzünden bizi şiddetle eleştiren çevrelerin; enerji, emtia ve gıda krizi tehditlerinin ardından bizimle aynı noktaya gelmelerini ibretle takip ediyoruz. Gelişmiş ülkelerin, zahirde beyan ettikleri politikaların ötesinde, örtülü olarak istihdamı koruma odaklı bir yaklaşıma yönelmelerinin sebibi de budur. Aksi takdirde ortaya çıkacak sosyal sorunların ve beraberinde getireceği siyasi istikrarsızlıkların altından kimse kalkamaz. Bizim farkımız, bu gerçeği herkesten önce görüp, pozisyonumuzu erken almış olmaktır. Tabii bunları söylerken yaşanan sıkıntıları, sorunları, dalgalanmaları asla görmezden gelmiyoruz. Ülkemizin ve vatandaşlarımızın, döviz kurundaki dengesiz yükselişten ve enflasyondaki fahiş artıştan kaynaklı refah kayıplarını, endişelerini, beklentilerini gayet iyi biliyoruz. Bunların önüne geçecek tedbirleri ilk günden itibaren almaya başladık. Hatırlarsanız, geçtiğimiz aralık ayında döviz kurunda dengesiz yükseliş yaşanmaya başladıağında, aralarında kur korumalı mevduatın da olduğu bir dizi tedbirle paniğin önünü kesmiştik.
Enflasyondaki artışın insanlarımızın refah seviyelerinde yol açtığı kaybı önlemek için asgari ücreti, memur maaşlarını, emekli maaşlarını, sosyal yardım rakamlarını yılbaşında ciddi oranlarda artırdık.
ASGARİ ÜCRET AÇIKLAMASI | VİDEO İZLE
HİÇBİR VATANDAŞIMIZI ENFLASYONUN ALTINDA EZİLMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ
Temmuz ayındaki ilave düzenlemelerle, bu artışları daha da ileriye taşıdık. İnşallah önümüzdeki yılbaşında, tüm ücretlerin durumlarını, kayıplarını telafi edecek şekilde tekrar gözden geçireceğiz. Hep söylediğimiz gibi, hiçbir vatandaşımızın enflasyonun altında ezilmesine izin vermeyeceğiz.
Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere tüm devletlerin en büyük sorunu olan enflasyonun yol açtığı kayıpları telafi konusunda da, inşallah dünyaya örnek olacağız. Önündeki tüm engelleri birer birer kaldırarak, Türkiye'nin küresel siyasi, ekonomik, eskare güç mücadelelerinin ortasında bir istikrar adası olarak hedeflerine doğru ilerlemesini sağlamakta kararlıyız. Küresel dalgalanmalar ülkeleri, alışageldiklerimizden farklı yöntem ve üslüplarla yürütülen yeni tür savaşların eşiğine getirmişken, biz kendimizi bu kırılgan süreçten de ayrıştıracağız. Son dönemde karşımıza çıkan kimi bölgesel krizlere de bu anlayışla yaklaşıyor, kuklaların değil onların iplerini ellerinde tutanların oyunlarını bozacak stratejilerle hareket ediyoruz.
Türkiye'nin eski günlerini unutanlar, sanıyorlar ki ülke hep böyleydi, bu eserlerle, bu hizmetlere, bu imkanlara sahipti. Eskiler, "hafıza-i beşer nisyan ile maluldür" derler. Halbuki şöyle özetin özeti mahiyetinde bir karşılaştırmayla ifade etmek bile, Türkiye'nin 20 yılda nereden nereye geldiğini göstermeye yeterlidir. Bu tablo, gençlerimizin de ülkemizin 20 yılda yaşadığı asırlık değişimi görebilmelerine imkan sağlayacaktır. Milletimizin teveccühüyle ülkeyi yönetme sorumluluğunu devraldığımız 2002 yılında, vatandaşlarımıza bir söz verdik. Dedik ki, Türkiye'yi eğitim, sağlık, güvenlik ve adalet üzerinde yükselteceğiz. Bununla yetinmedik; ulaştırmayı, enerjiyi, sanayiyi, tarımı, sporu, sosyal yardımları ve daha pek çok başlığı da ekleyerek ülkemizi 20 yılda asırlık eser ve hizmetlere kavuşturduk.
Eğitimde; bu alana ayrılan yıllık bütçeyi, yükseköğretim dahil 10,3 milyar liradan, Haziran ayındaki ilaveyle birlikte 304 milyar liranın üzerine çıkardık. Derslik sayımızı 343 binden 612 bine yükseltirken, 750 bin yeni öğretmen ataması yaptık. Hükümetlerimiz dönemlerinde ilk ve orta öğretim öğrencilerimize toplam 3,5 milyar adet ücretsiz ders kitabı dağıttık. Bir dönem darbe zihniyetinin kasıtlı olarak yerle yeksan ettiği mesleki eğitimi yeniden ayağa kaldırdık, itibarını ve işlevini iade ettik, eğitime erişimi ve fırsat eşitliğini sağladık. Maarif Vakfımız vasıtasıyla 49 ülkede, 407 okul, bir yükseköğretim kurumu, 21 eğitim merkezi ve 42 yurt ile eğitim-öğretim faaliyetleri yürütüyoruz. Yükseköğretimde; 76 olan üniversite sayımızı 208'e, 70 bin olan akademik personel sayımızı 184 bine çıkardık.
