Mesela diyor ki, "Cennet kadınların ayakları altındadır." Bay Kemal bak hadisi bile yanlış söylüyorsun. Bunları sana kim öğrettiyse doğru öğretsin. 'Cennet annelerin ayakları altındadır' burada böyle bir fark var. Ondan sonra bir de bakıyorsunuz Erbakan Hocamızın özellikle yani ayetle ilgili yaptığı açıklamaları da kalkıyor o iftar sofrasında yine değişik bir şekilde anlatıyor.
Diyor ki "Erbakan Hocamız devamlı şunu söylerdi." Bu, Erbakan Hocamız'a ait bir söz değil. Bu bir ayet. Ayet mi, hadis mi bunları da sana kim akıl hocalığı yapıyorsa yanlış yapmışlar bunu da bilmiyorlar. Bunların hepsini yerli yerine oturtmak gerekiyor. Eğer bunu oturtmazsak Erbakan Hocamız'a da ayete de saygısızlık yapmış olursunuz. Bunlar büyük önem arz ediyor. Onun için manevi değerlere hassasiyeti olmayanın seccadede de gözü olmaz.
Üstad Necip Fazıl ne kadar zarif anlatır seccadeyi 'Yalnız seccademin yününde şefkat, beni kimsecikler okşamaz madem, öp beni alnımdan sen öp seccadem'. Bu özellikle Zindandan Mehmed'e Mektup'un içerisindeki mısralardır. Bizi tabi en çok duygulandıran mısralardır. Bunun için diyorum ki "Vatandaşlarım bu fotoğrafları iyice belleğine kazısın." Bunlar CHP zihniyetini net ortaya koyan bir fotoğraf. İnanıyorum ki bunların yayınlanmasından sonra seccadenin de kıymeti artmaya başlayacaktır.
CHP'NİN HDPKK İLE İLİŞKİSİ
Şu anda tabii ki bu kadar cesurca bu ifadeleri kullananların bekledikleri şey, bu seçimi kazanacaklarını düşünüyorlar. Seçimi kazandıktan sonra da yargıda kendilerine göre reformlar yapacaklarını söylüyorlar. Bu ülkenin bir hukuk devleti olduğunu hiç kabullenmiyorlar. "Biz öyle bir güçle geleceğiz ki anayasayı da değiştirebilecek güce sahip olacağız ve Anayasayı da değiştirecek güce sahip olduğumuza göre biz daha önce Öcalan ile ilgili alınmış kararları da bir kenara koyarız diyorlar. Öbür tarafta Edirne'dekinin aldığı cezayı da bir kenara koyarız ve bunun dışında ne kadar terörist varsa hepsini rahatlıkla cezaevlerinden çıkartır ondan sonra da biz size verdiğimiz o yalan yanlış sözleri de yerine getirmiş oluruz diyorlar. Çünkü bu ülke bir hukuk devleti değil onlara göre.
BAŞKAN ERDOĞAN: MİLLİYETÇİYİM DİYENLER PKK/ HDP'DEN RAHATSIZLIK DUYMUYOR I VİDEO İZLE
Şimdi Selo'nun Diyarbakır'da attığı adımda oradaki 51 Kürt kardeşimizin ölümüne neden olması benim Kürt kardeşlerimin gözünden kaçıyor. Orada öldürülenler Kürt'tü. Onların içerisindeki Yasin Börü yavrumuz Kürt'tü. Bunları sürükleyerek öldürdüler. Daha sonra ne oldu? Selo içeriye girdi, aldığı ceza ortada. Şu anda tutukluluk sürecini yaşıyor o ayrı mesele ama nereden bakarsan bak yaklaşık 5 yıla mahkum oldu. Ama bakın ne kadar cesurane Bay Bay Kemal bunları çıkartacağız. Ne yaptı diyor. Daha ne yapacak yahu. Bu ülkenin yargısı onunla ilgili böyle bir cezayı verdi. Apo ile ilgili verilmiş ceza var. Bunları biz vermedik yargı verdi. Ki bizim de böyle bir yetkimiz yok. Bu cezaya rağmen Sayın Kılıçdaroğlu hangi cesaretle bunları konuşabiliyor. Sen nasıl olur da bir yargı devletinde böyle konuşabilirsin. Bütün bunlar ortada iken şimdi bizim kalkıp bu tartışmaları yapmamıza gerek var mıydı, yoktu.
