Tarihi 16 Eylül 2024

Bacak arası

ÖNCEKİ akşam dünyasını tamamen Laiklik ve Kemalizm üzerine kurmuş iki CHP'li arkadaşla bir yemekte buluştuk. İçlerinden biri CHP'ye ve muhalefete yön veren, hatta Kemal Bey'in devrilmesinde muazzam bir etkisi olan, İmamoğlu'nu sonuna kadar destekleyen ve fikir anlamında beyin takımında olanlardan biriydi. Diğeri de iş adamıydı.
Kardeşi ABD'ye gitmiş, orada Amerikan yönetiminin önemli isimleri buluşmuştu geçmişte.
İş adamı dostum "Kardeşime seni CHP'nin başına getireceğiz, Deniz Baykal'ı yakında deviriyoruz.
Yerine senin geçmeni istiyoruz" teklifinde bulunmuşlar. İş adamı dostum "Kardeşim kabul etmeyince bir süre sonra dedikleri oldu. Deniz Bey devrildi. Yerine Kemal Kılıçdaroğlu geçti.
Kardeşim kabul etseydi CHP'nin başındaydı" diyordu.
Masadaki diğer muhalefetin beyni olan kişi ise İmamoğlu'na mahkeme kararıyla seçim yasağı gelebilir tehlikesine karşı neler yaptığını anlatıyordu. İmamoğlu'na "Belediye Başkanlığı'nı bırak.
CHP'nin başına geç. Türkiye'yi gez, mitingler düzenle, Millet'e git" demiş. İmamoğlu bu teklif üzerine soluğu Kemal Kılıçdaroğlu'nun yanında alıyor. Uzun uzun görüşüyor, istişare ediyor. Ancak çıkışta İmamoğlu belediyede görevine devam ediyor, buna karşılık sürekli yurt içi gezilere çıkmaya başlıyor. Adeta İstanbul'u unutuyor.
Onlarla dünyayı ve siyaseti tartıştık gecenin ikisine kadar.
Tabii gündemi de ihmal etmedik.
Sözü Narin cinayetine getirerek iktidarı eleştirmeye başladılar.
İmam Hatiplerden girdiler, Narin'in öldürüldüğü köyün Hizbullahçı olduğuna söyleyecek kadar ileriye taşıdılar. Hatta bana muhalefeti destekleyen kanalda canlı yayına çıkan bir dedektifin "Katil kızın ağabeyi" şeklindeki açıklamalarını dahi izlettirdiler. Bir cinayeti bile siyasete çekecek kadar ideolojik saplantıları olduğunu söyledim onlara. Öldürülen Narin'in ağabeyinin HDP mitinginde zafer işaretleri ile poşu giydirilirken çekilmiş görüntülerini izlettim.
"Şimdi ben de sizin gibi bir cinayete ideolojik saplantıyla bakıp, olayı HDP'ye bağlayıp, sizin sınırsız desteklediğiniz muhalefet de bunlarla aynı masada aynı çorbadan kaşık sallıyor diye mi geleyim. Sosyal medya yalanları ile ideolojinizin hoşuna giden her şeyi doğru kabul edip, sübjektif bir yola giriyorsunuz. Dahası kullanılıyorsunuz. Birileri size bacak arası yapıyor" diyerek eleştirdim. Narin'in ağabeyini HDP mitingindeki görüntülerini görünce kilitlendiler.
Maalesef birileri bizi fena kilitliyor. Adli cinayetlerde bile birileri sosyal medya üzerinden Türkiye'yi bölüyor, yalan-dolan haberlerle kampanyalar yaparak gerilim ve kamplaşma için büyük mücadele veriyor. Travmatik bir toplum haline geldik. Yıllardır iktidara gelememe hırsı, her olayı hatta sıradan konuları bile hükümete, devlete bağlayarak saldırıya geçecekler güruhu oluşturdu. Bir adam gidiyor Mustafa Kemal'in mumyasına muhalefet sloganları üzerinden konuşma yapıyor. Türkiye sosyal medyada bunu tartışırken bir bakıyorsunuz modern görünümlü bir hanımefendi de Mustafa Kemal'in heykeli üzerine oturmuş "CHP'yi heykele şikayet eden" görüntüleri servis ediliyor. Doğru veya yanlış fark etmiyor. En eğitimli insanlar bile sosyal medya üzerinden başlatılan yalanlar ve operasyonlar rüzgarına kapılıp, bunlara inanarak ortaya fırlıyor, olayı iktidar meselesine getiriyor. İstihbarat örgütleri de bu zaafımızı yakalamış üzerinde tepiniyor. ABD'nin ve CIA'nın kuklası FETÖcü ve PKKlı hesaplardan istihbarat örgütlerinin ellerine tutuşturduğu yalanlar dosyası cinayetlerde bile servis edilerek bölünme ve kamplaşma derinleştirilmeye çalışılıyor. Sosyal medyada bir cinayet üzerinden dine bile saldırılar başlatılıyor.