Sağlıkta; hastane yatak sayımızı 164 binden 263 binin üzerine yükselttik. Çarşamba günü açılışını yaptığımız Etlik Şehir Hastanesi ile birlikte, son 5 yılda toplamda 29 bin yataklı 20 şehir hastanemizi hizmete sunduk. İnşası ve projesi devam edenlerle birlikte sayısı 35'e yatak kapasitesi 47 bine çıkacak şehir hastanelerimizle ülkemizi sağlıkta eşsiz bir yere taşımış olacağız.
Gençlik ve sporda; gençlik merkezi sayımızı 9'dan 417'ye, spor tesisi sayımızı 1575'ten 4 bin 138'e, yükseköğrenim yurt yatak kapasitemizi ise 182 binden 850 bine çıkardık. Yükseköğrenim burs ve kredi tutarını,lisans öğrencileri için aylık 45 liradan 850 liraya, yüksek lisans öğrencileri için 90 liradan 1700 liraya, doktora öğrencileri için 135 liradan 2 bin 550 liraya yükselttik.
Aile ve sosyal hizmetlerde; son 20 yılda ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza toplam 540 milyar lira tutarında kaynak aktardık. Göreve geldiğimizde 5 bin 777'den devraldığımız engelli memur sayısı bugün 66 bini buldu. Yaşlılara Destek Programıyla, 65 yaş üstü vatandaşlarımıza evde bakım, evde destek ve gündüzlü bakım hizmetleri veriyoruz. Kadınlarımızı siyasetten ekonomiye hayatın her alanında hak ettikleri seviyeye çıkarma, şiddet başta olmak üzere her türlü tehditten koruma yönünde tarihi reformlar yaptık. Milletimizin yapı taşı olan aile kurumumuzu ifsada dönük kasıtlı saldırıların farkındayız. Bu sinsi faaliyetlere karşı, maddi ve manevi tüm boyutlarıyla aile yapımızı korumakta kararlıyız. Aile fıtratını güçlendirmeye yönelik attığımız adımları, önünüzdeki dönemde yeni unsurlarla destekleyeceğiz.
Çalışma ve sosyal güvenlikte; 2002 yılında 184 lira olan net asgari ücret, bugün 5 bin 500 liraya ulaştı. Aktif sigortalı sayımız 12 milyondan 25,3 milyona yükselirken, toplam istihdam da 31 milyon sınırına dayandı.
Adalette; iktidara geldiğimizde 9 bin 349 olan hakim-savcı sayımızı, bu yıl itibarıyla 22 bin 756'ya yükselttik. Mahkeme sayısını adli yargıda yüzde 91, idari yargıda yüzde 42 artırarak teşkilatımızı güçlendirdik. Son 20 yılda toplam 277 adalet hizmet binası inşa ettik.
İçişlerinde; yerel yönetim mevcuatlarında yaptığımız düzenlemelerle mahalli idare sistemimizi birçok alanda güçlendirdik. Emniyet Genel Müdürlüğümüz, Jandarma Genel Komutanlığımız ve Sahil Güvenlik Komutanlığımız, toplam 538 bin personeliyle, ülkemizin ve milletimizin güvenliği için gece gündüz çalışıyor. Ülkemizin en küçük idari birimi olan muhtarlıklarımızı güçlendirdik, muhtarlarımızı sosyal güvenlik primi ödemelerinden maaşlarına kadar her alanda destekledik. Küresel bir sorun olan düzensiz göçle mücadele için 18 bin kişi kapasiteli 30 geri gönderme merkezi kurduk. Suriye'de sınır ötesi harekatlarımızın başladığı günden bugüne, oluşturduğumuz güvenli bölgelere, yaklaşık 526 bin gönüllü geri dönüş oldu.
Milli savunmada; Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Pençe, Barış Pınarı, Bahar Kalkanı Harekatları ve Pençe-Kilit Operasyonu ile güveny sınırlarımızda oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok ettik, ediyoruz.
Ulaştırmada; 6 bin 100 kilometreden devraldığımız bölünmüş yol mesafemizi 28 bin 722 kilometreye, 1714 kilometreden devraldığımız otoyol uzunluğumuzu 3 bin 633 kilometreye çıkardık. Karayolu tünel sayımız 83'den 469'a, karayolu tünel uzunluğumuz 50 kilometreden 663 kilometreye, köprü ve viyadük uzunluğumuz 311 kilometreden 730 kilometreye ulaştı. Son 20 yılda ülkemize kazandırdığımız ulaştırma eserleri içinde; köprüler arasında, Osman Gazi, Yavuz Sultan Selim, Adıyaman Nissibi, Elazığ Ağın, Tohma, Hasankeyf-i, 1915 Çanakkale var.