"14 MAYIS'TA BEKLEDİKLERİNİ BULAMAYACAKLAR"
"Ama şimdi yargıyı hiçe sayıp verilmiş olan cezalarla ilgili bunları konuşuyor. Ama 14 Mayıs'ta bunlar tabi beklediklerini bulamayacaklar. 14 Mayıs'ta benim milletim gerçek yargıdır. Gerçek yargı olarak milletim kararlar yazılırken hep yargıda ne denir son söz milletindir. Benim milletim de son sözü söyleyecek, gereken kararı verecek ve ondan sonraki süreçte de inşallah adalet tecelli ederek yolumuza devam edeceğiz."
Bugüne kadar çünkü hiçbir CHP yöneticisinin çıkıp da PKK'yı YPG'yi HDP'yi eleştirdiğini gördünüz mü? Hayır. Ya da bunların bölücü emelleri veya insanlarımız arasına düşmanlık sokmaya çalışan zehirli dili konusunda eleştirdiklerini gördünüz mü? Hayır. HDP'liler çıkıp bunlara ağır hakaretler ettiklerinde, "Koltuklarınızda bizim sayemizde oturuyorsunuz" diyerek aşağıladıklarında bunlara karşı seslerinin çıktığını duydunuz mu? Hayır. Aynı durum FETÖ için de geçerli. Niye bunların hepsinin ipi aynı? Hadi FETÖ ile PKK'nın aynı projenin farklı yüzleri olduğunu biliyoruz. CHP'nin bir süredir yaşadığı dönüşümle bu projeye gönüllü yazıldığını da anlıyoruz. Peki o masanın etrafında oturanların diğerleri nasıl böyle bir tabloyu içlerine sindiriyor işte onu anlamakta zorlanıyorum. Ülkemiz ve milletimiz adına daha doğrusu üzülüyoruz. Bay Bay Kemal'in HDP'den alacağı destek karşılığında yapacağı iş bu ülkeyi ve milleti terör örgütünün ve onun siyasi uzantılarının ajandasının rotasına sokmaktır.
Bakın partisine gidip ziyaret edemedi Bay Bay Kemal. Meclis'teki odalarında ziyaret etti ve burada, kapalı kapılar arkasında ne konuşulduğu çok önemli. Sakık da bunu soruyor. Maalesef Demirtaş aslında hüküm giymesi gerekenden daha henüz hükmü almadı. Şu anda tutuklu olarak buna ağır tutuklu diyebiliriz. İşte 4 yıl 8 ay gibi bir süreci yaşıyor. Şimdi asıl hüküm giydiğinde bunları konuşamayacaklar. O süreç de çalışıyor. O çalıştığı anda Yasin'imizle alakalı o hükmü giydiğinde bunlar bu kadar rahat hareket edemeyecekler. Şu anda bunun da ayrıca takipçisiyiz.
Bunların bu kadar rahat konuşabiliyor olmasının sebebi bundan kaynaklanıyor. Dağdakiler açıklamalar yapıyor. Dağdakiler bu açıklamaları hangi rehavet içerisinde yapıyor. Bu da düşündürücü. Kendi kanalları var. Buralardan sürekli toplumu bu şekilde bilgilendiriyorlar. Bunlar dağdaki teröristler. Dağdaki teröristlerin beyanlarıyla toplum adeta bilgilendiriliyor, adeta farklı bir şekilde bilgilendirilmek suretiyle yanlış istikamete yönlendiriliyor.
Şimdi milliyetçiyim diyenler PKK-HDP ile birlikte anılıyorlar ve bundan da rahatsız olmuyorlar.
Her şeyden önce burada bu işin artık politik izahı söz konusu değil. Bunun akılla mantıkla hiçbir izahı yok. 7'li masayı bu noktada tarif etmekte zorlanıyoruz. Başında biz biliyorsunuz buranın 7'inci ortağı masanın altında gizleniyor diyorduk, birileri de bunu anlamakta zorlanıyordu. Nitekim sonunda masanın altında bunu buldular nerede parlamentonun içerisinde. Şimdi milliyetçiyim diyenler PKK ile HDP'yi bununla birlikte anılıyorlar ve bundan da rahatsız olmuyorlar.
