Erdoğan, "bazı muhalefet partileri, belediyeler, STK görünümlü ideolojik yapılar ile tahriklere kapılanların kurbanı kentsel dönüşüm projelerindeki kayıpların" kendilerini büyük tehditle karşı karşıya bıraktığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"İstanbul başta olmak üzere, ülkemizde 6,5 milyon yapının acilen dönüşmesi gerçeği karşımızda dururken, siyasi hesaplar ve bireysel hırslarla süreci geciktirmenin vebali çok ağırdır. Buradan bir kez daha tüm vatandaşlarıma 6 Şubat acılarını tekrar yaşamamak için eski ve riskli binalarını en kısa vakitte kentsel dönüşüme sokmaları çağrısında bulunuyorum. Özellikle de, hep İstanbul konuşuluyor ama ben buradan şimdi ana muhalefetin başındaki zata da konuşuyorum. İzmir Karabağlar'ın süratle kentsel dönüşüm ve değişime ihtiyacı var. İzmir'in belediyesi zatı şahanelerinde, niye burayla ilgili bir çalışma yapmadınız? Hadi yapın çalışmayı. Karabağlar'ı değiştirin, dönüştürün, bir adım atın, yok. Orada yaşayan insanlar, insan değil mi? Onlar için ideal konutlara kavuşma ve bunların içinde yaşama hakları yok mu? Oranın aynı zamanda milletvekilisin ve şu anda da ana muhalefet olarak baştasın. Hadi bakalım büyükşehir belediye başkanına söyle, ne yapacaksa yapsın görelim. Biz de alkışlayalım. Yapamazsınız, sizin öyle bir derdiniz yok, öyle bir aşkınız yok. Aynı şey Ankara için de geçerli. Hadi yapın, Ankara Büyükşehir sizde, atın adımları."
Belediye başkanlığı döneminde İstanbul'da Kiptaş'ı kurduğunu anımsatan Erdoğan, "Şimdi Kiptaş onlarda. Yapın bir şey. Yok, yapamazlar. Dertli olmak lazım. Eğer derdiniz yoksa hiçbir şey yapamazsınız." dedi.
"110 BİLİM İNSANIMIZ VE UZMANIMIZLA TÜM BU HUSUSLARI ENİNE BOYUNA DEĞERLENDİRDİK"
Başkan Erdoğan, kentsel dönüşüm çalışmalarına ilişkin, şu bilgileri verdi:
"Kentsel dönüşüm projelerini hızlandırmak için uzun vadeli, sübvansiyonlu bir finans yönetimini de önümüzdeki günlerde hayata geçiriyoruz. Geçtiğimiz cuma günü İstanbul'da Dolmabahçe'de farklı ihtisas alanlarından 110 bilim insanımız ve uzmanımızla yaptığımız toplantıda tüm bu hususları enine boyuna değerlendirdik. Bu afetlere karşı nasıl tedbirler alacağız, tüm ilim adamlarıyla bunu değerlendirdik. Yaptığımız bu görüşmeleri, hepsini kayda aldık. Bu vesileyle Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli Toplantısı'na iştirak ederek katkı veren tüm bilim insanlarımıza ve uzmanlarımıza bir kez daha şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum."
Bu toplantıda afetler konusunda tespit ve tekliflerde büyük ölçüde fikir birliği olduğunu gördüklerini aktaran Erdoğan, "Ülkemizin karşı karşıya bulunduğu risklerin bütüncül bir anlayışla öncesi, afet anı ve sonrasıyla beraber değerlendirilerek hukuki altyapısı ve uygulama yöntemlerinin buna göre belirlenmesi gerekiyor. Bu tabloya bakarak Cumhurbaşkanlığı Politika Kurullarına risk ve afet konularıyla ilgili çalışmaları takip edecek yeni bir kurul ekleyeceğimizi oradaki hazırunla paylaştık." ifadelerini kullandı.
