PEYGAMBERİMİZİN DOĞUMU SIRASINDA MEYDANA GELEN MUCİZELER
Elbette insanlığın yaratılışından itibaren gelmesi beklenen Habibullah'ın dünyaya gelişi, teşrif edişi de büyük mucizeler eşliğinde olmuştu. Resulullah'ın dünyaya geldiği gecede bazı harikulade olaylar meydana gelmişti. Bu mucizeler şunlardı:
Hazreti Âmine'nin bildirdiğine göre kendisi, ne hamileliği ne de doğum esnasında hiçbir zahmet çekmemiş ve Resulullah, dünyaya gelirken doğu ile batı arasını aydınlatan bir nurun kendisinden çıktığını görmüştür. Peygamber temiz bir şekilde, ellerini yere dayayarak doğmuş ve başını semaya kaldırmıştır.(İbn-i Sa'd, I, 102, 150.)
O anda şeytan, hayatında hiç olmadığı kadar büyük bir çığlık koparmıştır. (İbn-i Kesîr, el-Bidâye, II, 271.)
İran başkadısı ve din adamı Mûbezân, rüyasında birtakım serkeş develerin bir sürü yürük atları önlerine katarak Dicle ırmağını geçtiklerini, İran topraklarına yayıldıklarını görmüştü.
Kûfe ile Şam arasında taşsız bir çöl olan Semâve Vadisi'ni su basmıştır.
Kisrâ'nın sarayından 14 sütun yıkılmıştı.
İranlıların, tapınaklarında bin yıldan beri hiç sönmeden yanan ateşleri sönmüştür. (İbn-i Kesîr, el-Bidâye, II, 273.)
O gece Kâbe'deki putların çoğu başı aşağı düştü.
Takdis edilen meşhur Sâve (Taberiyye) gölü bir anda kuruyuverdi. Bu da, gelen zatın, doğan kişinin Allah'ın izni ile olmayan şeylerin takdis edilmesini yasaklayacağının ifadesi idi.
Rivâyete göre Âmine Hz. Peygambere hamile olduğu sırada bir rüya görmüş, rüyada kendisine önemli bir kişiye hamile olduğuna işaret edilerek doğacak çocuğa Muhammed veya Ahmed adını vermesi söylenmiştir. Âmine'nin doğum sancısı çekmediği de bu rivayetler arasındadır.
Hz. Ayşe'nin anlattığına göre Mekke'de ticaretle meşgul olan bir Yahudi, Resulullah'ın doğduğu gece, Allah Resul'ünün dünyayı teşrifinin alâmeti olan yıldızın doğduğunu görmüş, Kureyş meclislerinden birine giderek:
"Ey Kureyşliler! İçinizde bu gece çocuğu doğan var mı?" diye sormuştu.
"Vallâhi bilmiyoruz!" denilmesi üzerine Yahudi: "Ey Kureyş cemaati! Size söylediğim şeyi iyi belleyiniz! Bu gece ahir zaman ümmetinin peygamberi doğmuştur. Onun iki kürek kemiği arasında, üzerinde tüyler bulunan siyah sarı karışımı bir ben vardır." dedi. Meclistekiler, Yahudi'nin söylediklerine hayret ederek dağıldılar. Evlerine varınca Yahudi'nin sözlerini ailelerine anlattılar. Bir kısmının ailesi: "Abdullah'ın bir oğlu doğdu. O'na Muhammed ismini verdiler!" dedi. Bunun üzerine onlar Yahudi'nin evine gidip: "Mekke'de bir çocuk doğmuş, haberin var mı?" dediler. Yahudi: "Ben size haber verdikten sonra mı yoksa önce mi?" diye sordu. "Önce doğmuş, ismi de Ahmed!" dediler.
