Sultan Alparslan kimdir? Sultan Alparslan tarihteki önemi nedir? İşte zaferlerle dolu hayatı

Uyanış Büyük Selçuklu bu akşam ilk bölümüyle izleyici karşısına çıkıyor. Türklere Anadolu kapılarını Malazgirt Zaferi'yle açan büyük hükümdar Sultan Alparslan'ın hayatı merak konusu oldu. Dizide Sultan Alparslan ve oğlu Melikşah arasında geçen diyaloglar izleyicileri ekran başına kilitledi. Büyük hükümdarın hayatını merak eden izleyiciler bu kapsamda Sultan Alparslan kimdir sorusuna yanıt arıyor. Peki, Sultan Alparslan tarihteki önemi nedir? İşte zaferlerle dolu hayatı

Giriş Tarihi :28 Eylül 2020 , 18:44 Güncelleme Tarihi :28 Eylül 2020 , 18:44
Sultan Alparslan kimdir? Sultan Alparslan tarihteki önemi nedir? İşte zaferlerle dolu hayatı

Zaferlerle dolu Türk tarihinin önemli hükümdarlarından birisi olan Sultan Alparslan'ın hayatı merakla araştırılıyor. Malazgirt'te Bizans ordusunu yenen ve böylece Anadolu kapılarını açan büyük hükümdarın hayatı Uyanış Büyük Selçuklu dizisini izleyen izleyiciler tarafından merak ediliyor. İlk bölümüyle ekranlara gelen dizi kısa sürede çok konuşulanlar arasındaki yerini aldı. Peki, Sultan Alparslan kimdir? Sultan Alparslan tarihteki önemi nedir? İşte hayatı

SULTAN ALPARSLAN KİMDİR?

Büyük Malazgirt Zaferi'nin komutanı Sultan Alparslan, 20 Ocak 1029'da Selçuklu hükümdarı Çağrı Bey'in ikinci oğlu olarak dünyaya geldi. Çağrı Bey'in en gözde şehzadesi olan Alparslan, Tuğrul Bey'e yardımcılık yapmıştı. Babası Çağrı Bey ile amcası Tuğrul Bey'in vefatının ardından ortaya çıkan saltanat mücadelesinden galip gelerek, 27 Nisan 1064'te Selçuk Devleti'nin tahtına çıktı.

Amcası Tuğrul Bey'in yerine, 27 Nisan 1064'te Büyük Selçuklu Devleti'nin ikinci hükümdarı olan Sultan Alparslan, Malazgirt Zaferi'yle dünya tarihinin geleceğine yön verdi. 26 Ağustos 1071'de ordusundan 4 kat büyük Bizans ordusuna karşı kazandığı zaferle tarihin seyrini değiştirdi. Sultan Alparslan, asırlarca konuşulacak taktiksel bir savaşla elde ettiği başarı sayesinde, Anadolu'nun fethini kolaylaştıran süreci başlattı.

Yönünü batıya çeviren Alparslan'ın ilk hedefi Bizans'ın idare ettiği Anadolu coğrafyası oldu. Bu amaçla ilk olarak kuzey sınır hattı olan Gürcistan ve batı sınır hattı olan Anadolu'ya seferler düzenledi. Kars ve Ani şehirlerini ele geçirerek Bizans'tan ilk toprağını aldı.Kazandığı topraklar ve sahip olduğu güçlü ordusuyla İslam dünyasında önemli bir yer edinen Sultan Alparslan, hilafet makamını taşıyan Abbasilerin de koruyuculuğunu üstlendi.

Ordusuyla birlikte 26 Ağustos Cuma günü namaz kılıp dua eden Alparslan, namazın ardından Romen Diyojen komutasındaki Bizans ordusunun üzerine yürüdü.Sultan Alparslan'ın askerlerin tedirginliğini önlemek için eski bir Türk töresini uyguladı. Kefene benzer beyaz kıyafetler giydi ve atının kuyruğunu bağladı. Ayrıca yanındakilere, şehit olduğu takdirde vurulduğu yere gömülmesini vasiyet etti.

Sultan Alparslan'ın en büyük özelliği, İslam âleminin birliği için mücadele eden, çok hızlı hareket edebilen ve hızlı karar veren bir komutan olmasıydı.Abbasi halifesinin, Fatımilere karşı 1070'te yardım talep etmesi üzerine, Sultan Alparslan ordusuyla Fatımilerin üzerine yürüdü. Alparslan'ın Mısır'a yöneleceği haberi üzerine Bizans ordusu, yaklaşık üç yıldır hazırlıklarını yaptığı doğu seferini başlattı.

