Türkiye'nin üzerine çöken 5. kol gölgesi! Kılıç çeken teğmenler ve Post Truth Atatürkçüler... Amaç iç kalede gedik, niyet vesayet

Son günlerde 'iç kalede gedik açmayı' hedefleyen 5. kol aparatları sistematik ve planlı provokasyonlar devreye soktu. 28 Şubat günlerini aratmayan olaylar birbiri ardına patlak verdi. Başörtüsü ve Atatürk üzerinden toplum sınandı. Teğmenler kılıç çekti, Post Truth Atatürkçülerin vesayet özlemi pekişti. CHP'nin ise kent uzlaşısı yaptığı DEM'lilerden gelen "Mustafa Kemal'in it sürüleri" hakaretlerine ses çıkarmayıp teğmenlerin "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganına sahip çıkması ikiyüzlü siyaseti tescilledi. TAKVİM, Türkiye'nin üzerine çöken 5.kol gölgesini mercek altına aldı.

Giriş Tarihi :03 Eylül 2024 , 10:13 Güncelleme Tarihi :03 Eylül 2024 , 13:59
Türkiye’nin üzerine çöken 5. kol gölgesi! Kılıç çeken teğmenler ve Post Truth Atatürkçüler... Amaç iç kalede gedik, niyet vesayet

İÇİNDEKİLER

Türkiye son günlerde toplumsal kutuplaşmayı ve kaosu amaçlayan, birlik ve beraberliğimizin hedef alındığı skandal olaylara şahitlik ediyor.

Kimi zaman Meclis kürsüsünden kimi zaman eleştiri dozunu aşan X paylaşımlarından kimi zaman da 'sokak röportajı' görünümlü algı ve manipülasyon yayınlardan şahitlik ettiğimiz 5.kol faaliyetleri toplumun sinir uçlarına dokunuyor.


MECLİS'TE 'TİP'İK PROVOKASYON

TİP'li Ahmet Şık, TBMM'deki Can Atalay oturumunda alenen AK Parti'ye ve seçmenine hakaretler savurdu.

Provokasyon planlı ve sistematikti. Şık, kürsüden AK Parti sıralarına "Gelmiş geçmiş en büyük vatan haini terörist sizsiniz" diyecek kadar ileri gitti.


ALENEN BAŞKAN ERDOĞAN'A HAKARET ETTİ

CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan, Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ı hakaretamiz sözlerle hedef alan küstah bir paylaşımda bulundu.

Milletin seçilmiş iradesini hedef alan Özkan, Başkan Erdoğan'ın fotoğrafının yer aldığı bir paylaşımı alıntılayarak "Seni gidi züppe seni" ifadelerini kullandı. Özkan'ın şuursuz sözleri 7'den 70'e herkesin büyük tepkisini çekti. Başkan Erdoğan da şahsını ve Cumhurbaşkanlığı makamını hedef alan Özkan'a 250 bin TL'lik tazminat davası açtı.



'DİLRUBA' SEVİYESİZLİĞİ...

Sokak röportajı görünümlü 5. kol faaliyeti yayınları da toplumsal ayrıştırmayı önceliyor. Instagram'a getirilen erişim engeli sonrası İzmir'deki bir sokak röportajında Dilruba Kayserilioğlu isimli CHP'li bir şahıs, AK Parti seçmenine "Hepiniz beyni emcüklenmiş birer geri zekalısınız" diyerek hakaret etti.

CHP MİLLİ İRADEYE HAKARETE SAHİP ÇIKTI

Hakkında soruşturma başlatılan Kayserilioğlu önce tutuklandı sonra tahliye edildi. CHP ise milli iradeye hakarete sahip çıktı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Dilruba'yı, "Kendisine geçmiş olsun diyorum. İyi ki varsın, seni seviyoruz" diyerek alkışlattı.

Başkan Erdoğan, Özel'i "Millete hakaret edenleri kahramanlaştıranları millet asla affetmez" sözleriyle uyardı.