"TOPLUMUMUZU DA AFETLERE KARŞI DİRENÇLİ HALE GETİRMEK İSTİYORUZ"
Erdoğan, Dolmabahçe'deki Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli Toplantısı'ndaki her tespiti ve teklifi dikkate alarak yol haritalarını sürekli geliştirerek çalışmalarını sürdüreceklerinin altını çizdi. Erdoğan, şunları kaydetti:
"Afet yasasından afet yönetiminin özellikle de kurumsal yapısının güçlendirilmesine kadar pek çok alanda yapacağımız çalışmalar için şimdiden hazırlıklara başladık. Sadece şehirlerimizi değil, toplumumuzu da afetlere karşı dirençli hale getirmek istiyoruz. Bu da ancak hükümeti, bakanlıkları, kurumları, belediyeleri, sivil toplumu, vatandaşı dahil tüm unsurlarıyla ülkemizde topyekun anlayış birliği, uygulama bilinci, denetleme kararlılığı sağlamamızla mümkündür. Yeni dönemde bunu mutlaka başaracağız."
Tarihin, kendilerine bir ülkenin her şeyi yerle bir olsa bile medeniyet ve kültür bilincine sahip tek bir ocaktan milletin yeniden dirilebileceğini vurgulayan Erdoğan, "Deprem bölgelerimizin yeniden inşası ve ihyasını planlarken maddi telefi ile birlikte ruhlarımızda açılan yaraların tedavisini yani manevi gücümüzü tahkim etmeye de önem veriyoruz." ifadesini kullandı.
Türkiye'de, 1999 depremi yaşandığında kişi başına milli gelirin 2 bin 800 dolar olduğuna, şimdi ise bu rakamın 10 bin doları aştığına işaret eden Erdoğan, "Nereden nereye. Bu neyle oldu? İstikrar ve güvenle oldu. Kendimize inandık, azmettik. Peki bu yeter mi? Hayır, bu da yetmez. Bizim bunu 15-20, buralara çıkarmamız gerekiyor ve bunu da inşallah önümüzdeki dönemde çıkaracağız. Bunu istikrar ve güven ikliminden aldığımız güçle yapacağız." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin 20 yılda asırlık eksiklerinin tamamlandığı sağlam bir altyapıya, bölgesel ve küresel düzeyde pek çok avantaja sahip bir ülke olduğunu belirten Erdoğan, böyle bir Türkiye'nin, sadece depremin yol açtığı sıkıntıları kısa sürede aşmakla kalmayacağını ifade etti.
Yaşanılan bu büyük felaketin, çıkarılan dersler ve geleceğe olan güvenin verdiği motivasyonla daha büyük bir atılımın vesilesi haline getirilebileceğine işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Şehirlerimizi yeniden kurarken, sadece beton ve demir yığınlarından oluşan binalar yapmayacak, maziden atiye uzatacağımız köprülerle onlara ruh verecek, anlam katacak kimlikler de kazandıracağız. Bu akşam arkadaşlarımızla onu konuştum, bütün kamu binalarında lütfen şuna dikkat edeceğiz, ne olursa olsun; bazı hastanelerimizde bizim şu anda ne var? Sismik izolatörler var. Bunu, kamu binalarımızda, özellikle de hastanelerimizde, okullarımızda yaygınlaştırmamız lazım. Yaygınlaştıralım ki huzur bulalım. Bizlere bu toprakları vatan olarak bırakan ecdadın ve deprem yıkıntıları altında hayatlarını kaybeden insanlarımızın emanetine ancak bu şekilde sahip çıkabileceğimize inanıyorum. Biz, tarihin her döneminde olduğu gibi bugün de bir medeniyet tasavvuru, kültür ve sanat zevki olan bir milletiz. Şair öyle diyor, 'Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz, gelmişiz dünyaya millet, milliyet nedir öğretmişiz.' Biz, böyle bir milletiz. Bizi, kimse öyle sağda, solda, sokakta bulmadı. Küllerinden ayağa kalkan bir milletiz."