SAPKIN LGBT AKIMLARI
Muhafazakarım diyenler sapkın akımlarla anılıyor sesleri çıkmıyor. Resmen teröristi sapığı bir olmuş parmaklarının ucunda oynattıkları bir masada devleti milleti dinamitlemeye çalışıyorlar. Geçmişte bir arada bulunduğumuz kişileri bu tablo içerisinde görmek bizi ciddi manada rahatsız ediyor. Bunların o zamanlar pazara kadar değil mezara kadar gibi ifadeleri vardır. Bunun için de diğerleri gibi elbette Saadet Partisi'ne gönül veren vatandaşlarımı da parti yöneticilerinden ayrı değerlendiriyorum nasıl rahatsızlıkla rçektiklerin iyakından biliyorum. Milletim ne PKK'nın peşine düşenlere ne sapkın akımların hamiliğine soyunanlara bu ülkeyi emanet etmez. Bizim önceliğimiz aile kurumunu kadınlarımızın ve erkeklerimizin onurunu çocuklarımızın geleceğini korumaktır. Aile yapımızda LGBT'ye yer olabilir mi? Kesinlikle olmaz. Seçimlerden sonra gündeme getireceğimiz en önemli maddelerden bir tanesi aile olacaktır.
Burada ben rahmetle anacağım özellikle Oğuzhan Bey'in sağlığında kendisiyle yaptığım görüşmede paylaştığımız birçok şeyler vardı. Açık net konuşayım bu sapkın akımlar dediğimiz bu LGBT dediğimiz filan bunlara Oğuzhan Bey'in asla göz yumması mümkün değildi. Fakat şu andaki genel başkanın bunlarla beraber aynı masanın etrafında oturuyor olmasını hiçbir şeyle izah etmek mümkün değil. Burada ne CHP'nin bu konudan rahatsızlığı var, ne HDP'nin ne İP'in rahatsızlığı var, hiç birinin bundan rahatsızlığı yok. Olsaydı çıkar konuşuyorlardı. Şu anda bizim milli, dini değerlerimiz ve özellikle de kutsalımız, aile yapımız, bu noktada bunlara müsaade etmez. Bizim aile yapımızda LGBT'ye yer olabilir mi? Ama hiçbirinden ses çıkmıyor. CHP'nin bu konuyla ilgili hiçbir açıklamasını duydunuz mu? Saadet'in, HDP'nin, İP'in bunlarla ilgili açıklamasını duydunuz mu? Yok. Çünkü bu konuda dertleri yok. Ama biz LGBT konusunda ne yaptık Anayasa düzenlemesi içerisinde aileyi ön plana çıkardık. Şimdi bizim Allah nasip ederse seçimlerden sonra gündeme getireceğimiz maddelerden en önemlilerden bir tanesi aile olacaktır. Çünkü biz aile değerlerimizi sağlama çıkarmadıktan sonra her an aile yapımız tehdit altındadır. Biz aile yapımızı asla tehdit altında bırakamayız. Nasıl terörle kararlı mücadele yürütüyorsak sapkın akımların toplumumuza dayatılmasıyla da aynı şekilde mücadele edeceğiz ve bundan taviz veremeyiz.
