Başkan Erdoğan'dan Necip Fazıl Kısakürek paylaşımı: "40. yılında rahmetle, şükranla, hasretle yâd ediyorum"

Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in vefatının 40. yılında sosyal medya hesabından bir paylaşım yaptı. Erdoğan, paylaşımında, "Şükranla, hasretle yâd ediyorum." ifadelerine yer verdi.

Giriş Tarihi :25 Mayıs 2023 , 18:17 Güncelleme Tarihi :25 Mayıs 2023 , 20:44
Başkan Erdoğan’dan Necip Fazıl Kısakürek paylaşımı: 40. yılında rahmetle, şükranla, hasretle yâd ediyorum

Başkan Recep Tayyip Erdoğan, vefatının 40. yılında Necip Fazıl Kısakürek'i sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla andı.

Erdoğan, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, "Kitapları, makaleleri, piyesleri, şiirleri ve konferanslarıyla benim de içinde bulunduğum nice gencin, nice neslin hayatını değiştiren usta muharrir, mütefekkir, dava ve aksiyon adamı Üstat Necip Fazıl Kısakürek'i vefatının 40. yılında rahmetle şükranla hasretle yad ediyorum." ifadelerini kullandı.

Paylaşımda, Kısakürek'in "Zindandan Mehmed'e Mektup" şiirinden "Yarın elbet bizim, elbet bizimdir. Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir." dizelerinin yer aldığı görsele de yer verildi.

NECİP FAZIL KISAKÜREK VEFATININ 40. SENE
"Çile", "Ben ve Ötesi", "Kaldırımlar", "Örümcek Ağı", "Aynadaki Yalan", "Tohum", "Bir Adam Yaratmak" ve "Reis Bey" gibi, kaleme aldığı çok sayıda şiir, roman, tiyatro ve hikaye ile Türk edebiyatına damgasını vuran Necip Fazıl Kısakürek, vefatının 40. yılında yad ediliyor.

Fazıl Kısakürek'in vefatının 40. yıl dönümünde Ayasofya ile ilgili sözleri tekrardan gündeme oturdu. Kısakürek, "Gençler! Bugün mü yarın mı bilemem. Fakat Ayasofya açılacak. Türk'ün bu vatanda kalıp kalmayacağından şüphesi olanlar Ayasofya'nın açılıp açılmayacağından da şüphe edebilir. Ayasofya açılacak. Hem de öylesine açılacak ki, kaybedilen bütün manalar zincire vurulmuş kan revan içinde masumlar gibi ağlaya ağlaya üstünü başını yırta yırta onun açılan kapılarından dışarıya vuracak." demişti.

'ŞAİRLER SULTANI' DOĞDU
Edebiyat dünyasında daha çok şiirleriyle tanınan ve Türk Edebiyatı Vakfı tarafından 1980'de "Sultanu'ş Şuara" (Şairler Sultanı) unvanı verilen Kısakürek, Abdülbaki Fazıl Bey ile Mediha Hanım'ın çocuğu olarak 26 Mayıs 1904'te Çemberlitaş'ta dünyaya geldi.

Dedesi Maraşlı Kısakürekzade Mehmet Hilmi Bey'in Çemberlitaş'taki konağında çocukluğunu geçiren usta şair, 5 yaşında dedesinin yardımıyla okumayı öğrendi.

Mahalle mektebinde başladığı öğrenimine Fransız Papaz Mektebi, Amerikan Koleji ve Rehber-i İttihad okullarında devam eden şair, ilkokulu Heybeliada Numune Mektebi'nde tamamladı.

Kısakürek, 1916'da Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Akseki ve Hamdullah Suphi Tanrıöver'in de öğretmenlik yaptığı Deniz Harp Okuluna girdi ve buradaki hocalarının etkisiyle edebiyata ilgi duymaya başladı.

İLK ŞİİRLERİ YENİ MECMUA'DA YAYIMLANDI
Ahmet Haşim, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Faruk Nafiz Çamlıbel ve Ahmed Kudsi Efendi gibi önemli edebiyatçılarla tanıştığı Darülfünun Edebiyat Medresesi Felsefe Bölümü'nde eğitime başlayan Kısakürek'in ilk şiiri "Kitabe", 1923'te Ziya Gökalp'in kurduğu, Yakup Kadri ve arkadaşlarının çıkardığı "Yeni Mecmua" dergisinde yayımlandı.

"KALDIRIMLAR" MİHENK TAŞI OLDU
Kısakürek, dönemin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 1924'te açılan yurt dışı eğitim bursu sınavını kazanarak 20 yaşında Paris'teki Sorbonne Üniversitesi'ne Felsefe okumak üzere gitti. Paris'te bohem hayat sürdüğü için okulunu ihmal eden şair, 1925'te Türkiye'ye dönerek ilk şiir kitabı "Örümcek Ağı"nı çıkardı.

Usta şair, 1928'de yayımladığı "Kaldırımlar" eserinde yer alan, kitapla aynı ismi taşıyan şiiriyle okurun yanı sıra edebiyatçıların da hayranlığını kazandı.

TANINAN SANATÇILARLA DOSTLUK KURDU
Aynı yıllarda Fikret Adil'in Asmalı Mescit'teki pansiyon odasında, Peyami Safa, ressam İbrahim Çallı, Tanburi Cemil Bey'in oğlu Mesut Cemil ve gazeteci Eşref Şefik gibi ünlü isimlerle arkadaşlık yapan Kısakürek, 1930'da Ankara'da İş Bankası'nın genel muhasebe şefi olarak çalışmaya başladı.

Kısakürek 1931'de, Ankara'da çıkarılan "Hakimiyet-i Milliye" gazetesinde değerlendirme yazıları yazdı, Taksim Taşkışla'da bir buçuk yıl süren askeri eğitimin ardından subaylık yaptı.

ABDULHAKİM ARVASİ İLE HAYATI DEĞİŞTİ
İlk iki kitabındaki şiirleriyle yeni şiirlerini 1932'de "Ben ve Ötesi" adlı kitabında toplayan usta şair, hayatının en önemli dönüm noktasını 1934'te büyük İslam alimi Abdulhakim Arvasi ile tanışarak yaşadı.

Şair Kısakürek, Arvasi ile tanışmadan önceki hayatını "Tam 30 yıl saatim işlemiş, ben durmuşum. Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum." dizeleriyle özetlerken bundan sonraki edebi çalışmalarını maneviyat odaklı yaptı.

Muhsin Ertuğrul'un tavsiyesiyle tiyatro eserleri de yazmaya başlayan başarılı edebiyatçı, 1935'te "Tohum", 1937'de "Bir Adam Yaratmak" oyunlarını kaleme aldı.

"TÜRK SHAKESPEARE'İ" OLARAK NİTELENDİ
"Tohum"
eseri halk tarafından çok ilgi görmeyen şair, "Bir Adam Yaratmak" eserinin sahnelenmesiyle birlikte "Türk Shakespeare'i" olarak anılmaya başladı.

Usta şair bu yıllarda edebiyatçılarla ortak çalışmalarını sürdürerek 1936'da "Ağaç" dergisini kurdu ve başyazarlığını yaptı. Dönemin önemli entelektüelleri ve edebiyatçılarını bu çatı altında toplayan Kısakürek'in ilk dergi macerası 17 sayı sürdü.

Fatma Neslihan Baban ile 1941'de evlenen Kısakürek'in bu evlilikten Mehmed, Ömer, Ayşe, Osman ve Zeynep isimli çocukları dünyaya geldi.

Necip Fazıl Kısakürek, 1939-1943'te Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Devlet Konservatuvarı ve İstanbul Güzel Sanatlar Akademisinde dersler verdi.

FİKİRLERİNİ BÜYÜK DOĞU ÜZERİNDEN ANLATTI
İlk kez Eylül 1943'te haftalık yayına başlayan ve dönemin ünlü isimlerinin yer bulduğu "Büyük Doğu" dergisinde Kısakürek, ilerleyen yıllarda kitaplaştıracağı "İdeolocya Örgüsü" köşesindeki yazılarında tarih muhasebesi yaparak ideal devlet anlayışına dair fikirlerini ortaya koydu.

Kısakürek, toplam 512 sayıya ulaşan ve Özdemir Asaf, Peyami Safa, Nihal Atsız, Cemil Meriç, Sait Faik, Samiha Ayverdi gibi birçok ismin yazılarının yayımlandığı dergide "Adıdeğmez", "İstanbul Çocuğu", "Fa", "Tenkitçi", "N.F.K.", "Ne-Mu", "Ahmet Abdülbaki", "Abdinin Kölesi", "Bankacı", "Be-De", "Dilci", "İstanbullu", "Muhbir" gibi müstear isimlerle de yazı yazdı.

Birçok kez mahkemelik olan usta kalemin yönettiği "Büyük Doğu" dergisi, çeşitli nedenlerden 14 kez kapatılıp yeniden açıldı.

1949'DA CEZAEVİNE GİRDİ
Yazıları sebebiyle ilk defa 1949'da cezaevine giren Kısakürek, aynı yıl yapılan seçimlerin ardından Demokrat Parti iktidarının çıkardığı Af Kanunu ile serbest kaldı.

Usta edebiyatçı, kendi dergisi haricinde yazılarını "Yeni İstanbul", "Son Posta", "Babıalide Sabah", "Bugün", "Milli Gazete", "Her Gün" ve "Tercüman" gazetelerinde de kaleme aldı.

Necip Fazıl Kısakürek'in "baş eser" olarak tanımladığı "Çile" şiiri 1962'de okuyucuyla buluşurken döneminin edebiyatçılarından büyük beğeni aldı.

KONFERANSLARIYLA GENÇLİĞİ ETRAFINA TOPLADI
Dergiyi Büyük Doğu Hareketi'ne dönüştüren Kısakürek, 1963'ten itibaren Türkiye'yi dolaşarak fikirlerini "Hitabeler", "İman ve Aksiyon" "Komünist İhtilali", "Dünya Bir İnkılap Bekliyor" ve "Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu" başlıklı konferanslar aracılığıyla yaymayı sürdürdü.

Kısakürek, etkili konuşma yeteneği ve kalabalıkları coşturan hitabetiyle dönemin gençleri arasında "üstad" olarak anılmaya başladı.

Türk Edebiyatı Vakfınca 1980'de "Sultanu'ş Şuara (Şairler Sultanı)" unvanı verilen usta edebiyatçı, Baki'den sonra bu unvanı alan ikinci şair olarak tarihe geçti.

Şair Kısakürek, 1980'de Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü, 1981'de Milli Kültür Vakfı Armağanı, 1982'de ise Türkiye Yazarlar Birliği "Üstün Hizmet Ödülü"nü aldı.

HAYATINA 100'E YAKIN ESER SIĞDIRDI
Şiirde olduğu kadar Türk fikir, siyaset ve sosyal hayatında derin izler bırakan, pek çok önemli ismin hayatına da yön veren Kısakürek, "Künye", "Sabır Taşı", "Çerçeve", "Para", "Vatan Şairi Namık Kemal", "İdeolocya Örgüsü", "Son Devrin Din Mazlumları", "Halkadan Pırıltılar", "Çöle İnen Nur", "Maskenizi Yırtıyorum", "Ulu Hakan II. Abdülhamid Han", "Kanlı Sarık", "Sonsuzluk Kervanı", "At'a Senfoni", "Sahte Kahramanlar", "Her Cephesiyle Komünizm", "Babıali", "Ahşap Konak" ve "Reis Bey"in de aralarında bulunduğu çok sayıda esere imza attı.

Yaklaşık 80 yıllık ömrüne sayısız yazı, "Ağaç", "Rapor" ve "Büyük Doğu" adlarıyla çıkardığı dergi, düzineleri aşan konferans ve söyleşilerle 100'e yakın eser sığdıran Kısakürek, Erenköy'deki evinde 25 Mayıs 1983'te vefat etti.

BİNLERCE GENÇ SON YOLCULUĞUNA UĞURLADI
Türkiye'nin her tarafından binlerce gencin katıldığı Fatih Camisi'ndeki cenaze namazının ardından usta edebiyatçı, Eyüp Sultan Mezarlığı'nda toprağa verildi.

Her yıl, Kısakürek'in manevi ve kültürel mirasını yaşatmak amacıyla Kültür ve Turizm Bakanlığının desteğiyle "Necip Fazıl Ödülleri" takdim ediliyor.

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN