Tövbe vakti gelmedi mi? | Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu ile 11 ayın sultanı Ramazan

Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu 11 ayın sultanı Ramazan'da Takvim okuyucularıyla bir araya geliyor. Hatipoğlu, bugünkü köşesinde "Tövbe vakti gelmedi mi?" başlıklı yazısıyla okurlarımızdan gelen soruları yanıtladı. İşte Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu'nun 11 ayın sultanı Ramazan ile ilgili 25 Nisan tarihli yazısı...

takvim.com.tr takvim.com.tr
Kaynak GAZETE
Giriş Tarihi :25 Nisan 2020
Tövbe vakti gelmedi mi? | Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu ile 11 ayın sultanı Ramazan



Bu ay ramazan ayı, tövbe kapıları ardına kadar açık. Allah'ın yüce ve sonsuz rahmeti çok büyük. Bütün günahından, aymazlıklarından, ısrarından, nefsinin histerik vurgunlarından kaçın. Yeter ki zaman varken iş işten geçmeden Rabbine tövbe et. Yarın dönmek istesen de imkânın olmayabilir.

Hayat çok kısa. Ömrün saatleri sayılı. Nefeslerde öyle aslında. Hayat ile ölüm arasındaki bağın ne zaman kopacağı belli değil. Hayata dair her zevki yaşamak istiyorsun. Gün bu gündür diyorsun. Bi daha mı geleceğim diyorsun. Senin bu bakışına hak da veriyorum. Çünkü sen hep zevk, sefa, çal, oyna gibi bir pencereden baktın. O pencereden panorama öyle işte. Gördüğün gibi. Sen her şeyini ötede bir hayat yok, varsa yoksa her şey bugüne dair diyerek kurguladın. Bu kurgu üzerine kurdun. Bir an için bile olsa yanılabileceğini düşünmedin.


Hâlbuki en çok yanılanlar, hiç yanılmayacağını zannedenlerdir. Sana dikkatli olmanı, hesabını düzgün yapmanı, tedbirli olmanı, öldükten sonra hiç hesaba katmadığın bir âlemle karşılaşacağını söyleyenleri dinlemedin. Kısaca bu güne kadar bildiğini yaptın. İçine doğana göre hareket ettin. Benliğin üzerinde bir ben varsa, o da benim dedin. Tamam. Anladık. Kendini merkeze koyuyor, her şeyi kendine göre yorumluyorsun. Sen hiç mi yanılabileceğini hesaba katmadın? Ya yanılıyorsan! Ya dediğin gibi değilse! Gel kendin için biraz kendini kolla. Ahirette sana özel bir şeylerin hazırlandığını düşün. Düşünebileceğinden daha öte bir güzellik. Aklının alamayacağı kadar nimetler. Sevdiğin dostlar. Beraber olmak istediğin arkadaşlar. Hastalıksız, sınırsız, sonsuz, örselenmediğin, eleştirilmediğin bir hayat. Tiksinmeyeceğin, seni rahatsız edecek, kabullenemeyeceğin hiç bir şeyin olmadığı bir gelecek. Hâlbuki sen birkaç günlük zevkin için o güzelliklerin tümünü siliyorsun. Sahi sen kendini çok mu akıllı sanıyorsun.! Kendi aklının üzerinde bir akıl kabul etmiyormusun? Hâlbuki sen yokken de şu gördüklerinin tümü vardı.


Güneş, ay, rüzgâr, yeşillikler, su ve her şey. Sen tümünün ortasında var olan milyonlarca canlı gibi var oldun işte. Sana ne danışan oldu ne de sana özel tören düzenlendi. Milyonlarca varlıktan birisin sadece. Bu kadar sıradan. Bu kadar basit. Ama öte yandan da sanki her şey senin güzel, düzgün, temiz yaşaman için kurgulanmış. Başrol oyuncusu sensin. Senaryo senin etrafında dönüyor. Sahne, oyuncular, ışık, kostümler hep senin için. Ve sen bunların hiç birini yapmadın. Geldin, buldun ve oynuyorsun. Sence bunlar bir üstün aklın, büyük bir gücün ve kudretin eseri değil mi? Ne dersin? Bence geç kalıyorsun. Bak havada fırtına var. Denizdesin. Müthiş bir anafor ve dalga var. Siyah bulutlar geldi gelecek. Rüzgâr sert esiyor. Bu rüzgâr ve fırtına binlerce gemiyi yutar. Sahil ise ileride. Bekliyor. Gayret edersen fırtınadan önce sahile yanaşırsın. Hadi bakalım. Rotayı sahile, selamete, esenliğe kır.


