Başkan Erdoğan'dan canlı yayında önemli açıklamalar

Son dakika haberi! Başkan Recep Tayyip Erdoğan, bir televizyon programında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Başkan Erdoğan, "Köy evlerini bayrama yetiştirme gayretindeyiz" dedi. 6'lı koalisyonun terörün siyasi ayağı HDP ile kurduğu ittifakla ilgili konuşan Erdoğan, "Bay Bay Kemal'in HDP'den alacağı destek karşılığında yapacağı iş, ülkeyi, terör örgütü ve onun siyasi uzantılarının ajandasının rotasına sokmaktır." ifadelerini kullandı. Masa başında yapılan anketlerin gerçeği yansıtmadığını belirten Erdoğan, "Siyasi hayatımda öğrendiğim bir şey varsa o da meydanların dili doğru söyler. Hem Meclis'te hem cumhurbaşkanlığı yarışında açık ara öndeyiz. Sürpriz isimlerimiz de mutlaka olacak, var. Yazar, çizer, entelektüel, bütün bu kesimlerden isimler var." şeklinde konuştu.

Giriş Tarihi :05 Nisan 2023 , 22:23 Güncelleme Tarihi :06 Nisan 2023 , 03:02
Başkan Erdoğan’dan canlı yayında önemli açıklamalar

İÇİNDEKİLER

Başkan Recep Tayyip Erdoğan, bir televizyon programında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

Başkan Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları:

Öncelikle tabi bu mübarek Ramazan gecesinde sizlerle böyle bir programı üstelik de deprem bölgesine giderek başlatmak hakikaten bizi duygusallıktan öte bir sorumluluk altına da götürüyor. Çok ciddi ölüm vakaları oldu. 50 bini aşkın vefat var. Bunun yanında çok ciddi yaralılarımız var. Öncelikle vefatlara malum bizim dinimizde şehadet var. Şehadet makamında sevgililer sevgilisi Peygamberimizin şefaati var. Bütün bunlarla beraber özellikle attığımız adımlar, verdiğimiz sözler var. Süratle enkazların kaldırılması dedik bunu da büyük oranda başardık, başarıyoruz. Bütün Belediye Başkanlarımız, Valilerimiz kamu kurumlarımız çok yoğun bir çalışma içerisindeler. 7/24 diyebilirim yani böyle bir çalışma. Yüzde 50'nin üzerinde enkazlar kaldırıldı. Bununla birlikte zemin etütleri de bir yandan yapılıyor.




KÖY EVLERİNİ BAYRAMA YETİŞTİRMENİN GAYRETİ İÇERİSİNDEYİZ

Bunun da ötesinde yeni bir adım atıldı. İnşallah bakanımın da verdiği söze dayanarak söylüyorum. Bu köy evleri dediğimiz evlerin bir kısmını Bayrama yetiştirmenin gayreti içerisindeyiz. Tabi bu köy evlerinin özelliği tek kat, bunun dışında bazı yerlerde tek katın altında ahırı ki burada sütünü, peynirini yapsın.

Bunun dışında da bana bir yıl müsaade edin dediğim kalıcı konutlar var. Biz burada çok ilginç bir plan yaptık. Burada ilk etapta neydi adımımız çadırlardı. Çadırlarla işe girdik. AFAD başta olmak üzere bu çadırlarla bütün depremzedelerimize ulaştık. Dedik ki, "Bu yetmez bunun ikinci etabı olmalı." Bu kez de konteyner kentler kurduk bununla da yetinmedik. Prefabrik konutlar yaptık. Gerçekten ben de attıkları adımlar sebebiyle tebrik ediyorum. Oradaki müteahhit firmalar çok güzel prefabrik konutlar yaptı ki adeta yeni şehirler oluşturuldu. Kuaföründen tutun alışveriş yerlerine kadar hepsi var. Orada ferah bir hava oluşturuyorlar. Bu köy evleriyle de diğer adımlar atıldı.

"İNSANLARIMIZIN İHTİYAÇLARINI EKSİKSİZ KARŞILAMAMIZ GEREKİYOR"
NATO'nun gönderdiği çadırlar çok çok farklılık arz ediyor. Bunlar hakikaten alışılmış çadırlardan değil. İçindeki bütün klimatik sistemlere varıncaya kadar var. Bunlardan 5 adet bize gönderin dedik. Benzer bir çadır İsveç'te de var onlar da bize gönderdiler. İnşallah seçimden sonra özellikle gerek Kızılay gerek AFAD bu modelleri alıp ülkemizde üretelim istiyorum. Konteynerlerde, prefabriklerde nasıl bunu başardıysak bunu da başarmak istiyorum. İnsanlarımızın temel ihtiyaçlarını eksiksiz bir şekilde karşılamamız gerekiyor. Bunun içinde barınma önemli bir yer temin ediyor, beslenme önemli bir yer teşkil ediyor.

"YÜKSEK KİRALARIN HESABINI SORACAĞIZ"
Yaptığımız iftarlarda bakıyorum depremzedelerimizin bazılarının gözleri yaşlı ama bakıyoruz yine "Biz memleketimize gidelim." diyorlar. Bazı şikayetleri de var. Kiralar oralarda çok yüksek olduğundan şikayet ediyorlar. Biz de diyoruz ki bunların üzerine üzerine gideceğiz, yüksek kiraların üzerine de yargıyla gidip hesabını soracağız. Şu an yurtlarda kalanlar çok çok memnunlar. "Devletimiz bizi açıkta bırakmadı." diyorlar.

