NATO ayarlı CHP
16 Nisan referandumunun ruhu şudur: Büyük Türkiye yürüyüşüne devam etmek veya etmemek. İşte bütün mesele bu. Merkezinde CHP-HDP- FETÖ, arkalarında NATO'nun bulunduğu mahfiller, "18 maddelik değişikliğe ne ihtiyaç vardı da referanduma götürülüyor?", "Mis gibi bir anayasamız vardı. Durduk yerde icat çıkarılıyor" diyorlar. Peki, gerçek nedir?
Fabrika (NATO) ayarlı Deniz Baykal/CHP, 2007 öncesi Cumhurbaşkanı seçilirken hiç hatırlanmayan Yargıtay Eski Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun yumurtladığı 367 takozuyla, vesayetçi generallerle beraber siyasete müdahale etmişler, Meclis'in Cumhurbaşkanı seçmesini engellemişlerdi. NATO'ya, Derin Amerika-Avrupa'ya, vesayetçi generallere, Deniz Baykal'a karşı ayağa kalkan aziz millet, "Bırakın kavgayı, Cumhurbaşkanı'nı ben seçeceğim" diyerek referanduma gitmiştik. CHP ve Deniz Baykal, fabrika ayarları gözden geçirilmiş olarak bugün de ortalıkta geziyor, tuhaf konuşmalar yapıyor. 16 Nisan referandumunda oylar, partiler için verilmeyecek, fabrika (NATO) ayarlı CHP karşı çıksa da vesayetçiliği tarihin çöplüğüne atmak için verilecek.
Vesayetçi zihniyeti yıkmak demek, egemenliğin aracısız, tezgâhsız, kumpassız millete geçmesi demek. CHP ve müttefikleri, "Hayır" çıkararak ne yapacaklar? Zorba siyasetle mevcut sistemi tıkayıp çalışmaz hale getirmek, fırsat olursa aradan koalisyonlarla iktidara gelecekleri rüyasının bitmesini istemiyorlar. Alışmışlardı, yüzde 21'le aradan sıyrılmaya. Bir örnek her şeyi anlatmaya yeter: 1995 seçimlerinde, yüzde 14.6 oy almış Bülent Ecevit, 28 Şubat darbecilerinin kurduğu Mesut Yılmaz hükümetinin ortağı oluyor, 1999 seçimlerine Ecevit'in Başbakanlığı'ndaki azınlık hükümeti ile gidiliyor ve bu seçimlerde de yüzde 21 oy alan Ecevit, Başbakan oluyor, koalisyon hükümeti kuruyor. Tuhaf değil mi? 16 Nisan sonrasında, yüzde 21'le (Bülent Ecevit), yüzde 26 ile (Süleyman Demirel ) hükümet olamayacak. Aziz milletin en az yüzde 50 artı bir oy fazlasını alan liderin Cumhurbaşkanlığı Hükümeti göreve gelecek. Çift başlı yönetimleri tarihe mal edilecek.
Bugün olmasa bile, yarınlarda muhakkak seçilmiş Cumhurbaşkanı ve Başbakan modeli yani çift başlılık istikrarsızlığa yol açacaktır. Çift başlıların arasını açmak hele hele "dış müdahalelere" müsait oluşu tam deyimiyle fecaattir. Cumhurbaşkanlarıyla ters düşen Başbakanlar yüzünden memleketimiz çok çekti, çok. Kenan Evren, 1982 darbe anayasasıyla bir yönetim sistemi kurgulamıştı. Merhum Turgut Özal Başbakan olduğunda geçinemediler, ters düştüler. Aziz millet, çok gözyaşı dökmüştü, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasındaki "Anayasa kitapçığı fırlatma" krizinden. Cumhurbaşkanı Necdet Sezer, Bülent Ecevit'in suratına anayasa kitabı atmıştı. 2001'de vatandaşlarımız inim inim inliyordu. Kara kutu Hüsamettin Özkan, "Nankör kedi" diyerek, atılan anayasa kitabını Cumhurbaşkanı'na fırlatıyordu. Ayak oyunları, otellerde pazarlıklar, ihale peşinde koşanların adamlarının saçmasapan bir didişmeleriyle koca memleketimiz, birçok siyasi ve ekonomik buhrana sürüklendi, bankalar battı, faizler bir gecede yüzde 7 bin 500'e fırladı. 16 Nisan'da, iki başlı kurgulanmış yönetim sistemi tarih olacak. CHP kendisine çekidüzen vermek zorunda kalacak. Bundan böyle, NATO ayarlı değil MİLLET ayarlı olmanın çaresini arayacak.
SONUÇ: Aziz milletimiz, dış müdahaleye açık bir yönetim sistemi istemiyor. CIA-Pentagon-NATO darbelerinden bıktı usandı. 15 Temmuz'da NATO-CIA-Pentagon kuklası FETÖ darbe girişiminden kurtulduk. Geleceğimizde, bürokrasiye fazla boğulmadan hızlı kararlar almak ve hemen uygulamaya koymak zorundayız. Güçlü, kararlı, dik duruşlu ve aynı zamanda halka hesap veren Cumhurbaşkanı'na ihtiyacımız var. GELİN BERABERCE BÜYÜK TÜRKİYE'NİN ÖNÜNÜ AÇALIM. GELECEĞE CÜRET EDENLER KERVANINA KATILALIM.