Ortadoğu'da, yakın çevremizde bir normalleşme iklimi zemin kazanmaya başladı. Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve İsrail'le ilişkilerimiz karşılıklı çıkar temelinde gelişiyor, Mısırla'da benzer bir süreç işliyor. Filistin davasına verdiğimiz önemi ve Filistinli kardeşlerimizin de her daim yanlarında olduğumuzu burada tekrar ifade etmek istiyorum. Güney Kafkasya'da, Can Azerbaycan'ın Vatan Muharebesi zaferinden sonra, bölgede kalıcı barış için bir umut ışığı doğdu. Can Azerbaycan'a olan desteğimiz, Şuşa Beyannamesiyle vücut bulduğu üzere, çok kıymetli bir bakidir.
Ortaya çıkan yeni durumun bölgede kalıcı barış ve huzurun tesisine vesile olması için üzerimize düşeni yapıyoruz. Atadığımız Özel Temsilciler vasıtasıyla Ermenistan'la ilişkilerimizi yeniden bir seviyeye taşıma iradesini ortaya koyduk. Ermenistan, kendisine sunulan barış fırsatını iyi değerlendirmelidir. Kıbrıs'ta iki ayrı devlet ve halk vardır. İzolasyon ve ambargolara artık son verilmeli ve Kıbrıs Türkleri'nin hak ettikleri uluslararası tanınma ve meşruiyete dair tüm sözler tutulmalıdır. Amerika'nın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne yönelik silah ambargosunu kaldırma kararını kabul etmiyoruz.
BİZ, 100 YIL SONRA YUNANİSTAN'I KİMLERİN YENİDEN ÜZERİMİZE SALDIĞINI ÇOK İYİ BİLİYOR
Ege'deki gayriaskeri statüdeki adaları silahlandıran Yunanistan'ın, bu hususta adeta teşvik edilmesi de, akla izanla, müttefiklikle bağdaşmaz. Bölgede tahrik ve gerilim siyaseti gütmek, hiç kimsenin hayrına değildir, olmayacaktır. Biz, 100 yıl sonra Yunanistan'ı kimlerin yeniden üzerimize saldığını çok iyi biliyor, bu şekilde oynanmaya çalışılan oyunun farkında olduğumuzu her fırsatta söylüyoruz. Yunanistan yönetimine, kendini ve halkını filakete sürükleyecek kışkırtmalardan uzak durmasını tavsiye ediyoruz.
Yeniden Asya girişimimize büyük önem veriyoruz. afrika ve Latin Amerika'da, ekonomi ve ticaret başta olmak üzere, ikili ve çok taraflı platformlarla iş birliği ve diyaloğumuzu güçlendiriyoruz. aralık ayında İstanbul'da düzenlediğimiz Üçüncü Türkiye-Afrika Zirvesi ile tüm Afrikalı dostlarımızla bir kez daha kucaklaştık. Böylece Türkiye'nin Afrika kıtasına yönelik ilgisinin uzun vadeli ve kalıcı olduğunu açıkça gösterdik.
Türk Dünyasıyla olan iş birliğimizi de her alanda ilerletmenin gayretindeyiz. Son zirve toplantısını Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda yaptığımız Türk Devletleri Teşkilatı'nın küresel ölçekte hak ettiği yeri alması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Şu hususun altını da özellikle çizmek istiyorum. Dış politikadaki açılımlarımızı bazı çevreler "eksen kayması" olarak göstermeye çalışıyordu. Halbuki Türkiye, eksek kayması değil, dünyadaki çok farklı diplomatik ilişkilerini, milli menfaatlerimiz çerçevesinde aynı anda yürütmeyi başararak, kendi ekseninin tahkim ediyor.
Önümüzdeki yıl hep birlikte coşkuyla kutlayacağımız Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yılına atıfla, 2023'te milletimizin huzuruna yeni bir sözle çıkıyoruz. Bu söz, ülkemize bugüne kadar kazandırdığımız eser ve hizmetlerin üzerine Türkiye Yüzyılı inşa etme sözüdür.
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılını, milletimizin asırlık hayallerini hayata geçirme dönemi haline dönüştürmekte kararlıyız. İnşallah bunu yasaması ve yürütmesiyle hep birlikte gerçekleştireceğiz. Türkiye Yüzyılının ilk seçiminin, ülkemizin bu vizyonu, milletimizin bu özlemi doğrultusunda en hayırlı şekilde sonuçlanacağına inanıyorum. bu duygularla bir kez daha yeni yasama yılımızın hayırlı olmasını diliyorum.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, "Değişen şartlar ne olursa olsun, bazı devletlerin ikiyüzlü tavırları, savaşı destekler politikaları devam etse de Türkiye barıştan yana çalışmasını sürdürmeye devam edecektir." dedi.