"BİZİM İÇİN ÖNEMLİ OLAN CAN"
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız "Bu binaya girilmez." diyor. Ben de vatandaşıma diyorum ki, "Benim Bakanlığım böyle dediyse buralara girmeyin. "Eşyalarımı alacağım" sakın ha! Burası şu anda orta veya az hasarlı... Buraya girilmez. Allah göstermesin girdin, çöktü. Biz bunun hesabını nasıl vereceğiz, veremeyiz. Senin orada 3-5 parça bir şeyin kalmış olabilir, bunları biz size taahhüt ediyoruz. Bizim için önemli olan can. Hangi ile isterseniz o ildeki yurtlarımız sizler için misafirhanedir. Her şey var orada. Bunlar evinde mi kaldı, kalsın. Biz her şeyinizi temin ederiz. Yeter ki bizi düşünce riskine sokmayın.

"SİZE HER TÜRLÜ DESTEĞİ VERECEĞİZ"
Kentsel dönüşümle ilgili de sözümüz var. Sizi tekrar yerlerinize alacağız. Ama bizi ne olur böyle bir riskin içerisine atmayın. Daha önce de anlattım. Özellikle kendi oturduğum bölgede, Üsküdar'da vatandaşlar toplandı. Dedim ki "Benim bir ricam var. Gelin kentsel dönüşümde bize yardımcı olun. Evlerinizi boşaltın, kiraya çıkın. Kiranızı biz ödeyeceğiz. Biz bu binaları bir an önce yıkalım ve yerine çok daha güzelini yapıp sizi bunlara yerleştirelim Kabul edenler oldu, etmeyenler oldu. Kabul edenlerin binasını yıktık, yenisini yaptık. Hatta Çamlıca Camii'nin hemen alt kesimindeki bölgede başladık.

Geçenlerde önümü kestiler. Dediler ki "Başkanım biz yanlış yaptık evimizin yıkılmasına fırsat vermedik. Ama şimdi gördük ki buralar bambaşka oldu. Fiyatlar 1'e 5 - 10 arttı. Ne olur bizimkileri de yıkın." Dedim ben talimatı vereceğim ama tekrar yanlış yapmayalım. Biz bu işin önüne geçeceğiz ve size her türlü desteği vereceğiz. Söz. Baktım ki vinçler gelmiş, orada da bu işe başlamışlar. Fakat gerçekten Çamlıca'nın altı şu anda yoğun inşaat çalışması halinde. Ama yepyeni, çok farklı bir semt meydana geldi. Bizde devlet- millet kaynaşması olduktan sonra buralar kentsel dönüşümde gerçekten farklı bir dönüşüm yapıyorlar. Hani muhalefet CHP olsun diğer yandaşları olsun onlar da buna rantsal dönüşüm diyorlar. Doğru, biz yapıyoruz benim vatandaşım bundan rant elde edecekse etsin.

Şimdi bu, o bölgelerdeki belediyelerin birinci derecede sorumluluğu. Allah nasip ederse bu seçimi atlatalım, bundan sonraki dönemde Çevre Şehircilik Bakanlığımızla burada yeni yasal düzenlemelerle, yerel yönetimlerle merkezi yönetimin bir görev dağılımına gitmesi şart. Çünkü bu görev dağılımına gitmediği sürece yerel yönetimlerde farklı yaklaşımlar meydana geliyor. Bir de bu Mimar ve Mühendisler Odası'yla ilgili bizim atacağımız bir adım vardı. Ellerinde bulunan yetkiler maalesef bir çok yerde olumsuz şekilde kullanıldı. Ona da fırsat vermek istemiyoruz. İstiyoruz ki belediye, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile yük paylaşımı yapsın. Bu tür yanlışlıklara fırsat vermesin.

TOKİ inşaatlarında dikkat çeken özellikle zemin etütleridir. Bu çalışmalar bitmeden hiçbir proje başlayamaz. Burada şimdi öyle şeyler var ki sulak zeminlerde inşaata müsaade ediyor belediye. Olmaz böyle bir şey. Hatay'da bunu görüyoruz. Meşhur Amik Ovası'nın yumuşak zemini fay hattıyla da bütünleşiyorsa oralarda bütün evler ne oldu, yıkıldı. Ama şimdi burada özellikle birinci derecede sağlam zeminler, fay hattına uzaklık ve uygun kat yüksekliğiyle birlikte inşa edilmeli. Her zaman söylüyorum, zemin + 3, 4 bilemedin 5 kat. Ama böyle 20-25 kata fırsat veremeyiz, vermemeliyiz, Olmamalı.

SECCADEYE AYAKKABILARIYLA BASAN KEMAL KILIÇDAROĞLU
CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun seccadeye ayakkabılarla basmasına tepki gösteren Başkan Erdoğan, "Bu bir bilgi işi, ilim işi, irfan işi, hikmet işi. Bu bir adap meselesidir." ifadelerini kullandı.

Her şeyden önce bunların hepsi aynı yerden besleniyor. Yani seccadenin üzerine ayakkabı ile basılır mı, basılmaz mı bu bir bilgi işi, ilim işi, irfan işi, hikmet işi. Bu bir adap meselesidir. Tabi bunun farkında olmuş, olmamış bu bizi çok da ilgilendirmiyor. O kendi edebi, adabıdır. Ama benim halkım buna çok önem ve değer verir. Bizim medeniyetimizde, kültürümüzde olan seccadeye "bir halı parçası", başörtüsüne "bez parçası" diyor. Bu bir değerdir. Sen kalkıp da eğer başörtüsüne bir bez parçası diye yaklaşırsan, bunu diyen bunu kim 'Bay Bay Kemal'... Bizim değerler silsilesi içerisinde başörtüsünün yeri bir değer ifadesiyle bir kutsalımızdır. Mahremiyetin ifadesidir. Bu mahremiyetin ifadesini sen kalkıp da bir bez parçası diye kullanamazsın. Aynı şekilde bakıyorsunuz ki yani bunu bu şekilde diyen Kuran -ı Kerim için de "kağıt parçası" der. Bunlar der mi bunu, der. Çünkü yaklaşım tarzları bu. Cami taş ve tuğla parçası, ekmek hamur parçası değildir. Her şeyin ötesinde bizim için bunların ayrı ayrı anlamının, değerinin olduğuna baktığımız zaman en önemli değer burada nedir, insandır

