6'LIDA EN KÜRESELCİ BENİM KAVGASI
Masada Türkiye'nin çıkarları yerine "Küresel çete"nin çıkarlarını ön planda tutan 6'lı arasında "En küreselci benim" kavgası yaşanıyor. Geçtiğimiz günlerde Washington Post, Bloomberg ve Financial Times'ta çıkan yazılar da "Küresel çete"nin masanın üzerindeki etkilerini gözler önüne serer nitelikte.
*Takvim.com.tr'nin ilgili haberini okumak için fotoğrafa tıklayın
ABD merkezli Washington Post ve Bloomberg "Türkiye seçimlerini 2023'teki en önemli seçimler" olarak değerlendirirken, "Sonuç, Washington ve Moskova'nın yanı sıra Avrupa, Orta Doğu, Orta Asya ve Afrika'daki başkentlerdeki jeopolitik ve ekonomik hesaplamaları şekillendirecek." ifadelerine yer verildi.
Financial Times ise yılbaşı öncesi yaptığı analizde seçimi Başkan Erdoğan'ın kazanacağını anlayınca manipülasyona başladı. Haberde Türkiye ile ilgili bölümde yer alan "Türkiye'nin Haziran seçimlerinde Erdoğan dönemi sona erecek mi?" sorusuna yanıt veren FT Türkiye muhabiri Laura Pitel'in ifadesi İngilizlerin Başkan Erdoğan karşısındaki çaresizliklerini bir kez daha gözler önüne serdi.
*Takvim.com.tr'nin ilgili haberini okumak için fotoğrafa tıklayın
itel, seçimi Başkan Erdoğan'ın kazanacağını ifade ederken, satır arasında verdiği skandal mesajlarla algı operasyonu çabası içerisine girdi. Pitel soruya yanıtında, "Recep Tayyip Erdoğan azalan popülaritesine karşın iktidarda kalmak için adil ya da hileli bir yöntemler yağmuruna başvuracak. İktidarını üçüncü on yıla genişletmesi, Türkiye'nin zaten sorunlu olan ekonomisinde ağır sonuçlara yol açacak, yaşam standartlarındaki düşüşü kötüleştirecek ve kişisel özgürlüklere daha fazla sınırlama getirecek." ifadelerini kullandı.
Sabah Gazetesi yazarlarından Mahmur Övür de köşesinde kaleme aldığı yazıda masa içerisindeki asıl kavga olan "küresel çete"nin güç savaşına dikkat çekti. "Altılı masada görünmeyen asıl kavga" başlığı ile yazısına başlayan Övür, "Masada adayın geç belirlenmesinde asıl neden bu küresel kavga. Çünkü masada açık bir ABD'ci-Almancı kavgası yaşanıyor." ifadelerini kullandı.
İşte Mahmut Övür'ün o yazısı
GP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu masayı sallamaya devam ediyor. Önce yaptığı "Genel başkanlar her stratejik kararda imza yetkisine sahip olacak" tespitiyle ortalığı karıştırdı.
Sonra bu çıkışı düzelteyim derken daha beterine imza attı.
Çıktığı bir televizyon programında kendisine yöneltilen, "Bir cumhurbaşkanı seçtiniz diyelim. O cumhurbaşkanı 'Sizin oyunuz düşüktü, ben bu kararı veriyorum' derse" sorusuna aynen şöyle diyordu:
"Bunu dediği anda kriz çıkar, Meclis desteğimizi çekeriz, ülke seçime gider."
Sürpriz değil, koalisyon hükümeti kurduklarında çok daha fazlası yaşanacak. Bunu tahmin etmek zor değil.
Aslında masada bir değil, birden fazla kriz alanı var ve kimin galip geleceği de belli değil. Masanın içinde bir adım önde görünse de Kemal Kılıçdaroğlu ile Akşenerİmamoğlu arasındaki kavga sönmüş değil. Küçük partiler adına Davutoğlu-Babacan ikilisinin dayatmaları da, masanın altındaki HDP'nin darbeleri de sürüyor ve masayı sallıyor.
Bu tabloya içeriyle bağlantılı FETÖ ve PKK'nın taleplerini de eklemek gerekiyor. Bütün bu güçlerin etkili olduğu bir hükümet düşünün. Kriz değil kaos çıkar...
Ama turpun büyüğü heybede...
İçeride bütün bunlar olurken, 60'tan başlayarak bu ülkede her on yılda bir darbe yaptıran, ekonomik tetikçileriyle piyasayı sabote eden küresel güç merkezleri de boş durmuyor. Hele muhalefete açık destek vererek Başkan Erdoğan'ı devirmek istediğini söyleyen Biden hiç boş durmuyor. Kirli yöntemler devreye girdi bile... Tabii sadece ABD değil, ABD'nin Rusya-Ukrayna Savaşı'nı bahane ederek sıkıştırdığı AB'nin Almanya gibi önde gelen devletleri de boş durmuyor.
Masada adayın geç belirlenmesinde asıl neden bu küresel kavga. Çünkü masada açık bir ABD'ci-Almancı kavgası yaşanıyor. ABD cenahından Kılıçdaroğlu'na onay verilmediği için adaylık geciktikçe gecikiyor.
Belki içinizden, "Bu küresel güçler bu kadar işin içinde mi?" diye geçirebilirsiniz. Şimdi gelin Türkiye'deki seçimlerin onlar için ne kadar önemli olduğunu bizzat onlardan dinleyelim. Birkaç gün önce derin ABD'nin sesi Washington Post'ta, "2023'te dünyanın en önemli seçimi Türkiye'de olacak" başlığıyla bir analiz yayınlandı.
O analize göre 2023 seçiminin sonucu, Washington, Moskova, Avrupa, Ortadoğu ve Asya'da jeopolitik ve ekonomik hesapları şekillendirecek kadar önemli.
ABD ve AB bu seçimle öyle ilgililer ki Başkan Erdoğan'ın küresel barış hamlelerine önem vermelerine rağmen şu arzularını saklamıyorlar:
"Erdoğan'ın tercih ettiği rakip, CHP'yi 12 yıldır yöneten biraz renksiz bir isim olan Kılıçdaroğlu olacaktır. Birçok Türk siyasi analist, daha genç ve daha karizmatik İmamoğlu'nun daha güçlü bir rakip olacağını söylüyor."
ABD kimi tercih ettiğini açıkça söylüyor. Analizin belki de en çarpıcı sonucunu şu cümle özetliyor:
"Türkler oylarını kullanana kadar Batılı liderler gergin durumda kalacak."
Sahi Türkiye'deki bir seçim Batılı liderleri neden geriyor?
Cevabını İngiliz savunma ve güvenlik kuruluşu analistlerinden Ziya Meral veriyor:
"Türkiye bir ara güç olabilir, ancak büyük güçlerin bu seçimde bir çıkarı var."
İşte 6'lı masada "Bu çıkarı en iyi ben temsil ederim" kavgası yaşanıyor.
Böyle bir gerçek hiç yokmuş gibi siyasi analiz yapmak, gerçeği saklamaktan başka bir şey değil.
MAHMUT ÖVÜR'ÜN DİĞER YAZILARI İÇİN TIKLAYIN