Bana şarkılar armağan ederdi, kalbimin avucuna bırakılmış şarkılar.
Sonra o yoluna gitti, ben yoluma.
Biraz hüzün bıraktı, biraz nefret.
Benim yollarım "Roma'ya çıkmadı", o da şarkılar kadar masum çıkmadı.
Uzun zamandır dinlememiştim de, kendimi sınamak için, geçen akşam bıraktığı şarkıları dinledim.
Niran Ünsal'dan "Aklım Hep Sende" şarkısını dinledim önce.
Rüzgar gibi gelip geçti.
Burak Kut'tan "Sonbahar."
Bu şarkının hüznünü sevmiştik birlikte.
Ruhumuz sonbahara uygun olduğu için belki.
Bir keresinde şarkıyı dinlerken kahve dökmüştü üzerime, "Şarkının izi üzerinden hiç çıkmasın" demişti.
Geçen akşam dinledim de, yüreğim bile kıpırdamadı. "Ben miyim zalim?" dedim, "yoksa zaman mı?"
Unutulmaz sandığım gecelerden birinde, bir dost muhabbetindeydik.
Gecenin bitiminde, dizlerinin dibine oturmuştum da, Zeynep Casalini'nin "Dokunma Bana" şarkısını defalarca dinlemiştik. "Hayatımın en güzel resmi" demişti, ya da öyle zannetmişti.
Geçen akşam dinlediğimde, içim cız etmedi. "Hey gidi hayırsız zaman" dedim. "Her şeyi ne çabuk alıyorsun elimizden."
Mustafa Ceceli'nin "Tenlerin Seçimi" şarkısını çok severdi.
Onunla birlikte dinlediğimde, başka bir boyuta geçerdim.
Onu da dinledim önceki akşam.
Yok, hiçbirinde eski heyecan yok.
Düşündüm de, şarkıları onunla sevmişim, onu şarkılarla.
Ama ne şarkılar kalmış gönlümde, ne de ondan esintiler. Hepsini kaybetmişim.
Şarkılar, sevginiz kadar iz bırakır yüreğinizde.
Sevilmediğimi biliyorum ama demek ki ben de moda şarkılar gibi sevmişim.
Gelip geçici...
Olsun. Her şeye rağmen ona teşekkür etmeliyim.
Kendisini bir şarkı tadında bile olsa sevdirdiği için. Benim gibi bir aşk kaçağına.