28 ŞUBAT GÜNLERİNİ ARATMAYAN OLAYLAR...
Bu tartışmalar sürerken 28 Şubat günlerini anımsatan skandal olaylar peş peşe yaşandı.

Diş hekimliği öğrencisi Dilara Çiçek, İstanbul'da düzenlenecek Diş Hekimliği Kongresi'nde görev almak istedi. Ancak başörtüsü nedeniyle ayrımcılığa uğradı. Çiçek, başvurusunun başörtülü olduğu gerekçesiyle reddedildiğini belirtti.


TSYD'DEN SKANDAL

TSYD'de de '28 Şubat' rüzgarları esti... Dernek başkanı Oğuz Tongsir, eşi başörtülü olduğu için havuza alınmayan Mehmet İzmirlioğlu'na, "Burası benim derneğim, burası özerk dernek, benim kurallarım ve kanunlarım geçerli." dedi. Tongsir'in bakanlığın onardığı havuzda milletin parasıyla 28 Şubat diktası uygulanması tepki çekti. İzmirlioğlu'nun eşi Merve İzmirlioğlu, derneğin yüzme havuzuna başörtülü olduğu gerekçesiyle alınmamasına ilişkin Tongsir hakkında suç duyurusunda bulundu.

Son olarak 'Atatürkçülük' ve 'Teğmenler' tartışması dolaşıma sokuldu. Kara Harp Okulu'ndaki diploma töreni sonrası genç teğmenler kılıç çekip 'alternatif yemin' olarak algılanan hareketler sergiledi. 'Mustafa Kemal'in Askerleriyiz' sloganı üzerinden yeniden kamplaşma gerekçesi üretilmek istendi.

Teğmenlerden kılıçlı 'Mustafa Kemal'in askerleriyizʺ yeminiTeğmenlerden kılıçlı 'Mustafa Kemal'in askerleriyizʺ yemini

"TOPLUMUN SİNİR UÇLARI... TEĞMENLER VE SONRASI..."

SABAH Gazetesi yazarı Okan Müderrisoğlu, "Toplumun sinir uçları... Teğmenler ve sonrası..." başlıklı köşe yazısında son günlerde birbiri ardına cereyan eden bu olayların hiçbirinin tesadüf olmadığını dile getirdi.

Türk siyasetindeki 'normalleşme' sürecinin baltalanmak istendiğinin altını çizen Müderrisoğlu, "Karşı mahalle" algısı pekiştiriliyor. Yumrukların bir kez daha sıkılması, tokalaşmadan uzaklaşılması hedefleniyor. Birbirinden kuşku duyan, -maalesef- nefret duygusu ile malûl olan insanların var olduğu toplumlar, günü geldiğinde sosyal medya operasyonlarına tabi tutulup, siyaseten sevk ve idare edilebilir! Sonrası mı? Allah muhafaza! "Ne çıkarsa bahtınıza" misali belirsizlik ve macera!" ifadelerini kullandı.

Müderrisoğlu'nun yazısından öne çıkanlar şu şekilde:

Ülke ve millet olarak hassas konularda şerbetliyizdir. Yani, bağışıklığımız güçlüdür. Ama bu durum, toplumun sinir uçlarına basan hadiseler nedeniyle müteyakkız olmamıza engel değildir.

Dilerseniz, birkaç haftaya sığan ve arka arkaya gelen, "bu kadarı da tesadüf olamaz" çağrışımı yaptıran bazı olayları hatırlayalım...

CHP Milletvekili Tuncay Özkan'ın, -saikı ne olursa olsun- doğrudan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı hedef alan hakaretamiz beyanı.

TİP'li Ahmet Şık'ın, Meclis kürsüsünden açıkça AK Parti Grubu'na yönelen provokatif ve edep dışı sözleri. (Kürsüden ayrılmakta iken yaşanan hadise ise kabul edilebilirlik sınırında görülmemeli)

Dilruba Kayserilioğlu sokak röportajında AK Parti seçmenine hakaret etmişti.Dilruba Kayserilioğlu sokak röportajında AK Parti seçmenine hakaret etmişti.

