Yaşanan bu gelişmeler tüm sıcaklığını korurken İYİ Parti lideri Meral Akşener dört nala sürdürdüğü at pazarlığında el yükseltmek için çarpıcı bir çıkışa daha imza attı.
"Biz bu partiyi CHP'nin adaylarını seçtirmek için kurmadık" diyerek Kemal Kılıçdaroğlu'na rest çeken Akşener, "Bundan sonra bu ittifak sistemi içinde yer almamaya kararlıyız" ifadelerini kullandı.
Bilindiği üzere İYİ Parti tabanı 28 Mayıs sonrası "Yerel seçimlere müstakil girelim" taleplerini yüksek perdeden dillendirmişti.
AKŞENER İŞİ PAZARLIK: İSTANBUL VE ANKARA'DA DESTEK YOK, İZMİR'DE ÜMİT ÖZLALE
Meral Akşener de bugün ittifak pazarlığında el yükseltmek için "Arkadaşlarımız diyor ki biz her yerde ayrı gireceğiz. İstanbul ve Ankara da dahil. Ben de katılıyorum buna" ifadelerini kullandı. İzmir'de Tunç Soyer'i desteklemeyeceklerini duyurarak "Ümit Özlale ile çalışıyoruz. Kendisi de aday olduğunu biliyor" dedi.
Takvim.com.tr günler öncesinden Meral Akşener'in 'İzmir' planını yazmış, Ümit Özlale'nin aday olacağını duyurmuştu.
Akşener sözlerinin devamında şu ifadeleri kullandı;
BURSA, ANTALYA, ESKİŞEHİR İÇİN İSİMLER BELLİ: 81 İLDE ADAY ÇIKARACAĞIZ
Daha dün Bursa'da bir ilçe başkanımızı, belediye başkan adayı ilan ettik. Bursa özelinde olmak üzere bütün ilçelerde de aday çıkaracağız. Mesela Antalya'da bir arkadaşımız geldi bana; "ben aday olmak istiyorum." dedi. "Çalış" dedim. Şu anda çalışıyor. Eskişehir'de genç bir arkadaşımız var, bakacağız. 81 ilde aday çıkaracağız
İMAMOĞLU VE YAVAŞ TEKLİFİ CHP'DEN GELDİ
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 'kumar' ve 'noter' diyerek kalktığı masaya geri oturma sürecine ilişkin de konuştu.
Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ın cumhurbaşkanı yardımcılığı için önerilmesinde İYİ Parti'nin dahli olmadığını söyleyen Akşener, "2 belediye başkanı bana geldi. Bu seçenekler de onlardan geldi. Yani bu iki belediye başkanının yardımcı olmalarını öneren ben değilim. O günde söylemeye çalıştım ama kibar kibar söyledim. 3 kişi hariç herkez bu fikri kabul etti. Yani kazanacak adaydan kazanacak formüle geçtik. Sonra gittik otele Kemal Bey, ben ve 2 belediye başkanı. Bu iki arkadaşın icracı ve yetkili başkan yardımcılığını teyit ettik" şeklinde konuştu.
Tam da bu noktada çelişkili ifadeler seçmenin nasıl aldatıldığını da gözler önüne serdi.
AKŞENER SEÇMENİ İŞTE BÖYLE ALDATTI
Meral Akşener, "İmamoğlu ve Yavaş'ı Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak ben önermedim" dese de arşivler sergilenen kirli siyaseti açık etti.
KÜRŞAD ZORLU: AKŞENER ÖNERDİ
Mart 2023'te Akşener'in masaya döndüğü anlarda İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu, "Her iki belediye başkanımıza seçilecek 13. cumhurbaşkanının yetkili, icracı 2 cumhurbaşkanı yardımcısı olmaları konusunda önerilerini iletmiştir. Sayın genel başkanımızı (Akşener) bu önerilerini sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na da aktaracak" demişti. Yani İmamoğlu ve Yavaş CB yardımcısı olsun teklifinin Akşener'den geldiğini teyit etmişti.
