Kaplan, bir süre sonra Ankara'da gece kulübü açtığını ve mekanında ünlü sanatçıların sahne aldığını anlatarak, "Ardından polislerin anlamsız bir baskısı başladı. Polisler geliyor, ardından Genel Bilgi Toplama (GBT) yapmaya başlıyorlar. 2 saat sürüyor ve insanlar bir şey içemediği için hesap ödemeden gidiyor, iflahımı kuruttular." diye konuştu.
İddianamede adı geçen hiç kimseyle bir örgüt kurmadığını öne süren Kaplan, "Ben kurulu bir mekan almadım, kimsenin mekanına çökmedim." şeklinde konuştu. Kaplan, telefon kayıtlarında geçen "büyük abi" tabirinin kendisine ait bir sıfat olmadığını, gizli tanık ifadelerinin de gerçeği yansıtmadığını savundu.
Kaplan, hiçbir cinayet işlemediğini ve cinayeti azmettirmediğini öne sürerek, 2016'da gerçekleştirilen silahlı saldırıda hayatını kaybeden Mahfuz Tatar'ın, kendisinin talimatıyla suç örgütü üyelerince öldürüldüğü iddiasını da kabul etmedi. Bora Kaplan, Mahfuz Tatar cinayetiyle ilgisinin bulunmadığını, yalan tanıklarla kendisinin suçlandığını iddia etti.
"BURADA SÖYLEYEMEM"
FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi gecesi TRT Genel Müdürlüğü binası önündeki fotoğrafının hatırlatılması ve "TRT'ye gittiğinizde uzun namlulu silahları nereden buldunuz?" sorusu üzerine Kaplan, silahları nasıl elde ettiğini söyleyemeyeceğini belirtti. Bora Kaplan, şöyle devam etti:
"15 Temmuz'da herkesi topladım, sokağa davet ettim. Ardından TRT'ye gittim. Tanıdık, tanımadık fotoğraf çektiriyordu, bana da gel dediler ben de çocuklarıma anı olsun diye o kareye girdim. Keşke girmeseydim. Sonra lanetlendim. Sonra muhalifler ve sözde gazeteciler hakkımda 'Soylu'nun gizli adamı' gibi şeyler söyledi. En büyük hatam o kareye girmekti."
Kaplan, dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile herhangi bir bağlantısının olmadığını da ifade etti.
"Ayhan Bora Kaplan" isimli bir suç örgütünün olamayacağını da savunan Kaplan, "Çevremden kimse ailem haricinde bana 'Ayhan' demez, hep 'Bora' derler. Ayhan ismini amcam koymak istemiş, olmamış. Ben sonradan Ayhan ismini kimliğime ekletmek istedim fakat avukatım sabıkam olduğu için böyle bir çelişki yaratmayalım dedi." diye konuştu.
"ÇALIŞTIĞIM SÜREÇTE TELSİZLERE 'ARKADAŞ' DİYORDUK"
Savunma yapan sanık Furkan Anıl Bahar, "Örgüt üyesi değilim. 9 yıldır kamuya bağlı bir çağrı merkezinde çalışmaktaydım. Bir gün olsun Türk Ceza Kanunu'nun tersine hiçbir şey yapmadım." dedi.
Tape kayıtlarının üzerinden 6 yıl geçtiğini, bazı konuşmaları hatırlayamadığını söyleyen Bahar, Fethi Koyuncu'yu Muş'taki akrabaları aracılığıyla tanıdığını, kendisine iş bulması konusunda elinden geldiğince yardımcı olduğunu ifade etti.
Sanık Gökhan Gülümser de Şaşmaz Oto Sanayi Sitesi'nde araç tamiri işi yaptığını, 2018-2019 yılları arasında Bora Kaplan'ın sahip olduğu Filistin Caddesi'ndeki bazı mekanlarda yarı zamanlı valelik yaptığını söyledi.
Mahkeme başkanının tapelerde geçen "arkadaş" kelimesinin ne anlama geldiğini sorması üzerine Gülümser, "Telsiz cihazına arkadaş diyorduk. Polis uygulamaya geldiği zamanlar saklıyorduk. Çünkü memurlar görünce telsizlerimizi kırıyorlardı. Konuşmalarda adı geçen Ayhan, Bora Kaplan değildi. Ayhan şef garsonun adıydı." ifadelerini kullandı.
Gülümser, hakkındaki suçlamaların somut bir delile dayanmadığını savunarak, beraatini istedi.
Sanık Hasan Aslantaş ise Çukurambar'da bulunan "Klarnet" adlı mekanda 2019'da kısa bir süre vale olarak çalıştığını söyledi. Aslantaş, "Vale olarak çalıştığım dönemde bizden sorumlu olan kişiyi Fethi Kara olarak tanıyordum. Biz de telsize 'arkadaş' diyorduk. Arkadaş dememizin nedeni emniyetten gelip telsizi gördüklerinde yanlış anlayabiliyorlardı. Suçsuzluğumun açığa çıkmasını istiyorum." diye konuştu.
Sanık Hasan Can Saraçoğlu da 2019'da Tren isimli gece kulübünde çalıştığını anlattı.
Örgüt üyesi olarak suçlanmasına rağmen kendisine emniyette buna yönelik bir soru sorulmadığını iddia eden Saraçoğlu, "Ayhan Bora Kaplan'ı ya da Bora Kaplan diye birini tanımıyorum. Kendisiyle ne bir fotoğrafım ne de sosyal medyadan bir etkileşimim var. Suçsuzum beraatimi istiyorum." dedi.
Mahkeme başkanı, duruşmaya perşembe günü devam etmek üzere ara verdi.
İDDİANAMEDEN
İddianameye göre soruşturma, 7 Eylül 2023'te Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına giderek Bora Kaplan ve suç örgütü üyelerinden şikayetçi olan müşteki Erkan D'nin beyanları üzerine başlatıldı.
Suç örgütünün Kaplan'ın talimatı ve bilgisi doğrultusunda, farklı tarihlerde Mahfuz Tatar ve Semih Arslan'ın öldürülmesi, müştekiler Altan T, Murat Y, Serhat T. ve Serdar H'nin silahla yaralanması, müşteki Erkan D'nin 2 gün boyunca alıkonularak işkence edilmesi, müşteki Mehmet Taha E'nin sahibi olduğu işletmelerin zorla alınması, müşteki Muhammed S'nin 2 otomobilinin gasbedilmesi ve zorla çek yazdırılması ile müşteki Emirhan B'nin darbedilmesi olaylarını gerçekleştirdiği belirtildi.
Bora Kaplan ve örgütün diğer yöneticileri, suç örgütünün işlediği tüm suçlardan sorumlu tutuldu.
İddianamede, Bora Kaplan ve diğer örgüt yöneticileri Fethi Koyuncu, Mutlu Ayaş, Yusuf İzzet Savaş, Kanber Keskin ve Serdar Sertçelik hakkında "suç işlemek amacıyla silahlı örgüt kurmak ve yönetmek", "kasten öldürme", "nitelikli kasten öldürme", 7 kişiye yönelik "kasten yaralama", 2 kişiye yönelik "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", 2 kişiye yönelik "nitelikli yağma", "eziyet", "suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme", "suç üstlenme" ve 2 kez "suçluyu kayırma" suçlarından biri ağırlaştırılmış 2'şer kez müebbet ve 169 yıl 6'şar aya kadar hapis cezası istendi.
Diğer 55 sanık için de çeşitli sürelerde hapis cezası talep edildi.