ATATÜRK İLKELERİ İNKILAP TARİHİ'NİN AZALTILDIĞI İDDİASI
Yeni müfredat hakkında da konuşan Yusuf Tekin "Atatürk İlkeleri İnkılap Tarihi'nin azaltıldığı iddiası"na da yanıt verdi. İşte Tekin'in o açıklamaları:
1980-90'lı yıllarda yükseköğretime erişimde problem vardı. Şimdi yükseköğretime erişim de çok kolaylaştı. 8 milyonun üzerinde yükseköğretim alan öğrenci var. Açıköğretimlerle beraber. Bilgiyle ilgili kısmı azaltıp, ilerideki süreçlere bırakmak. Biz çocuklarımızın öğrenme düzeylerini uluslararası karşılaştırmalara baktığımızda ilerleyen dönemlerde daha doğru olduğu için bir kısmını çıkardık. Bilgi yükümüzü azaltmış olduk. Yaklaşık yüzde 35 oranında azalttık. Bazı derslerde yüksek oranda bazılarında daha az azaltma var. Bize ait olan değerlerin, Cumhuriyet'in, toplumu millet yapan değerlerin çocuklarımıza kazandırılması da bizden beklenen işti. Ulusal bilincini artırmamız lazım. Dolayısıyla biz uluslararası göstergeler ışığında kendi değerlerimizi içine katarak model üretmemiz lazım. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adında böyle bir modeli ortaya çıkardık. İlerleyen günlerde bilgi ve iletişim teknoloji konusunda öngördüğümüz gelişmeler olacak. Yapay zeka uygulamaların yaygınlaşmasıyla ortaya çıkan gelişmeler. Şu anda 12+1 programlarımızı bu takvim içerisinde yerleşmeye çalıştırdık.
Atatürk İlkeleri İnkılap Tarihi'nin azaltıldığı iddiası. Orada hiçbir değişiklik yapmadık. Haftalık ders saatlerinde herhangi değişiklik yapmadık. 'Saatini azalttılar' ifadesi tabiri caizse okumadan, ezbere yapılmış eleştiri. Osmanlı, Türk tarihi kısmı zaten programlarımızın içinde var. Tekrarlanan, aynı ünite farklı sınıf gruplarında tekrarlanıyor ise. Biz kronolojide takdim tehire gittik. Şunu yapmaya çalıştık; Cumhuriyet ile Osmanlı arasında bir devamlılığın var olduğunu, bu köprüyü oluşturmaya çalıştık. Bunu da çocuklarımız tarihine, değerlerine, atalarına sahip çıksın, saygı duysun. Laiklikle ilgili eleştiriyi yapanlarla aramızdaki uzlaşmalık şurada. Laiklik tanımı konusunda o kişilerin laiklik tanımı ile benim yaptığım laiklik arasında bir farklılık var anladığım kadarıyla. Laiklik ve demokrasi ile uzun yıllar dersler anlattım üniversitelerde. Ben evrensel laiklik ilkelerine uygun davranmak istiyorum. Bahsettiğim kişiler 28 Şubat'taki laiklik tanımı yapıyordu. O kişilerle benim aynı çerçevede buluşmam mümkün değil. Uluslararası metinler, sözleşmeler nasıl laiklik yapıyorsa, bizim de tanımımız aynı şekilde. Müfredatta şu bilgi uluslararası sözleşmelerde, insan haklarını koruma mekanizmaları bağlamında şu konuyla çelişiliyor deniyorsa onu düzeltmeye hazırız.
SÜREKLİ SİSTEM Mİ DEĞİŞİYOR?
Matematik dersinde sosyal bilimler mi anlattık? Biyolojiye sosyal bilimleri mi koyduk? Mümkün değil. Sosyal bilimlere nasıl ağırlık vermiş olabiliriz? İçeriğini farklılaştırdılar, zenginleştirdiler gibi eleştiri varsa tartışılabilir. Ama sosyal bilimler dersinin sayısını artırdılar eleştirilere katılmam mümkün değil. Haftalık çizelgelerle ilgili bir şey yapmadık. Herhangi bir dersin haftalık ders saatini artırmak ya da azaltmak, Bakanlığın insan kaynağı ihtiyacını etkiler. Bu eleştiri de kusura bakmasınlar çok tutarlı değil.