Bizans ordusunun taarruzunu öğrenen Alparslan, geri dönerek Suriye hattına doğru ilerleyişe geçti.Rey şehrinde konuşlanacağı söylentisini yayan Alparslan, Rey yerine Muş'a doğru hareket etti. Bizans ordusu Rey şehrine doğru ilerlerken, Sultan Alparslan Malazgirt Ovası'nda karargâhını kurdu.

Alparslan, mahiyetindeki din âlimlerinin de tavsiyesiyle muharebeyi cuma günü yapmaya karar verdi. "Ölürsem, üzerime giydiğim bu beyaz elbise kefenim olsun" diyen Sultan, askerlerine şöyle hitap etti:"Ben, muhtesipler gibi sabırlıyım ve kendini tehlikelere atan kimselerin yaptıkları gibi, gazilerin başında savaşacağım. Eğer Allah beni başarıya ulaştırırsa –Ondan da beklediğim budur- bu güzel bir sonuç olacaktır; eğer durum bunun tersi olursa oğlum Melikşâh'ı dinlemenizi, ona itaat etmenizi ve onu yerime geçirmenizi sizlere vasiyet ediyorum."

"Ey askerlerim ve kumandanlarım! Daha ne zamana kadar biz azınlıkta, düşman çoğunlukta olmak üzere, böyle bekleyeceğiz? Ben bizzat Müslümanların minberlerde bizim için dua etmekte oldukları bu saatte düşmanın üzerine atılmak istiyorum. Galip gelirsek arzu ettiğimiz sonuç hâsıl olacaktır, aksi takdirde şehit olarak cennete gideriz.Beni izlemek isteyenler gelsinler, geri dönmek isteyenler ise serbestçe geri dönebilirler. Bugün burada ne emreden bir sultan, ne de emir alan bir asker vardır. Bugün ben de sizlerden biriyim ve sizinle birlikte savaşacağım. Biz, Müslümanların eskiden beri yapageldikleri bir gaza yapıyoruz."

Selçukluların "Turan" taktiğinin en başarılı örneğini uyguladığı savaşın ardından, Romen Diyojen daha fazla dayanamayıp yenilgiyi kabul etti.Bu savaşta bir ilke imza atan Alparslan, Bizans İmparatoru Romen Diyojen'i esir aldı. Daha sonra ise yüksek bir fidye karşılığında serbest bıraktı.

Malazgirt Zaferi'nin ardından Anadolu topraklarından ayrılan Sultan Alparslan, Türkistan üzerine yürüdü. Bunun nedeni ise Karahanlı hükümdarı olan damadı Nasr Han'dan kötü haberler gelmesiydi. Karahanlı Hükümdarı Şemsülmülk Nasr Han, Hârizm ve Tohâristan melikleri olan Sultan Alparslan'ın oğulları ile devamlı savaş halindeydi ve Selçuklulardan toprak almaya çalışıyordu.Sultan Alparslan 200.000 kişilik ordusuyla Mâverâünnehir topraklarına ilerlerken önemli bir direnişle karşılaşmadı.

Karahanlı topraklarında ilerlerken Barzem Kalesi, bir süre direndi. Sultan ise kaleyi günlerce muhasara altında tuttu.Daha fazla direnemeyen Barzem Kalesi Komutanı Yûsuf Hârizmî, teslim olma bahanesiyle huzura kabulünü diledi.

Yûsuf Hârizmî, huzura çıkınca eğildi, fakat ona yaklaştığı sırada aniden sultanın üzerine atıldı ve çizmeleri içinde saklamış olduğu iki bıçağı çekerek Alparslan'ı ağır yaraladı.Sultanın adamları ileri atılıp Yûsuf Hârizmî'yi olduğu yerde öldürseler de Alparslan, çok ağır bir şekilde yaralanmıştı.Bu olaydan dört gün sonra henüz kırklı yaşlarında olan Sultan Alparslan şehit oldu. Cenazesi bugün Türkmenistan'da bulunan Merv şehrine götürülüp defnedildi ama sonraki yıllarda mezarı kayboldu.