Kılıçdaroğlu'nun kazandığı takdirde çoğu vaadini gerçekleştiremeyeceğini de ekleyen Kaplan, "Mesela Kılıçdaroğlu, verdiği pek vaadi gerçekleştiremeyecektir. Örneğin Suriye'deki askeri varlığımızı sona erdiremeyecektir. Çünkü Cumhur İttifakı buna geçit vermeyecek, gelen tezkereleri onaylayacaktır. "Tüm KHK'lıları görevlerine iade edeceğiz" sözünü tutamayacaktır, Meclis yine bu girişimin önüne dikilecektir. Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala'yı serbest bırakma sözünü ise nasıl yerine getireceğini, mahkemelere baskı mı kuracağını henüz net biçimde açıklamadığı için bilmiyoruz. Ancak yargı bürokrasisinin "topal ördek" bir Cumhurbaşkanını ne kadar kale alacağı da şüphelidir" dedi.
İşte Hilal Kaplan'ın o yazısı:
Önümüzde iki senaryo var. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kazanması daha muhtemel ama gelin ülke için seçeneklere bir bakalım:
Erdoğan kazandığı takdirde Türkiye beş yıl daha Külliye-Meclis dengesini aksatmadan istikrarla yönetilecek. Bu istikrar tablosu, hem siyaset hem dış politika hem de ekonomiye güç olarak yansıyacak.
İç siyasette partiler arası olağan çekişmeler dışında ülkenin gidişatını sarsacak bir gelişme olmayacaktır. Böylelikle pandemiden Rusya-Ukrayna savaşına değin pek çok krizde içteki dengeleri sağlam tutabilen Türkiye, gelecekteki benzer krizlerden de daha az zarar görecek kurtulacaktır. Hatta yer yer "krizi fırsata dönüştürme" imkanlarını da değerlendirebilecektir.
Dış politika açısından en önemli başlıklardan biri olan Rusya-Ukrayna arasındaki arabulucu rolümüz sürecektir. Böylelikle tahıl anlaşmasındaki gibi başarılarla dünyayı ekonomik krizden koruyan bir unsur olmayı devam ettirirken, ihracat rakamlarımızda da yükselemeye devam edeceğiz. Savunma sanayiindeki yükselen rolümüzün sürmesinden İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği konusuna, Yunanistan'a karşı direncimizden sınır ötesi harekâtlarımızın sürekliliğine pek çok stratejik politika hamlemiz de varlığını muhafaza edecektir.
Ekonomi açısından Erdoğan'ın kazanmasının felaket senaryosu olduğunu iddia edenler, yedi ortaklı Kılıçdaroğlu'nun daha seçilmeden başta Akşener olmak üzere aralarındaki kavgaları hatırlarsanız ülkeyi neyin beklediğini daha iyi anlayabilirsiniz. Kaldı ki Mecliste çoğunluk Cumhur ittifakı'ndayken, Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı olması başka yönetim krizlerine de kapı aralayacaktır.
Mesela Kılıçdaroğlu, verdiği pek vaadi gerçekleştiremeyecektir. Örneğin Suriye'deki askeri varlığımızı sona erdiremeyecektir. Çünkü Cumhur İttifakı buna geçit vermeyecek, gelen tezkereleri onaylayacaktır. "Tüm KHK'lıları görevlerine iade edeceğiz" sözünü tutamayacaktır, Meclis yine bu girişimin önüne dikilecektir. Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala'yı serbest bırakma sözünü ise nasıl yerine getireceğini, mahkemelere baskı mı kuracağını henüz net biçimde açıklamadığı için bilmiyoruz. Ancak yargı bürokrasisinin "topal ördek" bir Cumhurbaşkanını ne kadar kale alacağı da şüphelidir
En önemlisi, Erdoğan kazandığı takdirde, bu ülkede muhalefetin HDP ile aynı masada olmasının, FETÖ'nün ahlaksız yöntemlerine göz yummasının kati bir yenilgiye sebep olacağı daha net ortaya çıkmış olacak. Böylelikle Kılıçdaroğlu'ndan sonra başa geçecek ana muhalefet lideri kim olacaksa, bu gerçeği hesaba katmadan adım atamayacaktır. Yani muhalefet mecburen daha millî bir çizgiyi benimsemek zorunda kalacaktır.