"2005 YILINA KADAR POPÜLASYON ARTTI"
1994 yılından bu yana Akdeniz foklarına ilişkin çalışmalar yürüten Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Deniz Bilimleri Enstitüsü, Deniz Biyolojisi ve Balıkçılık Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Cemal Gücü, 1994 yılında 10 fokun öldürüldüğünü hatırlatarak, "10 sayısı çok ciddi bir rakam. İlk araştırmalar bu bölgenin foklar için önemli olduğunu ortaya koydu. Tarım ve Orman Bakanlığı geniş bir alanı koruma altına aldı, böylece fokların besin kaynağı koruma altına alınmış oldu. Aynı yıllarda Kültür ve Turizm Bakanlığı fokların yaşamı için önemli olan barınma, üreme alanlarını, mağaraları kapsayacak şekilde 75 kilometrelik alanı 1'inci derece doğal sit alanı ilan etti. Popülasyon, koruma önlemlerine cevap verdi, 2005 yılına kadar popülasyon hızlı şekilde arttı" dedi.
"MAĞARALAR KAYBOLURSA FOKLARIN YAŞAMA SANSI KALMAYACAK"
Prof. Dr. Gücü, 2005 yılından sonra popülasyon ile ilgili olumsuzluklar yaşanmaya başlandığını kaydederek, şöyle konuştu:
"Bu alanları göz bebeğimiz gibi korumamız gerekiyor; ama maalesef böyle olmadı. 2005 yılından sonra bazı olumsuz gelişmeler fokları ciddi anlamda tehdit ediyor. Çimento fabrikasına hizmet eden bir deniz terminali yapılması sonucu çok önemli bir mağarayı kaybettik, o mağarada üreme durdu.
Mağaralar foklar için çok önemli, yavrularını dünyaya getiriyorlar. Her mağarada yavru yapamıyorlar, mağaraların özel şartlarda olması gerekiyor. Üstünün kapalı, insan gözünden uzak ve içinde hava alması gerekiyor. Bu özelliklerde mağaralar çok az. Mersin kıyılarında 8 tane bu özelliğe sahip mağara var. Bunları kaybedince fokların üremesi mümkün olmuyor. Çok yakında Kızkalesi tarafında 8 bireyin aynı anda kullandığı mağaranın üzerinde otel yapılacağı bilgisini aldık. Eğer bu mağaralar kaybolursa fokların yaşama şansı kalmayacak"
"MAALESEF DALIŞ TURLARI DÜZENLİYORLAR"
Prof. Dr. Gücü, mağaraların yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını vurgulayarak, "Bu mağaralar kaybolduğunda doğum güdüsü ile gelen anneler alelade bir yerde doğum yapacak. Kış başında ürüyorlar; uygun mağaraya yavru yapmayan anne, ilk büyük fırtınada yavrusunu kaybediyor. Eğer bu şartlarda devam ederse 15-20 yıl içinde fok göremeyeceğimizi düşünüyoruz. Şu anda habitat kaybı inanılmaz boyutlara ulaştı. Bunar ekolojik olarak simge türler. Fok mağaralarına girilmemesi önemli. Maalesef dalış turları düzenleniyor; özellikle de fok mağaralarına 'burada fok var' diye dalış düzenleniyor. İnsanlardan bu tip faaliyetlere katılmamalarını istiyoruz" ifadelerini kullandı.