Selam bir huzur ve esenlik dileğidir

Selam veren kişi, karşısındakinin her türlü kötülükten uzak olması için ona dua etmektedir. Peygamberimiz, selâm vermeyi sevap kazandıran ve cennete girmeye vesile olan önemli işlerden biri olarak tarif etmiştir

takvim.com.tr takvim.com.tr
Kaynak GAZETE
Giriş Tarihi :03 Haziran 2018
Selam bir huzur ve esenlik dileğidir

İÇİNDEKİLER

MEDENÎ bir insan olarak çevremizde yaşayan kişilerle sosyal ilişkilerimizde gözetmemiz gereken ahlâkî kurallardan biri de selâmlaşmadır. Ebu Hureyre, Peygamber Efendimiz'in şöyle buyurduğunu nakleder: "İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de (tam anlamıyla) iman etmiş olmazsınız. Size birbirinizi sevmenizi sağlayacak bir şey önereyim mi? Aranızda selâmı yayınız." Karşılıklı olarak huzur ve esenlik dileği olan selam iletişimin ilk adımı, sevginin ve dostluğun olmazsa olmazıdır. Selamlaşan müminler, Rabbimizin rahmet deryasından nasiplerini alırlar. Selam, Allah'ın isimlerinden biri olduğu için aynı zamanda zikirdir. Kur'an-ı Kerim, cennete giren müminlerin selam ile karşılanacaklarını bildiriyor: "Rablerine karşı gelmekten sakınanlar, bölük bölük cennete gönderileceklerdir.
Oraya vardıklarında cennet kapılarının ardına kadar açık olduğunu görecekler ve muhafızlar onlara "Selâm size! Hoş geldiniz! İşte buyurun, içinde temelli kalacağınız bu cennete girin!" diyecekler (ez-Zümer 39/73). Selam veren kişi, karşısındakinin her türlü kötü-lükten uzak olması için ona dua etmek-tedir. Hz. Pey-gamber, selâm vermeyi sevap kazandıran ve cennete girmeye vesile olan önemli işlerden biri olarak tarif etmiştir. Müslümanların çokça selâmlaşmasının karşılıklı sevgiyi arttıracağını, hayır ve bereket getireceğini ve insanı Allah'a yaklaştıracağını bildirmiştir. Selâm vermekten kaçınmanın bir tür cimrilik olduğunu söylemiştir. Herkesin birbirine selâm vermesini istediği için yolda karşılaştığı çocuklara da selâm vermeye özen göstermiştir. Selam sadece dış hayatta birlikte yaşadığımız insanlar için değil, aile fertleri içinde bir hoş ve esenlik ifadesidir. Yüce Rabbimiz, evlerimize girdiğimiz zaman aile fertlerimize selam vermemizin gerekliliğini bizlere şöyle bildirmektedir: "... Evlere girdiğiniz zaman birbirinize, Allah katından mübarek ve hoş bir esenlik dileği olarak, selam verin. İşte Allah, düşünesiniz diye âyetleri size böyle açıklar (en-Nûr 24/61). Resul-i Ekrem Efendimiz'den aktarılan bir hadiste ise ev halkına selam vermenin kişiye sağlayacağı kazanç şöyledir. "Yavrucuğum! Kendi ailenin yanına girdiğinde onlara selâm ver ki, sana ve ev halkına bereket olsun."

MÜTEVAZİLİĞİN ADI...
Selam vermeyi "sadaka" olarak nitelendiren Peygamberimiz, kendisine gönderilen selamı alarak selamın sahibine de onu iletene de dua etmiştir. Müslümanlar bir araya geldiklerinde söze ilk önce selamla başlarlar. Selam öncelikle mütevaziliğin adıdır. İnsanların gönlünü kazanmanın en temel basamağıdır. Sevginin yerleşmesine vesiledir. İnsanların birbirlerinden güven içerisinde olmalarına bir sebeptir. Selam; saygının, sevginin ve kardeşliğin kapılarını açan bir anahtardır. Gönülden dile, bireyden topluma, toplumdan insanlığa yansıyan barış dilidir. Paylaşmanın, kaynaşmanın, huzura ermenin, Allah'a sığınmanın adıdır selam. Bizler, "Es-selâmü aleyküm" diyerek kardeşimize esenlik, güvenlik, rahmet ve bereket dileklerimizi dile getirmiş oluruz. Mahallemizde, sokak ve caddelerde, otobüs duraklarında, işyerlerimizde, karşılaştığımız her insana, samimiyet ve tebessümle selam vermek ne güzeldir! Ardından tatlı bir dille hâl ve hatır sormak, selamımızı daha da güzelleştirir. Selam veren kimse, "Bana güvenebilirsin, benden emin olabilirsin, sana herhangi bir zararım dokunmaz" mesajını verirken; selamı alan da aynı şekilde karşılık vermiş olur. Böylece, aralarında sevgi ve kardeşlik temelleri atılır. Rahmet Peygamberi Efendimiz, selamın bu güçlü ve derin etkisini bakın ne de güzel dile getirmiştir: "İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şeyi size söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız" (Müslim, İmân, 22).

KALPLERİ YUMUŞATIR
Tebessümle içten verilen selam, katılaşmış kalpleri yumuşatır. Kırgınlıkların ve dargınlıkların ortadan kalkmasına yardımcı olur. Selam vermenin de bir adabı vardır. Selam, büyüklere verildiği gibi küçüklere de verilmelidir. Peygamberimiz'in ifadeleriyle tanıdığımız tanımadığımız herkese selam vermek kardeşlik hakkıdır. Yürüyenlerin oturanlara, küçüklerin büyüklere ve sayıca az olanların çok olanlara selam vermesi, selamın adabıdır. Riyakârlık ve kibirden uzak bir şekilde, tebessüm eşliğinde ve gönülden selam alıp-vermek, selamlaşmada cimrilik göstermemek de selamın ahlakıdır. Selâm verirken veya alırken eğilmek doğru görülmemiştir. Hz. Peygamber, selâm verdiği zaman herkesin duyması ve selâm vermenin öneminin anlaşılması için bazen birkaç defa selâm verirdi. Bununla birlikte uyuyan veya rahatsız edilmemesi gereken bir kimse bulunduğunda sadece uyanık olanlara işittirecek şekilde alçak sesle selâm vermeye özen gösterirdi. Selam göndermek ve gönderilen selamı almak da büyük bir onur, büyük bir bağıştır. Selamı getiren baş tacı edilir, ağırlanır. Selama sırt dönülmez, selam yere düşürülmez. Selam dillerden uzaklaşınca ortalıkta dolaşan dargınlıktır, huzursuzluktur. Selam kalbe dokunan sestir; kalplere selamla girilir, kalplerden selamsız çıkılır.



​ZEKâT KİMLERE VERİLMEZ?
Aşağıda sayılan kişilere zekât ve fitre verilmez:
● Ana, baba, büyükanne ve büyük babalara,
Oğul, oğlun çocukları, kız, kızın çocukları ve bunlardan doğan çocuklara,
● Eşe,
Müslüman olmayanlara,
● Zengine yani aslî ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olan kişiye...

​ZEKâT VERMENİN BELİRLİ BİR ZAMANI VAR MIDIR?
Zekât vermenin belli bir zamanı yoktur. Oruç ve hac ibadetlerinde olduğu gibi nisap miktarı malın üzerinden sene geçmiş olması konusunda da kamerî ay hesabı uygulanır. Farz olduğu andan itibaren verilmesi gerekir. Bunun için belli bir kamerî ayı veya Ramazan'ı beklemeye gerek yoktur. Zekât vermekle yükümlü olanların, yükümlü oldukları andan itibaren en kısa zamanda zekâtlarını vermeleri gerekir. Çünkü zekât bir kulluk borcudur, borç da bir an önce ödenmelidir.

BİR HADİS
"Kim ilim tahsili için bir yola girerse, Allah ona cennete giden yolu kolaylaştırır. Allah'ın evlerinden bir evde, Allah'ın kitabını okuyan ve kendi aralarında onu araştırıp öğrenen bir topluluğun üzerine sekinet (İlahı yardım, bereket ve rahmet) iner, onları rahmet bürür, etraflarını melekler sarar ve Allah onları huzurunda bulunanlara anar. Kimin ameli kendisini geriletir ise soyu onu ileri götürmez."

ES Mâ-İ HÜSNâ:
Vâris: "Yaratılmışların hayatı son bulduktan sonra da varlığını sürdüren, elden ele dolaşan insan mülklerini ölümlerinden sonra asıl sahibi olarak geri alan." Kulun "Vâris" isminden nasibi, Allah tarafından kendisine lutfedilen mülkiyet ve hâkimiyet emanetine riayet edip adaletle ve cömertçe davranmak, bunun ebedî mutluluğunu sağlayacağı inancını taşımaktır.

BİR DUA
Allah'ım! Senden cenneti ve ona ulaştıracak her türlü söz ve davranışı nasip etmeni diliyorum. Cehennemden ve ona götürecek her türlü söz ve davranıştan da sana sığınıyorum. Allah'ım! Kulun ve elçin Hz. Muhammed'in, senden istediği bütün hayırlardan ben de istiyorum. Kulun ve elçin Hz. Muhammed'in sana sığındığı bütün şerlerden ben de sana sığınıyorum.

PROF.DR.ALİ KÖSE