Birkaç gün önce Hüner Coşkuner'in "Hala bakireyim" sözlerine gönderme yaptığım yazıya, çok alkış aldım.
Herkes merak etmiş. "Hüner Hanım'ın 30 yıldır çok şık giyinir, acaba terzisi kim?" diye.
Kendi sorunlarımı yazdığım zaman görmediğim ilgiyi, başkalarının hayatını yazarak gördüğüm için, asla gocunmuyorum.
Ülkenin okuyucu profili bu.
Başkalarının hayatını seviyorlar.
Ünlülerin hayatını.
Mehmet Ali Erbil'i hiç sevmem.
Riyakarlığını sevmem. Aile mensubu olmayan tavırlarını sevmem ve her önüne gelen kadına gösterdiği ilgiyi bildiğim içindir ki, benim gözümde yeri yoktur.
Şimdi ayrıldığı karısıyla, ortalıkta dolaşan atışmalara bakıyorum.
Aldatılmanın acısını çekiyor gibi.
Eski karısının kiminle birlikte olduğunu soruştururken, içi içini yiyor.
Karısının kimlik tahlilini yapacak halim yok.
Birbirlerine tencereyle kapak gibi yakıştıklarına da şüphem yoktu.
Çünkü Mehmet Ali Erbil'le evlenen bir kadının, onun kadar yaratıcı ve zevk sahibi (!!!) olması gerektiğini bilirim..
Öyle olduğunu da gördüm.
Zamanın insanlardan neler alacağını da görmüş oldum.
Bazı evliliklerin kaderinin, baştan yazılmış olduğunu da.
Çünkü gidenler Mehmet Ali'den gitti.
Ve diyorum ki... Mehmet Ali Erbil, hem koca gururunu, hem paralarını kaptırdığı için bu kadar yenik duruyor.
Ama atalarımız ne güzel söylemiş.
Haydan gelen huya gidiyor.