İyilikleri tüketen hastalık: Haset

Başkasının mutluluğunu çekememe yüzünden, kişinin kendi ruh dünyasını perişan etmesinin tanımı, hasettir... Haset, bir kimsenin sahip olduğu sağlık, güzellik, çocuk, makam, mal, huzur, şöhret vb. her hangi bir nimetten ötürü insanın, yoğun bir kıskançlık duygusuna kapılarak kendini germesi, içi içini yemesidir.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Kaynak GAZETE
Giriş Tarihi :21 Mayıs 2018
İyilikleri tüketen hastalık: Haset

İÇİNDEKİLER

Haset, zehirli bir dua'dır. Kişi hasetle kendini de karşısındakini de zehirler. Hz. Yusuf'un kuyuya atılmasında asıl sebebin kardeşler arasındaki haset duygusu olması gerçekten düşündürücüdür. Bu hastalık kardeşi kardeşe öldürtebiliyor, derin kuyuya attırabiliyorsa, başka insanlara neler yaptırmaz? Haset hastalığına müptela olan insanlar için her şey hedeftir. Mutlu bir aileniz mi var?
Haset eder. Onun cebinden çalmadan alın teriyle bir şey mi kazandınız? Çekemez. Hakkınızla çalışıp çabalayarak makam ya da paye sahibi mi oldunuz? Kıskanır.

MUTSUZLUK VE ÇARESİZLİK
Haset öfkedir, güvensizliktir. Mutsuzluğu, yalnızlığı ve çaresizliği beraberinde getirir. Haset bazen gıpta ile karıştırılır. Allah Resulü "İki kimseye gıpta etmekte sakınca yoktur: Kendisine bahşedilen serveti Allah yolunda infak eden imkân sahibi ve Allah'ın lütfettiği ilmi yaşayıp başkalarına da öğreten kimse" buyurmuştur.
Enes b Mâlik anlatıyor: Bir gün Resûl-i Ekrem ile beraber oturuyorduk. Buyurdular ki: "Şimdi, yanınıza cennetlik bir kişi gelecek". Az sonra, sakalından abdest suyu damlayan Ensar'dan birisi çıkageldi. Ertesi gün, Allah Resulü yine aynı cümleyi söyledi. Yine aynı kişi çıkageldi. Üçüncü gün, Hz. Peygamber aynı sözü tekrar etti ve yine aynı kimse geldi. Resûl-i Ekrem kalkınca, Abdullah b. Amr b. Âs, o kişinin yanına giderek kendisini birkaç günlüğüne misafir etmesini istedi. Hadisenin devamını Abdullah b. Amr'dan dinleyelim: "Üç gece onun yanında misafir oldum. Geceleri kalkıp namaz kıldığını görmedim. Ancak, sabah namazına kadar her uyanışında yatağında sağa sola dönerken Allah'ı andığını ve tekbir getirdiğini işitiyordum. Bu zaman zarfında hayır ve iyilikten başka bir şey konuştuğunu duymadım. Üç günün sonunda onun yaptıklarını küçümser gibi oldum.
Kendisine dedim ki: Resûl-i Ekrem üç kere: "Şimdi yanınıza cennetlik bir adam gelecek" dedi. Üçünde de sen çıkageldin. Neler yaptığını görmek ve senin gibi davranabilmek için yanında kalmak istedim. Fakat, çok fazla bir şey yaptığını da görmedim. Seni, Allah Rasulü'nün' söylediği dereceye ulaştıran nedir? O kişi cevaben " Benim durumum sadece gördüğünden ibarettir" dedi. Ancak şunu da ilâve etmeliyim ki, ben hiçbir Müslüman'a karşı kalbimde kin beslemem. Allah'ın ihsan ettiği herhangi bir iyilikten dolayı da hiç kimseye asla haset etmem".
Bunun üzerine Abdullah şöyle dedi: "İşte seni o dereceye ulaştıran bizim kolay kolay başaramadığımız bu özelliğindir".
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Haset, tıpkı ateşin odunu yiyip tükettiği gibi iyilikleri yer tüketir.
Sadaka da aynen suyun ateşi söndürmesi gibi hataları söndürür." Şu sorulara vereceğimiz cevaplar haset karşısındaki yerimizi tayin edecektir: Arkadaşlarımızın başarı ve mutluluğunu kendi başarı ve mutluluğumuz bilip sevinebiliyor muyuz? Dostumuzun meşrû ticaretinden büyük kazançlar elde etmesinden memnun oluyor muyuz? Komşumuzun ya da bir tanıdığımızın, çoluk çocuğuyla mesut bir aile hayatı sürdüğünü görünce "Ne güzel, Allah bunu herkese nasip etsin" diyebiliyor muyuz? İçimizden bir kimseye nasip olmuş bir saadetin herkes tarafından erişilmesini, paylaşılmasını arzu etmek bir ruh zenginliğinin işaretidir. Haset böyle ruhlara saldırmayı göze alamaz.