Tüneller arasında, Bolu Dağı, Avrasya, Ilgaz 15 Temmuz İstiklal, İzmir Konak, Erkenek, Cankurtaran, Sabuncubeli, Ovit, Kızılcahamam-Çerkeş, Salarha, Pirinkayalar var. Otoyollar arasında, İstanbul-İzmir, Kuzey Marmara, Menemen-Aliağa-Çandarlı, Ankara-Niğde, Kınalı-Tekirdağ, Çanakkale-Savaştepe var. Daha burada saymakla bitiremeyeceğimiz nice eserlerimiz ülkemizin dört yanında milletimize hizmet veriyor. Toplam 1460 kilometre uzunluğunda hızlı tren güzergahı, 2 bin 102 kilometre uzunluğunda yeni demiryolu ağı, 8 bin 547 kilometre uzunluğunda elektrikli ve sinyalli demiryolu hattı inşa ettik. Uzunluğu 11 bin 590 kilometreyi bulan mevcut demiryollarımızı tamamen yeniledik. Havayollarında; 26'dan devraldığımız havalimanı sayımızı 31 ilavesiyle 57'ye çıkardık. Denizcilikte; tersane sayımızı 37'den 84'e, yat bağlama kapasitemiz 8 bin 500'den 18 bin 667'ye yükseltildi.
Bilgi ve iletişim teknolojilerinde; 2002 yılında sadece 3 bin olan geniş bant abone sayısı bugün 88,8 milyona, e-devlet kullanıcı sayısı ise 60,6 milyona ulaştı.
Çevre, şehircilik ve iklim değişikliğinde; TOKİ eliyle 81 şehrimizin tamamın yayılan toplam 1 milyon 170 bin konut ürettik, 3 milyon konutun dönüşümünü tamamladık. Böylece bir deprem ülkesi olan ülkemizde, 12 milyon vatandaşımızı yeni ve güvenli konutlara kavuşturduk. halihazırda 350 bin konutun dönüşümü sürüyor. Geçtiğimiz haftalarda 500 bin sosyal konut, 250 bin konut amaçlı arsa, 50 bin işyeri kampanyamızın müjdesini milletimizle paylaştık. bu kampanyanın ilk etabı olan 250 bin sosyal konutun, 100 bin konut arsasının ve 10 bin işyerinin inşasına hemen başlıyoruz. Konut amaçlı arsa üretimini 1 milyona çıkartacak bir hazırlığın da içindeyiz.
"81 şehrimize 81 milyon metrekare millet bahçesi" kazandırma hedefimiz çerçevesinde, bugün tüm Türkiye'de 455 millet bahçesi yapıyoruz. Bunlardan 137'sini tamamlayarak hizmete sunduk, 2023'te tamamını bitirmiş olacağız.
Tarım ve ormanda; son 20 yılda çiftçilerimize toplam 183 milyar lira tutarında tarımsal destek verdik, cari rakamlarla bu rakam 465 milyar liraya tekabül ediyor. Tarımsal Gayri Safi Yurtiçi Hasılamızı 37 milyar liradan, geçtiğimiz yıl itibarıyla 407 milyar lira seviyesine yükselttik. Barajlarımızı 276'dan 930'a, hidroelektrik santrali sayımızı 97'den 730', içme suyu tesisi sayımızı 84'ten 370'e, sulama tesisi sayımızı 1764'ten 3 bin 325'e çıkardık.
Makroekonomide, milli gelirimizi 238 milyar dolardan aldık, 1 trilyon dolar sınırına getirdik. Satın alma gücü paritesine göre Türkiye 2021 yılında dünyanın en büyük 11'nci ekonomisi, Avrupa'nın ise 4'üncü büyük ekonomisi haline geldi. Türk ekonomisi, 2002-2021 döneminde yıllık ortalama yüzde 5,5 büyüme kaydetti. Geçtiğimiz yıl büyüme oranımız yüzde 11 ve bu yılın ilk yarısında yüzde 7,5 seviyesinde gerçekleşti. Kovid-19 salgınının dünya ekonomilerini derinden sarstığı bir ortamda Türkeyi G-20 içinde en hızlı büyüyen ülkelerin başında yer aldı.
Ticarette; yıllık 36 milyar dolar olan ihracatımızı 250 milyar doların üzerine çıkardık. Dış ticaret hacmimiz, geçtiğimiz yıl 500 milyar dolar sınırına dayandı.
TOGG'DA SERİ ÜRETİM | VİDEO İZLE
SERİ ÜRETİM 29 EKİM'DE BAŞLIYOR
Sanayi ve teknolojide; 142 yeni organize sanayi bölgesi, 25 endüstri bölgesi, 87 teknopark kurulmasını sağladık. Milli Uzay Programımızı oluşturduk ve 2023 yılında bir Türk vatandaşının uluslararası uzay istasyonuna gönderilmesi sürecine start verdik. Yerli elektrikli otomobilimiz TOGG'un Gemlik'teki fabrikasını 29 Ekim'de açıyor, seri üretimi başlatıyoruz. Milli Teknoloji Hamlemizi, gençlerimizin enerjisini ve birikimini en üst düzeyde ülkemizin hizmetine sunacak bir anlayışla hayata geçiriyoruz.
Ülkemizin yoğun gayretleri neticesinde varılan bu mutabakat, küresel krizler karşısındaki etkisizliği sebebiyle prestiji sarsılan birleşmiş Milletler'in son yıllarda kaydettiği en büyük başarılardan biridir. Rusya-Ukrayna arasında gerçekleştirilen "esir mübadelesi" ise Türk doplamasisini çok farklı bir liğe yükseltmiştir.
Birleşmiş Milletler 77'inci Genel Kurulu vesilesiyle yaptığımız temaslarda Türk dış politikasının ulaştığı seviyeyi görmekten memnuniyet duyduk. Ülkemizin Rusya-Ukrayna krizi, göç meselesi, insani yardımlar, terörle mücadele ve barışı koruma yolunda attığı adımların, tüm dünya tarafından takdirle karşılandığına bizzat şahitlik ettik. Birleşmiş Milletler kürsüsünden yıllardır dile getirdiğimiz "DÜNYA BEŞTEN BÜYÜKTÜR" tespitimiz, Güvenlik Konseyi içinde bile artık makes buluyor. Havasını soluduğu, ekmeğini yediği ülkeden habersiz olanlar görmese de, yurt dışında yaşayan herkes küresel bir güç haline gelen Türkiye gerçeğini gayet iyi biliyor.
Geçen yıl açılışını yaptığımız Türkevi binası, iddia ve özgüven sahibi işte bu Türkiye'nin New York'taki sembolüdür. Birleşmiş Milletler'in tam karşısında abide bir eser olarak yükselen Türkevi, bu sene diplomasinin kalbinin attığı yerlerden biri haline gelmiştir. Milletimize ve ülkemize böyle bir eser kazandırmaktan büyük memnuniyet duyuyoruz. Yine bu temaslarımızda, daha düne kadar bize olmadık ithamlarda bulunanların, savunma sanayi başta olmak üzere pek çok alanda ülkemizle iş birliğini geliştirmenin yollarını aradıklarını gördük.
New York öncesi Özbekistan'ın Semerkant şehrinde yapılan ve diyalog ortağı olarak katıldığımız Şanghay Zirvesi, ikili ve çok taraflı temaslarıyla, ülkemizin genişleyen dış politika vizyonunun bir örneği olmuştur. Rusya'dan Çin'e, Kazakistan'dan Pakistan'a, Hindistan'dan iran'a pek çok bölge ülkesinin katıldığı bu zirvede, Türkiye'nin Batı'yla birlikte Doğu'da da önemli bir işbirliği ortağı olarak görüldüğünü müşahede ettik.
İSVEÇ VE FİNLANDİYA'NIN NATO ÜYELİĞİ
Diğer yandan, terörizmle mücadeledeki kararlılığımızı, NATO'nun en son genişleme sürecinde açıkça gösterdik. Madrid'de kabul edilen NATO'nun Yeni Strateji Belgesi'nde terörizmin, ittifaka yönelik ana tehditlerden başlıcası olarak tanımlanmasını sağladık. Madrid Zirvesi öncesinde imzaladığımız Üçlü Muhtıra'yla da, terörle mücadeledeki beklentilerimizi kayda geçirdik. İsveç ve Finlandiya'nın verdikleri taahhütleri yerine getirip getirmediğini titizlikle takip ediyoruz. Elbette nihai kararı milletimiz adına Gazi Meclisimiz verecektir. Biz ülkemize verilen sözler tutulana kadar, bu konudaki ilkeli ve kararlı tutumumuzu koruyacağız. Yaklaşık 40 yıldır terörle mücadele eden, on binlerce vatandaşını teröre kurban vermiş bir ülke olarak, bu konuda kimseye taviz verecek durumumuz yok.
Suriye'de ve Irak'ın kuzeyinde gerçekleştirdiğimiz harekatlarla, bölücü hainleri kıpırdayamaz hale getirdik. Yurt dışına kaçan FETÖ'cü alçakların ülkemize iadesi ve hukuk önünde hesap vermesi için de tüm kurumlarımızla dört bir koldan çalışıyoruz. Terör belasını milletimizin gündeminden tamamen çıkarana kadar mücadelemizi tavizsiz bir şekilde sürdüreceğiz. Gönül coğrafyamız Balkanlar'da, barış ve istikrarın tesis edilmesi, huzur ikliminin sağlanması için çaba harcıyoruz. Bu çerçevede eylül başında Bosna Hersek, Sırbistan ve Hırvatistan'a önemli bir ziyarette bulundum. Balkanlarda huzurun ve istikrarın kökleşmesi, önümüzdeki dönemde de dış politika önceliklerimizin başında yer almayı sürdürecektir.
