Göz zinasından kaçının

Evlilik dışı cinsel ilişki olan zina, en büyük günahlardan biridir. İnsaları zinaya götüren sebeplerin başında şehvetle bakmak gelir. Göz zinası, cinsel ilişki olmasa da haramdır

Kaynak GAZETE
Giriş Tarihi :02 Ağustos 2012
Göz zinasından kaçının
Allah'a ortak koşmak ve haksız yere insan öldürmenin yanı sıra en büyük günahlardan biri de zinadır. Zina evlilik dışı cinsel ilişkidir. Cezayı ve azabı gerektiren zina, cinsel ilişkiyi içeren zinadır. Zinaya götürücü sebeplerin başında ise şehvetle bakma olan göz zinası gelmektedir. Göz zinası cinsel ilişkiye götürücü olmasa da bağımsız bir haramdır.
Göz zinası cinsel doyum arzusuyla bakmaktır. Dinimiz kalbî duyguların arılığını gideren, cinsel zaafları çoğaltan ve de zina eğilimini artıran göz zinasını haram kılmıştır.
Zira bütün ahlâk dışı münasebetler önce bakışmalarla başlar. Gülümseme, selamlaşma ve konuşma ile gelişir. Buluşma ile sonuçlanır.
Zira göz kalbin ana girişidir. Kalp de bütün organlarımızın yönetim merkezidir. Duyu organlarımızdan, özellikle gözden kalbe şehevî duyguları uyancı ve azgınlaştırıcı mesajlar gelirse insan ahlâk dışı bir hayatın ve ilişkilerin arzulusu olur. Çünkü cinsel arzulu bakışlar Peygamberimizin ifadesiyle: «Şeytanın zehirli oklarından bir oktur...» ve kalbe ekilen şehvet tohumlarıdır. Manevî zinadır.
Nitekim Peygamberimiz şöyle buyurmuştur.
«Gözler de zina eder.»
«Gözlerin zinası şehvetle bakmaktır.»
Bu mevzuda ana İslâm'î düstur şudur:
«Dinimizin kadınlara örtünmesini emrettiği vücut organlarına bakmak mümin erkeklere haramdır.»
Haram kılınan şehvetli bakışlar olduğu için erkeğin kadına, kadının erkeğe şehvetle bakması gibi erkeğin erkeğe, kadının kadına şehvetle bakması da haram kılınmıştır.
Peygamberimiz de şöyle buyurmuştur:
«Bir bakıştan sonra tekrar bakma.
Zira birinci bakış (kaçınılması mümkün olamayacağından) senin için Helâl ise de ikinci bakış (iradeyi kullanarak ve arzu duyarak olacağından) Helâl değildir.»
İlk müminlerden Hz. Cerîr İbn-ü Abdullah şöyle anlatıyor.
Hz. Peygambere, ansızın bakmanın hükmünü sordum. Derhal gözümü çevirmemi emir buyurdu.
Peygamberimiz refakatinde bulunan ve kadınlara bakan amcası oğlu Fazlın bakışlarını elini siper ederek engellemiş; kadınlara arzuyla bakmanın haram olduğunu fiilî sünnetiyle de örneklendirmiştir.
İslâm cemiyeti çarşısında, kadın görülmeyen cemiyet demek değildir. Bu itibarla harama bakmayı yasaklayan ölçü yalnız erkekleri değil kadınları da içine almaktadır.
Nûr sûresinin 31. âyetinde mümin kadınlara şöyle emredilmektedir:
«"Mü'min kadınlara söyle! Onlar da gözlerini cinsel amaçlı bakışlardan çevirsinler. Cinsel organlarını (gösterir ve görülür olmaktan; zinâya aracı kılmaktan) korusunlar…"
(Açıkça anlaşıldığı gibi kadınların karşı cinsel arzulu bakışlarla bakmaları da haramdır. Onlar da gözlerini koruyacaktır. Zira arzuyla, şehvetle bakan kadına erkeğin bütün vücudu haramdır.
Burada şu hususu açıklamakta fayda vardır.
Kadınlarımız için de cinsel duyguları kamçılayıcı şartların hâkim olduğu toplumumuzda mümin erkeklerin de kadınları cezbadacak şekilde; vücut organlarını belirtici giysi giyinmeleri caiz değildir.
Sevgili Kardeşlerim!
Kalpleri hançerleyen, ihlâs nurunu söndüren şehvetli bakışlardır.. Dönemimizin modern Cahiliyye hayatında gerek erkekler ve gerekse kadınlar için gözleri haramdan sakındırmak oldukça güçleşmiştir.
Zira Rabbimizin örtünme emrine itaat etmeyen kadın ve erkeklerin yanı sıra göze hitap eden özellikle gençlerde cinsi arzuları azgınlaştıran, haya duygularını yaralayan sinema ve televizyon filmleri, tiyatro temsilleri, şehvet saçan resimli ve resimsiz romanlar, hikâyeler ve her gün yüzbinlerce basılan ahlâkımızı zedeleyici gazete ile mecmualar göz ve kalp fesadına sebep olmaktadırlar. Bunlar arasında yıkıcılığı tarif edilemez boyutlara ulasan, gazete ve televizyon özel bir yer işgal etmektedir.
Gözlerimizi, kadın vücudunda mahrem nokta kabul etmeyen giysilere bürülü dişilere karşı korumakla mükellef olduğumuz kadar, haya duygularını çatlatan resimlerle mecmualardan da korumakla mükellefiz.
Hele hele televizyon sakınmamız gereken bir ateş çağlayanı olmuştur. Ar-hayâ tanımaz dizi filmleri ve eğlence programlarıyla hayatımıza giren televizyon, İslâmî inançlarımızı, ahlâkî değerlerimizi ve millî geleneklerimizi yakıp eritmektedir.
Bizzat kendisine değil de devrimizdeki kullanım tarzına karşı çıktığımız televizyona ve özellikle inancımıza ve ahlâkımıza zarar verici programlarına direnç göstermeyen, gözlerini ekrandan koruyamayan fertlerin ve ailelerin Müslümanca bir hayat sürmelerinin mümkün olmadığını burada üzülerek açıklamak isteriz.
Başta televizyon programları ve vücut organlarını teşhir eden kadınlar olmak üzere gözlerimizi korumamız gereken şeyler pek çoktur.Ancak korumamız zor olmakla beraber imkânsız da değildir.
Allah'a ve Ahiret Günü'ne imanımızdan güç alarak göstereceğimiz korunma gayretiyle gözlerimize hâkim olabiliriz. Çünkü biz ihlâslı ve gayretli olursak Rabbimiz bizi güçlendirir.
Aldığımız ve aldırdığımız ahlâk dışı gazeteler ve mecmualarla, sinema, ve televizyonda izlediğimiz ye izlettirdiğimiz ölçü dışı programlarla haramlara gözlerimizi açarsak sonuçta göreceğimiz, ancak ilâhî azab olacaktır.
Şehvetle bakarsak ve eşlerimizin, kız çocuklarımızın şehvetli bakışlara muhatap olacak giysiler içinde toplum içine çıkmalarına yürekten razı olursak, azab görmeksizin Cennet'e giremeyiz.
Konumuzu bir hadîsle bitiriyorum:
«(Kıyamet Günü'nde) bütün gözler ağlayacaktır. Ancak Allah yolunda uyanık kalan gözler, Allah'ın azabına uğramak korkusuyla sinek başı örneği yaş akıtan gözler ve birde Allah'ın haram kıldıklarına bakmaktan korunan gözler ağlamayacaktır.»