İsteği üzerine onu Hazreti Âmine'nin evine götürdüler. Hazret-i Âmine mübarek oğlunu onlara gösterdi. Yahudi, Peygamber Efendimiz'in sırtındaki nübüvvet mührünü görünce bayıldı. Ayıldığı zaman, kendisine: "Ne var, ne oldu?" dediler. Yahudi: "Vallahi artık İsrailoğullarından peygamberlik gitti! Ellerinden Kitap da gitti! Son peygamberin, İsrailoğullarını öldüreceği ve din adamlarının itibarını düşüreceği yazılıdır. Araplar nübüvvetle büyük bir izzet ve şerefe erecekler. Ey Kureyş cemaati! Sevininiz, vallahi siz, haberi doğudan batıya kadar ulaşacak bir kuvvete malik olacaksınız!" dedi. (İbn-i Sa'd, I, 162-163; Hâkim, II, 657/4177)
Hz. Peygamber sünnetli olarak doğmuştu. Ayrıca melekler tarafından yıkanmış ve sırtına peygamberlik mührü vurulmuştu.
O gece gökyüzünden yıldızlar döküldü. Resulullah, dünyaya teşrifleri gecesinde hazan yaprağı gibi gök kubbeden yıldızlar döküldü. Bu hâdise de şuna işaret ediyordu: Bundan böyle şeytan ve cinlerin gökten haber almaları son bulmuştur. "Madem Resûl-i Ekrem (sav) vahiy ile dünyaya çıktı, elbette yarım yamalak ve yalanlar ile karışık, kâhinlerin ve gaipten haber verenlerin ve cinlerin ihbarâtına (haberlerine) set çekmek lâzımdır ki, vahye bir şüphe irâs etmesinler ve vahye benzemesin. Evet, bi'setten evvel kâhinlik çoktu. Kur'an, nazil olduktan sonra onlara son verildi.
Dede Abdülmuttalib torununun dünyaya geldiği müjdesini alınca onun şerefine bir ziyafet vermiş, ziyafette ona Muhammed adını koymuş, Allah'ın ve insanların onu hayırla anması için bu ismi verdiğini söylemişti.
Resûlullâh'ın velâdetine bütün Mekke halkı sevinmişti. Hatta Ebu Leheb, mübarek yeğeninin doğduğunu müjdeleyen cariyesi Süveybe'yi, zât ederek mükâfatlandırmıştı. (Halebî, I, 138.) Bu hâdiseyle alâkalı olarak daha sonra Abbâs (r.a.) şunları anlatır: Ebu Leheb'i ölümünden bir sene sonra rüyamda gördüm. Kötü bir hâlde idi: "Sana nasıl muamele edildi?" diye sordum. Ebu Leheb: "Muhammed'in doğumuna sevinerek Süveybe'yi âzâd ettiğim için pazartesi günleri azabım biraz hafifletilmektedir. O gün başparmağımla işaret parmağım arasındaki şu küçük delikten çıkan su ile serinlemekteyim." cevabını verdi. (İbn-i Kesîr, el-Bidâye, II, 277; İbn-i Sa'd, I, 108, 125)
PEYGAMBER EFENDİMİZİN DOĞUM GÜNÜ MESAJLARI
Bu mübarek haftada Peygamber Efendimizin "Yeryüzünde Allah'ın seyyah melekleri vardır. Onlar ümmetimin selâmını (anında) bana ulaştırırlar." hadisini idrak edebilmek dileğiyle, kandiliniz mübarek olsun.
Yaratılmışların en hayırlısı, Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem için duygularımızı dile getirdiğimiz şu mübarek günde salat ve selam O'na olsun...
Yalvarışımı kabul eyle!.. Şefaat mumunu yak Ya Resûlullah!.. Yak ki, aciz kalemimi aradan kaldırarak o muma atılayım..Ömür ırmağımı senin saadet havuzuna akıtayım..
Gül sevginin tacıdır, her bahar bir gül taçlanır. O gül ki Muhammet'i hatırlatır. Onu hatırlayana gül koklatır.