İSVEÇ BORCUNU ÖDEMEDİ
O dönemde de İsveç kralı döndüğü zaman borcunu ödeyeceğini söyledi. 1739'a kadar borç ödenmedi daha sonra az bir para verildi.
25 yıl Osmanlı'da bunun meselesi vardır devamlı elçi gönderilir. En son 1. Mahmut İsveç'in borçlarının bir kısmını affetti.
İnşallah bu sefer de Yarın obür gün İsveç ile bir anlaşmaya varılıp daha sonra anlaşmaya aykırı hareket etmez diye düşünüyoruz. Herkesin belli ölçede tarihi alt yapıyı bilmesi lazım.
Türkiye aynı anda birkaç cepheyi idare edebilen bir ülke. Bu da zor bir mesele her zaman attığınız taş denk gelmiyor. O yüzden zaman zaman ihtiyatı iyi hareket ettirmemiz lazım. İslam dünyasından da neden cılız sesler çıktığını sorgulamamız lazım."
ERHAN AFYONCU KÖŞESİNE DE TAŞIMIŞTI
Öte yandan Erhan Afyoncu Demirbaş Şarl meselesini köşesine de taşımıştı.
Afyoncu "İki haftalığına geldi Demirbaş oldu" başlıklı yazısında şu ifadelere yer vermişti;
17. yüzyılın sonunda başlayan Kuzey savaşları yıllarca sürdü. İsveç; Danimarka, Polonya ve Rusya'yla savaştı. İsveç Kralı Demirbaş Şarl, önce Danimarka'yı, daha sonra da Polonya'yı mağlup etti. Ardından defalarca Rusları yendi. Osmanlı yönetimi, savaşa müdahil olmadan Avrupa'nın kuzeyindeki gelişmeleri yakından takip etmekle yetindi.
Bender'de çatışma
TÜRKİYE'YE SIĞINDI
Demirbaş Şarl, 1707'de Rusya'ya girdi. Rus Çarı Petro, bir meydan muharebesine girmeyip geri çekildi. Geri çekilirken de her tarafı yaktırıp yıktırdı. Holovcin'de meydana gelen muharebeyi Demirbaş Şarl kazandı, ancak yiyecek sıkıntısından dolayı İsveç ordusu Moskova'ya doğru gidemeyerek Ukrayna'ya yöneldi. Ukrayna'da da Ruslar her tarafı harap ederek İsveç ordusuna lojistik altyapı bırakmadılar.
Demirbaş Şarl, asker, iaşe ve mühimmat sıkıntısına rağmen sefere devam etti. Fakat bu sefer de ileride Napolyon ve Hitler'i de mağlup edecek "Rus kışı" ile karşı karşıya kaldı. İsveç ordusu ağır kış şartlarında büyük kayıplar verdi. Şarl, Ukrayna'da Vorskla Nehri'nin kenarında bulunan Poltava'da Rus ordusuyla karşılaştı. İsveç Kralı, muharebeden birkaç gün önce yaralandığı için savaşı iyi yönetemeyerek 8 Temmuz 1709'da Poltava Muharebesi'nde Ruslar karşısında ağır bir mağlubiyet aldı. Şarl, sedye üzerinde savaşmaya bir süre daha devam etmesine rağmen askerlerinin bir kısmının teslim olması sonucu kaçarak 5 gün 5 gece süren zorlu bir yolculuğun ardından Osmanlı Devleti'ne sığındı.
Rus ordusu, iki ülke arasındaki İstanbul Antlaşması'nı çiğneyip İsveçlileri takip bahanesiyle Osmanlı sınırını geçerek Özi kenarında kayık bekleyen İsveç askerlerine saldırdı. İsveç Kralı kurtulmasına rağmen askerlerinin çoğu Ruslar tarafından öldürüldü.
Üçüncü Ahmed, durumu haber alınca Şarl'ın misafir olarak kabul edilip bir kral gibi muamele edilmesini, masraflarının Osmanlı Devleti tarafından karşılanmasını emretti. Krala Osmanlı topraklarında mülteci olarak kaldığı müddetçe günlük maaş bağlandı.