Peygamberimiz bir müjdeliyici hadîslerinde şöyle buyurmuştur: «Gözleri bir kadının güzelliklerine takılan fakat hemen bakışlarını koruma altına alan her bir Müslümana Allah tatlılığını kalbinde duyacağı bir ibâdet yaptırır.» Gözlerimizi, eşlerimiz ve çocuklarımızın gözlerini korumaya çalışmak Rabbimizin emridir. Bu sebeple ibâdettir. Ebedi saadetimize sebeptir.

Şehvetle bakan gözler insan vücudunda Cehennem'e açılan gedikler olduğu için Kur'ân-ı Kerim gözlerimizi korumamızı, bakışlarımızla fesada düşmememizi emretmiştir. Nûr sûresinin 30. âyetinde şöyle buyrulmaktadır: « Ey Peygamberi Mümin erkeklere söyle; Onlar gözlerini cinsel amaçlı bakışlardan çevirsinler. Cinsel organlarını (gösterir ve görülür olmaktan; zinâya aracı kılmaktan) korusunlar.

* * *
BiKiNi GiYMEK HARAMDIR
Müslümanlar kadınlar bikini veya mayo ile denize girebilirler mi?
Giremezler. Çünkü kadınlarımız, üreme organı ve yakın çevresi anlamına gelen Ferc'lerini korumakla yükümlü oldukları gibi yüz, eller ve ayaklar dışındaki diğer vücut organlarını da örtmekle yükümlüdürler. (Nur 31) Onlar, kocaları dışında, babaları ve kardeşleri dahil olmak üzere hiçbir ergin erkeğin ve hatta kadının yanında bikinili veya mayolu olarak bulunamazlar. Rabbimizin örtünme emrine inanmakla birlikte vücutların açığa vuran kadınlar günahkâr olurlar. Tövbe ederek kendilerini aklamalıdırlar. Faiz ve zina yanı sıra vücut teşhiri gibi sürekli olarak işlenen haramların İslâmî imanı zayıflatarak yıkıma maruz bırakabileceği de unutulmamalıdır.

Müslüman bir bayan, kadın kuaförüne üreme, koltukaltı ve bacak bölgesi kıllarına yönelik işlem yaptırabilir mi?
Müslüman kadınlar, uyluk dahil üreme bölgesi ve yakın çevresi anlamına gelen Ferc'lerini Rabbimizin Kur'ânî emri gereği korumak; kızları, ve kardeşleri dahil hiç kimseye açmamakla yükümlüdürler. (Nur 31) Bu sebeple bu bölgelerini açarak bir işlem yaptıramazlar. Ancak, kırk gün aşılmaksızın yapılması gereken temizliklerini, hastalık ve yaşlılık gibi her hangi bir sebeple bizzat yapamıyorlarsa, kadın kuaförü yanı sıra bir başka kadına da yaptırabilirler. Erkekler de Ferc'lerini korumakla yükümlü olduklarından yukarıda kadınlara ilişkin olarak açıklanan hükümler, erkekler için de geçerlidir. (Nur 30) Zaruret halleri dışında doktorlar, kuaförler ve çocuklarımız dahil hiçbir Müslüman da bir başkasının üreme bölgesi çevresine bakamaz ve bu bölgede hiç bir şekilde bir işlem yapamaz.

* * *
BİR AYET
"(Göz zinası vücut teşhiri ve bedensel temas gibi yollarla) Zinaya yaklaşma. Zira zina bir çirkinliktir ve kötü bir işlemdir." (İsra 32)

* * *
BİR HADİS
"Bir Müslüman'a diken bile batması dahil herhangi bir musibet; bir üzüntü, bir eziyet, dokunursa, Allah çektiği bu sıkıntıları, onun günahlarına kefaret yapar." (Buharî, Marda,1; Müslim, Bir, 52).