Danışanlarıma şu soruyu soruyorum:
"Ne zaman kendinizi
açıyorsunuz..." Cevaplar
genellikle özbakıma zaman
ayırmakla ilgili oluyor:
Doğaya girmek, dans,
beden ve duygusallığa
bağlanmak, beslemek.
Kendimize enerji
verdiğimizde, belirli bir
hedefe değil, kendimizi
kendimize açıyoruz. Belki de
dilimizde eriyen küçük bir bitter
çikolata karesi hissidir bu... Ya
da duşta ense, koltuk altı ve
göğüs bölgesindeki sıcak suyu
fark etmeye başladığımız
an. Vücudumuzun
yıkamayı, kontrol
etmeyi veya
dokunmayı asla
düşünmediğimiz
birçok parçası vardır.
Bazen bu kısımlarımızı
görmezden geliriz çünkü
hattın bir yerinde onları
kapatmaya başladık.
Belki derin yaralandık
ve tekrar açılacağımıza
güvenmiyoruz. Belki artık
çekici olmayı hak etmediğimizi
hissediyoruz. Çünkü artık
bir zamanlar sahip
olduğumuz fit vücuda veya
tam saça sahip değiliz.
Ya da belki hastalık bizi
dönüştürdü. Önemli bir
parçamıza el koydu. Bu
da bizi seksi ya da itici
hissettiriyor. Bazen birisini
kaybettiğimiz için duygusal
olmayı veya uyanmayı
hak etmiyormuşuz gibi
yas tutuyor veya suçlu
hissediyoruz. Bazen
sinirleniriz. Günlük yaşamın
stresinden kızgınlıklara, daha
derin yaralara kadar,
insanların duygusal
benlikleriyle temastan
kopuk hissetmeleri için
pek çok neden vardır.
Çoğu zaman, kontrol
edebileceğimiz tek şey
kapatmaktır. Duygusal
açıdan özbakım
planlarımıza dahil
etmek, kontrolle
olan ilişkimizi
değiştirebilir ve
varoluş durumumuzu
dönüştürebilir.
ESTHER PEREL - İLİŞKİ TERAPİSTİ