MANSUR YAVAŞ: AKŞENER ÖNERDİ
18 Mart 2023'te de Mansur Yavaş, "Bizi Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak Akşener önerdi!" çıkışında bulundu.
AKŞENER'İN ESKİ BAŞDANIŞMANI: FORMÜL CHP'YE AİT
Partiden istifa eden Meral Akşener'in eski başdanışmanı Aytun Çıray ise Akşener'in masayı dağıttığı 3-6 Mart sürecine ilişkin "Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı formülü CHP'ye ait" çıkışında bulunmuştu.
Bu sözler yeni bir kaosun fitilini ateşlerken Akşener A Takımı'ndan Çıray'a 'sus' gözdağı gelmişti.
İYİ Parti Kalkınma Politikaları Başkanı Ümit Özlale, Aytun Çıray'ı hedef alarak "2 Mart gecesi Altılı Masa toplantısından sonra milletvekili ve divan üyeleri toplandı. O masada konuşulanları anlatsam ve Aytun Bey'in oradaki tekliflerini söylesem bir daha programlara çıkamaz" demişti.
ESKİ İYİ PARTİLİ AĞIRALİOĞLU DA AKŞENER'İ YALANLADI
Sosyal medya hesabından Akşener'i yalanlayan eski İYİ Parti Milletvekili Ağıralioğlu, "Hanımefendi çok yorgun ve üzgün olduğu için hatırlamıyor ya da duymamış olabilir; 'Sayın Rıdvan Uz gibi düşünüyorum.' dedim." dedi.
Ağıralioğlu paylaşımında şu ifadeleri kullandı:
"Üzülerek ifade etmek gerekir ki 14 Mayıs ve 28 Mayıs 2023 tarihlerinde gerçekleştirilen genel seçimlerin en çok kaybeden partisi İYİ Parti, en ağır hasarı alan Genel Başkanı da Sayın Meral Akşener'dir. Dolayısıyla bu ağır seçim mağlubiyetinin bir savunma ve muhatap suçlu bulma psikolojisi doğurması da gayet normaldir.
İYİ Parti ve Sayın Genel Başkan, Kemal Bey ile kaybedileceğini çok iyi biliyordu. İYİ Parti'nin bu kadar hasar almasının sebebi, bildiği ve sonucunu öngördüğü felaketi engelleyememiş olmasıdır.
Adaylığını memleketteki bütün önceliklerin önüne geçiren ve bize dayatan Kılıçdaroğlu ve bu adaylığın menfaat çevresi; bu ilkesiz, ölçüsüz mücadelenin doğal sonucu olan mağlubiyetin asıl müsebbipleridir! İYİ Parti, seçmen nezdinde suçlanan taraf olmamak için itirazlarına rağmen masada oturmak ve gelen felaketi görüp kalktıktan sonra da yeniden dönmek zorunda bırakılmıştır. Çok ağır ifadeler ile kalkılan bir masaya neden paldır küldür oturulduğu da ne partililere ne de millete izah edilebilmiştir. Bunun bedelini de hem Genel Başkan hem de İYİ Parti çok ağır ödemiştir. Şimdi masaya dönüş kararına meşruiyet kazandırmak için, "O, onu söyledi, bu aslında şöyle demişti." gibi beyanlarda bulunmak da içine düşülen itibarsızlık ve başarısızlık durumunu değiştirmeyecektir. Masaya dönüşü onurlu hâle getirmek için yapılan "istişareler", söylenen ama dönülen sözler, çizilen ama çiğnenen kırmızı çizgiler ortadadır.
Ben ilkelerim ve millete olan borcum sebebiyle, beş yıl boyunca, tüm kamuoyu ve eski partim şahittir ki Kemal Bey'in adaylığı üzerinden gelişen her alamete, her irade beyanına itiraz ettim. Maalesef beş yıl boyunca bu konuda yaptığım itirazlarım parti içindeki bir dedikodu mekanizmasının giyotinine, bazen sıfatlarımı, bazen sözlerimi, bazen de irademi kurban vermiştir.
İYİ Parti'nin ve Sayın Genel Başkanın "yaptıklarına" değil, İYİ Parti'ye ve Sayın Genel Başkana yapılanlara itiraz ederek Cumhurbaşkanlığı sürecindeki ilk itirazı basın toplantısı ile mecliste dile getirdim.
İkinci itirazımı ise masanın istişare diye Kemal Bey'in adaylığını tasdik eden bir "notere" dönüşmesine ve İYİ Parti'ye, Sayın Genel Başkana, milletin iradesine, seçmenin umuduna kurulan "pusuya" sessiz kalmayacağımı basına verdiğim beyanatlar vasıtası ile kamuoyuyla paylaşarak tarihe şerh düştüm. Sonrasında TBMM'de Kemal Bey'in adaylığı için İYİ Parti Milletvekilleri tarafından yapılan toplantı ve açıklamaya imza ve destek de vermedim.
Ardından yaşanan süreçteki ilkesiz, ölçüsüz ve kuralsız mücadeleye itirazlarımın milletimizce aşikâr hâle geldiği bütün bu süreçlerin nihayetinde, haklı şerhlerime uygulamada karşılık bulamayınca İYİ Parti'ye ve Sayın Genel Başkana zarar vermemesi için adaylık başvurusunda bulunmadım. Masayla ilgili Sayın Akşener'e müzakere yetkisinin talep edildiği "zoom toplantısına" da katılmadım.
Nihayet açıklamalara konu olayda Belediye Başkanlarının İYİ Parti Genel Merkezine geldiği gün, divan odasına davet edilmeden 10 saniye önce merdivende 50 tane gazeteciye "Meral Akşener asla bu masaya dönmeyecek." diye açıklama yaptım, yapılan istişarede ne şartlarla masaya dönebiliriz konuşmasına divan üyesi olmadığım için fikir beyan etmedim. Hanımefendi çok yorgun ve üzgün olduğu için hatırlamıyor ya da duymamış olabilir; "Sayın Rıdvan Uz gibi düşünüyorum." dedim. Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu latife yaparak "Eliniz havadaydı." dediğinde "Kayıtlara giriyorsa tekrar edeyim ben Rıdvan Uz gibi düşünüyorum." dedim. Sayın Genel Başkan misafirlerinin yanına geçtiğinde, divan üyesi arkadaşlarımızla alt kattaki odada "Bu kadar hakarete uğradığımız bu masaya Sayın Genel Başkanı göndermemiz doğru değildir." dedim, bunun üzerinden istişare ettik, konuştuk, tartıştık. İmkân bulabildiğim her istişarede, her toplantıda, her diyalogda itirazlarımı net bir şekilde ifade ettiğimi de herkes çok iyi bilmektedir.
Belki herkesin dikkatinden kaçmıştır; ben Kemal Beyin adaylığı ile sonuçlanan sürecin kabul etmeyeni ve itiraz edeni olduğum ve olacağım için, bu açıklamaları yaptığım için, ilkeli ve ölçülü olmak namına milletvekili adaylığı başvurusunda bulunmadım ve partiden istifa ettim.
Özetle siyaset her şeye rağmen ilkeyle, ölçüyle, hakkaniyetle, vefayla ve en önemlisi şahsiyeti koruyarak yapılmalıdır. Böyle yapılırsa saygın ve itibarlıdır. Bir siyasetçi için inandırıcılık ve güven duygusu en elzem karinedir. Doğru ile yanlışı, sahici olan ile olmayanı da tarih ve millet belirler. Herkes, her şeyi görüyor ve gördü. Olan biten her şey milletin gözü önünde oldu. Bu sebeple kim kendine ne yakıştırıyorsa yakıştırsın; biz, dün durduğumuz yerden geleceğe bakarak ve ilkelerimizle yürüyerek siyaset yapmaya devam edeceğiz.
Millete verdiğimiz söz bütün hayatımızın en büyük kılavuzudur. O söze uygun yürüyeceğiz."