Şentop, TBMM'nin 27. Dönem 6. Yasama Yılı açılışında yaptığı konuşmada, yapılacak çalışmaların, alınacak kararların ve çıkarılacak kanunların millete, devlete, kalbi Türkiye'den yana olan soydaş ve akraba topluluklarla bütün insanlığa hayırlar getirmesini; Büyük Türkiye davasının başarısına katkı sağlamasını Allah'tan niyaz etti.
27. Dönem'in 6. ve son yasama yılına girerken bu dönemin tarihe şahitlik ettiğini dile getiren Şentop, bu dönemin, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ilk yasama dönemi olduğunu, etkisi yaklaşık 2,5 yıl hissedilen küresel Kovid-19 salgınını yaşamış ve ağır salgın şartlarına rağmen çalışmalarını fedakarca sürdürmüş milletvekillerinin gayretlerine şahitlik eden bir dönem olduğunu vurguladı. Şentop, 27. Dönem'de ayrıca, millet ve devlet için hayati öneme sahip hadiselerin 100'üncü yıl dönümlerinin idrak edildiğini anımsatarak, "İşgal ve istila tehdidi karşısında kurtuluşun ilk adımını teşkil eden Gazi Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışı, Amasya Tamimi, Erzurum ve Sivas kongreleri, Milli Mücadele'nin karargahı olmuş yüce ve gazi Meclisimizin Ankara'da açılışı, İstiklal Marşı'nın kabulü ve son olarak Büyük Taarruz, bu yasama döneminde 100'üncü yılını idrak ettiğimiz tarihi ve milli hadiseler arasındadır. İnşallah bir sonraki yasama döneminde, 29 Ekim 2023'te de Cumhuriyetin ilanının 100'üncü yılını milletçe, heyecan ve gururla kutlayacağız." şeklinde konuştu.
Mustafa Şentop, başta yüce Meclisin ilk reisi, Cumhuriyetin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bütün mücadele arkadaşlarını, Birinci Meclisin şerefli milletvekillerini, istiklal şairi ve Birinci Meclis Mebusu Mehmet Akif Ersoy'u, İstiklal Harbi'ndekiler başta olmak üzere gaziler ve şehitler ile 15 Temmuz 2016 gecesinde milletin istikbaline saldıran alçaklara geçit vermemek için şehadete yükselen vatan evlatlarını minnetle, şükranla ve rahmetle andı. Şentop, "100'üncü yılını andığımız bu tarihi hadiselerin merkezinde tabii olarak Milli Mücadele yer almaktadır. Zira Milli Mücadele, Anadolu'yu vatan kılan yüce gayenin ve imanın özeti, sonrasında gösterilecek kahramanlıkların ön sözü ve ilhamıdır." dedi.
"KARNININ DOYMASINA VESİLE OLDUĞUMUZ BİR ÇOCUĞUN TEBESSÜMÜNDEN DAHA DEĞERLİ DEĞİL"
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, bir devletin tarihinin bir devir, bir bütün olarak ele alınıp değerlendirildiğini, aksi yaklaşımın, ilmi ve makul olmadığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu bağlamda Osmanlı İmparatorluğu, kudretimizi tahkim eden, nizam-ı alem mefkuremizi hayata geçiren, devamı olmaktan iftihar ettiğimiz bir cihan devletidir. Bin yıl önce, Çağrı Bey'in keşif seferleriyle başlayan, 1071 Malazgirt Zaferi ile hızlanan ve bugüne kadar gelen Türkiye tarihini, hoşumuza giden veya gitmeyen yönleriyle bir bütün olarak ele almaya mecburuz. Bizi bu topraklarda var kılan, bu toprakları bize vatan yapan bu bin yıllık tarihin acı ve tatlı olaylarıdır. Bu yüzden, Türkiye'nin coğrafi birliğini bozmak ne kadar yanlış ve kabul edilemezse, farklı devletlerin, yapıların ve yöneticilerin devamlılık içinde inşa ettiği Türkiye tarihini parçalamak da o ölçüde tehlikeli, yanlış ve gayrimilli bir tavırdır. Türkiye'yi bu aziz millete vatan kılmak için gayret sarf eden beylikleri, devletleri, komutanları, devlet adamlarını, tarihin seyri nasıl ilerlemiş olursa olsun, birbirlerinin düşmanları veya rakipleri değil, tamamlayıcıları olarak görmeliyiz. Bu toprakları vatan, milletimizi bayındır kılmak; milli şerefimizi, şanlı bayrağımızı, büyük ve güçlü Türkiye davasını yükseltmek için gayret sarf eden her kim varsa bizimdir, vazgeçilmez milli değerimizdir. Bu cümleden olmak üzere Selçuklu da bizimdir, Osmanlı da bizimdir, elbette ve mutlaka, öncelikle Türkiye Cumhuriyeti bizimdir, hepimizindir."