III. Ahmed
FETVA VERİLDİ
İsveç meselesi 1711'de Rusya'yla Prut Savaşı'na sebep oldu. Osmanlılar, Rusları ağır bir mağlubiyete uğratmasına rağmen Ruslar, Prut Antlaşması'ndaki taahhütlerini yerine getirmediler. Yeni bir savaş çıkmak üzereyken Avrupalı bazı devletlerin araya girmesiyle 1712'de Rusya ile yeni antlaşma yapıldı. Bu antlaşmada İsveç Kralı'nın ülkesine rahatça dönebilmesiyle ilgili bir madde de vardı. Osmanlı yönetimi, Rusya ile anlaşmazlığı uzatmak istemediği için Şarl'ı ülkesine göndermek istedi. Fakat kral yolun güvenli olmadığını öne sürerek gitmek istemedi. Bu yüzden sultanla arası bozuldu ve hırsını sultanın gönderdiği hediyelerden çıkardı. "Ne erzaklarını isterim ne de atlarını" diyerek III. Ahmed'in ve Kırım Hanı'nın kendisine hediye ettiği 20 atı öldürttü.
Demirbaş Şarl, Türkiye'den ayrılmamak için mümkün olmayan isteklerde bulunarak bahaneler üretince, adamlarının İstanbul'a gelmesi yasaklandı. Tayinatı azaltıldı. Ancak bu durum kralın borçlarının artmasına sebep oldu. Bunun üzerine kralın çevreye olan borçlarını ödemesi için hazineden borç verildi. Ancak Demirbaş Şarl, bir türlü ülkesine gitmeye yanaşmıyordu.
Osmanlı devlet adamları, Sadrazam Süleyman Paşa'nın konağında toplanarak kralın durumunu istişare etti. Toplantıda "Kral-ı mesfurun birkaç seneden beri diyarına gitmesi için tekliflerine müsaade olundukça kendinden türlü türlü bahaneler ve kabalıklar müşahede olunup Devlet-i Aliyye'ye zahmet vermeden gayrı bir fikri olmadığı açıktır. Misafir ise misafirlik tamam oldu. Gidecek ise bir an önce gitsin. Yok, düşmandan korkarım derse işte asker hazır ve emre amade duruyor. Veyahud fikri böyle çok uzun süreli ikamet ise memalik-i mahrusede olan diğer Hıristiyanlar gibi zımmi statüsünü kabul ile Devlet-i Aliyye üzerindeki yükünü bıraksın. Ve illâ ferman-ı âliye itaat etmeyip bu hallerin birini seçmezse zorla alınıp bu tarafa getirilmesi gerekir" denilerek kralın zorla memleketine gönderilmesine karar verildi.
Şeyhülislamın verdiği fetva üzerine İsveç Kralı, padişahın huzuruna gelmeyi ve ardından memleketine gönderilmeyi kabul etmezse ve karşı koyarsa kendisi katledilecek, adamları da kılıçtan geçirilecekti. III. Ahmed, kralın Bender'den gerekirse çıkarılması yönünde Rumeli Valisi Hasan Paşa'ya hatt-ı hümayun gönderdi, İstanbul'daki temsilcileri tutuklandı.
Bender'de İsveç ordugâhı
SİLAHLI ÇATIŞMA
Kral, bütün uyarılara rağmen Bender'den ayrılmayı kabul etmedi. Demirbaş Şarl, Bender'de bulunan 1365 İsveçli, 8 bin kadar da Leh ve Kazak'la olası bir müdahaleye karşı savunma hattı oluşturmaya çalıştı. Bender'de bulunan askerler ve Kırım kuvvetleriyle çatışma başladı. Kralın evine top ateşi açıldı. İsveçliler, durumun vahametini anlayınca yeniçerilere teslim oldular. Bu hadise İsveç'te "Kalabaliken-i Bender" diye anılır. Bu sırada adamlarının teslim olduğunu gören Demirbaş Şarl'ın vaziyeti, bu konuda beş kitap kaleme alan Akdes Nimet Kurat tarafından şu şekilde anlatılır:
"Siperlerin müdafaasına iştirak etmek niyetiyle evinden çıkmış olan kral, adamlarının teslim olduğunu görünce, yanındaki 25-30 askeriyle tekrar eve girmek istemiş, fakat ayağı eşiğe takılmış, düşmüştü; vücudunun yarısı içeride, yarısı dışarıda idi. Kralın arkasında bulunan askerlerinin de bir kısmı düşmüşlerdi.