Bütün günahından, aymazlıklarından, bohemliğinden, ısrarından, nefsinin histerik vurgunlarından kaç. En uygun yol budur. Yarın dönmek istesen de imkân olmayabilir. Geç kalabilirsin. Sen olmasan da yarın olacak. Ama sen ayarında olmayabilirsin. Gel, günahların seni tüketmeden, sen onları terk et.


BÜYÜKLERİN DUALARI
Ma'ruf-u Kerhi'nin Duası
Dinim için, dünyam için, beni ilgilendiren meselelerim için kerim olan Allah bana kâfidir. Bana zulmedenden daha kuvvetli bulunan âlim olan Allah bana yeter. Bana kötülükle yaklaşanın belini kırabilecek derecede şiddet ve kuvvete sahip olan Allah bana kâfidir. Rahim olan Allah ölüm anında bana kâfidir. Kabirde sorguya çekildiğim anda Allah bana kâfidir. Hesap zamanında Kerim olan Allah bana kâfidir. Mizanın yanında latif olan Allah bana kâfidir. Sıratın yanında, kadir olan Allah bana kâfidir. Allah bana kâfidir. İlah ancak O'dur. O'na yaslanırım. O büyük arşın sahibidir.


BİR HADİS
"Hurma bulabilen hurma ile orucunu açsın hurma bulamayan da su ile iftar etsin. Çünkü su temizdir." (Ebû Dâvûd, Sıyam: 21 ; İbn Mâce, Sıyam: 25)


BİR SEVAP
Allah korkusuyla bir şeyi terk eden kimse "Sadece Allah'tan korktuğun için terk ettiğin şeyden daha hayırlısını Allah sana mutlaka verir."

BİR AYET
"(Ey Muhammed!) De ki: "Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. (Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça Allah'ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin. İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı kullanasınız." (En'am, 151)


SORU - CEVAP

Namazda aklıma dünyalık şeyler geliyor. Namazıma engel olur mu?
Namaz
aslında kişinin Allah ile konuşması, O'na imanını, kulluğunu ifade etmesidir. Gerçek anlamda namaz kılan kişi, her türlü dünyalığı seccadenin dışında bırakmalıdır. Bununla beraber namaz esnasında bu tür şeylerin akla gelmesi namazı bozmaz. Belki manevi lezzetini azaltır.

Hastalık korkusuyla oruç tutmazsak günaha girer miyiz?
Kronik
hastalığınız varsa elbette ramazan ayında oruç tutamazsınız. Hasta iseniz elbette oruç tutmazsınız. Ama sırf hastalık endişesinden dolayı oruç tutmamanız doğru olmaz. Kaldı ki oruç bağışıklık sistemine müspet anlamda fayda sağlar. Zarar vermez. Bir rahatsızlığınız söz konusu ise elbette doktorunuza danışın.

Radyo, teyp veya televizyonlardan secde ayetlerini dinleyen kimsenin tilavet secdesi yapması gerekir mi?
Kuran-ı Kerim'de on dört yerde secde ayeti bulunmaktadır. Bu ayetleri okuyan veya işiten kişinin, tilavet secdesi yapması gerekir. Tilavet secdesi, ayetteki ilahi mesajı okuyan veya dinleyen kişinin, yaradanına itaatinin ifadesidir. Bu itibarla radyo, teyp veya televizyondan da olsa, ilahi mesajı işiten kişinin, tilavet secdesi yapması gerekir. Ancak, okunan ayetlerin tilavet secdesi olduğunu bilmeyenler, tilavet secdesi yapmakla yükümlü değildirler.

PROF. DR. NİHAT HATİPOĞLU İLE 11 AYIN SULTANI RAMAZAN