Yani program yapımcıları şahsi fikirlerini söyleyemeyecekler mi?
Üstelik daha şuursuzları da var bu tweetcilerin. "Korelilere hakaret ederek, ırkçılık yapıyorsunuz!" diyor onlar da. Benim diyeceğimi okurlar tahmin etmiştir, onu geçelim de esas içimi acıtan bölümü anlatayım.
Müge bu 'tespite' o kadar üzülmüş ki, iki yıl önce Kore ziyareti sırasında çektirdiği fotoğrafları getirmiş stüdyoya, "Bakın ben bu ülke halkını ne kadar çok severim" demeye çalışıyor canımın içi.
Ne gereği var Mügeciğim, kendini o kadar yırtmaya? Aklı şuuru yerinde izleyici senin eleştirinden böyle bir şeyi kastetmediğini zaten anlıyor Geri kalan 'ileri' zekalıları da boş ver gitsin.
İzleseler ne olur, izlemeseler ne olur.
Elbette her okur, her seyirci başımızın tacı gönlümüzün sultanıdır ama böyle sarsak sultanlarımız da olmasın lütfen?
* * *
VE... SACİT ASLAN
Aynı programda kızların konuğu Sacit Aslan... Babası rahmetliyi tanırdım, onun da gençliğini bilirim. Bakıyorum öyle aklı başında laflar ediyor ki, "Hey gidi günler" diyorum, "Bizim deli dolu çocuk ne kadar güzel yaş almış!" Bu, yaşlanmışın kibarcası biliyorsunuz.
Yoksa 'bana moruk dedi' diye ayağa kalkar insanlar. Oysa ne önemi var di mi, geçen senelerin ve bir iki kırışığın? Önemli olan beynin kırışmaması. Çünkü o bir kırışmaya görsün; ondan sonra seyreyleyin, tahammülsüzlüğü, sağa sola çemkirmeyi, her lafı kı,ından anlamayı...
İşte bu yüzden diyorum, 'Sacit'e helal olsun, o da iyi yaşlananlardan' diye. 'Marifet midir, olması gereken bu değil midir' ise nafile bir laf. Evet günümüzde gerçekten marifettir iyi yaş almak, aklı selim düşünmek, kısaca olgunlaşmak. Tekrar söylüyorum; bakın en alttan en tepeye, bunu herkesin beceremediğini göreceksiniz. Çoğu sinir küpü olup çıkmış, kimi çevresinde kırmadık insan bırakmamış, kimi de ağzından çıkanı duymayacak kadar sapıtmış.
Adına da yaşlılık demişler.
Bence içki gibi, yaşlanan hücreler de insanın gerçek huyunu ortaya döküyor. Gerisi hikaye.
* * *
BÜLENT ERSOY'A NAÇİZANE TAVSİYE!
Daha önce de yazmıştım. Bülent Ersoy hanımefendi, geçen gece Cahide'de sahne almış. Ama duyup öğreniyorum ki yine bildik eserlerini terennüm etmiş çokça.
Oysa, "Pop şarkılar söyleyeceğim" demişti. Bana kalırsa tümü pop şarkılardan oluşan bir konsere imza atmalı Ersoy.
Hangi 'eserleri' söylesin derseniz yazayım listeyi, nasıl olsa istek üzerine konseri tekrarlayacaktır.
Bendenizin seçtikleri şöyle efendim; zatı alileri tensip buyururlarsa bizler de dinlemekten fevkalade keyif alacağızdır.
Giriş şarkımız gayet sade bir kostümle terennüm edilecek bir Erol Evgin şarkısı, 'İçimdeki fırtına!' Sonra dediğim gibi Mehmet Teoman bestesi, 'İlla!' Ardından, Ayşegül Aldinç'in meşhur ettiği 'Su yeşili!' Ve Sezen Aksu'dan sonra en iyi okuyacağını bildiğimiz 'Cigaramın dumanına saklasam seni!' Oradan da Neşet Ertaş ustaya selam sarkıtılacak; 'Gönlüm ataşlara yandı gidiyor!' denecek.
Şimdi sıra geldi dans etmeye...
Bu faslı Akrep Nalan'ın ünlü ettiği 'Sarhoş' tangosuyla açabiliriz.
Uymaz ama peşi sıra Bayram Şenpınar bestesi, 'Gönlümün Sultanısınız' pek iyi gidebilir.
Anladınız yavaş yavaş göbek havalarına geçmekteyiz. Ama burada benim akıl biraz karışık, ne de olsa yeni şarkılara pek vakıf değilim. Bu yüzden Cahide'nin patronu o çok değerli İzzet efendinin sağ kolu Sarp beyden yardım alabiliriz. Çünkü kendisi son yüzyılın yerli-yabancı tüm şarkılarını bir çırpıda sayabilecek kadar dahi bir zattır.
Veda şarkımız ise elbette.... (Burayı da siz doldurun artık)