Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı bekleyen o kadar çok iş var ki, aralarında detay gibi görünen 'fikir hırsızlığı' ve 'patent' sorununa sıra ne zaman gelir bilemem. Aslına bakarsanız günümüzün en büyük değeri 'üretici beyinler!' Ve bunun bilincinde olan ülkeler bu tip insanların her türlü hakkını yasalarla koruma altına almışlar bile.
Dün köşemde espri mahiyetinde sözünü ettiğim, "Star tv'de başlayacak olan 'Reaksiyon' dizisinin konusu, aynen bizim Yayın Yönetmeni Ergün Diler'in köşe yazılarından alınmış gibi" dediğim mevzuu 'reaksiyonlara' neden olmuş. Ama diziyi izlerken göreceksiniz ki benimki espri filan değilmiş.
O vakit sıra eski defterleri açmaya geldi.
Yine Star tv, yıllar önce yolladığım 'Kuaförler yarışması'nı bu günlerde ekranlara 'Benim kuaförüm' adıyla getiriyor. Oysa eski yönetim bana demişti ki "Böyle bir program reyting almaz!" Bilgisayarımın 'sent mailinden' bulduğum metin şöyle; "Tüm kadın kuaförlerine açık bir yarışma programıdır.
Yarışma, seçilen konu mankeni üzerinde saç ve makyaj uygulamasını kapsar. Her kuaför yarışacağı gün, önce malzeme alışverişine çıkar. Böylece kadın izleyici hangi saç boyası, hangi makyaj malzemesi veya saç aksesuarı nereden bulunur, kaç paradır, bilgi sahibi olur.
Yarışmacı kendi gününde saç bakımı, boya, saç kesimi, şekil verme ve belki makyaj yapar.
Aynı gün sonunda meslektaşları tarafından puan verilir. Hafta sonu finalde ise, puanlar toplanır ve birinci ödülünü alır."
Bir başka önerim daha olmuş kanala, hatta dertleşmişim bile; "Sevgili Bilmemkim, televizyonlar yolladığım çoğu şeyi alıp kendileri yapıyor, bu nasıl iş yahu? Hoş projeleri önce sana yolluyorum ama Star'da da olmuyor... Bu gün bir iki şey gönderiyorum, ilki izdivaç programınıza çare olabilir. Bu arada Esra Erol'dan sonra hangi sunucuyu koysanız olmayacak gibi görünüyor, senin de bildiğin sebeplerden.
Alttakileri bir oku, böylece program 'havadansudan' yerine amacına ulaşan ciddi bir proje haline gelebilir..." Ve gerçekten de önerdiğim 'Gelin bohçası' bu gün Seda Sayan'ın sunduğu 'Kaynana-Gelin'in bir versiyonu.
Aynı yıllarda aklıma gelen bu kez 'Küsleri barıştıralım' isimli bir format olmuş. Ve bermutat her kanala yollamışım. Sadece anons bölümü alıntılıyorum; "Sevgili İzleyiciler, iş yerinizdeki en yakın dostunuzla aranız kötü mü? Sınıf arkadaşınıza mı küstünüz? Eşiniz, kayınvalideniz sizi artık görmek istemiyor mu? Böylesi geçici kırgınlıkları bize bildirin! Hele bir de hata sizde ise, hediyemizi alalım ve gidip sizin adınıza özür dileyelim, ekranlarda barıştıralım." Tabii yine ses çıkmamış ama bir süre sonra, artık hangisiydi hatırlamıyorum biri çıkıp, Fatih Kısaparmak ve eşine yaptırmıştı programı.
Dahası var... Yine yıl 2004, 'Survivor' den esinlenmişim bu defa. Ve sayfalar dolusu format hazırlamışım. Tek farkla, benimki adada değil, Ege denizinde dolaşan ve adı 'Nuh'un Gemisi' olan antik bir yelkenlide geçiyor. İşte kanallara yolladığım metin; "Gelin bu yarışma sadece Türkler arasında değil, mesela 'Yunanlı gençlerle, bizim gençler' arasında olsun. Şöyle diyelim; Filanca Kanal ile Yunan TV tarafından ortaklaşa yapılması düşünülen bir programdır. Bu projede, bir gemi seyahati sırasında (tercihen yelkenli) Türk ve Yunan gençleri yeteneklerini sergileyeceklerdir. Yarışma sonunda 'İdeal Egeli Genç' seçilecektir. Ödüller para, hediye, iki ülkede tatil vs olabilir."
İşin diğer komik yanı da, tamamını almasalar bile, arada mutlaka cımbızlayacak bir şeyler buluyor olmaları... Örneğin bir dizi senaryomda, başrol kızı 'adını vermeden gazetenin birinde köşe yazan' bir karakter olarak düşünmüşüm. Daha doğrusu karım o dönemde aynı şekilde Milliyet'te 'Sarıkız' köşesini hazırlıyor, ondan esinlenmişim... Bir hafta sonra bakıyorum kanalın bir dizisinde esas oğlan durup dururken 'değişik adla' köşe yazmaya başlamış!
Aslında benden geçmiş her şey. Bunları da fazla ümitlenmesinler diye gençler için anlattım zaten. Canlarım benim, hani elde proje, yapım şirketlerinin ve televizyonların kapılarını aşındırıyorlar ya... Önce beklesinler bakalım, Cumhurbaşkanımız şu patent işine bir el atsın hele...