Mustafa Şentop, küresel ölçekte büyük belirsizliklerin yaşandığı, uluslararası örgütlerin, konvansiyonel ilişkilerin ve kamplaşmaların etkisizleştiği, çatışma ve savaş ikliminin siyasi ve ekonomik anlamda zorlayıcı, sarsıcı ve hatta yıkıcı sonuçlar doğurduğu bir dönemden geçildiğine dikkati çekti.
Tarihin hızlandığı, eski ittifak ve dengelerin bozulduğu, yeni dengelerin kurulduğu böyle bir dönemde uluslararası ilişkilerde samimi ve tutarlı bir şekilde barışı, adaleti ve hakkaniyeti önceleyen tutumların, bu tutumlara sahip siyaset ve devlet adamlarının, ülkelerin öneminin arttığını ifade eden Şentop, şunları kaydetti:
"Bu çerçevede Türkiye'nin uluslararası alanda güvenilir ve itibarlı bir aktör olarak gün geçtikçe daha fazla ön plana çıktığını memnuniyetle görmekteyiz. Yakın zaman önce Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın öncülüğünde, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın Guterres'in katılımıyla Rusya – Ukrayna Savaşı'ndan kaynaklanan ve bütün dünyayı etkileyebilecek potansiyele sahip tahıl krizinin çözümlenmesi, Türkiye'nin dünya ölçeğinde oynadığı yapıcı rolü göstermesi açısından güzel bir örnektir. Sizlerin de bildiği üzere Türkiye'nin liderlik ettiği bu sorun çözücü yaklaşıma, başta BM olmak üzere birçok uluslararası kuruluştan ve farklı ülke liderlerinden destek ve teşekkür mesajları gelmiştir. Elbette bu teşekkürlerin hiçbiri, Türkiye için, gıda kıtlığı ve yoksulluk yaşayan ülkelerde karnının doymasına vesile olduğumuz bir çocuğun tebessümünden daha değerli değildir."
Şentop, Rusya ile Ukrayna arasında iki ülkenin çok önem verdiği esir takasının gerçekleştirilmesine de Cumhurbaşkanı Erdoğan arabuluculuğuyla Türkiye'nin öncülük ettiğini hatırlatarak, "Bu olay da bölgemizde yaşanan büyük krizin çözüme bağlanması konusunda Türkiye'nin tutumunun ve hamlelerinin ne kadar kıymetli olduğunu somut olarak göstermektedir. Değişen şartlar ne olursa olsun, bazı devletlerin ikiyüzlü tavırları, savaşı destekler politikaları devam etse de Türkiye barıştan yana çalışmasını sürdürmeye devam edecektir. Sadece bu sebeple bile Türkiye, her zaman daha güçlü, bilgi ve savunma teknolojileri başta olmak üzere her alanda daha donanımlı olmak mecburiyetindedir." diye konuştu.
"TÜRKİYE, KKTC CUMHURBAŞKANI TATAR'IN YAKLAŞIMINI DESTEKLEMEKTEDİR"
TBMM Başkanı Şentop, Türkiye fikrinin Türkiye sınırlarından çok daha büyük bir muhtevaya sahip olduğunu; başta soydaş ve akraba topluluklar ile ortak tarih ve medeniyetin çocukları olmak üzere masum ve mazlum milletlerin geleceğe dair duydukları umudun adı olduğunu söyledi.
Dünyanın bütün güçlerinin, özellikle de bölgesindeki devletlerin, Türkiye'nin uluslararası hukuka, tarihi ve coğrafi haklarına dayanan taleplerine kayıtsız kalma hatasına düşmemesi gerektiğini vurgulayan Şentop, "Aziz milletimizin toprağının tek bir karışından, Mavi Vatan'ın tek bir damlasından vazgeçebileceğini düşünmek, böyle düşünenler için ölümcül ve yıkıcı bir yanlışlık olacaktır. Dostluğu, diplomasiyi ve barışı önceleyen hassasiyetlerimiz elbette bundan sonra da devam edecektir. Ancak bu hassasiyet, iyiyi şefkatsiz, kötüyü cezasız bırakmayan milli karakterimizin, Türkiye'ye düşmanlık eden hadsizlere had bildirmekten geri durmayacağı gerçeğini değiştirmemektedir." dedi.