Erdoğan, Türkiye'nin son 70 yılda siyasi, ekonomik, sosyal şartların getirdiği bir "fetret dönemi" yaşadığını söyleyerek, "Ama bu ara dönem artık geride kaldı. Depremde yıkılanla birlikte tüm şehirlerimizi sadece maddi unsurları ve altyapısıyla değil, medeniyet ve kültür değerleri ile de dünüyle bugünüyle yarınıyla bir bütün olarak ayağa kaldırmak boynumuzun borcudur." diye konuştu.
"YAŞADIKLARIMIZDAN, ACILARIMIZDAN İBRET ALACAĞIZ"
Türkiye'nin, tarihi ve kültürü fanus içine sıkıştırılamayacak kadar zengin bir coğrafyaya sahip olduğunun altını çizen Erdoğan, "İşte Hatay, Antakya... Düşünün, tamamen orası bir kültürler coğrafyası. Müslüman var, Musevi var, öbür tarafta Hristiyan da var. Hepsi bir arada, ibadethaneleri bir arada. Bu zenginliği yeni yerleşim yerlerimizde de yaşatacağız." dedi.
Erdoğan, depremin zarar verdiği tüm tarihi ve kültürel varlıklara hassasiyetle sahip çıkacaklarını vurgulayarak, insanların kimliğini biçimlendiren hiçbir maddi ve manevi kültür varlığını ihmal etmeyeceklerini söyledi.
Yeni yerleşim yerlerini, kültür merkezleriyle, kütüphaneleriyle, müzeleriyle, camileriyle, tüm donanımlarıyla, medeniyet tasavvurunu hayatın her alanında gerçekleştirebilecek şekilde kuracaklarını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Kentsel dönüşüm projelerinin de bu esaslar dahilinde yürütülmesini sağlayacağız. Fay hatlarına, dere yataklarına, heyelan bölgelerine bina yapıldığı dönem artık bitmiştir. Bu konuda sorumluluğu yerine getirmeyen kurumlardan hesap sormayı en önemli vazifemiz olarak kabul ediyoruz. Milyonların yüreğine ateş düşürmektense, kimliğine bakmaksızın, istismar peşinde olan bir avuç muhterisin ve ihmali ile bu duruma sebebiyet verenlerin canını yakmaktan asla kaçınmayacağız. Tarihi tekerrür ettirmemek için yaşadıklarımızdan, kayıplarımızdan, acılarımızdan ibret alacağız. Diğer yandan şu gerçeği de unutmamamız gerekiyor, ülkemizin 6 Şubat'ta yaşadığı depremler, 11 şehrimizde yol açtığı yıkım yanında, insani ve ekonomik sonuçları ile diğer 70 vilayetimizde de etkisi hissedilen genel bir afete dönüşmüştür. Türkiye'nin, 'asrın felaketi' olarak tanımlanan bu afetlerin yaralarını sarması, doğrudan ve dolaylı etkilerini toparlaması için güçlü bir yönetime, güçlü bir siyasi iradeye ihtiyacı vardır. Yıkım alanı ve etkisi itibarıyla dünyada eşi benzeri görülmemiş böyle bir felaketin üstesinden gelmek, devletimizle birlikte vatandaşımızın bekasını güvence altına almak, şehirlerimizi ve toplumumuzu afetlere karşı dirençli hale getirmek, tüm bunlar ancak siyasi istikrar ikliminin tahkimi ile mümkündür."
"GÖRDÜĞÜMÜZ, DUYDUĞUMUZ HER ŞEYİ NOT ETTİK"
Tek gündemlerinin deprem, depremin yaralarını sarmak, Türkiye'yi ve şehirleri afetlere hazırlamak olduğunu ifade eden Erdoğan, "Seçim süreci, beraberinde getirdiği yıpratıcı siyasi gerilimler ve gündemi uzunca bir süre kilitlemesi sebebiyle ister istemez bu çabaları gölgeleme riski taşıyor. Halbuki Türkiye'nin ihtiyacı, deprem bölgesindeki yaraları saracak ve ülkenin tüm kayıplarını hızla telafi edecek bir odaklanmadır." dedi.
