7418 sayılı Kanun, 5187 sayılı ''Basın Kanunu'', 5237 sayılı ''Türk Ceza Kanunu'' ve 5651 sayılı, ''İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'' da yapılan ek düzenlemeleri içermektedir.
7418 sayılı Kanun, 29 uncu maddesiyle dezenformasyon konusunda Türk Ceza Kanununa 217/A maddesini eklemiştir. Kanunun 29. Maddesinin metni aşağıdaki şekildedir:
"MADDE 29- 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa 217 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
"Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma
MADDE 217/A- (1) Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
(2) Fail, suçu gerçek kimliğini gizleyerek veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlemesi hâlinde, birinci fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır."
Kanunun gerekçesine bakıldığında; Devletin bu alanda, temel hak ve özgürlüklerin korunması, aynı zamanda ifade özgürlüğünün de güvence altına alınacağı düzenleyici bir rol üstlenmesi yükümlülüğünden ve bunun sonucunda devletlerin vatandaşlarının temel hak ve özgürlüklerini hem diğer kullanıcılara hem de sosyal medya platformlarına karşı koruması gerektiğinden söz edildiği görülmektedir. Anayasanın ilgili hükümleri ile tanınan ve koruma altına alınan temel hak ve özgürlüklerin, gerçek dünyada olduğu gibi, dijital dünyada da korunmasının amaçlandığı, dijital dünyada da insanların onur, şeref ve saygınlığının, kişisel haklarının, özel hayatlarının dokunulmazlığının ve kişisel verilerinin korunmasının gerektiği, bu bağlamda, yalan haberi kasıtlı olarak üretme ve yayma eyleminin (dezenformasyon), birey ve toplum iradesini ipotek altına alan ve vatandaşların gerçek bilgiye ulaşma hakkını engelleyen ciddi bir tehdit haline geldiği, bu tehditin, aynı zamanda çeşitli özgürlükleri istismar etmek suretiyle başta ifade özgürlüğü ve haber alma özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasını engellemeye yönelik olduğu, gelişen teknoloji ile birlikte dezenformasyonun vardığı noktanın, temel hak ve özgürlükleri korumak adına bu tehditle mücadele etmeyi zorunlu kıldığı ifade edilmiştir.
Uygulaması oldukça yeni olan bu düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle açılan dava Anayasa Mahkemesince reddedilmiştir.
Yasal düzenlemelere ek olarak; Türkiye Cumhuriyeti İletişim Başkanlığı bünyesinde, yalan haberle mücadeleye yönelik Dezenformasyonla Mücadele Merkezi oluşturulmuştur.
Sonuç olarak, dijital çağın getirdiği risklerle başa çıkabilmek için tüm paydaşların, bilgi akışını doğru yönetme ve dijital dünyada etik değerleri koruma konusunda ortak bir çaba içinde olmaları önem arz etmektedir. Bu çaba, dijital ortamda daha güvenli ve saygılı bir etkileşim ortamı oluşturulmasına katkıda bulunacaktır.