Sistem değişiyor sorusunun cevabı şu ise, kademeler arası geçiş. Yani 8'den 9'a geçen öğrencinin, nasıl kayıt yaptıracağı ya da yükseköğretime devam edeceğine dair tartışma teknik tartışma, sistemin özüyle ilgili bir tartışma değil. Müfredatla ilgili 'dünyada ortalık perişan oldu, sağımızda solumuzda savaşlar oldu, Kovid gibi belayı atlattık, asrın felaketini yaşadık, siz niye bunları koymuyorsunuz' eleştirisi yapılmasını bekleriz. Çocuklarımızın üstündeki yükü azalttık. Haftalık 3 saat dersi olan öğretmenimiz 'Bu ders yetmiyor, programlarımız ağır' diyor. Haftada 5 saat ona verdik, 5 saat ona verdik, haftalık ders oldu 60-70 oldu. Veremeyince başarısızlık algısı ortaya çıkıyor. Neden öğretmenlerimizin haksız eleştiri ile karşı karşıya kalmasını sağlayalım. Çocuklarımızın, öğretmenlerimizin üstünden bu yükü almamızdan mı rahatsızlar?
NEDEN RAHATSIZ OLUYORLAR?
Türklerin tarihini, devletin geçmişini bütün olarak çocuklarımıza veriyoruz dedik diye mi rahatsız oluyorsunuz? Merhametli, erdemli kuşak yetiştirmek istiyoruz diyoruz, ondan mı rahatsız oluyorsunuz? Neden rahatsız oluyorlar, anlamış değilim. Bir program değişikliği yaptık. 'Yapılış sürecinde demokratik katılıma açık olmadınız' deniyor. En sevdiğim eleştiri burası. 2 tavırdan bahsedeceğim. Bir tanesi 'Ben bir şey yapacağım henüz başlamadım, buyrun beraber başlayalım'. İkinci tavır 'Ben yaptım buyrun tartışalım'. Hangisi daha demokratik. Ben birinci tavrı seçtim. 'Buyrun beraber yapalım' dedim. Bana katkı verecek kim varsa. Siyasi parti, STK, üniversite, akademisyenler olabilir. Buyrun gelin beraber yapalım. 2023 Haziran ayının başından itibaren katıldığım her yayında, medyada, sosyal medyada 'buyrun gelin' dedik. Gelen arkadaşlara teşekkür ediyorum. Ama siz yoksunuz, devam ettim ben. Bir tarih verdim. Bu katılım sürecini tetiklemek istiyordum. Bir daha tarih verdim. Gelmediler sonra 26 Nisan'da ilan ettiğimizde 'Bu süre yetersiz, şimdi değil uzatın, önümüzdeki sene hayata geçirin' dendi. Bu iyi niyetli değil.
"KATKI VERMEK İSTEYEN HERKESİN KATKISINI ALDIK"
Deniyor ki, 'siz şu kadar sayfa, şu kadar kelime ile metin hazırladınız, bunu nasıl okuyacağım?' Bunu tek kişinin okumasını istemiyorum. Matematikle ilgilenen arkadaşımız matematik okusun. Ortalama 100-150 sayfa. Elinizde 150 sayfalık metin verdik. 'Bunu 1 haftada değerlendiremem, bir sene süre verin' demek çok tutarlı değil. Katkı vermek isteyen herkesin katkısını aldık. 26 dersin programını yaptık, diğerleri devam ediyor. Programını yapmadığımız dersler için çağrı yapıyorum; buyrun gelin beraer yapalım.
20 BİN ÖĞRETMEN ATAMASI NE ZAMAN?
Sözlü ile ilgili mekanizma tamamlanınca, bittikten sonra 657 ile ilgili mekanizmalar var. Güvenlik soruşturmaları takvimi var. Bittiği an itibariyle atamalarını yapıp, ailemize katmış olacağız. 20 bin kişiyle ilgili ilgili birimlerden cevaplarımızı almış olacağız. Yeni öğretim yılına yetiştirmeyi arzu ediyoruz. Yetiştiremezsek yetiştirdiğimiz yerden devam edeceğiz.
ENGELLİ ÖĞRETMENLERİN ATANMASI
Malum engelli arkadaşlarımızın atanmasıyla ilgili süreci Aile ve Sosyal Bakanlığı yürütüyor. Onlar kendilerine verilen kadro sayısını bakanlıklar arasında bölüştürüyorlar. Bize de tahsiste bulunacaklar. O süreç tamamlanınca engelli arkadaşlarımızla ilgili atama sürecini duyururuz. Oradan sayı bekliyoruz.