"SAVUNMA SANAYİİNDE YERLİLEŞME ORANINI YÜZDE 80'E ÇIKARDIK"
Biz şu anda özellikle de o zaman ki ilkelerimiz nelerse Allah rahmet eylesin Erbakan Hocamız'ın hedefleri nelerse biz bu hedefleri önce ahlak ve maneviyat bir numaraydı. Oradan tutunuz ağır sanayi hamlesine varıncaya kadar hocamız bunları gerçekleştiremedi ama ağır sanayiyle ilgili bunu gerçekleştirmek bize nasip oldu. Savunma sanayine yönelik emelleri vardı. Bunları gerçekleştiremedi ama biz savunma sanayine yönelik geldiğimiz de yüzde 20 yerli olan savunma sanayimizi şu anda yüzde 80'e çıkardık. Kendi tankımızı üretmekten bahsederdi. Biz tankımızı ürettik inşallah önümüzde 2-3 hafta içerisinde Altay tankımızın devreye alınmasını ve orduya teslimatını yapacağız. Bu noktaya geldik. İHA-SİHA-Akıncımız ve hepsinden öte bu noktada Kızılelma'mız çok büyük önem arz ediyor. Bunlar şu anda dünyada dikkat çekiyor. Hani neredesiniz? Bütün bu partinin yöneticileri, söylemleri ve tercihleriyle rahmetli Erbakan'ın aziz hatırasını çiğniyor. Hocamızın manevi mirası tek bir partinin çatısı altına sığdırılamayacak kadar aslında büyüktür.
7'Lİ MASADA LİSTE KRİZİ
Halbuki ortada çok açık bir gerçek var. HDP'nin de katılımıyla 7'li hale gelen masanın adayı Bay Bay Kemal hedefine ulaşmak için kime ne demesi gerekiyorsa söylüyor, kime ne taahhütte bulunması gerekirse bulunuyor. Bir gün terör örgütünün partisini ziyaret edip özerklik edebiyatı yapıyor ertesi gün de milliyetçi rolüne bürünüyor. Bir gün muhafazakâr takılıyor sonraki gün sapkınların temsilciliğine talip oluyor. Bunlar aynı zamanda hocamızın bu noktadaki yani mahkumiyetiyle ilgili bazı adımların atılmasında da aktif rol oynadılar. Şimdi nereden nereye geldi. Ben inanıyorum ki aklı selim sahibi benim milletim bu terör örgütünün beslemelerine inşallah 14 Mayıs'ta gereken cevabı verecek ve milletimiz şöyle rahat huzur içerisinde bir nefesi de alacaktır diye düşünüyorum.
Biliyorsunuz bu 7'li masa adaylarını bile ortak kararla çıkaramadı. Bir sürü kavga gürültü yaşandı. Şurada 2-3 gün kaldı. Zannediyor musunuz bundan sonra yaşanmayacak? Daha yaşanacak. Masanın aldığı tek ortak karar var parlamenter sisteme dönmek. Gelişmeler gösterdi ki bu da suya yazılmış yani gerisinde ciddi bir irade ve alt yapı olmayan öylesine söylenmiş bir karar. Aslında 7'li masanın her şeyi yalan dolan. Hanımefendi bir ara "Başbakan olacağım" diye ortada gezinip durdu. Ne oldu, şimdi neden vazgeçti? Şimdi Başbakan olamıyor ama hiç olmazsa başkan yardımcısı olmaya aday oldu. Güçlendirilmiş parlamenter sistem deyip milleti kandırdılar. Hiçbir parlamento için aday değil. Türkiye'de zaten güçlü bir parlamento ve güçlü bir demokrasi var. Bunların dertleri ülkeyi gerçekten daha iyi bir yönetim sistemine kavuşturmak hiç olmadı. Siyasetçilik oynarken kendilerine makam, bakanlık dağıtıyorlar. Bu oyunu oynarken herhalde bakanlık sayısı az geldi. "Güçlendirilmiş parlamenter sistem diye bir şey uyduralım bakanlık sayısını da artıralım." dediler. Sonra dönüp dolaşıp mevcut sistemin cumhurbaşkanı yardımcılığını -artık 7 mi olur 17 mi olur 77 mi olur bilemiyoruz- oralara kadar çıkarma noktasına geldiler. Hatta bir keresinde de ne dedi bir cumhurbaşkanı olarak bu sistemde sayılar önemli değil. Yani cumhurbaşkanı bu sayıyı isterse 5-15-150, bin 500 olur kendisi kullandı bu ifadeyi. Halbuki benim bir cumhurbaşkanı yardımcıma bile tahammül edememişti. Ben bugüne kadar 1 cumhurbaşkanı yardımcısıyla geldim. Bu belki 2-3 olur ama hiçbir zaman senin gibi kuru sıkı atmayız biz. Çünkü biz devlet adamıyız, devlet yönetiyoruz. Devleti yönetirken de bu işin tepesi tabanı nereye varır nereye gider bunları iyi biliriz. Elhamdülillah belediye başkanlığından tut başbakanlık, cumhurbaşkanlığına varıncaya kadar biz sınavlardan geçtik. İmtihanlar verdik. Sadece ülkemizin sınırları içerisinde kalmadık tüm dünyada kabul gördük.
