Bakmakla görmek arasındaki ayrıntı veya diğer bir değişle, farklı bakış açıları... Sonuçta çevremizde olup biteni her birimiz kendimizce yorumluyoruz. 'Suriyeli mültecileri asalımkeselim' deniyor mesela.
Neymiş, mahalleyi gasp edip Türkleri dövüyorlarmış! Kadınları da marketten yiyecek çalıyormuş. İşte o farklı bakış açısına burada ihtiyaç var, özellikle de karnı aç çocuğunu doyurmayan anne yüreği söz konusuysa. Bir diğer görüş de hırsızlık yapanların hapse atılmaları yönünde. Hemen yanı başında yer alan haberi okumalarını tavsiye ederim; 'Defalarca aynı camiyi soyan ve her seferinde en az 2 bin lirayı cebe indiren Müslüman Türk yine serbest bırakıldı!' Onu koyvereceksin de, bakkaldan çikolata çalan el kadar bebeyi niye tutuklayacaksın acaba?
Mülteciler mala-mülke zarar vermekle de suçlanıyor. Çocukları misal trafikte duran lüks araçları çiziyorlarmış! Sizin arabanız çiziliyor, onların ise hayatlarının tümü üzerine koca bir çizik atılmış, desem... Bir de unutmayın, bu insanlar da zamanında kendi ülkelerinde, kendi mahallelerinde, kendi imkanlarıyla mutlu-mesut yaşıyorlardı. Sonra ne oldu? Yaşam özgürlükleri ellerinden alındı. Ama buraya sadece özgür havayı solumak için gelmediler, çünkü hava karın doyurmuyor.
Atılan bomba kadar açlık da insanı öldürebiliyor icabında. 'Kendini İsrail sanan Ermenistan, Azerbaycan'a saldırdı!' Ülkemiz söz konusu olduğunda cak cak öten Amerikan Ermeni Lobisi niyeyse bu kez olaya hiç bir açıdan bakamadılar. Demek ki Türkiye nefreti gözlerini öylesine kör etmiş ki açı tayin edecek halleri kalmamış. 'Hakim, dayakçı kocayı bırakıp cezayı kadına kesti!' Oysa eş ne diyor; "Şiddet uyguluyor, aldatıyordu!" Hakim efendi inanmıyor ve mağdur kadına 7 bin tl ceza veriyor. Ayrıca bu karar, emsal teşkil edecekmiş. Doğrudur, bu türden kocaların hem işkenceye devam edip, hem de üstüne para almaları bakımından müthiş bir emsal. Ayrıca 'hayatları eşleri yüzünden tehlikede olan kadınların Avrupa ülkelerine iltica edebilmelerine' de aynı kafalar hükmetmedi mi? İşte size ziyadesiyle farklı bakış açıları. 'Esra Erol'un evlilik programı yasaklanabilir!' Çünkü bu programda tanışıp evlenen çiftin koca olanı, dün karısını bıçaklayarak öldürdü! Anlaşıldı suçlu Esra Erol! Peki vatan sathına yayılan diğer eş katliamlarının suçlusu da mı o?
Onları da mı Esra tanıştırmıştı? Hatırlayın, dün aynı haltı yiyen emekli polis ne demişti mahkeme heyetine, "Kan şekerim düştü bıçaklayıverdim!" Bakış açıma göre, dilerim hakimin de şekeri düşer ve ne yaptığını bilmeksizin 'ağırlaştırılmış müebbet' veriverir bu uyanığa. Son on yılı da, hepimizi enayi yerine koyduğu için.
Vee... 'Amca, iki aylık yeğenini havaya fırlattı, çocuğun başı tavandaki pervaneye çarptı!" Kusura kalmayın ama şöyle ahmak yorumlar yapılıyor; "Çocuk, boş bulunan amcanın elinden kurtulup... akıl almaz bir olay... talihsiz kaza...' Bana sorarsanız amca düpedüz dangalak. Sebebi de, vakti evvelinde kendisinin de bir aile büyüğü tarafından aynı şekilde hoplatılması ve kafayı tavana çarpması. Böylece bıngıldak akmış, akıl fikir de peşinden sızmış gitmiş.
Oysa bu henüz iki aylık bir bebek ve başını bile tutamaz o dönemde. Ve öyle sevimli sevimli titretir ki yiyesin gelir. Şimdi sen kalk onun yerine basket topu muamelesi yap.
Not; Yanılmıyorsam Oğuz Özyaral Hoca'ydı ve konuyla ilgili bir bilgi paylaşmıştı; "Beş metre boyunda biri, sizi alıp beş metre yüksekliğe atsa ne hissederseniz, bebek de aynı şeyi hisseder!"