Birinci derece deprem bölgesi olarak sınıflandırılan illerimiz, potansiyel olarak yüksek sismik aktiviteye maruz kalıyor. Bu iller; İzmir, Balıkesir, Manisa, Muğla, Aydın, Denizli, Isparta, Uşak, Bursa, Bilecik, Yalova, Sakarya, Düzce, Kocaeli, Kırşehir, Bolu, Karabük, Hatay, Bartın, Çankırı, Tokat, Amasya, Çanakkale, Erzincan, Tunceli, Bingöl, Muş, Hakkari, Osmaniye, Kırıkkale ve Siirt olarak belirlenmiştir. Bu illerde yaşayan vatandaşlarımızın, olası bir depreme karşı daha hazırlıklı ve bilinçli olmaları büyük önem taşır.
İkinci dereceden deprem riski taşıyan iller ise, birinci dereceye göre daha düşük fakat yine de göz ardı edilemeyecek bir risk barındırıyor. Bu iller arasında; Tekirdağ, İstanbul (1. ve 2. bölge), Bitlis, Kahramanmaraş, Van, Adıyaman, Şırnak, Zonguldak, Afyon, Antalya, Samsun, Kars, Erzurum, Batman, Ardahan, Iğdır, Adana, Diyarbakır, Malatya, Eskişehir, Kütahya, Ağrı, Çorum yer alıyor. İkinci derece deprem bölgesinde yer alan illerde de depreme karşı alınacak önlemler ve bilinç düzeyi, can ve mal kaybını minimize etmek adına kritik önem taşır.
Prof. Dr. Süleyman Pampal Yedisu Fayı Korkutuyor
Prof. Dr. Süleyman Pampal'ın vurguladığı gibi, bu endişelerin odak noktasında Yedisu Fayı bulunuyor. Bingöl ile Erzincan arasında, yaklaşık 75-80 kilometre uzunluğunda bir fay hattı olarak tanımlanan Yedisu Fayı, uzun süredir sessizliğini koruyor. Ancak bu sessizlik, bilim insanları arasında büyük bir deprem ihtimalinin habercisi olarak değerlendiriliyor.
6 Şubat depremlerinden önce dahi uzmanlar, Yedisu Fayı'nın ilk kırılacak yerlerden biri olabileceğine dikkat çekmişti. Kuzeydeki deniz kenarından daha güneyde, Bingöl ve Erzincan çevresinde büyük bir deprem ihtimali bulunuyor. Bu, bölge halkının ve ilgili kurumların dikkatini çeken ve önlem alınması gereken bir durum olarak öne çıkıyor.
Bölgedeki yerleşim yerlerinin potansiyel bir depremden nasıl etkileneceğini anlamak için olasılıksal sismik tehlike analizi yapılmıştır. Bu analiz, fayın parametreleri, büyüklük, mesafe, zemin özellikleri gibi faktörleri dikkate alarak gerçekleştirilmiştir. Sonuçlar, zayıf zemin özelliklerine sahip bölgelerin belirlenmesi ve bu bölgelerdeki deprem şiddetinin dağılımının incelenmesi için kullanılmıştır. Elde edilen veriler, Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) ile entegre edilerek, bölgedeki riskin daha net anlaşılmasını sağlayan bir model oluşturulmuştur.