Sokak röportajı keyfiyeti içinde Cumhurbaşkanı'na, AK Parti'ye, seçmenine karşı kullanılan ahlak ve insaf dışı sözler. Sözün sahibinin tutuklanması, tahliyesi üzerine CHP Genel Başkanı tarafından ödüllendirilircesine parti protokolünde başköşeye oturtulması.

Bir tarafta Cumhurbaşkanı'na, öbür tarafta Atatürk'e saldıran, hatta küfür eden 5. Kol faaliyetinin aparatları.

30 Ağustos Hutbesinde Atatürk'e yer verilmediği gerekçesiyle gerilmek istenen ortam. Ancak Külliye'deki 30 Ağustos programında Diyanet İşleri Başkanı'nın Atatürk ve silah arkadaşlarına rahmet okuyan duasının teğet geçilmesi.

30 Ağustos'ta Gaziantep'te bir meydana İsmail Haniye afişi asılması ve indirilip yerine Atatürk posteri konulması.

Başkan Recep Tayyip ErdoğanBaşkan Recep Tayyip Erdoğan

Ve son olarak Kara Harp Okulu'ndaki diploma töreni sonrasında genç teğmenlerin alternatif yemin olarak algılanan hareketleri ve 'Mustafa Kemal'in Askerleriyiz' sloganı üzerinden yeniden kamplaşma gerekçesi üretilmesi vb.*** Bu noktada belli teşhis ve tespitleri paylaşmadan önce, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 30 Ağustos gecesi Külliye'deki konuşmasının bir bölümüne özellikle dikkati çekmek istiyorum:

"... Tek yapmamız gereken iç cephemizi sağlam tutmaktır. Milletlerin hayatında ekonomik sıkıntılar olur. Siyasette tansiyon, zaman zaman yükselebilir. Toplum kesimleri arasında anlaşmazlık yaşanabilir. Rekabet, sosyal, siyasal ve ekonomik hayatın olmazsa olmazıdır. 85 milyonun her konuda aynı fikirde olmasını beklemek gerçekçi değildir, doğru da değildir.
Ne gelip geçici ekonomik zorlukların ne günlük siyasetteki tartışmaların ne de bölgemizde çıkan gerilimlerin hiçbiri bize kalıcı zarar veremez. Millet ve devlet olarak bunların hepsine bir şekilde çözüm buluruz ama iç kalemizde bir gedik açılırsa, orada bir kan kaybı yaşanırsa, bunu toparlamak maliyetli ve meşakkatli olacaktır. Böyle bir durumda hepimiz kaybederiz!..
Biz, sahte ve gereksiz tartışmalarla birbirimizi örselemek yerine, şu anda burada bulunduğumuz gibi hep beraber ülkemizi büyütmeye, güçlendirmeye odaklanalım. Rabbim, 85 milyonun birlik ve beraberliğini artırsın!"


Bazılarına klasik veya alışılmış gibi gelebilecek bu anlatımın, devlet adamı tecrübesi yanında güncel ve olası riskleri önden gören bir ferasetin eseri olduğuna kuşku yok.

Kanımca...

Bir süredir siyasi zeminde geliştirilmeye çalışılan ve toplumun farklı katmanlarına da pozitif yansıdığı görülen diyalog (veya normalleşme) süreci baltalanmak isteniyor. Böylece, "karşı mahalle" algısı pekiştiriliyor. Yumrukların bir kez daha sıkılması, tokalaşmadan uzaklaşılması hedefleniyor. Birbirinden kuşku duyan, -maalesef- nefret duygusu ile malûl olan insanların var olduğu toplumlar, günü geldiğinde sosyal medya operasyonlarına tabi tutulup, siyaseten sevk ve idare edilebilir! Sonrası mı? Allah muhafaza! "Ne çıkarsa bahtınıza" misali belirsizlik ve macera!