HASETÇİDEN NASIL KORUNULUR
Haset, zehirli bir dua'dır. Kişi hasetle kendini de karşısındakini de zehirler. Bu hastalık kardeşi kardeşe öldürtebilir...
Bazı kaynaklarda, kendisine haset edilen kişinin hasetçiden gelebilecek zararlardan korunması için hangi tedbirlere başvurması gerektiğine ilişkin önerilere de yer verilmiştir. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz: Hasetçinin şerrinden Allah'a sığınmak, takvâya yönelmek, Allah'ın emir ve yasaklarına uymak, hasetçiye karşı sabırlı olup onunla çatışmaktan, ona ezâ vermekten sakınmak, Allah'a tevekkül etmek, düşüncesinde hasetçiye yer vermemek, ihlâsla Allah'a yönelmek, hasetçinin kendisine musallat olmasını bir musibet kabul edip bu musibete sebep olabilecek günahlarından tövbe etmek, mümkün olduğu kadar ikram ve ihsanda bulunarak hasetçinin zararından korunmak, hasetçi ve muzır kimselerin kalplerindeki kötülük ateşini onlara iyilik ederek söndürmek, yalnız O'nun koruyuculuğuna sığınmak. Bunların yanında Allah'ın maddî ve mânevî lütuflarına mazhar olan kişinin israftan kaçınması, davranışlarını başkalarının kıskançlığına sebep olmayacak şekilde ayarlaması gerekmektedir.
Bu hem dinî bir görev hem de insana karşı bir nezaket kuralıdır.

Diğer hastalıklarda olduğu gibi haset hastalığında da erken teşhis çok önemlidir. İnsan kendi kusurlarıyla meşgul olma, her şeye ve herkese rahmet gözüyle bakma alışkanlığını kazanabilirse, bu tehlikeleri azaltmış sayılır. Dua, zikir ve ibadete bolca devam etmek suretiyle bunların yok edilmesine çalışmak gerekir.

İnsan kendi kusurlarıyla meşgul olma, her şeye ve herkese rahmet gözüyle bakma alışkanlığını kazanabilirse, bu tehlikeleri azaltmış sayılır. Dua, zikir ve ibadete bolca devam etmek suretiyle bunların yok edilmesine çalışmak gerekir.
Efendimiz, yatağına gireceği sırada mübarek ellerini birleştirir, İhlâs, Felak ve Nâs surelerini okur, avuçlarına üfledikten sonra vücudunu sıvazlardı. Bunu üçer kez tekrarlardı (Buharî, "Fezâilü'l-Kur'ân, 14).

BİR HADİS
"İNSANOĞLUNA şeytan da melek de yaklaşır. Şeytanın yaklaşması, onu kötülüğe götürmek ve ona hakkı yalanlatmaktır. Meleğin yaklaşması ise onu hayra götürmek ve ona hakkı doğrulatmaktır. Kim (vicdanında) bunu (hayra yönelmeyi) bulursa bunun Allah'tan olduğunu bilsin ve Allah'a hamdetsin. Kim de içinde diğerini (şeytanın vesvesesini) bulursa taşlanmış ve kovulmuş şeytandan Allah'a sığınsın (Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an, 2).

BİR AYET
ŞEYTAN sizi fakirlikle korkutur ve size cimriliği telkin eder. Allah ise size katından bir mağfiret ve bir lütuf vaad eder. Allah her şeyi ihata eden ve her şeyi bilendir (el-Bakara 2/268).

BİR DUA
PEYGAMBERİMİZ, "Allah'ım! Ben gerçekten nefsime çok zulmettim, günahları ancak Sen bağışlarsın, beni katından bir mağfiret ile bağışla, bana merhamet et, şüphesiz Sen çok bağışlayansın, çok merhametli olansın" (Tirmizî, De'avât, 98). diye dua etmiştir...

SORU-CEVAP
Cenazede alkış tutulması, slogan atılması ve ıslık çalınması caiz midir?

Cenazenin ardından kabre kadar gitmek sünnettir. Cenaze törenlerinde bağırıp çağırmak, yüksek sesle ağlamak, alkışlamak, slogan atmak, ıslık çalmak, zılgıt çekmek, tezahürat yapmak caiz değildir. İslam âlimleri, bu tür davranışlar bir yana, cenaze merasimlerinde yüksek sesle tekbir getirmeyi dahi mekruh kabul etmişlerdir. Bu, ölen kimseye gösterilecek saygının da bir gereğidir.

PROF. DR. ALİ KÖSE