Ortadoğu'da, yakın çevremizde bir normalleşme iklimi zemin kazanmaya başladı. Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve İsrail'le ilişkilerimiz karşılıklı çıkar temelinde gelişiyor, Mısırla'da benzer bir süreç işliyor. Filistin davasına verdiğimiz önemi ve Filistinli kardeşlerimizin de her daim yanlarında olduğumuzu burada tekrar ifade etmek istiyorum. Güney Kafkasya'da, Can Azerbaycan'ın Vatan Muharebesi zaferinden sonra, bölgede kalıcı barış için bir umut ışığı doğdu. Can Azerbaycan'a olan desteğimiz, Şuşa Beyannamesiyle vücut bulduğu üzere, çok kıymetli bir bakidir.
Ortaya çıkan yeni durumun bölgede kalıcı barış ve huzurun tesisine vesile olması için üzerimize düşeni yapıyoruz. Atadığımız Özel Temsilciler vasıtasıyla Ermenistan'la ilişkilerimizi yeniden bir seviyeye taşıma iradesini ortaya koyduk. Ermenistan, kendisine sunulan barış fırsatını iyi değerlendirmelidir. Kıbrıs'ta iki ayrı devlet ve halk vardır. İzolasyon ve ambargolara artık son verilmeli ve Kıbrıs Türkleri'nin hak ettikleri uluslararası tanınma ve meşruiyete dair tüm sözler tutulmalıdır. Amerika'nın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne yönelik silah ambargosunu kaldırma kararını kabul etmiyoruz.
BİZ, 100 YIL SONRA YUNANİSTAN'I KİMLERİN YENİDEN ÜZERİMİZE SALDIĞINI ÇOK İYİ BİLİYOR
Ege'deki gayriaskeri statüdeki adaları silahlandıran Yunanistan'ın, bu hususta adeta teşvik edilmesi de, akla izanla, müttefiklikle bağdaşmaz. Bölgede tahrik ve gerilim siyaseti gütmek, hiç kimsenin hayrına değildir, olmayacaktır. Biz, 100 yıl sonra Yunanistan'ı kimlerin yeniden üzerimize saldığını çok iyi biliyor, bu şekilde oynanmaya çalışılan oyunun farkında olduğumuzu her fırsatta söylüyoruz. Yunanistan yönetimine, kendini ve halkını filakete sürükleyecek kışkırtmalardan uzak durmasını tavsiye ediyoruz.
Yeniden Asya girişimimize büyük önem veriyoruz. afrika ve Latin Amerika'da, ekonomi ve ticaret başta olmak üzere, ikili ve çok taraflı platformlarla iş birliği ve diyaloğumuzu güçlendiriyoruz. aralık ayında İstanbul'da düzenlediğimiz Üçüncü Türkiye-Afrika Zirvesi ile tüm Afrikalı dostlarımızla bir kez daha kucaklaştık. Böylece Türkiye'nin Afrika kıtasına yönelik ilgisinin uzun vadeli ve kalıcı olduğunu açıkça gösterdik.
Türk Dünyasıyla olan iş birliğimizi de her alanda ilerletmenin gayretindeyiz. Son zirve toplantısını Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda yaptığımız Türk Devletleri Teşkilatı'nın küresel ölçekte hak ettiği yeri alması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Şu hususun altını da özellikle çizmek istiyorum. Dış politikadaki açılımlarımızı bazı çevreler "eksen kayması" olarak göstermeye çalışıyordu. Halbuki Türkiye, eksek kayması değil, dünyadaki çok farklı diplomatik ilişkilerini, milli menfaatlerimiz çerçevesinde aynı anda yürütmeyi başararak, kendi ekseninin tahkim ediyor.
Önümüzdeki yıl hep birlikte coşkuyla kutlayacağımız Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yılına atıfla, 2023'te milletimizin huzuruna yeni bir sözle çıkıyoruz. Bu söz, ülkemize bugüne kadar kazandırdığımız eser ve hizmetlerin üzerine Türkiye Yüzyılı inşa etme sözüdür.
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılını, milletimizin asırlık hayallerini hayata geçirme dönemi haline dönüştürmekte kararlıyız. İnşallah bunu yasaması ve yürütmesiyle hep birlikte gerçekleştireceğiz. Türkiye Yüzyılının ilk seçiminin, ülkemizin bu vizyonu, milletimizin bu özlemi doğrultusunda en hayırlı şekilde sonuçlanacağına inanıyorum. bu duygularla bir kez daha yeni yasama yılımızın hayırlı olmasını diliyorum.
BAŞKAN ERDOĞAN, TÖRENLE KARŞILANDI
Başkan Recep Tayyip Erdoğan yeni yasama yılı açılışında törenle karşılandı.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, "Değişen şartlar ne olursa olsun, bazı devletlerin ikiyüzlü tavırları, savaşı destekler politikaları devam etse de Türkiye barıştan yana çalışmasını sürdürmeye devam edecektir." dedi.
