Son dakika: The Economist'in skandal kapağı! Başkan Erdoğan: Türkiye'nin kaderini İngilizler tayin edemez

Son dakika haberi... Başkan Recep Tayyip Erdoğan Cuma namazı çıkışı gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, 14 Mayıs ile ilgili muhalefetin hukuksuzluk iddiasına "Hukuk farklı bir şey. Ama bunun yanında guguk farklı bir şey. Şu anda seçimle ilgili yetkinin kimde olduğunu bilmeyecek kadar cahillerin eline kaldı. Cumhurbaşkanının yetkileri bellidir. Şu anda Türkiye'de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'dır. Cumhurbaşkanı kararnamesiyle 60 gün önceden bu işin ilanını yapar ve 60 gün sonra da Yüksek Seçim Kurulu kronolojik yapıyı çalıştırır" dedi. Öte yandan İngiliz The Economist'iğn skandalına da tepki gösteren Erdoğan, "Türkiye'nin kaderini İngilizler tayin edemez" ifadelerini kullandı.

Giriş Tarihi :20 Ocak 2023 , 14:16 Güncelleme Tarihi :20 Ocak 2023 , 17:21
Son dakika: The Economist’in skandal kapağı! Başkan Erdoğan: Türkiye’nin kaderini İngilizler tayin edemez

İÇİNDEKİLER

Başkan Recep Tayyip Erdoğan, cuma namazını Üsküdar'daki Hz. Ali Camisi'nde kıldı. Erdoğan, Üsküdar Kısıklı'daki konutundan cuma namazı için Hz. Ali Camisi'ne geçti.

Cuma namazını burada kılan Başkan Erdoğan'a, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya ve AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe eşlik etti.

Seçimlerin tarihine ilişkin cuma namazı çıkışı önemli açıklamalarda bulunan Başkan Erdoğan, The Economist'in skandal kapağına da sert bir cevap verdi.

İşte Başkan Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları:

"BUNLAR BÖYLE ANLIK ADIMLAR DEĞİL"

Bütün bunlar tedbir noktasında ele alınacaksa bu devlet olarak Devlet Su İşleri bunları barajlarla çözme yoluna gider. Büyükşehirlerde de yine aynı şekilde büyükşehir belediyeleri barajlar yapmak suretiyle bunun önlemini alır. Tabii bunlar böyle anlık adımlar değil. Tedbirlerini bunun çok daha önceden almak gerekiyor.

Biz tabii DSİ olarak ülke genelinde pek çok şehrimizde barajlar yaptık, yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Ama İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirlerimizde de büyükşehir belediyelerinin sorumluluğundadır, yükümlülüğündedir. Onların da buralarda barajlar yapmaları gerekir. Örneğin ben İstanbul'da büyükşehir belediye başkanıyken o kuraklığın, susuzluğun olduğu dönemlerde barajlar yaptık, 110-120 kilometre mesafeden barajlarımıza Sazlıdere'ye kadar su getirmek suretiyle o barajlarımızı güçlendirdik. Şimdi de aynı şeyin yapılması gerekiyor.

BU İŞİN TEK TEDBİRİ BARAJLARDIR
Gördüğümüz, tespit ettiğimiz kadarıyla şu anda oranlar ciddi manada düşmüş vaziyette. Ama ülke genelinde DSİ'nin tasarrufunda olan yerlerde ise biz bu barajları yapmaya devam ediyoruz. En son yaptığımız baraj da işte Yusufeli Barajı. Niye yaptık bunu? Birçok insanın karşı çıkmasına rağmen Yusufeli Barajı'nı yaptık. Şu anda Yusufeli Barajı kısa süre içerisinde tamamen devreye girmiş olacak. Doluluk oranı ciddi manada şu anda artmış vaziyette. Kaldı ki orada gerek Borçka gerek Deriner Barajı, bizim için bu sıkıntılı anları gidermeye yönelik adımlarımızdır. Bu işin tek tedbiri barajlardır. Bunun dışında böyle ciddi bir tedbir söz konusu değil.

"4 MAYIS'I KONUŞMAYA BAŞLADILAR BU DA HAYIRLI BİR ADIMDIR"
Hukuk farklı bir şey. Ama bunun yanında guguk o da farklı bir şey. Dolayısıyla şu anda seçimle ilgili yetkinin kimde olduğunu bilmeyecek kadar cahillerin eline kaldık.

"TÜRKİYE'NİN KADERİNİ İNGİLİZ DERGİSİ TAYİN EDEMEZ"

Şimdi ben bir Türk medyası olarak Türk medya mensubu olarak The Economist'in yorumuna sizler evet diyor musunuz? Yani Türkiye'nin kaderini İngiliz dergisi mi tayin ediyor? Benim milletim tayin ediyor. Benim milletim ne derse Türkiye'de o olur. Türkiye'nin kaderini İngiliz dergisi tayin edemez.

"BUNLAR DA ARTIK BAŞLARININ ÇARESİNE BAKACAKLAR"
Miçotakis bu tür şeyleri söyleyebilir ama Miçotakis'in bu söylemleri özellikle bölgenin kaderini belirlemeye yeterli değildir.

Her şeyden önce gerek Lozan'ın gerek Adalar'la ilgili yaklaşım tarzının şu anda Yunan yetkililer tarafından uygulanmadığını görüyoruz. Yani bu adaların silahlandırılması diye bir şey yoktur. Ama bunlar şu anda bu adaları silahlandırıyor. Bu adaları silahlandırmak suretiyle gerek Lozan gerek diğer anlaşmalarla ilgili olarak bunlara ters adımlar atmaktadırlar. Bunlarla ilgili de tabii gereken adımları biz vakti saati geldiğinde, uluslararası toplantılarda, gerekli olan yerlerde gerekli olanı söylüyoruz. Bunlar da artık başlarının çaresine bakacaklar.

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN