FIFA ve Coca Cola işbirliğiyle Dünya Kupası'nın 51 ülkede sergilendiği turda durak Özbekistan'dı. Bu tura katılan oyuncularda aranan özellik, Dünya Kupası'nı kaldıran futbolculardan biri olmak. İspanya ile Dünya Şampiyonluğu gururu yaşayan Barcelona'nın unutulmaz kaptanı Carles Puyol'a bu turda arkadaşlık eden Fransa Milli Takımı'nda aynı gururu yaşayan Christian Karembeu'ydu. Real Madrid'in özel futbolcularından. Bir günlüğüne geldiği Özbekistan'da çocuklarla futbol oynayan, 400'ü aşkın çocuğa imza dağıtan Puyol'la kısa süreli bir futbol sohbetimiz oldu.
ENERJİNİN BİR GRAMI BİLE DEĞERLİ
Hiç tanımadığı bir yabancıya bile "tanıdık" muamelesi yapan centilmenlik abidesi bir futbol yıldızına ilk soru; "bu kadar sağlam bir savunma oyuncusu olarak nasıl bu kadar zarif kalabildiniz?" Verdiği cevap geçmişteki terbiyenin ve benliğindeki asaletin belgesiydi. "Futbol çok yakından takip edilen ve milyonların izlediği bir spor. Dolayısıyla sadece sahanın içinde değil, saha dışında da örnek bir davranış göstermelisiniz. Sahadaki başarılı performansla bunu tamamlarsanız o zaman örnek olabilirsiniz. Futbolda başarılı olduğunuzda elde edilen şeyler çok cazip görülebilir, saha dışında sizi hedeflerinizden saptırabilecek kafanızı karıştırabilecek çok şey olabilir ama futbolcu olmanın en cazip noktası sahada hissettiğiniz heyecandan başka bir şey değildir." Barcelona'da futbol oynamaya başlamadan önce babasının kendisine verdiği öğütleri hiç unutmamış ve babası Josep Puyol'un öğüdünü yerine getirmeyi ilke edinmiş. "Barcelona Takımı seni üst düzeyde olmadığın için seçmezse hiç sorun değil ama eğer sendeki mücadele ruhunun ve yeteneğinin yüzde yüzünü vermediğin için seçilmezsen seni asla affetmem..." BU yüzde yüzlük performansın bir gramının eksikliğine bile razı olmayan, Barcelona'da efsane olurken dünyada en çok kupa kaldıran bu zarif adamla tanışmak gurur vericiydi. "Futbolcu olmak isteyen çok genç olduğunu biliyorum. Babamın bana verdiği öğüt gibi önemli olan elinden gelenin en iyisini yapmak, sıkı çalışmak ve mücadele ruhunun yüzde yüzünü ortaya koymak." Muhabbette Türkiye'ye döndük. "Türkiye'de futbolun ne kadar tutkulu bir şekilde takip edildiğini biliyorum. Bu çok güzel bir şey. Çünkü sahadaki oyuncular da taraftarların tutkusunu yakından hisseder ve ona göre performansını en üst düzeye çıkarmaya çalışır." Ve harika bir noktaya değindi. "Takımını candan desteklemek normal ama bunu rakip takıma da belli bir saygı çerçevesinde yapmak önemli. Türkiye'ye maçlar için birçok kez geldik. Orada maçlara çıktığımda taraftarların yoğun enerjisini ve destek duygusunu hep hissettim."
TEKNİK ADAMLIĞI DÜŞÜNMÜYORUM
Burnundan kıl aldırmayan, sahada iki takımı birbirine düşürmek için olmadık çirkinliklere soyunan futbolcular dünyasında Puyol'da zarafetin her çeşidini saha içinde görmüştük, saha dışında gördüklerim de Puyol'un zarafetinin kardeşiydi. Saha içine atılan çakmaığı bile rakibini küçük düşürmemek için dışarı atan adam. Özbekistan'da yanına yaklaşan insanların hiçbirinin isteğini reddetmedi. İmza dağıtmaktan hiç yorulmadı. İstanbul'a aynı uçakla döndük, havaalanında maskesini taktı ama kendisini tanıyanlar fotoğraf çektirmek için yanına geldiğinde hiçbirini kırmadı ve fotoğraf çektirirken maskesini çıkardı. "Türkiye'den teklif gelse teknik direktörlük yapar mısın?" diye bir sorunun cevabı "hayır" oldu, gerekçesi de "ben teknik direktörlük yapmayı şu anda düşünmüyorum." Düşündüm böyle bir adam herhangi bir ülkede teknik direktör olsa bütün çocuklar şampiyon olurdu. Ne de olsa babasının öğüdünü kendine rehberlik etmiş özel bir adam olarak!