Söz verdikleri cumhurbaşkanı yardımcılarının sayısı bizim kabinenin yarısını zaten buldu. Ben bu görevi aldığım zaman hatırlayın -Başbakanlık için diyorum- bizim kabinedeki sayı 35'ti. Dedim ki bu sayı fazla. Şu anda bu masanın etrafında olanlardan o zaman yanımda olanlar vardı onlar da bunu çok iyi bilirler. Dedik ki bu sayı fazla ve düşürelim. O zaman bu sayıyı 15'e kadar düşürdük. Bununla beraber bunun nasıl yapılacağını, yönetileceğini gösterdik. Şimdi de 17-18 tane kabinemde bakanım var. Yürütüyoruz, gayet de güzel yürütüyoruz. Herhangi bir sıkıntı yok. Daha ilk adımları böyle olduğuna göre Allah göstermesin ellerine fırsat geçerse neler yapabileceklerini varın siz düşünün. Cumhurbaşkanı yardımcılığı olduğu zaman bunları yanlarına çekmeleri daha kolay. Milletvekili olduğu zaman milletvekilinin bir cumhurbaşkanı yardımcısı kadar inisiyatifi yok. Onun durumu farklı ama bir cumhurbaşkanının durumu farklı, imkanlar farklı. Bütün bunları değerlendirerek "ben bunları nasıl aldatırım bunları nasıl kendi torbamın içine sokarım" dertleri bu. Ki böyle yaparsa ulufe dağıtıyor bu. Dağıttığı ulufe ile de kendi adaylığını güya güçlendirecek. Yalnız bu hafta sonuna kadar neler olur bilemem onu söyleyeyim. Her şey olabilir.
Siz siyasetçi olarak neden milletvekilliğine talip olmadıklarını düşünüyorsunuz? Neden cumhurbaşkanlığı yardımcılığını istiyorlar da milletvekilliğine talip değiller. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cumhurbaşkanı yardımcılığı olduğu zaman bunları yanlarına çekmeleri daha kolay. Milletvekilliği olduğu zaman milletvekilinin bir cumhurbaşkanı yardımcısı kadar inisiyatifi yok. Onun durumu farklı. Ama bir cumhurbaşkanının durumu farklı, imkanlar farklı. Bütün bunları değerlendirerek, 'ben bunların nasıl aldatırım, nasıl bunları kendi torbamın içine sokarım' dertleri bu. Böyle yaparsa ulufe dağıtıyor bu. Bu dağıttığı ulufeyle de ne yapıyor? Şu anda kendi adaylığını güya güçlendirecek. Yalnız bu hafta sonuna kadar neler olur bilemem onu söyleyeyim. Her şey olabilir.
AK PARTİ LİSTELERİ
Erdoğan, kabinede yer alan bakanların 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi'nde aday olmalarına yönelik soru üzerine, "Hafta sonuna kadar bunları zaten kesinleştireceğiz. Kesinleştirdikten sonra da bunların açıklamalarını da inşallah büyük ihtimalle önümüzdeki hafta içinde şöyle güzel bir törenle arkadaşlarımızın yerlerini, konumlarını, hatta listeyi malum vereceğiz. Bu liste de zaten Yüksek Seçim Kurulu'na verildikten sonra kim nerede hepsi ortaya çıkmış olacak. Kabinedeki arkadaşlarımızla ilgili çalışmalarımızı hala devam ettiriyoruz. Onları da netleştirdikten sonra açıklarsak daha isabetli olabilir. Çünkü her an her şey değişebiliyor." dedi.