Şentop, TBMM'nin 27. Dönem 6. Yasama Yılı açılışında yaptığı konuşmada, yapılacak çalışmaların, alınacak kararların ve çıkarılacak kanunların millete, devlete, kalbi Türkiye'den yana olan soydaş ve akraba topluluklarla bütün insanlığa hayırlar getirmesini; Büyük Türkiye davasının başarısına katkı sağlamasını Allah'tan niyaz etti.
27. Dönem'in 6. ve son yasama yılına girerken bu dönemin tarihe şahitlik ettiğini dile getiren Şentop, bu dönemin, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ilk yasama dönemi olduğunu, etkisi yaklaşık 2,5 yıl hissedilen küresel Kovid-19 salgınını yaşamış ve ağır salgın şartlarına rağmen çalışmalarını fedakarca sürdürmüş milletvekillerinin gayretlerine şahitlik eden bir dönem olduğunu vurguladı. Şentop, 27. Dönem'de ayrıca, millet ve devlet için hayati öneme sahip hadiselerin 100'üncü yıl dönümlerinin idrak edildiğini anımsatarak, "İşgal ve istila tehdidi karşısında kurtuluşun ilk adımını teşkil eden Gazi Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışı, Amasya Tamimi, Erzurum ve Sivas kongreleri, Milli Mücadele'nin karargahı olmuş yüce ve gazi Meclisimizin Ankara'da açılışı, İstiklal Marşı'nın kabulü ve son olarak Büyük Taarruz, bu yasama döneminde 100'üncü yılını idrak ettiğimiz tarihi ve milli hadiseler arasındadır. İnşallah bir sonraki yasama döneminde, 29 Ekim 2023'te de Cumhuriyetin ilanının 100'üncü yılını milletçe, heyecan ve gururla kutlayacağız." şeklinde konuştu.
Mustafa Şentop, başta yüce Meclisin ilk reisi, Cumhuriyetin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bütün mücadele arkadaşlarını, Birinci Meclisin şerefli milletvekillerini, istiklal şairi ve Birinci Meclis Mebusu Mehmet Akif Ersoy'u, İstiklal Harbi'ndekiler başta olmak üzere gaziler ve şehitler ile 15 Temmuz 2016 gecesinde milletin istikbaline saldıran alçaklara geçit vermemek için şehadete yükselen vatan evlatlarını minnetle, şükranla ve rahmetle andı. Şentop, "100'üncü yılını andığımız bu tarihi hadiselerin merkezinde tabii olarak Milli Mücadele yer almaktadır. Zira Milli Mücadele, Anadolu'yu vatan kılan yüce gayenin ve imanın özeti, sonrasında gösterilecek kahramanlıkların ön sözü ve ilhamıdır." dedi.
"KARNININ DOYMASINA VESİLE OLDUĞUMUZ BİR ÇOCUĞUN TEBESSÜMÜNDEN DAHA DEĞERLİ DEĞİL"
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, bir devletin tarihinin bir devir, bir bütün olarak ele alınıp değerlendirildiğini, aksi yaklaşımın, ilmi ve makul olmadığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu bağlamda Osmanlı İmparatorluğu, kudretimizi tahkim eden, nizam-ı alem mefkuremizi hayata geçiren, devamı olmaktan iftihar ettiğimiz bir cihan devletidir. Bin yıl önce, Çağrı Bey'in keşif seferleriyle başlayan, 1071 Malazgirt Zaferi ile hızlanan ve bugüne kadar gelen Türkiye tarihini, hoşumuza giden veya gitmeyen yönleriyle bir bütün olarak ele almaya mecburuz. Bizi bu topraklarda var kılan, bu toprakları bize vatan yapan bu bin yıllık tarihin acı ve tatlı olaylarıdır. Bu yüzden, Türkiye'nin coğrafi birliğini bozmak ne kadar yanlış ve kabul edilemezse, farklı devletlerin, yapıların ve yöneticilerin devamlılık içinde inşa ettiği Türkiye tarihini parçalamak da o ölçüde tehlikeli, yanlış ve gayrimilli bir tavırdır. Türkiye'yi bu aziz millete vatan kılmak için gayret sarf eden beylikleri, devletleri, komutanları, devlet adamlarını, tarihin seyri nasıl ilerlemiş olursa olsun, birbirlerinin düşmanları veya rakipleri değil, tamamlayıcıları olarak görmeliyiz. Bu toprakları vatan, milletimizi bayındır kılmak; milli şerefimizi, şanlı bayrağımızı, büyük ve güçlü Türkiye davasını yükseltmek için gayret sarf eden her kim varsa bizimdir, vazgeçilmez milli değerimizdir. Bu cümleden olmak üzere Selçuklu da bizimdir, Osmanlı da bizimdir, elbette ve mutlaka, öncelikle Türkiye Cumhuriyeti bizimdir, hepimizindir."
