Türk sinemasında 600'e yakın filmde oynayan ve genellikle 'Kötü Adam' rolleriyle bilinen Erol Taş'ın işlettiği Fatih Cankurtaran'da bulunan kahvehane kapandı.
Türk sinemasında 600'e yakın filmde oynayan ve genellikle 'Kötü Adam' rolleriyle bilinen Erol Taş'ın işlettiği Fatih Cankurtaran'da bulunan kahvehane kapandı.
1998 yılında hayata gözlerini yuman Erol Taş'ın akrabaları tarafından 2010 yılına kadar kahvehane olarak işletilmeye devam etti.
Sonraki süreçte Vakıflar Genel Müdürlüğünün mülkü olan kahvehane, yıllara yenik düştü.
"DEĞERLENDİRİLSEYDİ BAMBAŞKA OLURDU"
Erol Taş'ın yeğeni ve Cankurtaran Mahallesi Muhtarı Nevin Taş, şu ifadeleri kullandı: "Ben doğma, büyüme Cankurtaranlıyım, Cankurtaran Mahallesi Muhtarıyım. Benim çocukluğum burada geçti.
Burası iki defa el değiştirdi. Burası değerlendirilemedi. Sonra vakıfa geçti. Bildiğim kadarıyla burası otele dönüştürülecek.
Burayı adres olarak biliyorlar Erol Taş Kahvesi olarak. Herkes burayı kolaylıkla bulabiliyordu. Burası bir nostaljiydi. Burası değerlendirilseydi bambaşka olurdu"
EROL TAŞ KİMDİR?
İki yaşında iken, babası Hamza Bey'in ölümü üzerine annesi Nefise Hanım ile birlikte İstanbul'a taşındı. Ailesine yardım etmek için okuldan ayrıldı ve çeşitli işlerde çalıştı. Bunların arasında hamallık, tezgâhtarlık sayılabilir.
O dönem aynı zamanda boksörlük de yapan Taş, 1947 yılında İstanbul ve Türkiye ikinciliğini kazandı. Yine o yıl askere gitti ve üç yıl askerlik görevini yaptı. Askerden dönünce Cankurtaran'da bir iplik fabrikasında çalışmaya başladı.
SİNEMAYA BAKIN NASIL BAŞLAMIŞ
Erol Taş'ın sinemaya girişi de o sıralarda oldu. Sinemaya tesadüfi girişini şöyle anlatır sanatçı: "Lütfi Akad o bölgede bir film çekiyordu. Biz de işten kaytarıp çekimleri izliyorduk arkadaşlarla.
Günlerce süren çekimlerden birinde mahallede oturan birkaç serseri, film ekibine musallat olup onları rahatsız etmeye başladı.
Film ekibini korumak için birkaç arkadaşımla birlikte, serserilerle kavgaya giriştik ve Lütfi Bey'in yanında onlara bir güzel dayak çektik. Serseriler toz oldu tabi.
Lütfi Akad daha sonra haber göndermiş bana, 'Bir kavga sahnesi var, gelsin oynasın' diye. Böylece sinema hayatım başladı.
Filmdeki rolümü diğer yönetmenler de beğendi ve ardı ardına teklifler gelmeye başladı."