"Bunun için gündem sapmasına yol açacak seçim sürecinin bir an önce geride bırakılması, ülkenin seçim gerilimi ve tartışmalarından hızla çıkması şarttır." diyen Erdoğan, seçimlerin daha önce açıkladıkları 14 Mayıs tarihinde yapılmasının, bu imkanı vereceğini söyledi.
Seçim sürecindeki gündemlerinin yine deprem, depremin yol açtığı maddi ve manevi kayıpların telafisi olacağını kaydeden Erdoğan, "Ülkemizin bir bölümü yıkılmış, 10 milyon insanımız evinden, işinden, huzurundan olmuşken, siyasi çekişmelerle, polemiklerle, kavgalarla örülü bir seçim kampanyası yapmayı içimize sindiremeyiz." diye konuştu.
Depremin ilk gününden itibaren asla siyasi tartışmalara girmediklerini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Söylenen her şeyi, sergilenen her tutumu not ettiğimizi belirtmekle yetindik. Milletimizi, devletine karşı tahrik edenleri de yalan ve iftiralarla çalışmaları tehlikeye atanları da kamu görevlilerimiz ve vatandaşlarımız bölgede mücadele ederken rahat koltuklarında ahkam kesenleri de insanımız can derdindeyken, mal bölüşümü derdine düşenleri de kısacası gördüğümüz, duyduğumuz her şeyi not ettik. Depremzedelerimizin yaralarını sarıp, yüzlerini güldürene kadar bu notları tutmayı sürdüreceğiz. Ülkemiz bu felaketin izlerini silip, yeniden normal gündemine döndükten sonra ise herkese hak ettiği cevabı verecek, herkesi hak ettiği muameleye tabi tutacağız. O güne kadar milletimize ve özellikle de depremzede vatandaşlarımıza olan hürmetimiz gereği başka bir gündemle başka bir tartışmayla meşgul olmayacağız."
"RESMİ GAZETE'DE YAYIMLANMASIYLA SÜRECİ BAŞLATIYORUZ"
"Esasen Türkiye'nin böyle bir vakit kaybına, enerji israfına, dikkat dağınıklığına tahammülü yoktur. Bunun için, Türkiye için hemen şimdi diyoruz." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Malatya, Gaziantep, Osmaniye, Kilis, Adana, Şanlıurfa, Diyarbakır, Elazığ için 'Hemen şimdi' diyoruz. Bunlarla birlikte ülkemizin diğer 70 vilayetinin her biri için 'Hemen şimdi' diyoruz. 10 Mart Cuma günü Anayasa'nın bize verdiği yetkiye dayanarak alacağımız seçim kararının, ertesi gün Resmi Gazete'de yayımlanmasıyla süreci başlatıyoruz. Tabii bu kararın yayımlandığı 11 Mart itibarıyla seçim takvimi ile ilgili hususlar Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) yetki alanına girmektedir.
Bu süreçte başka ile taşınan, başka ildeki yurt ve misafirhane gibi yerlerde konaklayan, çocuğunun kaydını başka ile alan, sağlık nedeniyle başka ile giden, seçmen kütüğünü yaşadığı yere nakleden, velhasıl hangi sebeple olursa olsun, 6 Şubat felaketinden sonra ikametgahını veya seçmen kaydını değiştiren depremzedelerimizin kendilerine sağlanan hak ve imkanlardan mahrum kalmamalarını sağlayacak bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesini de yayımlıyoruz. Depremle ilgili çalışmalarımızın ve seçim sürecinin, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum."
Milletin ve tüm İslam aleminin Ramazan-ı Şerif'in müjdecisi Berat Kandili'ni tebrik eden Erdoğan, bu gecenin, bütün afetlerden kurtuluşun vesilesi olmasını diledi.
Erdoğan, bu mübarek gecenin Türkiye'ye, millete ve tüm insanlığa hayırlar getirmesi temennisinde bulundu.