Vücudun en önemli organlarından biri olan
böbrekler, kandaki ürik asit, kreatinin ve üre gibi metabolizma artıklarının idrar yolu
ile atımını sağlıyor. Ayrıca tuz, potasyum, magnezyum gibi mineraller ile glikoz, protein ve su gibi bileşenlerin vücuda eşit şekilde dağılmasına yardımcı oluyor. Böbrek
kanseri, ülkemizde en sık görülen kanser türlerinin başında geliyor. Genellikle
60-70 yaş arası yetişkinlerde ortaya çıkıyor. Üroloji ve Üroonkoloji Uzmanı Prof. Dr. Can Öbek, birçok hastalığa neden olan
obezitenin, böbrekleri de olumsuz etkilediğini belirtiyor. Fazla
kilo, sigara kullanımı ve hipertansiyonun böbrek kanserine neden olduğunu söylüyor. Erken tanı ve tedavinin büyük önem taşıdığı bu hastalıkla ilgili bilinmesi gerekenleri sıralıyor...
GENETİK TEHLİKE
Böbrek
kanseri sıklığında son 20 yıldır artış görülüyor. Tedavideki tüm gelişmelere rağmen, geç kalınmış vakalarda
yaşam kayıpları artıyor. Özellikle hipertansiyonu olan hastalarda kanser daha agresif bir seyir izliyor. Böbrek kanseri tedavi edilmediği takdirde çevre doku ve uzak organlara da yayılıyor. Bu nedenle erken evrede tanı konması, tedavinin başarılı olması ve iyileşme şansının yükselmesinde de etkili oluyor. Sigara tüketimi,
obezite ve
yüksek tansiyonun böbrek kanserine yol açıyor. Bu faktörlerin dışında bazı böbrek kanseri tipleri
ailevi geçişli olabiliyor. Böbrek kanserinden korunma adına yapılacak en önemli adımı
sigara kullanmamak ve fazla
kilolardan kurtulmak oluşturuyor. Sinsi ilerleyen bir hastalık olan böbrek kanseri, çok nadir olarak erken belirti veriyor. Ancak ilerlemiş evrelerde
idrarda kanama bel bölgesinde ağrı ve şişlik gösteriyor. Her ne kadar bu bulgular birçok hastalıkta gözlenebilse de özellikle risk faktörlerine sahip kişilerin daha dikkatli olmaları gerekiyor.
BELİRTİ VERMEZ
Belirti vermeden ilerleyen böbrek
kanseri, kimi zaman başka nedenlerle yapılan ultrasonografi, tomografi veya MR gibi tesadüfen saptanıyor.
Böbrek kanserinde uygulanan cerrahi yönteminde temel amacı kitlenin çıkarılıp böbrek dokusunun korunması oluşturuyor. Bu sayede kişinin kalp hastalıkları riski de azaltılıyor. Ancak bunun mümkün olamadığı durumlarda hastalıklı
böbreğin tamamı çıkartılmak zorunda kalınıyor.