Mustafa Şentop, küresel ölçekte büyük belirsizliklerin yaşandığı, uluslararası örgütlerin, konvansiyonel ilişkilerin ve kamplaşmaların etkisizleştiği, çatışma ve savaş ikliminin siyasi ve ekonomik anlamda zorlayıcı, sarsıcı ve hatta yıkıcı sonuçlar doğurduğu bir dönemden geçildiğine dikkati çekti.
Tarihin hızlandığı, eski ittifak ve dengelerin bozulduğu, yeni dengelerin kurulduğu böyle bir dönemde uluslararası ilişkilerde samimi ve tutarlı bir şekilde barışı, adaleti ve hakkaniyeti önceleyen tutumların, bu tutumlara sahip siyaset ve devlet adamlarının, ülkelerin öneminin arttığını ifade eden Şentop, şunları kaydetti:
"Bu çerçevede Türkiye'nin uluslararası alanda güvenilir ve itibarlı bir aktör olarak gün geçtikçe daha fazla ön plana çıktığını memnuniyetle görmekteyiz. Yakın zaman önce Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın öncülüğünde, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın Guterres'in katılımıyla Rusya – Ukrayna Savaşı'ndan kaynaklanan ve bütün dünyayı etkileyebilecek potansiyele sahip tahıl krizinin çözümlenmesi, Türkiye'nin dünya ölçeğinde oynadığı yapıcı rolü göstermesi açısından güzel bir örnektir. Sizlerin de bildiği üzere Türkiye'nin liderlik ettiği bu sorun çözücü yaklaşıma, başta BM olmak üzere birçok uluslararası kuruluştan ve farklı ülke liderlerinden destek ve teşekkür mesajları gelmiştir. Elbette bu teşekkürlerin hiçbiri, Türkiye için, gıda kıtlığı ve yoksulluk yaşayan ülkelerde karnının doymasına vesile olduğumuz bir çocuğun tebessümünden daha değerli değildir."
Şentop, Rusya ile Ukrayna arasında iki ülkenin çok önem verdiği esir takasının gerçekleştirilmesine de Cumhurbaşkanı Erdoğan arabuluculuğuyla Türkiye'nin öncülük ettiğini hatırlatarak, "Bu olay da bölgemizde yaşanan büyük krizin çözüme bağlanması konusunda Türkiye'nin tutumunun ve hamlelerinin ne kadar kıymetli olduğunu somut olarak göstermektedir. Değişen şartlar ne olursa olsun, bazı devletlerin ikiyüzlü tavırları, savaşı destekler politikaları devam etse de Türkiye barıştan yana çalışmasını sürdürmeye devam edecektir. Sadece bu sebeple bile Türkiye, her zaman daha güçlü, bilgi ve savunma teknolojileri başta olmak üzere her alanda daha donanımlı olmak mecburiyetindedir." diye konuştu.
"TÜRKİYE, KKTC CUMHURBAŞKANI TATAR'IN YAKLAŞIMINI DESTEKLEMEKTEDİR"
TBMM Başkanı Şentop, Türkiye fikrinin Türkiye sınırlarından çok daha büyük bir muhtevaya sahip olduğunu; başta soydaş ve akraba topluluklar ile ortak tarih ve medeniyetin çocukları olmak üzere masum ve mazlum milletlerin geleceğe dair duydukları umudun adı olduğunu söyledi.
Dünyanın bütün güçlerinin, özellikle de bölgesindeki devletlerin, Türkiye'nin uluslararası hukuka, tarihi ve coğrafi haklarına dayanan taleplerine kayıtsız kalma hatasına düşmemesi gerektiğini vurgulayan Şentop, "Aziz milletimizin toprağının tek bir karışından, Mavi Vatan'ın tek bir damlasından vazgeçebileceğini düşünmek, böyle düşünenler için ölümcül ve yıkıcı bir yanlışlık olacaktır. Dostluğu, diplomasiyi ve barışı önceleyen hassasiyetlerimiz elbette bundan sonra da devam edecektir. Ancak bu hassasiyet, iyiyi şefkatsiz, kötüyü cezasız bırakmayan milli karakterimizin, Türkiye'ye düşmanlık eden hadsizlere had bildirmekten geri durmayacağı gerçeğini değiştirmemektedir." dedi.
Türkiye'nin, kardeş Azerbaycan'ın Ermenistan tarafından işgal edilen topraklarının kurtuluşu ve azat kılınması için büyük çaba gösterdiğini dile getiren Şentop, "Bu çabanın, duygusal bir destek olmaktan çıkıp etkili bir iş birliğine yönelmesiyle birlikte Karabağ'ın azat kılınması mümkün olmuş; Azerbaycan, 44 günlük destansı bir vatan muharebesi ile birlikte yaklaşık 30 yıldır devam eden bir hukuksuzluğa son vermiştir. Azerbaycan ile bu tarihi ortak iş birliği içinde olmak, ifasından kaçınılamayacak milli bir borç ve mecburiyettir." değerlendirmesinde bulundu.
