Müslümanlar, oruçluyken sadece yeme - içmeyi bırakmaz. Günümüze kadar gelmiş hadislerde peygamberimizin buyurduğu gibi, oruçlu kişi çirkin sözlerden ve başkalarını incitecek davranışlardan da kaçınır. Oruç, hem madden hem de manen arınmamızı sağlar. Takva sahibi kişilerin arasındaki yardımseverlik ve kardeşlik duygularını pekiştirir. İnsanların iç dünyalarında çok daha huzurlu olur.
Kadir Suresinde bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilen Kadir Gecesi, Ramazan'ın 27. gecesine denk gelir. Allah, bu gece temiz bir kalple edilen tüm duaların hepsini kabul eder. Kutsal kitabımız Kuran, bu gecede inmeye başlamıştır. Rahmet ve bereket dolu olan bu gecede tövbe kapısı güneş doğana kadar açık kalır. Mümin kullar sabaha kadar ibadet ederek geçmiş günahları için bağışlanma diler.
Ramazan Ayı, aynı zamanda hoşgörü ayıdır. Dünyevi hırslarından arınan kişiler, çevresindeki insanlara karşı çok daha merhametli ve anlayışlı olur. İftar sofralarında bir araya gelen komşular, birbirleriyle uzun uzun sohbet imkanı bulur. Buhari'nin aktardığı bir hadiste, bu ayda şeytanın bağlandığı, cehennemin kapılarının kapandığı ve cennet kapılarının ardına kadar açıldığı bildirilir. İmkanı olanlar evde mukabele okutturur. Ramazan Ayının ilk gününde başlayan mukabeleler Arefe duası ile tamamlanır. .
Tüm İslam ülkelerinde kutlanan Ramazan Bayramı, Müslümanlar için ayrı bir öneme sahiptir.. Bayram sabahı, küçük büyük herkes camiye giderek bayram namazı kılar. Hocalar, Ramazan'ın önemine dair vaazlar verir. Uzun zamandır görüşme fırsatı bulamamış olan kişiler bir araya gelerek özlem giderir. Şehir dışında yaşayanlar ziyaret edilir. Tam bir kardeşlik havasında geçen bayramda da yardımlaşma sürer. Hazırlanan bayram kolileri ihtiyaç sahibi ailelere ulaştırılır. En köklü geleneklerimizden bir diğeri ise bayramda küslerin barışmasıdır. Ramazan Bayramı tüm Müslümanların kardeş olduğunu hepimize bir kere daha hatırlatır.
Bayramda mezarlıklar ziyaret edilir, bol bol sadaka dağıtılır. Gelen misafirlere ikramda bulunulur. Çocuklar şeker ve harçlıkla sevindirilir. Müslümanlar, hem yaşlıları ziyaret ederek hem de çocukları sevindirerek peygamberimizin sünnetini yerine getirmiş olur.
Orucu bozup sadece kazayı gerektiren durumlar nelerdir?
Yolculuk, hastalık gibi meşru bir mazerete dayalı olarak bozulan orucun, sadece kazası gerekir. Ayrıca, abdest alırken boğaza su kaçması gibi kasıt olmaksızın yemek-içmek; çiğ pirinç gibi beslenme amacı ve anlamı taşımayan, yenilip içilmesi mûtat olmayan veya toprak gibi insan tabiatının meyletmediği şeylerin yenilip içilmesi orucu bozup, sadece kazasını gerektirir (Merğînânî, el-Hidâye, II, 259, 267-270).
Keffâret ve adak oruçları ile nâfile oruçların başlanıp bozulması durumunda kazâ edilmeleri gereklidir.
Ramazan'da bir mazeret olmaksızın tutulmayan oruçlar, gününe gün kaza edilir. Ancak mazeretsiz olarak Ramazan orucunu tutmamak büyük günahtır.
Cinsel birleşme dışında tatmin, ağza giren yağmur, kar veya dolunun istemeyerek yutulması, abdest alırken, yıkanırken veya yüzerken suyun istemeyerek yutulması, kasten ağız dolusu kusulması orucu bozar ve bozulan orucun kaza edilmesini gerektirir (Merğînânî, el-Hidâye, II, 256-259, 263).
İmsak vaktinin girip girmediği konusunda şüphesi bulunan kimse yiyip içmeye devam ederken o esnada ikinci fecrin doğmuş olduğu ortaya çıksa, oruç bozulur ve kazâ edilmesi gerekir. Aynı şekilde güneşin battığını zannederek iftar ederken güneşin henüz batmadığı anlaşılsa yine kazâ gerekir (Merğînânî, el-Hidâye, II, 277-278).
Unutarak yiyip içtikten sonra orucunun bozulmuş olduğu zannıyla veya gece niyetlenemeyip gündüz niyetlendikten sonra, gündüz yapılan bu niyetin niyet sayılmayacağı zannıyla günün geri kalan kısmında bilerek bir şey yiyip içmek veya cinsel ilişkide bulunmakla oruç bozulur ve kaza edilmesi gerekir.