Zülfü Livaneli gibi CHP Genel Başkanlığı'na aday olmuş bir sanatçı çıkıyor "Narin Norveç'te yaşasaydı kaderi nasıl olacaktı, belki de yükselecek bilim insanı olacaktı. Başına bunlar gelir miydi" gibisinden paylaşımlar yapıp, olayı 3. Dünya ülkesi olduğumuz noktasına taşıyor. Ahmet Hakan Coşkun Norveç'te tecavüz edilerek öldürülen ve ülkeyi ayağa kaldıran 8 yaşındaki iki kızı örnekleyerek karşı cevap veriyor. Ortada tam bir travmatik durum var. Birileri bizi hemen her konuda bölmek için deli danalar gibi saldırıyor. Geçmişte de benzer örneklerini çok yaşadık.
Bizi öyle bölüp kamplara ayırdılar ki, geldiğimiz noktada anarşiyi sokaklardan taşma noktasına getirip 12 Eylül darbesine zemin hazırladılar. O darbeden iki ay sonra da kapatılan Amerikan üslerini açtırarak ekmeklerine yağ sürdüler. Kamplaşmamız ve bugünkü gibi havada çakan şimşekler konusunda bile "Devlet yüzünden afet oldu" diye dahi ayrışmamız nedeniyle bize minnettar kaldılar. Öyle bölündük ki, bizi bıyıkta bile kamplaştırdılar o dönemde. Sağcı veya solcu bıyığı var diye insanlar öldürüldü bu ülkede. Kadife pantolonu solcular, kot pantolonu sağcılar giyiyordu o yıllarda. Giydiği pantolon yüzünden bile can verenler oldu Amerikan darbesine ulaşılsın diye birileri. O dönemin solcularını bile parçalara bölüp, birbiriyle Maocu-Leninci diye kavga ettirdiler. Şimdi o dönemin yasaklı örgütlerinden birinin önemli ismi YouTube'da yayın yapıyor. Ülkü Ocakları ve MHP binasının nasıl bebek arabası içine yerleştirilmiş bombalarla havaya uçurulduğunu anlatıyor. Bir kızın da eylemde nasıl yer aldığını aktarıp, "O kızımız bugün bir üniversitede profesörlük yapıyor" diyor.
Bombacı çocuklarımızı eğitiyormuş Boğaziçi Üniversitesi'nde. O akademisyen bombacı profesörün ismini açıklasa da gidip konuşsak.
Kim bilir şu an neler hissediyor?
Geçmişte ağabeyim de sağ görüşlüydü ve ülkü ocaklarında yöneticiydi. Sokakta birbirlerini görseler yumruklarla saldırdıkları bir devrimci vardı. 12 Eylül'den yıllar sonra ikisini İznik gölünde birlikte balık tutarken gördüm "Birileri bizi fena gaza getirip darbe yaptılar, malı götüren onlar oldu" diyordu ikisi de tuttukları balıkları birlikte yerken.
YouTube'dan yayın yapan devrimci örgüt üyesi ise sözü sanatçı İlyas Salman'a getiriyordu. 1 Mayıs 1977'de 34 kişinin öldüğü kanlı 1 Mayıs olaylarını anlatıyordu.
İlyas Salman'ın miting alanında halka ateş ettiğini söylüyordu.
"Biz orada pankartlarımızı açtık.
(Taksim) meydanda bir süre sonra bilinen olaylar başladı. Bu arada ilginç bir şey... 'Bilo' neydi onun adı? Artist... İlyas Salman!
Çatışma başlayınca baktım İlyas Salman benim önümde elinde bir tabanca diz çökmüş milletin BACAKLARININ ARASINDAN mermi sıkıyor...
'Ulan ne yapıyorsun oğlum sen milleti vurursun' dedim... Ondan sonra kayboldu. Görmedim.
Yani acemilikten dolayı... Olaylar oldu. O zaman biz orada o kadar adam öldüğünü hiç fark etmedik bile..." diyordu. Hiçbir şeyi fark ettirmeden alırlar kullanırlar birileri seni. O 1 Mayıs'ta hep devlet suçlandı ama bacak arasından ateş edenler hiç konuşulmadı. Bugün bile CIA'nın kucağındaki FETÖ'cün attığı twite deli danalar gibi uçarak atlayıp, üzerinden siyaset yapan muhalefet liderleri var.
CIA'nın darbe yaptırdığı örgütün attığı twiti hiç araştırmadan devletine saldıranlar, yerden yere vuranlar, Amerikan Ordusu'na dahil edilen terörist PKK'lıların yalanlarına uçan manda olan ve onun üzerinden kamplaşma operasyonuna dahil olan zavallılar çığ gibi türedi. Birileri bu ülkede sosyal medya üzerinden ister at koşturuyor, ister top koşturuyor deyin ama son dönemlerde fena BACAK ARASI yapıyor. Topu ağlarımızda gördükten yıllar sonra yaşlanıp göl kenarında balık tutarken aklımız başımıza geliyor.
Maalesef!