NAFİLE NAMAZI NASIL KILINIR?
12 rekat olan nafile namazı, 2 rekatta bir selam verilerek kılınır. Namazın her rekatında Fatiha ve Kuran-ı Kerim'den bir sure okunarak kılınır. Her 2 rekatta bir selam verildikten sonra 100 kere 'Sübhanallahi ve`l hamdü lillahi ve lâ ilâhe illallahü vallahü ekber' denilir. 12 rekat namazın tamamı bittikten sonra 100'er defa tövbe istiğfar ve salavatlar getirilir.
TESBİH NAMAZI NASIL KILINIR?
Tesbih namazı dört rekattır. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın resmi internet sitesindeki bilgilere göre şu şekilde kılınmaktadır:
"Allah rızası için tesbih namazı kılmaya" diye niyet edilerek namaza başlanır.
Sübhâneke'den sonra 15 kere "Sübhânellâhi ve'l-hamdülillâhi velâ ilâhe illallahü vallahü ekber" denir.
Sonra eûzü besmele çekilir, Fâtiha ve sûre okunduktan sonra 10 kere daha "Sübhânellâhi ve'l-hamdülillâhi velâ ilâhe illallahü vallahü ekber" denilir.
Bu tesbih, rükûya varınca 10 kere, rükûdan doğrulunca 10 kere, birinci secdede 10 kere, secdeden kalkınca 10 kere, ikinci secdede 10 kere söylenir. Böylece her rekâtta 75 tesbih yapılmış olur.
İkinci rekâta kalkılınca yine önce 15 kere tesbih okunur, ardından besmele çekilip Fâtiha ve sûre okunup 10 kere tesbih getirilir.
Kalan rekatlar aynı şekilde tekrarlanır ve böylece 4 rekât tamamlanmış ve toplam üç yüz tesbih edilmiş olur.
Tesbih namazı kerâhet vakitlerinde kılınmaz. (İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtâr, II, 30-31)
Tesbih namazında sehiv secdesini gerektiren bir şey olursa, sehiv secdesi normal olarak yapılır, o secdelerde tesbih namazına özgü tesbihat yapılmazç (Tahtâvî, Hâşiye, s. 361)
MİRAÇ KANDİLİ KUR'AN'DA GEÇİYOR MU, HANGİ AYETTE?
Miraç hadisesi Kur'an-ı Kerim'de İsra ve Necm suresinde anlatılmaktadır. Miraç gecesinde Allah'ın emriyle Peygamber Efendimiz (sav) Kâbe–i Muazzama'nın Hatîm mevkiinde yatarken, Cebrail gelip mübarek göğüslerini yardı, kalbini zemzem suyu ile yıkadıktan sonra içini iman ve hikmetle doldurup eski hâline koydu. Sonra beyaz bir binek Burak ile (normalde bir aylık mesafedeki) Mescid–i Aksa'ya uçtular. Orada bütün peygamberlerin ruhlarına imam olup namaz kıldırdı. Bu, onların şeriatlerinin asıllarına mutlak varis olduğunu ifade ediyordu. Bir de kendisine su, şarap ve süt takdim edildi. Hazreti Muhammed sütü içti. Bu ümmetinin doğru yola iletildiğini ifade ediyordu. Ardından yüceliklere yükseltici bir mirac (manevî asansör) ile göklere çıkartılıp yedi kat semaları bir bir dolaştırılmıştır.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed(sav) 1. kat semada; Hz. Adem'le, 2. kat'ta Hz. İsa ve Hz. Yahya, 3. kat'ta Hz. Yusuf, 4. kat'ta Hz. İdris, 5. kat'ta Hz. Harun, 6. kat'ta Hz. Musa, 7. kat'ta Hz. İbrahim ile görüştü.
Melekleri, Cennet ve Cehennem'e kadar bütünüyle ahiret hayatını müşahede etti. Miraç gecesi bütün mülk ve melekût âlemlerini dolaştı. Cebrail Hz Muhammed (sav)'i daha da yükseklere çıkardı, öyle bir fezaya vardılar ki kaderleri yazan kalemlerin cızırtıları duyuluyordu. Nihayet varlıklar âleminin son sınırı olan Sidretü'l–Müntehâ'ya ulaştılar. Cebrail:
-"İşte burası Sidretü'l–Müntehâ'dır. Ben buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam, yanarım" dedi.
Hz. Muhammed(sav) 'e Sidre'de dört kutsal nehir ve her gün yetmiş bin meleğin ziyaret ettiği Beyt–i Ma'mûr gösterildi. Sonra kendisine şarap, süt ve bal dolu üç bardak sunuldu. O, yine sütü tercih etti.
Hz Muhammed (sav) o gece şehitlerin ve muttakilerin cenneti olan Cennetü'l–Me'vâ'yı temaşa etti. Cebrail'i geride bırakan Hz. Muhammed, burada Refref'e binerek Arş–ı A'lâ'ya geçti ve Kâb–ı Kavseyn olarak belirtilen "imkân dairesinin bitiş, vücûb dairesinin başlama sınırına" ulaştı. Huzûr–u Kibriya'da Allah'a ok yayının iki ucu kadar, hattâ daha fazla yaklaştı. Cemâlullah'ı perdesiz ve vasıtasız olarak onunla zaman ve mekandan menüzzeh konuştu. Daha sonra tekrar Refref'le Sidre'ye geri döndü. Orada Cebrail'i asıl hüviyetiyle –tıpkı ilk defa Hira'da gördüğü şekliyle– gördü. Müteakiben de yine Cebrail ile birlikte göz kırpması kadar kısa bir zaman parçasında dünyaya döndü.
İSRÂ SÛRESİ
"Kulunu (Muhammed -aleyhissalâtü vesselâm-'ı) bir gece, Mescid-i Harâm'dan kendisine bâzı âyetlerimizi göstermek için, etrâfını mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allâh, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilen, hakkıyla görendir."(el-İsrâ, 1)
NECM SÛRESİ
"İnmekte olan yıldıza[1]and olsun." (en-Necm, 1)
"Sâhibiniz (Muhammed Mustafâ) sapmadı ve bâtıla inanmadı. O, arzûsuna göre de konuşmamaktadır. O'nun konuşması vahiyden başka bir şey değildir. Çünkü (bildirdiklerini)O'na güçlü, kuvvetli ve üstün yaratılışlı biri (olan Cebrâîl, Rabbinin emri üzere) öğretti. Sonra en yüksek ufukta (Sidretü'l-Müntehâ'da) iken asıl şekliyle istivâ etti (doğruldu)." (en-Necm, 2-7)
"Sonra yaklaştı ve tedellî etti." (en-Necm, 8)
"(Muhammed Mustafâ ile Rabbinin) araları, iki yay arası kadar, ya da daha yakın oldu." (en-Necm, 9)
"Allâh o anda kuluna vahyini bildirdi." (en-Necm, 10)
"(Muhammed Mustafâ'nın) gözleriyle gördüğünü kalbi yalanlamadı. (Ey inkârcılar!) O'nun gördükleri hakkında şimdi kendisiyle tartışacak mısınız?" (en-Necm, 11-12)
"And olsun ki (Muhammed Mustafâ), onu (Cebrâîl'i) Sidretü'l-Müntehâ'da bir defâ daha gördü."(en-Necm, 13-14)
"Orada Me'vâ cenneti vardır. O Sidre'yi kaplayan kaplamıştı." (en-Necm, 15-16)