Mustafa Şentop, Doğu Akdeniz ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile alakalı gelişmelerde de çok önemli bir döneme girildiğini belirterek, Türkiye'nin, uluslararası hukuk çerçevesinde sahip olduğu bütün hak ve menfaatlerini her zaman ve her yolla korumak ve savunmak konusunda kararlı olduğunu kaydetti. Şentop, "Kıbrıs adasında, iki farklı halk ve iki farklı devlet bulunduğu gerçeğinden hareket eden bir yaklaşımla Türkiye, KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar'ın yaklaşımını desteklemektedir. Ada'da Türk toplumunun varlığını ve haklarını inkar eden Rum yaklaşımının, çözümün önündeki en büyük engel olduğunu biliyoruz. TBMM, her zaman Kıbrıs davasında siyasi görüş farklılıklarını bir kenara bırakarak ortak tutum belirlemiştir. Bundan sonra da KKTC'nin yanında durmaya ve haklı davasını desteklemeye devam edecektir." diye konuştu.
"MECLİSİMİZ MİLLETİMİZİN KALBİ, VİCDANI VE MEVCUDİYETİDİR"
TBMM Başkanı Şentop, 100 yıl önce, kati bir inanmışlıkla milletin nesilden nesile aktardığı milli şerefi koruma ve tam bağımsızlık arzusunu tahakkuk ettirmek için Milli Mücadele mevziine koşan o günkü kadronun ruhunun, bugün çatısı altında bulunulan Gazi Meclisin varlığında vücut bulduğunu dile getirerek, şunları söyledi:
"Gazi Meclisin bugünkü üyeleri olarak, Milli Mücadeleyi sevk ve idare eden Birinci Meclisten alacağımız ders, sadece o öncü kadronun cesareti değildir. Gizli celselerde en sert fikir tartışmaları yaşansa, fikir ayrılıkları hararetli bir üslupla ortaya konulsa bile, açık oturumlarda ve milletin istiklali söz konusu olduğunda yekvücut hareket etme ve görünme şuuru, Birinci Meclisten bize kalan en önemli mirastır. Bu çerçevede milletimizin biz milletvekillerinden beklentileri, uluslararası alanda Türkiye'nin milli menfaatleri söz konusu olduğunda iç siyasetteki anlaşmazlık noktalarını bir kenara bırakarak, söz konusu milli şuur doğrultusunda ortak hareket sergilememizdir."
Türkiye'nin, bu yasama yılının sonunda cumhurbaşkanı ve milletvekili genel seçimlerine gideceğini hatırlatan Şentop, milletin bir yıldan kısa bir zaman dilimi içinde bir kere daha iradesini temsil edecek milletvekilleri ile cumhurbaşkanını tercihleriyle belirleyeceğini ifade etti. Şentop, "Bu süreç, seçime katılacak tüm siyasi partilerimiz açısından, 'barış ve huzur içinde, güçlü ve tam bağımsız Türkiye' idealinin gerçekleşmesinde rol alabilmek adına gerçekleştirilecek demokratik bir yarışı temsil etmektedir. Türkiye'nin önümüzdeki bu seçim dönemini de bugüne kadar geçirdiği diğer seçimlerde olduğu gibi büyük bir demokratik olgunlukla hitama erdireceği konusunda inancım tamdır. Bu vesileyle 6'ncı yasama yılının sonunda gerçekleştirilecek seçimlerin şimdiden ülkemize, milletimize ve devletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum." dedi.
TBMM Başkanı Şentop, konuşmasını, Gazi Meclisin ilk başkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün 1923'te TBMM'de sarf ettiği "Meclisimiz, milletimizin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir." sözleriyle tamamladı.
TÖREN DÜZENLENDİ
27. Dönem 6. Yasama Yılı açılışı dolayısıyla Meclis'teki Atatürk Anıtı önünde tören düzenlendi.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un anıta çelenk bırakmasının ardından bando eşliğinde saygı duruşunda bulunularak, İstiklal Marşı okundu.
Törene, Ticaret Bakanı Mehmet Muş, TBMM Başkanvekilleri Haydar Akar, Celal Adan ve Nimetullah Erdoğmuş, partilerin grup başkanvekilleri, milletvekilleri ve TBMM bürokratları katıldı.
ÇOK SAYIDA YASA TEKLİFİ GÖRÜŞÜLECEK
Dezenformasyonla mücadele, milyonları ilgilendiren ekonomi torba teklifi, yeni dönem bütçe yasası, tezkereler ve daha onlarcası. 6. yasama yılında TBMM, tarihinin en yoğun dönemlerinden birini yaşayacak.
MECLİS'TE YOĞUN GÜNDEM
TBMM'nin yeni yasama yılında ilk olarak kamuoyunda "dezenformasyonla mücadele yasası" olarak bilinen Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi yasalaştırılacak. Ayrıca ilk hafta içinde TBMM Genel Kurulu'nda Anayasa Mahkemesi ile Kişisel Verileri Koruma Kurulu'na üye seçimi yapılacak.