Kılıç çeken teğmenlerKılıç çeken teğmenler

"POST TRUTH ATATÜRKÇÜLER"

Gazeteci - yazar Mahmut Övür de kılıç çeken teğmenler olayını ve atılan "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganı üzerinden muhalefetin devşirdiği siyasi propagandayı bugünkü köşesine taşıdı.

"Post Truth Atatürkçüler" başlıklı bir yazı kaleme alan Övür, "Son dönemde hiç de hafife alınmayacak ve dört koldan "iç cephe"ye yönelik saldırılar yoğunlaştı. Kim ne derse desin, bu saldırılar ABD ve Batı Bloku'nun Türkiye'yi sıkıştırma operasyonundan başka bir şey değil. Çevremizi askeri üstlerle kuşattıkları yetmiyormuş gibi içeride de toplumsal fay hatlarını harekete geçirmek için her şey yapılıyor" ifadelerini kullandı.

Kılıç çeken teğmenlerKılıç çeken teğmenler

KILIÇ ÇEKME OLAYI... "HİÇ DE MASUM DEĞİL"

CHP ve çevresinin 2004'ten sonra AK Parti'ye karşı hem de darbe dinamiğinin harekete geçtiği bir dönemde sahiplendiği ve siyasi slogan yaptığı "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sözünü seslendirmek hiç de masum bir hareket değil.

O görüntülerin sızdırılması, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve Saraçhane medyasının sahiplenmesi de bunu gösteriyor.

CHP'nin kent uzlaşısı yaptığı DEM'den Sırrı Sakık: ʺMustafa Kemal'in it sürüleriʺCHP'nin kent uzlaşısı yaptığı DEM'den Sırrı Sakık: ʺMustafa Kemal'in it sürüleriʺ


CHP'NİN İKİ YÜZÜ... DEM'LİLERİN "MUSTAFA KEMAL'İN İTLERİ" HAKARETİNE NEDEN SUSTULAR?

Teğmenlerin "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganına sahip çıkan CHP'nin kent uzlaşısı yaptığı DEM'lilerden gelen "Mustafa Kemal'in it sürüleri" hakaretlerine ses çıkarmamasına dikkat çeken Övür şöyle konuştu:

Allah'tan bugün birçok şey çok daha net görünüyor. Toplum, "Mavi Vatan masal" diyen, "Libya'da Karabağ'da ne işimiz var?" diye nutuk atan, bölgede ABD aparatı PKK'nın siyasi ayağı DEM'le kent uzlaşısı yapan hatta DEM'lilerin "Mustafa Kemal'in itleri" hakareti karşısında susan siyasetçileri görüyor ve Atatürk'ün mirasına kimin sahip çıktığını biliyor.

Rahmetli Uğur Mumcu'nun dediği gibi dün "Gardırop Atatürkçüleri" vardı, bugünse onların yerini "Post Truth Atatürkçüler" aldı. Normalde bir harp okulu öğrencisinin "Mustafa Kemal'in askeriyiz" demesinde bir sakınca yok. Ancak hâlâ birileri siyaset üretmek yerine, Atatürk'ün arkasına sığınıyor ve yalanlarına alet ederek kullanıyorsa o zeminde bunu söylemek sadece o Post Truth siyasetçilerin işine yarar, gençlerin değil.



GIRTLAĞA KADAR SİYASALLAŞMIŞ SLOGAN

Gündemde geniş yer tutan konuyu köşesine taşıyan Sabah gazetesi yazarı Salih Tuna, "Mustafa Kemal'in Askerleriyiz" sloganı gırtlağına kadar siyasallaşmıştır" ifadelerini kullandı.