Yeniçeriler bu küçük grubu sıkıştırmaya başladılar; derken, yeniçerilerin birinin pistolinden atılan kurşunun, kralın sol kulağını zedelediği anlaşılıyor; kralın burnunun da hafifçe yaralandığı biliniyor. Bu esnada, galiba kralın bacağı da epeyce zedelenmiştir.
XII. Şarl, kendini çabucak bu gruptan kurtarmaya muvaffak olmuş, doğrulmuş, fakat sol koluna bir kılıç darbesi yemişti. Bunun üzerine kral kılıcına sarılmış ve kendini şiddetle müdafaaya başlamıştı. Bildirildiğine göre, kral gayretle kılıcını sallayarak, içeriye girmiş olan veya girmek isteyen Türk askerlerini dışarıya atmıştı. XII. Şarl bu münasebetle, kılıç kullanmaktaki maharetini ve pistol atışındaki isabetinin derecesini de göstermek fırsatı bulmuştu.
İsveç Kralı, padişahın huzuruna götürülüyor
Eve girenlerin dışarıya atılması üzerine, kral kapıları kapattırmış ve müdafaaya devam etmişti. Merdiven başındaki bu müsademe esnasında yeniçerilerin kralı diri olarak yakalamak istedikleri muhakkaktı. Bundan dolayıdır ki ellerindeki bütün vasıtaları kullanmışlardır. Bazı rivayete göre, bu 'çarpışma' esnasında Türklerden 30 kişi ölmüştü. Mamafih bu rakam mübalağalı olsa gerektir.
Kral evine kapandıktan sonra, yeniçeriler evin damını ateşe verdiler; bu sırada artık ortalık çoktan kararmış ve gece yarısı yaklaşmak üzere idi. Bütün odaları ateş sardıktan sonra XII. Şarl dışarıya çıkmak mecburiyetinde kaldı ve başka bir binaya saklanmak istedi; fakat yolda yeniçeriler tarafından durduruldu. Krala refakat eden uşakların, 'Dikkat edin, bu kralın kendisidir!' diye bağrışmaları üzerine, yeniçerilerin 'Zaten biz onu arıyoruz!' diye seslendikleri ve etrafını sardıkları; bunun üzerine XII. Şarl'ın mukavemet etmeden teslim olduğu naklediliyor.
Yeniçeriler onu hemen İsmail Paşa'nın yanına getirdiler. İsmail Paşa'nın kralı getiren yeniçerilere, vaat ettiği veçhile 1000 kuruş mükâfat verdiği bildirilmektedir. İsveç Kralı, paşanın yanına getirilince, paşa onu bir ata bindirdi ve Bender'e, kendi konağına getirerek gayet güzel ve rahat bir odada misafir etti."
İsveç Kralı Demirbaş Şarl, misafirken 12 Şubat 1713'te esir konumuna düştü. Önce Dimetoka'ya, ardından Edirne'ye götürüldü. Sonra tekrar Dimetoka'ya nakledildi. Şarl, 1714 Ağustos'unda padişahtan izin istedi ve eylülde Osmanlı topraklarından ayrıldı. Kral, hareket etmeden önce tanınmamak için yanındakilerle birlikte sakal bırakmıştı. İsveçli bir şarkıcı kılığına giren kral, 1714 Kasım'ında ülkesine ulaştı.
İsveç, krallarının olmadığı dönemde perişan bir hâle düşmüştü. Demirbaş Şarl, bir başarı kazanarak, mağlubiyetin izlerini silmek için Norveç'e karşı bir sefer düzenledi, ancak 1718'de Fredriksten kuşatması sırasında vurularak 36 yaşında öldü.
Kralın cesedi İsveç'e götürülüyor
NEDEN DEMİRBAŞ LAKABI TAKILDI?
İsveç Kralı Şarl'ın, Osmanlı'ya sığındığındaki niyeti en fazla iki hafta kalıp tekrar kuvvet toplamak üzere ülkesine dönmekti. Fakat planını gerçekleştiremedi. Osmanlı ülkesinde mülteci olarak 5 yıl 3 ay 9 gün kaldı. Yeniçeriler bu kadar uzun süre Osmanlı ülkesinde kalmasından dolayı (demirbaş eşya gibi yerinde sabit) İsveç Kralı Şarl'a "Demirbaş" lakabını taktılar.
Yazı için tıklayınız