Özel sektörümüzün şehrimize olan ilgisinin artarak sürdüğünü görüyorum. Nitekim Adıyaman, tüm deprem bölgesi şehirleri içinde sigortalı sayısı bakımından kayıplarını en hızlı telafi eden ve hatta deprem öncesinin üzerine çıkaran tek şehrimizdir. Biliyorsunuz mayıs seçimlerinde aile yapımızı güçlendirmek, gençlerimizi desteklemek için bir fon kurma sözü vermiştik. Önümüzdeki haftalarda başvuruları başlayacak. Bu çalışmanın da önceliği deprem bölgesi şehirlerimizdeki kadınlarımız ve gençlerimiz olacaktır."
"BAŞKA BİR ÜLKE YOKTUR"
Daha pek çok projeyle Adıyaman'ı ve tüm deprem şehirlerini eskisinden daha mamur ve müreffeh hale getirmekte kararlı olduklarını belirten Erdoğan, "Emin olun dünyada 14 milyon insanı etkileyen, 11 ilimizin 124 ilçesindeki 7 bin mahalle ve köyümüzde yıkıma yol açan böylesine büyük bir felaketin altından bu kadar kısa sürede kalkabilecek başka bir ülke yoktur." dedi.
Gelişmiş ülkelerin dahi 6 Şubat'ta yaşanan depremlere göre çok daha küçük afetler karşısında nasıl çaresiz kaldığının bilindiğini söyleyen Başkan Erdoğan, "Üstelik Türkiye tarihinin en büyük imar, inşa ve ihya seferberliğini yaşadığı nice olumsuzluklara rağmen bunu yürütmektedir. Sizler de takip ediyorsunuz." ifadesini kullandı.
Terör örgütleri üzerinden Türkiye'ye istikamet verme, toplumu huzursuz etme, siyaseti yönlendirme çabalarının hiç bitmediğini bildiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Hem sınırlarımızın ötesinde hem de şehirlerimizde birden artış gösteren terör eylemleri, provokasyonlar, tahrikler, tuzaklar boşuna değildir. Hepsi de bu amaca hizmet etmek üzere yazılmış, aynı senaryonun bir parçası olarak tedavüle konulmuş araçlardır. Bu oyunu kuranların bilmedikleri bir şey var. O da Türkiye'nin artık 'eski Türkiye' olmadığıdır. Hatırlarsanız çeyrek asır öncesinin Türkiye'sinde 3-5 milyar dolarlık operasyonlarla ekonomimiz çökertilir, 3-5 eylemle güvenliğimiz bozulur, 3-5 provokasyonla huzurumuz kaçırılırdı. Zayıf siyasi iktidarlar ve vesayetin güdümündeki kurumlar sebebiyle bu basit operasyonların önü süratle kesilemediği için güvensizlik ve istikrarsızlık iklimi bir kara bulut gibi başımızdan hiç eksik olmazdı.
İktidara geldiğimizde milletimizden aldığımız destek ve güçle önce güven ve istikrar iklimini tesis edecek adımları attık. Elbette önümüze pet çok tuzak kuruldu, pek çok sinsi oyunla yolumuz kesilmeye çalışıldı. Gezi olaylarından darbe girişimlerine, terör eylemlerinden sınırlarımızın tacizine, sosyal kaos çıkarma denemelerinden, ekonomik tuzaklara, her yolu denediler. Hamdolsun hepsinin de birer birer üstesinden gelerek demokrasi ve kalkınma atılımlarımızı kararlılıkla hayata geçirdik. Son olarak şanslarını geçtiğimiz yılın mayıs ayındaki Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimlerinde denediler. Normal şartlarda yolda birbirlerini görseler selam vermeyecek olanları aynı ittifak çatısı altında birleştirdiler ama yine de başaramadılar. Bütün günahı da Bay Kemal'in sırtına yükleyip kenara çekildiler."
"GENÇLERİMİZE BÜYÜK VE GÜÇLÜ TÜRKİYE'Yİ TESLİM EDENE KADAR MÜCADELEYİ SÜRDÜRECEĞİZ"
"Bay Kemal'e ilk hançeri vuranlar ise toplam oyları yüzde biri dahi bulmadığı halde sırtında Meclis'e taşıdığı uyanıklar oldu." diyen Başkan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Halbuki milletimiz o dönem kimin nerede durduğunu gayet iyi hatırlıyor. Şimdi de önümüzdeki mahalli idareler seçimlerinde bilhassa bazı belediyeleri kaybetmemek için yine akıllara ziyan arayışlara giriştiler. Terör örgütleriyle ilişkileri tescilli partilerle demlenmek mi dersiniz, daha önceki gün Çağlayan Adliyemize saldıranların da aralarında olduğu teröristlere kol kanat germek mi dersiniz? Emperyalistlerin ülkemizi köşeye sıkıştırmak için kullandıkları her araca, her argümana sarılmak mı dersiniz? Velhasıl akla gelen gelmeyen, nice karanlık pazarlıkla garip bir telaş ve saldırganlık içinde çırpınıp duruyorlar. Bir yandan da kendi içlerinde saç saça, baş başa kavga halindeler."
Milletin mayıs seçimlerinin ardından altılı ittifakın düştüğü duruma bakıp "ülke iyi ki bunların eline kalmadı" diye hamdettiğini belirten Erdoğan, mart seçimlerinin ardından da herhalde aynı şükrü şehirlerdeki vatandaşların "iyi ki bunların eline düşmedik" diye yapacağını, gidişatın onu gösterdiğini söyledi.
Bunları siyasetin latifesi olarak ifade ettiklerini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yoksa kimin ne yaptığı, kimin kiminle yol yürüdüğü, kimin kime hizmet ettiği, kimin hangi bataklıkta çırpındığı bizi ilgilendirmiyor. Biz ülkemize, milletimize, şehirlerimize en başta da deprem bölgemize neler yapabileceğimize, dertlere nasıl derman olabileceğimize, sıkıntıları nasıl çözebileceğimize, eksikleri nasıl tamamlayabileceğimize bakıyoruz. Özellikle milletimizin bize verdiği yetkinin ve sağladığı desteğin gereğini yerine getirmezsek vebal altında kalırız. Türkiye Yüzyılı sözümüzü, şehirlerimizin geleceğe hazırlanması dahil her alanda yerine getirmeden bize durmak, dinlenmek haramdır. Gençlerimize büyük, güçlü, müreffeh Türkiye'yi teslim edene kadar mücadeleyi sürdüreceğiz.
Ben evlatlarımızdan ümitliyim. Tabii çocuklarımızla birlikte onları yetiştiren hanımlarımızdan ümitliyim. En çok kadınıyla, genciyle, Adıyamanlı tüm kardeşlerimden ümitliyim. Nüfusu giderek büyükşehir sınırlarına doğru yaklaşan Adıyaman'ımızı sanayisiyle, ticaretiyle, turizmiyle, altyapısı ve üstyapısıyla hak ettiği yere çıkarmak için sizlere ihtiyacımız var. Biz her zaman sizin yanınızdayız. Yeter ki siz şehrinize, evinize, işinize, ailenize, geleceğinize sıkı sıkıya sahip çıkın. Gerisinin üstesinden Allah'ın izniyle beraberce geliriz."