Mesela diyor ki, "Cennet kadınların ayakları altındadır." Bay Kemal bak hadisi bile yanlış söylüyorsun. Bunları sana kim öğrettiyse doğru öğretsin. 'Cennet annelerin ayakları altındadır' burada böyle bir fark var. Ondan sonra bir de bakıyorsunuz Erbakan Hocamızın özellikle yani ayetle ilgili yaptığı açıklamaları da kalkıyor o iftar sofrasında yine değişik bir şekilde anlatıyor.

Diyor ki "Erbakan Hocamız devamlı şunu söylerdi." Bu, Erbakan Hocamız'a ait bir söz değil. Bu bir ayet. Ayet mi, hadis mi bunları da sana kim akıl hocalığı yapıyorsa yanlış yapmışlar bunu da bilmiyorlar. Bunların hepsini yerli yerine oturtmak gerekiyor. Eğer bunu oturtmazsak Erbakan Hocamız'a da ayete de saygısızlık yapmış olursunuz. Bunlar büyük önem arz ediyor. Onun için manevi değerlere hassasiyeti olmayanın seccadede de gözü olmaz.

Üstad Necip Fazıl ne kadar zarif anlatır seccadeyi 'Yalnız seccademin yününde şefkat, beni kimsecikler okşamaz madem, öp beni alnımdan sen öp seccadem'. Bu özellikle Zindandan Mehmed'e Mektup'un içerisindeki mısralardır. Bizi tabi en çok duygulandıran mısralardır. Bunun için diyorum ki "Vatandaşlarım bu fotoğrafları iyice belleğine kazısın." Bunlar CHP zihniyetini net ortaya koyan bir fotoğraf. İnanıyorum ki bunların yayınlanmasından sonra seccadenin de kıymeti artmaya başlayacaktır.

CHP'NİN HDPKK İLE İLİŞKİSİ
Şu anda tabii ki bu kadar cesurca bu ifadeleri kullananların bekledikleri şey, bu seçimi kazanacaklarını düşünüyorlar. Seçimi kazandıktan sonra da yargıda kendilerine göre reformlar yapacaklarını söylüyorlar. Bu ülkenin bir hukuk devleti olduğunu hiç kabullenmiyorlar. "Biz öyle bir güçle geleceğiz ki anayasayı da değiştirebilecek güce sahip olacağız ve Anayasayı da değiştirecek güce sahip olduğumuza göre biz daha önce Öcalan ile ilgili alınmış kararları da bir kenara koyarız diyorlar. Öbür tarafta Edirne'dekinin aldığı cezayı da bir kenara koyarız ve bunun dışında ne kadar terörist varsa hepsini rahatlıkla cezaevlerinden çıkartır ondan sonra da biz size verdiğimiz o yalan yanlış sözleri de yerine getirmiş oluruz diyorlar. Çünkü bu ülke bir hukuk devleti değil onlara göre.

BAŞKAN ERDOĞAN: MİLLİYETÇİYİM DİYENLER PKK/ HDP'DEN RAHATSIZLIK DUYMUYOR I VİDEO İZLE

Şimdi Selo'nun Diyarbakır'da attığı adımda oradaki 51 Kürt kardeşimizin ölümüne neden olması benim Kürt kardeşlerimin gözünden kaçıyor. Orada öldürülenler Kürt'tü. Onların içerisindeki Yasin Börü yavrumuz Kürt'tü. Bunları sürükleyerek öldürdüler. Daha sonra ne oldu? Selo içeriye girdi, aldığı ceza ortada. Şu anda tutukluluk sürecini yaşıyor o ayrı mesele ama nereden bakarsan bak yaklaşık 5 yıla mahkum oldu. Ama bakın ne kadar cesurane Bay Bay Kemal bunları çıkartacağız. Ne yaptı diyor. Daha ne yapacak yahu. Bu ülkenin yargısı onunla ilgili böyle bir cezayı verdi. Apo ile ilgili verilmiş ceza var. Bunları biz vermedik yargı verdi. Ki bizim de böyle bir yetkimiz yok. Bu cezaya rağmen Sayın Kılıçdaroğlu hangi cesaretle bunları konuşabiliyor. Sen nasıl olur da bir yargı devletinde böyle konuşabilirsin. Bütün bunlar ortada iken şimdi bizim kalkıp bu tartışmaları yapmamıza gerek var mıydı, yoktu.

"14 MAYIS'TA BEKLEDİKLERİNİ BULAMAYACAKLAR"
"Ama şimdi yargıyı hiçe sayıp verilmiş olan cezalarla ilgili bunları konuşuyor. Ama 14 Mayıs'ta bunlar tabi beklediklerini bulamayacaklar. 14 Mayıs'ta benim milletim gerçek yargıdır. Gerçek yargı olarak milletim kararlar yazılırken hep yargıda ne denir son söz milletindir. Benim milletim de son sözü söyleyecek, gereken kararı verecek ve ondan sonraki süreçte de inşallah adalet tecelli ederek yolumuza devam edeceğiz."