LİSTELERDE SÜRPRİZ İSİMLER VAR
Başkan Erdoğan, 6 Şubat'taki depremler sonrasında AK Parti'nin seçim kampanyasını değiştirerek, müziksiz bir kampanya izlemesine yönelik soru üzerine şunları kaydetti:
"Partimize teveccühün yine çok yüksek olduğu bir aday adaylığı süreci yaşandı. Aday adaylığı için şu ana kadar 6 binin üzerinde bir başvuru aldık. Ayrıca bakanlarımız gibi başvuruya gerek olmaksızın değerlendireceğimiz isimler var. Kadrolarımızda yer alması bizlere güç katacak birçok isim üzerinde de ayrıca çalışıyoruz. Sürpriz isimlerimiz de mutlaka olacak, var. Yazar, çizer, entelektüel, bütün bu kesimlerden isimler var. Ondan sonra parti kurullarımızdaki çalışmalar sonuçlanıp listemizi Yüksek Seçim Kurulu'na verdiğimizde bu isimler kamuoyuyla zaten paylaşılacak. Sadece milletvekili adaylarımızı değil, önümüzdeki dönemin kabinesini ve üst yönetimini de şimdiden çalışmaya başladık. Bunların hepsini de vakti geldiğinde sizler vasıtasıyla milletimizin bilgisine sunacağız."
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, "Mescid-i Aksa'nın tarihi statüsüne ve maneviyatına, Filistinlilerin inanç ve yaşam özgürlüğüne yönelik müdahale ve tehditler kesinlikle son bulmalıdır." dedi.
Seçimlerin sahaya yansımasının nasıl olduğu sorusu üzerine Erdoğan, vatandaşlarla meydanlarda bir araya gelmenin mutluluk verici olduğunu söyledi.
Bir araya geldiği vatandaşların gözlerindeki heyecanı gördüğünü aktaran Erdoğan, "Depremzede vatandaşlarımızın kayıpları ve acılarına olan saygımız sebebiyle seçip mitinglerine başlamakta acele etmiyoruz. Seçim mitingleriyle ilgili programı bayram sonrasına planladık. Ramazan boyunca temel atma, açılış ve iftar programlarıyla vatandaşlarımızla bir araya geleceğiz. Önceliğimiz elbette yine deprem bölgesi." ifadelerini kullandı.
14 MAYIS CUMHUR İTTİFAKI'NIN ZAFERİYLE SONUÇLANACAKTIR"
Meydanların dilinin bambaşka olduğunu belirten Erdoğan, "İstanbul Bağcılar'da yaptığımız törende milletimizin teveccühünü, coşkusunu, muhabbetini gördük. Aldığım resmi rakamlar 60 binin üzerindeydi. Siyasi hayatımda öğrendiğim bir şey varsa o da meydanların dilinin yalan söylemeyeceğidir. Milletimden aldığım hissiyatla söylüyorum ki 14 Mayıs Cumhur İttifakı'nın zaferiyle sonuçlanacaktır. Birileri küresel sistemin en önemli operasyon aygıtı haline dönüşen sosyal medyada oluşturulan havaya bakarak başka hayaller kuruyor olabilir ama bizim gördüğümüz ve hissettiğimiz tablo budur." diye konuştu.
Kamuoyu araştırmaları ve anketlere ilişkin soru üzerine Erdoğan, anketlerin de tıpkı sosyal medya mecraları gibi algı operasyonlarının aracı olarak kullanılabildiğine dikkati çekti.
AÇIK ARA ÖNDEYİZ
Bunların içerisinde doğru teknikle ve doğru şekilde yapılmış anketlerin eğilimleri belirlemede önemli ipuçları verdiğini bildiklerini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Siyasi hayatımız boyunca da bu yöntemi kullandık. Buna karşılık medyada dolaşıma sokulan rakamların, tabloların anketle ilgisi olmadığını herkes çok iyi bilsin. Şayet iş bu tür masabaşı anketlere kalsa 21 yılda yapılan 15 seçimin hepsini de CHP kazanırdı. Ama sandıkta kazanan hep biz olduk. İşini hakkıyla yapan anket şirketlerinin çalışmalarını ise yakından takip ediyoruz. Bize gelen raporlara göre hem Cumhurbaşkanlığında hem Cumhur İttifak olarak Mecliste açık ara öndeyiz. Tabii bu durum bizi rehavete sürüklemiyor, tam tersi farkı açmak için daha çok çalışıyoruz."