İşte Salih Tuna'nın o yazısı:

"Mustafa Kemal'in Askerleriyiz" sloganı gırtlağına kadar siyasallaşmıştır. Hem de, anlamı, kimin söylediğiyle alakalı değişecek kadar.
Tıpkı Atatürk gibi.
Merhum Attila İlhan'ların, Oktay Sinanoğlu'ların ve Uğur Mumcu'ların Atatürk'ü, Can Dündar'ların veya "Yurtta Sulh Konseyi" cuntasının Atatürk'üne karşıdır.
Yani, birbirine karşıt iki Atatürk vardır.
Attila İlhan'ların Atatürk'ünün karakteri bağımsızlıktır; Can Dündar'ların Atatürk'ünün karakteri mandacılık.
Aynı şekilde, TGB'li gençlerin Atatürkçülüğü işgalci ABD'li askerlerin kafasına çuval geçirmeyi icbar ederken, "Yurtta Sulh Konseyi"nin Atatürkçülüğü ABD adına bu aziz milletin kafasına çuval geçirme girişiminin kamuflajı olmuştur.
Lafın burasında, Öcalan'ı sorgulayan emekli Albay Hasan Atilla Uğur'un TSK'ya sızan FETÖ'cü askerler hakkındaki şu sözlerini hatırlamadan olmaz: "Evlerine gidiyoruz, kapıda Mustafa Kemal Atatürk'ün posterleri. Bakıyorsun rakı içiyorlar. Öyle bir takiye içindeydiler ki fark edilmeleri çok zordu..."
Bakınız, "Yurtta Sulh Konseyi" cuntası 15 Temmuz bildirisinde kendisini nasıl da kamufle etmeye çalışmıştı: "Bu ahval ve şerait altında yüce Atatürk'ün önderliğinde (...) Laik, demokratik, sosyal ve hukuk devleti ilkesi üzerine oturan anayasal düzeni yeniden tesis etmek (...) Çağdaş, demokratik, sosyal, laik hukuk ilkelerine dayalı anayasal düzen tesis edilene kadar Yurtta Sulh Konseyi ulusumuz adına her türlü tedbiri alacaktır..."
"Çağdaş, demokratik, laik ve dahi FETÖ'cü" cuntanın işbu kamuflajı adamakıllı teşrih masasına yatırılmadığı sürece Atatürk'le de laiklikle de aldatan çok olur.

***

Kara Harp Okulu'nun geçtiğimiz 30 Ağustos'taki mezuniyet töreninin resmi olarak sona erip Cumhurbaşkanı ve Başkomutan Erdoğan'la birlikte devlet erkanının tören alanından ayrılmasından sonra bir kısım teğmenin (mezun olan teğmenlerin yaklaşık üçte birinin) "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganları atarak yaptıkları gayri resmi yemin nerden baksanız son derece manidardır.
"Gayri resmi" diyorum, çünkü, 1961 tarihli İç Hizmet Kanunu'nda yer alan, "Barışta, savaşta, karada, denizde ve havada her zaman ve her yerde milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle, hizmet ve kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu Türk Sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyleyeceğime namusum üzerine and içerim..." şeklindeki yemin aynı gün resmî törende edilmiştir.
Peki, mezkûr yeminin neresi söz konusu teğmenlerimizi tatmin etmemiş ki FETÖ'nün 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra yasaklanan "yemini" etmişlerdir?
Kimsecikleri töhmet altında bırakmak yahut suçlamak istemiyorum sadece soruyorum: Kime neyin mesajı verilmek istenmiştir?

***

Mezun olan teğmenlerimizin bir kısmının iki farklı ant içmesinden daha fecaat olanı ayrımcılıktır. Yani, söz konusu teğmenlerin kendilerini diğer teğmen arkadaşlarından adeta ayrıştırmalarıdır.
Bu da lafın düzünü edeceksek, ayrımcılıktan başka bir şey değildir.
Hangi askerlik bu kadar başıbozukluğu kaldırır?
Böylesi bir disiplinsizlikle malul olduktan sonra dilleriniz matine-suare "Mustafa Kemal'in askeriyiz" dese de, pratikte tuluat ustası İsmail Dümbüllü'nün askeri olmaktan öteye geçemezsiniz.
Hayır yani, bu fitne ameliyesi neyin veya kimlerin uğruna gerçekleştirilmiştir?
Gencecik teğmenlerimizi kimler taklaya getirmiş, gaflete düşürmüştür. Şayet gaflet değilse ihanet çapında dalalettir.