Türkiye'nin, kardeş Azerbaycan'ın Ermenistan tarafından işgal edilen topraklarının kurtuluşu ve azat kılınması için büyük çaba gösterdiğini dile getiren Şentop, "Bu çabanın, duygusal bir destek olmaktan çıkıp etkili bir iş birliğine yönelmesiyle birlikte Karabağ'ın azat kılınması mümkün olmuş; Azerbaycan, 44 günlük destansı bir vatan muharebesi ile birlikte yaklaşık 30 yıldır devam eden bir hukuksuzluğa son vermiştir. Azerbaycan ile bu tarihi ortak iş birliği içinde olmak, ifasından kaçınılamayacak milli bir borç ve mecburiyettir." değerlendirmesinde bulundu.
Mustafa Şentop, Doğu Akdeniz ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile alakalı gelişmelerde de çok önemli bir döneme girildiğini belirterek, Türkiye'nin, uluslararası hukuk çerçevesinde sahip olduğu bütün hak ve menfaatlerini her zaman ve her yolla korumak ve savunmak konusunda kararlı olduğunu kaydetti. Şentop, "Kıbrıs adasında, iki farklı halk ve iki farklı devlet bulunduğu gerçeğinden hareket eden bir yaklaşımla Türkiye, KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar'ın yaklaşımını desteklemektedir. Ada'da Türk toplumunun varlığını ve haklarını inkar eden Rum yaklaşımının, çözümün önündeki en büyük engel olduğunu biliyoruz. TBMM, her zaman Kıbrıs davasında siyasi görüş farklılıklarını bir kenara bırakarak ortak tutum belirlemiştir. Bundan sonra da KKTC'nin yanında durmaya ve haklı davasını desteklemeye devam edecektir." diye konuştu.
"MECLİSİMİZ MİLLETİMİZİN KALBİ, VİCDANI VE MEVCUDİYETİDİR"
TBMM Başkanı Şentop, 100 yıl önce, kati bir inanmışlıkla milletin nesilden nesile aktardığı milli şerefi koruma ve tam bağımsızlık arzusunu tahakkuk ettirmek için Milli Mücadele mevziine koşan o günkü kadronun ruhunun, bugün çatısı altında bulunulan Gazi Meclisin varlığında vücut bulduğunu dile getirerek, şunları söyledi:
"Gazi Meclisin bugünkü üyeleri olarak, Milli Mücadeleyi sevk ve idare eden Birinci Meclisten alacağımız ders, sadece o öncü kadronun cesareti değildir. Gizli celselerde en sert fikir tartışmaları yaşansa, fikir ayrılıkları hararetli bir üslupla ortaya konulsa bile, açık oturumlarda ve milletin istiklali söz konusu olduğunda yekvücut hareket etme ve görünme şuuru, Birinci Meclisten bize kalan en önemli mirastır. Bu çerçevede milletimizin biz milletvekillerinden beklentileri, uluslararası alanda Türkiye'nin milli menfaatleri söz konusu olduğunda iç siyasetteki anlaşmazlık noktalarını bir kenara bırakarak, söz konusu milli şuur doğrultusunda ortak hareket sergilememizdir."
Türkiye'nin, bu yasama yılının sonunda cumhurbaşkanı ve milletvekili genel seçimlerine gideceğini hatırlatan Şentop, milletin bir yıldan kısa bir zaman dilimi içinde bir kere daha iradesini temsil edecek milletvekilleri ile cumhurbaşkanını tercihleriyle belirleyeceğini ifade etti. Şentop, "Bu süreç, seçime katılacak tüm siyasi partilerimiz açısından, 'barış ve huzur içinde, güçlü ve tam bağımsız Türkiye' idealinin gerçekleşmesinde rol alabilmek adına gerçekleştirilecek demokratik bir yarışı temsil etmektedir. Türkiye'nin önümüzdeki bu seçim dönemini de bugüne kadar geçirdiği diğer seçimlerde olduğu gibi büyük bir demokratik olgunlukla hitama erdireceği konusunda inancım tamdır. Bu vesileyle 6'ncı yasama yılının sonunda gerçekleştirilecek seçimlerin şimdiden ülkemize, milletimize ve devletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum." dedi.
TBMM Başkanı Şentop, konuşmasını, Gazi Meclisin ilk başkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün 1923'te TBMM'de sarf ettiği "Meclisimiz, milletimizin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir." sözleriyle tamamladı.