"İNŞALLAH TAŞI AİT OLDUĞU YERE AKTARACAĞIZ"
Nasreddin Hoca'nın kızına ait olan mezar taşının Sivrihisar'dan Akşehir'e götürüldüğü tescil fişlerini kaynak göstererek açıklayan Prof. Dr. Mehmet Mahur Tulum, "Taşın buradan alınmasını, taşınmasını, teferruatını ve macerasını daha sonraki yayınlarda paylaşacağız. O yüzden bu kısmı şimdilik atlıyorum. Bu taş bir şekilde Akşehir'e götürülür. Bakın tescil fişinden bahsediyorum, merhum Müze Müdürü Dursun Çağlar ve Prof. Dr. Erol Altınsapan ki kendisi aramızdadır. 2003'de Akşehir Taş Eserler Müzesi'ne giderek, Hoca'nın kızı, o zamanlar bilinen adıyla Fatıma Hatun'a ait mezar taşının tescil fişini kayda alıp fotoğraflarını çekmişlerdir. Burada önemli olan şey, tescil fişinde Sivrihisar'dan Konya Müzesi'ne ardından da Akşehir'e nakil edildiği yazısıdır. Sivrihisar Belediye Başkanımız Hamid Yüzügüllü'nün girişimleri var, en yakın zamanda inşallah taşı ait olduğu yere aktaracağız" şeklinde konuştu.
"TAŞIN NASREDDİN HOCA'YA AİT OLDUĞU SONUCUNA ULAŞILMIŞTIR"
Nasreddin Hoca'nın oğlu Şeyh Ömer'e ait olduğunu düşünülen sandukanın aslında Hoca'ya ait olduğunu belirten Tulum, "Şimdi ikinci taşa geçip, konuyu birleştireceğiz. Ulu Camii Kütüphanesi'nde saklanmaktayken, daha sonra Sivrihisar Belediye binasına taşınan taş sanduka uzun yıllardır Nasreddin Hoca'nın oğlu Şeyh Ömer'e ait olduğu bilinegelmiştir. Neden böyle olmuştur? 1962-1966 yılları arasında Eskişehir Valisi olan İhsan Tekin, bu taş sanduka üzerindeki ismi okumuş. 'Şeyh Ömer, İbn-i Nasreddin Hoca' olarak okumuş. Bu bilgi de 2013 yılına kadar böyle gelmiş. Belki de bu yüzden bu taş da Akşehir'e gitmedi. Yoksa her an bu da gidebilirmiş. Üzerinde bir müddet çalıştıktan sonra Nasreddin Hoca'nın kızına ait olan mezar kitabesi ile karşılaştırma neticesinde Nasreddin Hoca'nın asıl adının Nusrat olduğu tespit edildi. Bu Nusrat kelimesi kızının mezar taşında da var. Birbirlerini teyit ediyorlar. Sonrasında taş sandukanın oğlu Ömer'e ait değil de, Nasreddin Hoca'nın bizzat kendisine ait olduğunu zaten tespit etmiştik, bu iddiayı da kamuoyuna duyurmuştuk. Aradan 5 yıl geçti ve işte bu taş sandukanın üzerinde Nasrüddin Hoca Nusrat, İbn-i Şemsüddin yazısı var. Dolayısıyla bu iki taşın birlikte değerlendirilmesi ile bu taşın Nasreddin Hoca'ya ait olduğu sonucuna ulaşılmıştır" dedi.