Bugüne kadar çünkü hiçbir CHP yöneticisinin çıkıp da PKK'yı YPG'yi HDP'yi eleştirdiğini gördünüz mü? Hayır. Ya da bunların bölücü emelleri veya insanlarımız arasına düşmanlık sokmaya çalışan zehirli dili konusunda eleştirdiklerini gördünüz mü? Hayır. HDP'liler çıkıp bunlara ağır hakaretler ettiklerinde, "Koltuklarınızda bizim sayemizde oturuyorsunuz" diyerek aşağıladıklarında bunlara karşı seslerinin çıktığını duydunuz mu? Hayır. Aynı durum FETÖ için de geçerli. Niye bunların hepsinin ipi aynı? Hadi FETÖ ile PKK'nın aynı projenin farklı yüzleri olduğunu biliyoruz. CHP'nin bir süredir yaşadığı dönüşümle bu projeye gönüllü yazıldığını da anlıyoruz. Peki o masanın etrafında oturanların diğerleri nasıl böyle bir tabloyu içlerine sindiriyor işte onu anlamakta zorlanıyorum. Ülkemiz ve milletimiz adına daha doğrusu üzülüyoruz. Bay Bay Kemal'in HDP'den alacağı destek karşılığında yapacağı iş bu ülkeyi ve milleti terör örgütünün ve onun siyasi uzantılarının ajandasının rotasına sokmaktır.

Bakın partisine gidip ziyaret edemedi Bay Bay Kemal. Meclis'teki odalarında ziyaret etti ve burada, kapalı kapılar arkasında ne konuşulduğu çok önemli. Sakık da bunu soruyor. Maalesef Demirtaş aslında hüküm giymesi gerekenden daha henüz hükmü almadı. Şu anda tutuklu olarak buna ağır tutuklu diyebiliriz. İşte 4 yıl 8 ay gibi bir süreci yaşıyor. Şimdi asıl hüküm giydiğinde bunları konuşamayacaklar. O süreç de çalışıyor. O çalıştığı anda Yasin'imizle alakalı o hükmü giydiğinde bunlar bu kadar rahat hareket edemeyecekler. Şu anda bunun da ayrıca takipçisiyiz.

Bunların bu kadar rahat konuşabiliyor olmasının sebebi bundan kaynaklanıyor. Dağdakiler açıklamalar yapıyor. Dağdakiler bu açıklamaları hangi rehavet içerisinde yapıyor. Bu da düşündürücü. Kendi kanalları var. Buralardan sürekli toplumu bu şekilde bilgilendiriyorlar. Bunlar dağdaki teröristler. Dağdaki teröristlerin beyanlarıyla toplum adeta bilgilendiriliyor, adeta farklı bir şekilde bilgilendirilmek suretiyle yanlış istikamete yönlendiriliyor.

Şimdi milliyetçiyim diyenler PKK-HDP ile birlikte anılıyorlar ve bundan da rahatsız olmuyorlar.

Her şeyden önce burada bu işin artık politik izahı söz konusu değil. Bunun akılla mantıkla hiçbir izahı yok. 7'li masayı bu noktada tarif etmekte zorlanıyoruz. Başında biz biliyorsunuz buranın 7'inci ortağı masanın altında gizleniyor diyorduk, birileri de bunu anlamakta zorlanıyordu. Nitekim sonunda masanın altında bunu buldular nerede parlamentonun içerisinde. Şimdi milliyetçiyim diyenler PKK ile HDP'yi bununla birlikte anılıyorlar ve bundan da rahatsız olmuyorlar.

SAPKIN LGBT AKIMLARI
Muhafazakarım diyenler sapkın akımlarla anılıyor sesleri çıkmıyor. Resmen teröristi sapığı bir olmuş parmaklarının ucunda oynattıkları bir masada devleti milleti dinamitlemeye çalışıyorlar. Geçmişte bir arada bulunduğumuz kişileri bu tablo içerisinde görmek bizi ciddi manada rahatsız ediyor. Bunların o zamanlar pazara kadar değil mezara kadar gibi ifadeleri vardır. Bunun için de diğerleri gibi elbette Saadet Partisi'ne gönül veren vatandaşlarımı da parti yöneticilerinden ayrı değerlendiriyorum nasıl rahatsızlıkla rçektiklerin iyakından biliyorum. Milletim ne PKK'nın peşine düşenlere ne sapkın akımların hamiliğine soyunanlara bu ülkeyi emanet etmez. Bizim önceliğimiz aile kurumunu kadınlarımızın ve erkeklerimizin onurunu çocuklarımızın geleceğini korumaktır. Aile yapımızda LGBT'ye yer olabilir mi? Kesinlikle olmaz. Seçimlerden sonra gündeme getireceğimiz en önemli maddelerden bir tanesi aile olacaktır.

Burada ben rahmetle anacağım özellikle Oğuzhan Bey'in sağlığında kendisiyle yaptığım görüşmede paylaştığımız birçok şeyler vardı. Açık net konuşayım bu sapkın akımlar dediğimiz bu LGBT dediğimiz filan bunlara Oğuzhan Bey'in asla göz yumması mümkün değildi. Fakat şu andaki genel başkanın bunlarla beraber aynı masanın etrafında oturuyor olmasını hiçbir şeyle izah etmek mümkün değil. Burada ne CHP'nin bu konudan rahatsızlığı var, ne HDP'nin ne İP'in rahatsızlığı var, hiç birinin bundan rahatsızlığı yok. Olsaydı çıkar konuşuyorlardı. Şu anda bizim milli, dini değerlerimiz ve özellikle de kutsalımız, aile yapımız, bu noktada bunlara müsaade etmez. Bizim aile yapımızda LGBT'ye yer olabilir mi? Ama hiçbirinden ses çıkmıyor. CHP'nin bu konuyla ilgili hiçbir açıklamasını duydunuz mu? Saadet'in, HDP'nin, İP'in bunlarla ilgili açıklamasını duydunuz mu? Yok. Çünkü bu konuda dertleri yok. Ama biz LGBT konusunda ne yaptık Anayasa düzenlemesi içerisinde aileyi ön plana çıkardık. Şimdi bizim Allah nasip ederse seçimlerden sonra gündeme getireceğimiz maddelerden en önemlilerden bir tanesi aile olacaktır. Çünkü biz aile değerlerimizi sağlama çıkarmadıktan sonra her an aile yapımız tehdit altındadır. Biz aile yapımızı asla tehdit altında bırakamayız. Nasıl terörle kararlı mücadele yürütüyorsak sapkın akımların toplumumuza dayatılmasıyla da aynı şekilde mücadele edeceğiz ve bundan taviz veremeyiz.

"SAVUNMA SANAYİİNDE YERLİLEŞME ORANINI YÜZDE 80'E ÇIKARDIK"
Biz şu anda özellikle de o zaman ki ilkelerimiz nelerse Allah rahmet eylesin Erbakan Hocamız'ın hedefleri nelerse biz bu hedefleri önce ahlak ve maneviyat bir numaraydı. Oradan tutunuz ağır sanayi hamlesine varıncaya kadar hocamız bunları gerçekleştiremedi ama ağır sanayiyle ilgili bunu gerçekleştirmek bize nasip oldu. Savunma sanayine yönelik emelleri vardı. Bunları gerçekleştiremedi ama biz savunma sanayine yönelik geldiğimiz de yüzde 20 yerli olan savunma sanayimizi şu anda yüzde 80'e çıkardık. Kendi tankımızı üretmekten bahsederdi. Biz tankımızı ürettik inşallah önümüzde 2-3 hafta içerisinde Altay tankımızın devreye alınmasını ve orduya teslimatını yapacağız. Bu noktaya geldik. İHA-SİHA-Akıncımız ve hepsinden öte bu noktada Kızılelma'mız çok büyük önem arz ediyor. Bunlar şu anda dünyada dikkat çekiyor. Hani neredesiniz? Bütün bu partinin yöneticileri, söylemleri ve tercihleriyle rahmetli Erbakan'ın aziz hatırasını çiğniyor. Hocamızın manevi mirası tek bir partinin çatısı altına sığdırılamayacak kadar aslında büyüktür.

7'Lİ MASADA LİSTE KRİZİ
Halbuki ortada çok açık bir gerçek var. HDP'nin de katılımıyla 7'li hale gelen masanın adayı Bay Bay Kemal hedefine ulaşmak için kime ne demesi gerekiyorsa söylüyor, kime ne taahhütte bulunması gerekirse bulunuyor. Bir gün terör örgütünün partisini ziyaret edip özerklik edebiyatı yapıyor ertesi gün de milliyetçi rolüne bürünüyor. Bir gün muhafazakâr takılıyor sonraki gün sapkınların temsilciliğine talip oluyor. Bunlar aynı zamanda hocamızın bu noktadaki yani mahkumiyetiyle ilgili bazı adımların atılmasında da aktif rol oynadılar. Şimdi nereden nereye geldi. Ben inanıyorum ki aklı selim sahibi benim milletim bu terör örgütünün beslemelerine inşallah 14 Mayıs'ta gereken cevabı verecek ve milletimiz şöyle rahat huzur içerisinde bir nefesi de alacaktır diye düşünüyorum.

Biliyorsunuz bu 7'li masa adaylarını bile ortak kararla çıkaramadı. Bir sürü kavga gürültü yaşandı. Şurada 2-3 gün kaldı. Zannediyor musunuz bundan sonra yaşanmayacak? Daha yaşanacak. Masanın aldığı tek ortak karar var parlamenter sisteme dönmek. Gelişmeler gösterdi ki bu da suya yazılmış yani gerisinde ciddi bir irade ve alt yapı olmayan öylesine söylenmiş bir karar. Aslında 7'li masanın her şeyi yalan dolan. Hanımefendi bir ara "Başbakan olacağım" diye ortada gezinip durdu. Ne oldu, şimdi neden vazgeçti? Şimdi Başbakan olamıyor ama hiç olmazsa başkan yardımcısı olmaya aday oldu. Güçlendirilmiş parlamenter sistem deyip milleti kandırdılar. Hiçbir parlamento için aday değil. Türkiye'de zaten güçlü bir parlamento ve güçlü bir demokrasi var. Bunların dertleri ülkeyi gerçekten daha iyi bir yönetim sistemine kavuşturmak hiç olmadı. Siyasetçilik oynarken kendilerine makam, bakanlık dağıtıyorlar. Bu oyunu oynarken herhalde bakanlık sayısı az geldi. "Güçlendirilmiş parlamenter sistem diye bir şey uyduralım bakanlık sayısını da artıralım." dediler. Sonra dönüp dolaşıp mevcut sistemin cumhurbaşkanı yardımcılığını -artık 7 mi olur 17 mi olur 77 mi olur bilemiyoruz- oralara kadar çıkarma noktasına geldiler. Hatta bir keresinde de ne dedi bir cumhurbaşkanı olarak bu sistemde sayılar önemli değil. Yani cumhurbaşkanı bu sayıyı isterse 5-15-150, bin 500 olur kendisi kullandı bu ifadeyi. Halbuki benim bir cumhurbaşkanı yardımcıma bile tahammül edememişti. Ben bugüne kadar 1 cumhurbaşkanı yardımcısıyla geldim. Bu belki 2-3 olur ama hiçbir zaman senin gibi kuru sıkı atmayız biz. Çünkü biz devlet adamıyız, devlet yönetiyoruz. Devleti yönetirken de bu işin tepesi tabanı nereye varır nereye gider bunları iyi biliriz. Elhamdülillah belediye başkanlığından tut başbakanlık, cumhurbaşkanlığına varıncaya kadar biz sınavlardan geçtik. İmtihanlar verdik. Sadece ülkemizin sınırları içerisinde kalmadık tüm dünyada kabul gördük.

Söz verdikleri cumhurbaşkanı yardımcılarının sayısı bizim kabinenin yarısını zaten buldu. Ben bu görevi aldığım zaman hatırlayın -Başbakanlık için diyorum- bizim kabinedeki sayı 35'ti. Dedim ki bu sayı fazla. Şu anda bu masanın etrafında olanlardan o zaman yanımda olanlar vardı onlar da bunu çok iyi bilirler. Dedik ki bu sayı fazla ve düşürelim. O zaman bu sayıyı 15'e kadar düşürdük. Bununla beraber bunun nasıl yapılacağını, yönetileceğini gösterdik. Şimdi de 17-18 tane kabinemde bakanım var. Yürütüyoruz, gayet de güzel yürütüyoruz. Herhangi bir sıkıntı yok. Daha ilk adımları böyle olduğuna göre Allah göstermesin ellerine fırsat geçerse neler yapabileceklerini varın siz düşünün. Cumhurbaşkanı yardımcılığı olduğu zaman bunları yanlarına çekmeleri daha kolay. Milletvekili olduğu zaman milletvekilinin bir cumhurbaşkanı yardımcısı kadar inisiyatifi yok. Onun durumu farklı ama bir cumhurbaşkanının durumu farklı, imkanlar farklı. Bütün bunları değerlendirerek "ben bunları nasıl aldatırım bunları nasıl kendi torbamın içine sokarım" dertleri bu. Ki böyle yaparsa ulufe dağıtıyor bu. Dağıttığı ulufe ile de kendi adaylığını güya güçlendirecek. Yalnız bu hafta sonuna kadar neler olur bilemem onu söyleyeyim. Her şey olabilir.


Siz siyasetçi olarak neden milletvekilliğine talip olmadıklarını düşünüyorsunuz? Neden cumhurbaşkanlığı yardımcılığını istiyorlar da milletvekilliğine talip değiller. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cumhurbaşkanı yardımcılığı olduğu zaman bunları yanlarına çekmeleri daha kolay. Milletvekilliği olduğu zaman milletvekilinin bir cumhurbaşkanı yardımcısı kadar inisiyatifi yok. Onun durumu farklı. Ama bir cumhurbaşkanının durumu farklı, imkanlar farklı. Bütün bunları değerlendirerek, 'ben bunların nasıl aldatırım, nasıl bunları kendi torbamın içine sokarım' dertleri bu. Böyle yaparsa ulufe dağıtıyor bu. Bu dağıttığı ulufeyle de ne yapıyor? Şu anda kendi adaylığını güya güçlendirecek. Yalnız bu hafta sonuna kadar neler olur bilemem onu söyleyeyim. Her şey olabilir.

AK PARTİ LİSTELERİ
Erdoğan, kabinede yer alan bakanların 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi'nde aday olmalarına yönelik soru üzerine, "Hafta sonuna kadar bunları zaten kesinleştireceğiz. Kesinleştirdikten sonra da bunların açıklamalarını da inşallah büyük ihtimalle önümüzdeki hafta içinde şöyle güzel bir törenle arkadaşlarımızın yerlerini, konumlarını, hatta listeyi malum vereceğiz. Bu liste de zaten Yüksek Seçim Kurulu'na verildikten sonra kim nerede hepsi ortaya çıkmış olacak. Kabinedeki arkadaşlarımızla ilgili çalışmalarımızı hala devam ettiriyoruz. Onları da netleştirdikten sonra açıklarsak daha isabetli olabilir. Çünkü her an her şey değişebiliyor." dedi.

LİSTELERDE SÜRPRİZ İSİMLER VAR
Başkan Erdoğan, 6 Şubat'taki depremler sonrasında AK Parti'nin seçim kampanyasını değiştirerek, müziksiz bir kampanya izlemesine yönelik soru üzerine şunları kaydetti:

"Partimize teveccühün yine çok yüksek olduğu bir aday adaylığı süreci yaşandı. Aday adaylığı için şu ana kadar 6 binin üzerinde bir başvuru aldık. Ayrıca bakanlarımız gibi başvuruya gerek olmaksızın değerlendireceğimiz isimler var. Kadrolarımızda yer alması bizlere güç katacak birçok isim üzerinde de ayrıca çalışıyoruz. Sürpriz isimlerimiz de mutlaka olacak, var. Yazar, çizer, entelektüel, bütün bu kesimlerden isimler var. Ondan sonra parti kurullarımızdaki çalışmalar sonuçlanıp listemizi Yüksek Seçim Kurulu'na verdiğimizde bu isimler kamuoyuyla zaten paylaşılacak. Sadece milletvekili adaylarımızı değil, önümüzdeki dönemin kabinesini ve üst yönetimini de şimdiden çalışmaya başladık. Bunların hepsini de vakti geldiğinde sizler vasıtasıyla milletimizin bilgisine sunacağız."

Başkan Recep Tayyip Erdoğan, "Mescid-i Aksa'nın tarihi statüsüne ve maneviyatına, Filistinlilerin inanç ve yaşam özgürlüğüne yönelik müdahale ve tehditler kesinlikle son bulmalıdır." dedi.

Seçimlerin sahaya yansımasının nasıl olduğu sorusu üzerine Erdoğan, vatandaşlarla meydanlarda bir araya gelmenin mutluluk verici olduğunu söyledi.

Bir araya geldiği vatandaşların gözlerindeki heyecanı gördüğünü aktaran Erdoğan, "Depremzede vatandaşlarımızın kayıpları ve acılarına olan saygımız sebebiyle seçip mitinglerine başlamakta acele etmiyoruz. Seçim mitingleriyle ilgili programı bayram sonrasına planladık. Ramazan boyunca temel atma, açılış ve iftar programlarıyla vatandaşlarımızla bir araya geleceğiz. Önceliğimiz elbette yine deprem bölgesi." ifadelerini kullandı.

