ORDUMUZ çok güçlü. Savunma sanayimiz hızla dünyanın devleri arasına giriyor.
Stratejik konumumuz geçmişte başımıza belaydı.
Sultan Abdülhamid Han "En büyük sıkıntımız Batı'nın sırtlanlarının geçiş yolunda olmamız" diyordu. O dönem haklıydı. Enerji rezervlerine ve Asya'ya ulaşmanın yolu bizden geçiyordu.
Aradan 100 yılı aşkın bir süre geçti. Şimdi bu stratejik konumda ibre tersine döndü. Artık geçiş yolu olmak sıkıntı değil tam tersine elimizde bir güç, büyük bir silah.
Geçmişte içeride dünyanın en aptal tartışmalarına maruz bırakılarak dışarıya kör hale getirilen eski Türkiye de yok artık. Dünyanın her yerindeyiz.
Muazzam diplomasi atakları yapılıyor, son 20 yıldır dış politikada başarılı operasyonlara imza atan ve üç kıtadaki gönül coğrafyasını kucaklayan bir Yeni Türkiye var artık.
Afrika'da savunma sanayisi ile darbeleri önleyen, Batı'nın sırtlanlarını kovduran, oyun kurucu bir Ankara günümüzde "Beklenen" ve "Nerede kaldın" diye sitem edilen bir başkent haline geldi.
Yüzyıllardır Afrika'yı soyup soğana çeviren, katliamlar yapıp bu ülkelerden madenleri kepçeyle taşıyan Batı'nın çakallar ordusu vardı.
Televizyonlarında, medyalarında "Afrika aç" diyerek sahte gözyaşları döküp, yardı kampanyaları düzenliyorlar, hümanist postuna bürünmüş sırtlanlar olarak salyalarını akıtıyorlardı.
Afrika'ya yaptıkları yardımlar kaşıkla bile değildi. Ancak Afrika onlara kepçeyle veriyordu. Aslında Batı'ya en büyük yardım aç dedikleri Afrika'dan geliyordu.
Kanlı ölüm tarlaları üzerinden sömürü düzeni kuran Batı, Afrika'yı yutmak isteyen bir yılandı.
Bizim entel-dantel aydın görünümlü karanlık Batı aşığı ittihatçı kafa yazarlarımız çizerlerimiz yıllarca ekranlardan taştılar bu ülkede.
Batı şakşakçılığı yaparken, onların nasıl bir çakal olduğunu, mazlumları nasıl kanla ve katliamlarla sindirerek elindeki ekmeğe kadar aldığını asla anlatmadılar. Batı'daki refahın aslında soygunla ve cinayetle gerçekleştiğini hiç gündeme getirmediler.
Katil hırsızların, Batılı hortumcuların ülkemizdeki pompası oldular. O yüzden gerici kaldılar ve tasfiye oluyorlar, bir kenara itiliyorlar her ortamda artık.
Türkiye, Batı'nın kalkınmasına yardım etmeye zorla mahkum edilerek geri bırakılan bu mazlum ülkelere gerçek manada yardım eden tek ülke konumunda artık.
Dünyadaki tüm krizlerde de aranan, çözüm odaklı ülke hüviyetinde artık. Üstelik dünyanın her yerinde Türkiye'yi lider gören çok sayıda ülkeyi peşine takmış durumda.
Bu sadece Türk Cumhuriyetleri ile sınırlı değil. Latin Amerika ülkelerinden tutun, Balkan, Kafkas, Asya, Afrika ve Ortadoğu ülkelerine kadar muazzam devasa bir yelpazede, hiçbir ülkenin elinde bulunmayan muhteşem bir nüfuza, Yumuşak Güce sahip.
Ve bu dost ülkelerin neredeyse tamamı Türkiye'nin yönlendirmesi ile ülkelerini karıştırmak isteyen akbabaları birer birer avlayıp sınır dışı ediyor.
Kendilerine silah verilmeyen, özellikle sömürülmek için savunmasız bırakılan ülkeler artık "Ağabey" gördükleri Türkiye'ye koşup savunma işbirliği anlaşmaları imzalıyor.
Bugüne kadar hayatlarında görmedikleri silahlara kavuşarak, sömürgecilerin planlarını bozuyor, darbe girişimlerini engelliyor, uşakları teröristlerini toprağa gömüyor.
Avrupa'nın çakalları bugüne kadar Amerikan sırtlanının arkasına saklanarak, üzerine binerek, onu kullanıp ahmağa çevirerek refah içinde yaşıyordu.
Artık günümüzde şartlar değişti. Şimdi Üzerine bindikleri Amerikan sırtlanı "Beni batırmak için AB kuruldu" diyerek "İnin lan üzerimden" diye bağırıyor.
Ne orduları var ne de silahları. Geçtiğimiz hafta AB lideri Almanya'nın Genelkurmay Başkanı "Ordumuz perişan, yetersiz" diye ağlıyordu.
Gölge CIA Stratfort'un kurucusu Freidman "Türkiye istese Almanya'yı iki günde, Fransa'yı iki saatte işgal eder" diye boşuna söylemiyordu.
Yayınladıkları haritada yakın gelecekte Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesiminin bile Türkiye'nin etki alanı içindeki ülkelere dahil olacağını belirtiyorlardı..
O yüzden son günlerde Avrupa medyasında her gün peş peşe "Türkiye analizleri" yayınlanıyor, "Erdoğan Türkiye'yi küresel arenada bir güç ve oyun kurucu haline getirdi" diye yorumlar gırla gidiyor.
Geçmişte hep biz söylerdik "Avrupa'nın güvenliği Türkiye'den geçer" diye. Şimdi ABD'den "Defolun" yiyen Avrupa'nın tamamı her platformda "Güvenliğimizin en önemli ülkesi artık Türkiye" diye bas bas bağırıyor.
Bu sütunlarda hep yazdık. Türkiye'ye muhtaç hale gelecekler diye. Son 20 yıldır dış politikada yaptığımız devasa yatırımların meyvelerini almaya başlayacağımızı söyledik hep.
İşte o günler geldi.
Neler olacak neler.
İsrail'in bile kapımızda yalvaracağı günleri göreceğiz İnşallah.
Çanakkale'de dünyanın dört bir tarafından Hilal için ölmeye gelenlerin torunlarıyla kucaklaşan güçlü bir Türkiye var artık.