Cumhuriyet yazarı Şükran Soner, 'İstanbul'da çıkan hortumların müsebbibi olarak' AK Parti'yi göstermiş.
Üstelik ve ne yazık ki bunu inanarak söylüyor.
O zaman da şöyle bir izdüşüm oluşuyor ve diyorsunuz ki, "Sırf muhalefete destek vermek adına, demek ki en akıllı insanlar bile şuurunu kaybedebilirmiş!"
Elbette Hükümet fanatikleri arasında da zaman zaman kafayı sıyırıp lafın şirazesini kaçıranlar var ama bu güne dek hiç kimse Şükran Soner kadar 'uçmamıştı!' Yaşına saygı duymasam neler diyeceğim neler. Mesela diyeceğim ki, "Dünyada küresel ısınma diye bir gerçek var ve bu AK Parti iktidarından çok önce başımıza geldi! Sebebi de sanayileşen ülkeler tarafından yoğun olarak atmosfere salınan bazı gazlar. Bunların arasında İstanbul'un çarpık yapılaşması ancak sonuncu sırada yer alabilir. Hatta ABD tek başına karbondioksit miktarının yüzde 25'ini üretip, Kyoto Protokolünü imzalamazken bu Hükümet hemen imzayı atmıştır."
Tabii devam ederdim; "Atmosfere karışan karbondioksitin payı yüzde 50 fosil yakıtlardansa da, yüzde 20'si canlıların solunumundan oluşur, yani Sayın Soner sizin gibi haybeye nefes tüketenlerden. Sera gazının bir diğer sebebi de motorlu taşıtlardan havaya karışan karbondioksit. Umarım arabanız yoktur ve toplu taşıtları kullanıyorsunuzdur Sayın Soner. Çünkü zarar oranı neredeyse yüzde 15'lere varıyor."
Sonrasında beni kimse susturamazdı, sorardım; "Bilmiyorum Şükran Hanım sprey türü ürünler kullanıyor mu? Çünkü püskürtücü gazlar, soğutucu aletlerde kullanılan gazlar ve bilgisayar temizleyicilerinden oluşan kloroflourkarbon gazlarının küresel ısınmadaki payı tam tamına yüzde 22..."
Keşke Sayın Soner ekranlara çıkıp 'ille de muhalefet yapma' fikri sabitliği yerine bu gibi yaralı bilgileri aktarsaydı bizlere... Ama o sadece, 'küresel ısınmanın son 50 yılda yüzde 90 oranında dünya insanının eliyle olduğunu ve asırlarca sürebileceğini' unutup tüm vebali AK Parti Hükümeti'nin omuzlarına yükledi.
Daha neler anlatılabilirdi?
En başta, sanayileşmenin 1800'lü yıllardan beri en sıcak yılların sırasıyla; 1998-
2002-2003-2001-1997-2006 olduğunu...
Önümüzdeki dönemde sıcaklığın 2 ila 4 derece artacağını, uzun süreli yoğun sıcak hava dalgaları yaşanacağını ve beklenmedik yerlerde bile şiddeti fırtınaların görüleceğini...
Kutup buzullarının erimesi sonucunda Antarktika'nın artık olmayacağını... Pek çok kıyı ülkesinin sular altında kalacağını...
Müthiş bir kuraklığın ve yangınların çıkacağını... Göl ve ırmak sularının yüzde 20 azalacağını... Hatta aşırı ısınma nedeniyle virüs türlerinde değişiklik olacağını ve salgın hastalıkların baş göstereceğini..."
Sayın Soner son olarak da 'küresel ısınmaya karşı bireysel neler yapabiliriz' maddelerini tek tek sıralayabilirdi ki, inanın o esnada havaya saldığı karbondioksit gazını bile görmezden gelirdik.
Ama onun yerine biz uzmanlara kulak verelim, diyorlar ki;
Arabanıza olabildiğince az binin, toplu taşımayı kullanın.
Bulunduğunuz ortam sıcaklığını düşürün.
Elektrikli cihazları stand by konumunda bırakmayın. Şarj cihazı prizde takılı kalmasın.
Kaynar suyu idareli kullanın. Daha fazlasını kaynatmayın.
Küveti doldurup yıkanmak yerine duş alın.
Uçağa daha az binin.
Çok parlak ışıkları söndürün.
Yerine verimli ampul takın.
Dondurucularınızı sızdırmaz hale getirin.
Evinizin ısısını havaya yollamayın, yalıtım yapın içeride kalsın.
Çamaşırı öyle haldır haldır kaynatmayın, sıcaklığını düşürün.
Yiyeceklerinizi kendi bölgenizden temin edin, düşünün ki dünyanın bir ucundan uçaklarla getiriliyorlar.
Son olarak da, lüzumsuz konuşup, insanların oksijenini tüketmeyin.