14 MAYIS CUMHUR İTTİFAKI'NIN ZAFERİYLE SONUÇLANACAKTIR"
Meydanların dilinin bambaşka olduğunu belirten Erdoğan, "İstanbul Bağcılar'da yaptığımız törende milletimizin teveccühünü, coşkusunu, muhabbetini gördük. Aldığım resmi rakamlar 60 binin üzerindeydi. Siyasi hayatımda öğrendiğim bir şey varsa o da meydanların dilinin yalan söylemeyeceğidir. Milletimden aldığım hissiyatla söylüyorum ki 14 Mayıs Cumhur İttifakı'nın zaferiyle sonuçlanacaktır. Birileri küresel sistemin en önemli operasyon aygıtı haline dönüşen sosyal medyada oluşturulan havaya bakarak başka hayaller kuruyor olabilir ama bizim gördüğümüz ve hissettiğimiz tablo budur." diye konuştu.

Kamuoyu araştırmaları ve anketlere ilişkin soru üzerine Erdoğan, anketlerin de tıpkı sosyal medya mecraları gibi algı operasyonlarının aracı olarak kullanılabildiğine dikkati çekti.

AÇIK ARA ÖNDEYİZ
Bunların içerisinde doğru teknikle ve doğru şekilde yapılmış anketlerin eğilimleri belirlemede önemli ipuçları verdiğini bildiklerini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

"Siyasi hayatımız boyunca da bu yöntemi kullandık. Buna karşılık medyada dolaşıma sokulan rakamların, tabloların anketle ilgisi olmadığını herkes çok iyi bilsin. Şayet iş bu tür masabaşı anketlere kalsa 21 yılda yapılan 15 seçimin hepsini de CHP kazanırdı. Ama sandıkta kazanan hep biz olduk. İşini hakkıyla yapan anket şirketlerinin çalışmalarını ise yakından takip ediyoruz. Bize gelen raporlara göre hem Cumhurbaşkanlığında hem Cumhur İttifak olarak Mecliste açık ara öndeyiz. Tabii bu durum bizi rehavete sürüklemiyor, tam tersi farkı açmak için daha çok çalışıyoruz."

"FİLİSTİNLİ KARDEŞLERİMİZE SAHİP ÇIKMAYA DEVAM EDECEĞİZ"
Başkan Erdoğan, konuya ilişkin soru üzerine İsrail güçlerinin Mescid-i Aksa'ya saldırılarını lanetledi.

Ramazan ayında yapılan saldırının kabul edilemeyeceğini söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bunu Dışişleri Bakanlığı tarafıyla da telin ettik, lanetledik. Ben de konuşmalarımda aynı şekilde lanetliyorum. Hiçbir güvenlik kaygısı böylesi insanlık dışı bir müdahalenin gerekçesi olamaz. Mescid-i Aksa'nın tarihi statüsüne ve maneviyatına, Filistinlilerin inanç ve yaşam özgürlüğüne yönelik müdahale ve tehditler kesinlikle son bulmalıdır. İsrail gerginliği tırmandıracak, tansiyonu artıracak adımlardan kesinlikle vazgeçmelidir. Bizim özellikle sinagoglara yönelik böyle bir saldırımız var mı? Musevilerin mabetlerine yönelik bir saldırımız var mı? Çünkü onların kutsalı olarak görüyoruz. Her hal ve şartta Filistinli kardeşlerimizin yanında yer almaya, kutsallarımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz. Bunu da İsrail'in böyle bilmesi gerek."

"KARADENİZ GAZININ ATEŞİNİ 20 NİSAN'DA FİLYOS'TA YAKACAĞIZ"
Başkan Erdoğan, "Enerjide yeni bir müjde olacak mı?" sorusu üzerine şunları söyledi:

"20 Nisan'da Karadeniz gazımız devreye girecek. Karadeniz gazının ateşini 20 Nisan'da Filyos'ta yakacağız, sonra da Türkiye yerli gazını kullanmaya başlayacak. Uzun yıllardır ilmek ilmek işlediğimiz enerji bağımsızlığımızın ateşi o gün Karadeniz'den başlayarak dalga dalga tüm yurda yayılacak. Karadeniz gazı başta olmak üzere Türkiye'nin bütün büyük projeleri konusunda muhalefet ya 'istemezük'çü bir tavır takındı ya da 'Yapamazsınız' dediler. Muhalefetin 'Yapamazsınız, yapsanız da açamazsınız' dediği ne varsa hepsini hayata geçirdik. Böyle kısır bir vizyona, böyle dar bir düşünce yapısına sahip muhalefetin bu ülkede eser siyaseti üretmesi beklenemez."

"TÜRKİYE'YE SINIF ATLATACAK YENİ YATIRIMLARIMIZ, PROJELERİMİZ VAR"
Karadeniz gazının uzun yıllara dayanan planlama ve stratejiyle hayata geçirileceğini vurgulayan Erdoğan, "Önce arama gemilerimizi aldık, ardından sondaj gemilerimizi getirdik, daha sonra bu gemilerde çalışacak insan kaynağımızı yetiştirdik. Tüm bunların ardından yerli ve milli bir enerji politikasıyla Karadeniz'de 710 milyar metreküplük gazı bulduk. Burada duracak değiliz, aramaya, sondaj yapmaya devam edeceğiz. Daha gidecek yolumuz var. Türkiye'ye sınıf atlatacak yeni yatırımlarımız, projelerimiz var." değerlendirmesinde bulundu.

Sismik araştırma ve sondajla ilgili gemilerin alındığını anımsatan Erdoğan, "Eskiden bu tür imkanlar yoktu ama şimdi bizim hem sismik araştırma gemilerimiz var hem sondaj gemilerimiz var." dedi.

"EKONOMİ POLİTİKALARIMIZI GÜÇLENDİRMEK İÇİN CİDDİ HAZIRLIKLAR YÜRÜTÜYORUZ"
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, "Önümüzdeki dönem ekonomi politikalarımızı daha da güçlendirmek için şimdiden ciddi hazırlıklar yürütüyoruz. Uzun yıllar ekonomi yönetimimizde yer alan Mehmet Şimşek kardeşimizin koordinasyonunda bir ekip, bu doğrultuda hazırlıklar yapıyor." dedi.

Türkiye Ekonomi Modeli'ne ilişkin değerlendirmeleri sorulan Erdoğan, tüm dünyanın, klasik ekonomi politikalarının, karşılaşılan sorunlara çözüm getiremediğini yaşayarak öğrendiğini belirtti.

Bu gerçeği çok önceden görerek kendilerine yeni bir yol çizdiklerini söyleyen Erdoğan, "Her yeni küresel kriz, çok büyük eleştirileri göğüsleyerek hayata geçirdiğimiz Türkiye Ekonomi Modeli'nin doğruluğunu teyit ediyor. Bu sayede riskleri başarıyla bertaraf ettiğimiz gibi büyümede, istihdamda, ihracatta ve turizmde tarihi rekorlara imza atıyoruz." diye konuştu.

Erdoğan, ekonominin geçen yıl yüzde 5,6 büyüdüğünü hatırlatarak, "Bu oranla G20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülkelerden biri olduk. Ekonomimiz son 10 çeyrektir kesintisiz büyüyor. Makine ve teçhizat yatırımlarımız son 13 çeyrek boyunca aralıksız büyümesine devam ediyor. Sanayi ve turizm gibi döviz getirici sektörlerimiz, Cumhuriyet tarihimizde hiç olmadığı kadar güçlendi." ifadelerini kullandı.

"MART AYI İTİBARIYLA YILLIK YAKLAŞIK 256 MİLYAR DOLAR İHRACAT GERÇEKLEŞTİRDİK"
İhracatın da Cumhuriyet tarihinin rekor seviyelerine çıktığını kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:

"Mart ayı itibarıyla yıllık yaklaşık 256 milyar dolar ihracat gerçekleştirdik. Rekorlar kırdığımız bir diğer alan elbette turizm sektörü oldu. Geçen yılı 51,4 milyon ziyaretçi ve 46,3 milyar dolar turizm geliriyle yani sektörün altın yılı olan 2019'un üzerinde bir performansla bitirdik. Enflasyondaki düşüşün insanlarımızın günlük hayatına daha belirgin şekilde yansımasını sağlamak için de gereken adımları atıyoruz. Önümüzdeki dönem ekonomi politikalarımızı daha da güçlendirmek için şimdiden ciddi hazırlıklar yürütüyoruz. Uzun yıllar ekonomi yönetimimizde yer alan Mehmet Şimşek kardeşimizin koordinasyonunda bir ekip, bu doğrultuda hazırlıklar yapıyor. Ayrıca Hazine ve Maliye Bakanlığımızda, Merkez Bankamızda, diğer birimlerimizde yürütülen çalışmalar var. İnşallah seçimden sonra bunların hepsini bir araya getirip ekonomi politikamızı daha güçlendirerek yolumuza devam edeceğiz."

"ÜLKE GENELİNDE İSTASYONLAR KURULMAYA DEVAM EDİYOR"
Eşi Emine Erdoğan'a ait "Anadolu" renkli Togg otomobilini kullandığı görüntülerin ekranlara getirilmesinin ardından, sürüş deneyimi sorulan Başkan Erdoğan, "Bu aracın kullanımındaki konfor, bugüne kadar pek şahit olmadığım ki buna şu andaki makam otomobilim de dahil. Gerçekten çok çok konforu yüksek. Yani virajlardan tutunuz da yoldaki gidişler, tabii elektrikli oluşu filan, onlar da işi daha da huzurlu, rahat hale getiriyor. Yoğun şekilde de ülke genelinde istasyonlar kurulmaya devam ediyor. Eşim zaten bu araçtan çok çok memnun kaldı. O da çok huzurlu, rahat. Ayrıca tabii bizim diğer makam otomobili, o da gerçekten güzel, huzurlu. Ülkemize hayırlı olsun." değerlendirmesinde bulundu.

"TÜRKİYE YÜZYILI'NI, TEKNOLOJİSİNİ SİVİL SANAYİ ALANINDA TOGG İLE BAŞLATTIK"
Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'e de Togg otomobil gönderildiğini hatırlatarak, "İlham Bey de memnuniyetini ifade etti, 'Çok çok güzel bir araç' dedi. İnşallah Türkiye Yüzyılı'nı, teknolojisini sivil sanayi alanında Togg ile başlattık. İnşallah hız kesmeden daha büyük yatırımlarla, hizmet ve eserlerle yolumuza devam edeceğiz. Tabii direksiyona geçince bambaşka hisler, duygular yaşadık." ifadelerini kullandı.

Togg otomobili için kısa sürede 177 bin sipariş aldıklarını anımsatan Erdoğan, "Bu büyük devletin, bu aziz milletin, yerli ve milli bir otomobil markasının olmamasının üzüntüsünü bugüne kadar hep yaşadık ve sorumluluktu. Rahmetli hoca, Devrim otomobilinin üretimini yapmıştı, biz de 'devrin otomobili'nin üretimini gerçekleştirdik. Şu anda 'devrin otomobili' Togg, sürat, konfor, güvenlik ne ararsanız var." dedi.

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN